Anasayfa /  Sağlık

Muharrem Selçuk: Yılda 6 bin 900 kişiyle 1 milyon gıda denetimi yapıyoruz

GIDA Savunması Çalıştayı'nda konuşan Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk, "Markalı, ambalajlı, etiketli ürünleri insanlarımız rahatlıkla alıp tüketebilir, bu ürünlere güvenebilir. Biz sahada yaklaşık 6 bin 900 kişilik bir ekiple gıda denetimi yapıyoruz. Yılda 1 milyona yakın denetim faaliyeti gerçekleştiriyoruz. Buradan aldığımız numuneleri analiz ettiriyoruz, uygun olmayanlarla ilgili idari para cezası uyguluyoruz" dedi.

Abone ol
Abone ol 14 Aralık 2017 16:04

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Gıda Savunması Çalıştayı düzenlendi. Üsküdar'da düzenlenen konferansa TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Kopuz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk ve sektör temsilciler katıldı.

Çalıştayda gıda terörüne karşı alınması gereken önlemler, ABD'nin gıda savunması olmayan işletmelerden ürün almayacağını duyurmasında sonra gıda savunma planı, bu planın ne olduğu ve gıda üreticilerinin bu sürece nasıl hazırlanacağı masaya yatırıldı.

"YILDA 1 MİLYONA YAKIN DENETİM YAPIP YAKLAŞIK 73 MİLYON LİRALIK CEZA KESİYORUZ"

6 bin 900 kişiyle yılda yaklaşık 1 milyona yakın denetim faaliyeti gerçekleştirdiklerini belirten Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk, yaptıkları denetimlere ilişkin bilgi vererek şunları söyledi:

"Hasat öncesi denetim programıyla ürünler henüz hasat edilmeden önce tarladan, bağdan,bahçeden ürünün numunesini alıp, analiz ediyoruz. Mevzuata ya da bilimsel gerçekliğe aykırı herhangi bir uygulama varsa buna ilişkin idari yaptırım cezası uyguluyoruz.

"Biz sahada yaklaşık 6 bin 900 kişilik bir ekiple gıda denetimi yapıyoruz. Yılda 1 milyona yakın denetim faaliyeti gerçekleştiriyoruz. Buradan aldığımız numuneleri analiz ettiriyoruz, uygun olmayanlarla ilgili idari para cezası uyguluyoruz veya savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Bizim yıllık yaklaşık 14-15 bin civarında idari para cezası uyguladığımız işletme olabiliyor. Bunların parasal değeri 73-74 milyon lira civarına denk geliyor."

"EVİME TAVUK ETİ ALIP, TÜKETİYORUM"





Türkiye'de kime sorarsınız sorun tavuk etine yönelik bir olumsuzluk olduğunu vurgulayan Selçuk, "İnsanlar zaman zaman ‘Acaba sen de yiyor musun, alıyor musun?’ gibi sorulara maruz kalıyor, ben kalıyorum. Evet, ben kendi evimde kanatlı eti tüketiyorum. Japonya'da Türkiye'den kanatlı eti almayı kabul etti. Japonya Türkiye'de üretilen kanatlı etinin gıda güvenliği açısında risk oluşturmadığını, güvenilir olduğunu onayladı. Böylece Türkiye'den Japonya'ya tavuk eti ihracatının önü açıldı" diye konuştu.

"MARKALI, AMBALAJLI, ETİKETLİ ÜRÜNLERİ İNSANLARIMIZ RAHATLIKLA ALIP TÜKETEBİLİR"

Piyasada markalı, etiketli, ambalajlı ürünleri denetlediklerinin altını çizen Selçuk, "Firma bunun garantisini vermekle beraber Bakanlık olarak biz de bu ürünlerle beraber sorumluluğumuzun olduğunu kabul ediyoruz. Bu sorumluluk çerçevesinde ürünler üzerine gidiyoruz. Ben şunu açık yüreklilikle söylüyorum markalı, ambalajlı, etiketli ürünleri insanlarımız rahatlıkla alıp tüketebilir, bu ürünlere güvenebilir" ifadelerini kullandı.

