Anasayfa /  Politika

Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu'ndan hükümete 14 maddelik çağrı

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu hükümete çağrı yaparak; 'Verdiğiniz IBAN numarasını geri çekin, siz IBAN numarası isteyin' dedi.

Abone ol
Abone ol 13 Nisan 2020 14:34

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu hükümete çağrı yaparak; 'Verdiğiniz IBAN numarasını geri çekin, siz IBAN numarası isteyin' dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Milletimiz İçin İktidara Sesleniş Konuşması" için partisinin Balgat Eğitim Merkezinde kameraların karşısına geçti. Youtube ve sosyal medya hesaplarından canlı olarak da yayınlanan konuşmada Saadet Lideri Karamollaoğlu, Ak Parti iktidarına seslendi, öneri ve tavsiyelerde bulundu. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifasına ilişkin de konuşan Karamollaoğlu, "Geçtiğimiz hafta sonu alınan sokağa çıkma kararının çok geç ilan edilmesinin doğurduğu kargaşanın bizleri hayretler içinde bıraktığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Ümit ederim ki bunun bedeli ağır olmaz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifasını onurlu bir davranış olarak gördüğümüzü de ifade etmek isterim." dedi. 

Karamollaoğlu'nun konuşmasının tamamı şu şekilde:

"Aziz milletim, güzel ülkemin güzel insanları. Hepinizi hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Hepinizin malumu olduğu üzere, insanlık âlemi olarak çok önemli ve badireli bir dönemi yaşıyoruz. Çin’de ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan "Covid-19" Koronavirüs salgınına karşı bütün insanlık büyük bir mücadele içine girmiş bulunuyor. Sağlık boyutuyla başlayan salgın, başta ekonomi olmak üzere daha birçok boyutuyla, insanlığı derinden etkiledi ve etkilerini daha da artıracak gibi gözüküyor.

VİRÜSTEN HAYATI KAYBEDENLER İÇİN BAŞSAĞLIĞI MESAJI

Ülkemizde de, gerek Koronavirüs salgını, gerekse yanlış yönetim anlayışı sebebiyle, zaten kriz içinde olan ekonomimiz, bu salgınla birlikte aldığı ağır tahribat sebebiyle, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır. Sözlerimin hemen başında, Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Tedavileri devam eden kardeşlerime de acil şifalar diliyorum.

FAHRETTİN KOCA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA TEŞEKKÜR

Yine bu mücadelenin kahramanları olarak başta Sayın Sağlık Bakanı olmak üzere, bütün sağlık çalışanlarımıza gönülden teşekkür ediyor, kendilerine sağlık ve afiyet diliyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki, bu yaşadığımız süreci ister afet, ister musibet, isterse normal bir salgın olarak görelim, bu sürecin üstesinden gelmek için yapılması gereken en öncelikli iş, akıl ve ilim ışığında meselelere yaklaşmak ve alınan tedbirlere uymaktır. Yine memnuniyetle ifade edeyim ki, gördüğüm kadarıyla, bu konuda insanımızın kahir ekseriyeti, alınan tedbirlere uymakta ve necip milletimiz üzerine düşeni elinden geldiği kadar yerine getirmektedir. 

UMARIM KARGAŞANIN BEDELİ AĞIR OLMAZ
Geçtiğimiz hafta sonu alınan sokağa çıkma kararının çok geç ilan edilmesinin doğurduğu kargaşanın bizleri hayretler içinde bıraktığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Ümit ederim ki bunun bedeli ağır olmaz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifasını onurlu bir davranış olarak gördüğümüzü de ifade etmek isterim. 

NİYAZIMIZ BU SÜRECİN BİR AN EVVEL EN AZ ZAYİATLA SON BULMASIDIR
Mübarek üç ayları idrak ediyoruz. Ramazan’a kısa bir sürenin kaldığı bu dönemde, Cenâb-ı Hakk’tan niyazımız, bu badireli sürecin bir an evvel en az zayiatla son bulmasıdır. Sadece ülkemiz değil, dünyadaki bütün ülkeler ve yönetimler, bu salgın sebebiyle büyük bir imtihan vermektedirler. Bu virüs aynı zamanda devletlerin gücünü ve iktidarların yönetme kabiliyetini de ortaya çıkaracaktır.

İHTİYAÇ AKÇESİNİ ÇARÇUR EDENLER BU KRİZİ YÖNETEMİYOR

Hep beraber görüyoruz ki, güçlü altyapısı ve kurumsallığı olan, imkanlarını ve yatırımlarını doğru planlayan, ihtiyaç duyduğu her üretimi yapabilen, kendi kendine yetebilen, ihtiyat akçesi saklayan ve ülkenin gücünü kısır bir siyaset anlayışına alet etmeyen yönetimlerin olduğu ülkeler, bu krizi daha başarılı yönetmekte. Ve bu krizden büyük yara almadan çıkacak gibi gözükmektedirler. Yine hep beraber görüyoruz ki, güçlü altyapısı ve kurumsallığı olmayan, imkânlarını yanlış yatırımlarla heba eden, popülist politikalarla kasalarında para bırakmadığı gibi, büyük çapta borç altına giren, zor günler için tutması gereken ihtiyat akçelerini çarçur eden ve ülkelerinin gücünü kısır siyasete alet eden yönetimlerin olduğu ülkeler ise, bu krizi iyi götürememektedirler.

 ÜLKEYİ YÖNETME KAPASİTESİ DÜŞÜK BİR İKTİDAR VAR

Görülecektir ki, bu kriz bu ülkeleri görünenden daha fazla etkileyecektir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ülke olarak biz, ikinci saydığım grup içerisinde gözüküyoruz. Gördüğümüz tablo maalesef hiç de iç açıcı değildir. Zira bugün ülkemizde; ülkeyi yönetmeye hevesli, ancak yönetmenin getirdiği sorumluluğu tam olarak hissetmeyen, insan kaynağı zayıflamış veya zayıflatılmış, yönetme kapasitesi düşük bir iktidar var.

MİLLET ADINA CUMHURBAŞKANI VE EKİBİNE SESLENMEK İSTİYORUZ
Bu sebeple konuşmamın bundan sonraki bölümünde, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere ülkemiz yöneticilerine seslenmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ve kıymetli yöneticiler, sizler bu süreçte, dönem dönem, ekranlara çıkarak çeşitli konuşmalar yapıyorsunuz. Şimdi bizde, millet adına, size ve ekibinize seslenmek istiyoruz. 

Ancak hemen şunu ifade etmek istiyorum ki, bu gün, genel yönetim anlayışı ve ekonominin doğrudan çalışan kesimleri ilgilendiren politikalar üzerinde durmak istiyorum.

AVRUPA ÜLKELERİNE YARDIM GÖNDERİLMESİNİN HİKMETİNİ ANLAYAMADIM
Sağlık, eğitim, adalet, dış politika, turizm ve ekonominin bütün yönleri üzerinde ayrıca durulmasına ve yeni politikalar geliştirilmesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim ancak, biz bir takım malzemelere ihtiyaç duyarken, bunları bazı Avrupa ülkelerine gönderilmesinin hikmetini anlayamadım.

Eğitimde atılan acil adımları tasvip etmekle beraber Yükseköğretim kanununda bir üniversitenin kapatılmasına ve göreve yeni alınacak öğretim elemanlarının seviyesini düşürecek değişikliği tasvip etmediğimi ifade etmek isterim.

Af kanunu ise bütün tarafsız hukukçuların, gayrı adil ve neye hizmet ettiği belli olmayan bir garabete benziyor.

Diğer konulara girmeden bugün özellikle; kepenk indiren esnaf, işini kaybeden emekçi, tarlasını ekemeyen çiftçi, iş yerini açamayan çaycı, kahveci, lokantacı ve sokaktaki simitçi ve bütün mağdurlar adına sesleniyoruz.

Çalışacak bir işi olmayan 4,5 milyon işsiz, 2 milyona yakın sosyal yardımlarla geçinmeye çalışan aileler, evine ekmek götürmekte zorlanan 6 milyon asgari ücretli ve 12 milyon emekli adına sesleniyoruz.

ARTIK MİLLET SİZDEN FEDAKÂRLIK BEKLİYOR

İnanın bu millet bugüne kadar her türlü fedakarlığı yaptı. Dolar krizi oldu, millete elindeki üç-beş kuruşluk dolarını bozun dediniz, bozdurdular. Altın krizi oldu, milletin kefen parası diye sakladığı üç-beş gram altınını bozdurun dediniz onuda bozdurdular. 15 Temmuz oldu “Darbe var sokağa çıkın” dediniz, insanlar tankların altına yatmaktan çekinmedi. Şimdi fedakârlık sırası sizde. Artık millet sizden fedakârlık bekliyor. Peki siz ne yaptınız? Ve ne yapıyorsunuz?