"ŞİMDİ KİTABINA UYDURMAYACAĞIZ, KİTABINA UYMAMIZ LAZIM"

Gıda Savunması konusuna yönelik olarak, "kitabına uydurmak değil yazılanı yapmak" gerektiğini belirten Selçuk şunları söyledi:

"ABD özellikle bu son dönemde biyoterörden kaynaklanan durumlardan dolayı gıda savunması sistemi olmayan işletmelerden ürün satın almayacağını deklare etti. İthalatçıların ithalat yaptıkları firmaların böyle bir savunma sistemlerinin olmasını gerektiğini, 2020 yılına kadar bunu tamamlamaları gerektiğini söylüyor.

"Bu sistem konusu, sektör bu konulara alışkın.Bizim eksiğimiz yapmak ve yazmak. Yani kalite şu 'yaptığını yazın, yazdığınızı yapın'.Biz yaptığımızı yazmaktan imtina ediyoruz.  Yazmak yerine de kitabına uydurmayı tercih ediyoruz. Şimdi kitabına uydurmayacağız, kitabına uymamız lazım. HACCP, ISO gibi kontrol sistemlerinde kitabına uyalım. Keşke kendimizde kalite sistemi geliştiriyor olabilseydik."

"GIDA, USULÜNE UYGUN OLMAYAN BİR ŞEKİLDE ÜRETİLMİŞ VE İNSANLARDA BUNDAN ETKİLENMİŞSE SORUMLULUK DEVLETİNDİR"

"Gıdadan etkilenen vatandaşlardan kendimi sorumlu tutuyorum" diyen Selçuk, şöyle konuştu:

"Türkiye'de insanlarımızın zaman zaman gıda kaynaklı hastalıklara maruz kalmaları söz konusu olabiliyor. Ben kamu otoritesi ya da Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü adına hastalığa maruz kalan bir kişiden kendimi sorumlu hissediyorum. Bir gıda usulüne uygun olmayan bir şekilde üretilmiş, servis edilmiş ve insanlar bu üründen etkilenmişse bunun sorumluluğu devletindir. Devlet buna ilişkin tedbirler almalıdır. Bu tedbir nedir? Sistem kurdurmalı, bu hastalıklara maruz kalınmaması ve gıdanın bozulmaması için işletmenin gereken tedbiri aldığını denetlemeli ve bu denetimlere uygun faaliyet gösterilip gösterilmediğine bakmalıdır."

"KURALI DEVLET KOYSUN VE KURALA UYMAYANLARI EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRSIN"

TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Kopuz ise gıdaların güvenli tüketimi için üretimden tüketime kadar tüm süreç boyunca, olası risk ve tehditlere karşı korunmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Kopuz, şunları söyledi:

"Bu tehdit ve riskler, işletme içinde gelişebileceği gibi işletme dışından da kaynaklanabilmektedir. Ülkemiz dış ticaretinde önemli bir yere sahip olan ABD, bütüncül bir gıda savunması ihtiyacına cevap verecek Gıda Güvenliği Modernizasyon Kanunu’nu uygulamaya koyacak. Artık bir gıda savunması planı olmayan firmalar ABD’ye ihracat yapamayacak. Gıda Savunması, sadece ABD’ye değil, diğer ülkelere de gıda ihracatında artık bir önkoşul haline gelmiş durumda.

Gıda sanayii firmalarımız, tüketiciye sundukları ürünlerin güvenli tüketimi önünde engel oluşturabilecek risk ve tehditlere karşı gerekli önlemleri zaten uygulamaktadır. Ancak iş sadece üretimle, gıdaların uygun koşullarda marketlere ulaştırılmasıyla bitmiyor. Tüketicilerin gıdaları güvenle tüketmeleri ve herhangi bir sağlık sorunu yaşamamaları için, sürecin diğer aşamalarında da “Gıda Savunması” başlığı altında toplanan önlemlere riayet edilmesi gerekiyor.

Bu sebeple, Gıda Savunması, kamu otoritesi tarafından bir regülasyon alanı olarak ele alınmalı ve bu iş kurala bağlanmalıdır. Yani kuralı devlet koysun ve kurala uymayanları, kayıt dışı üretimle insan sağlığını hiçe sayanları en ağır şekilde cezalandırsın."


Yorumlar