BİLİN Kİ ARTIK MİLLET SİZE YETEMİYOR

“Biz Bize Yeteriz” diyerek kampanya başlatıp millete IBAN numarası verdiniz. Sayın Cumhurbaşkanı, kıymetli arkadaşlar, kusura bakmayın, “biz bize yeteriz” dediniz lakin bilin ki artık biz size yetemiyoruz. Millet size yetemiyor. Sizin politikalarınızı anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz. Siz ya yaşadığımız krizi tam olarak anlamadınız, ya anlamak istemiyorsunuz, ya da milletten sakladığınız bişeyler var. Böyle bir süreçte millet, devletinden yardım beklerken, siz nasıl çıkıp da milletten yardım istersiniz. IBAN numarası verirsiniz. Emin olun bugün, sizin haberiniz bile olmadan, imkanı olanlar, komşusu ile ekmeğini paylaşıyor, muhtaçlara elini uzatıyor. Ama yetmiyor. Çünkü kriz çok büyük, varlıklı bilinen insanlar bile muhtaç hale düştüler. Bu şartlarda devlet, bugün milletinin yanında olmayacaksa, ne zaman olacak. Her meselede millet göreve çağrılacaksa, iktidara ne ihtiyaç var. Bu nasıl bir devlet anlayışı, bu nasıl bir destek anlayışı.

Şimdi size soruyorum. Küçük bir çay ocağı işleterek, evine ekmek götüren insanımız, yaklaşık bir aydır ne haldedir, biliyor musunuz? Siz evlerinizde sıcak çayınızı yudumlarken, hiç bu insanlar aklınıza geliyor mu? Sokakta simit satarak çoluğunun çocuğunun rızkını çıkarmaya gayret eden gariban, elektirik, su, doğalgaz faturalarını nasıl ödeyecek hiç gözünüzün önüne geliyor mu? İşçi çıkarması yasaklanan esnaf, küçük işletmeler çalışanların ücretlerini, faturalarını ve borçlarını nasıl ödeyecek, hiç düşündünüz mü?

Kıymetli arkadaşlar, hatırlar mısınız, bir zamanlar, siz çay ve simit üzerinden asgari ücret hesabı yapardınız. O zamanlar en yüksek perdeden iktidardakilere sorular sorardınız. Şimdi aynı soruları millet adına bu sefer biz size sormak istiyoruz. “Evde kal” dediğiniz bu insanlar; kiralarını nasıl ödeyecekler? Faturalarını nasıl ödeyecekler? Borçlarını nasıl ödeyecekler Ailelerinin masraflarını nasıl karşılayacaklar? Ama görüyoruz ki; siz ülkeyi yönetmenin sorumluluğunu üstlenmek yerine, kampanya başlatarak sorumluluğu ve yıkımın faturasını millete ödetmek istiyorsunuz.

Şimdi, siz iktidar sahiplerine sesleniyorum, emin olun insanların elinde avucunda bir şey kalmadı. Bu aziz millet, bugüne kadar üzerine düşen ne varsa yerine getirdi. Canı, malı neyi varsa, ihtiyaç duyulduğunda, hep devletinin yanında oldu, devletinin yardımına koştu. Bu necip millet, millet olmanın gereğini her daim yerine getirdi ve getirmeye devam ediyor, edecekte. Peki devlet, devlet olmanın gereğini, ne zaman yerine getirecek? Her şeyi bu millete havale edecekseniz, her krizin faturasını bu millete ödetecekseniz, size ne ihtiyaç var?

Nasıl ki Koronavirüs ile mücadelede karantina ve tedbirler konusunda 14 rakamı önemsendiyse, ben de şimdi milletimiz adına size 14 maddelik bir çağrıda bulunmak istiyorum. İnanıyorum ki bu 14 maddelik çağrımız da ülkemizin geleceği için o kadar önemli ve hayatidir.

1. Bu kriz, bir halk sağlığı krizi olarak ortaya çıkmışsa da, ekonomik ve sosyal yönü çok ağırlıklı olan bir krizdir. Bu sebeple meseleyi çok boyutlu ele alıp, aklı selim ile bir “Halk Sağlığı ve Ulusal Ekonomi Programı” hazırlayıp daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirin.

2. Bilmelisiniz ki, yaşanan bu büyük kriz ancak birlik, beraberlik ve akl-ı selimle atlatılabilir. Bu sebeple lütfen ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslup kullanınız. Asla unutmayınız ki birlik ve beraberliğin inşasında en önemli sorumluluk bizzat iktidarındır, yani sizindir.

3. Lütfen israfı artık durdurun. Çünkü zaman itibar kazanma zamanı değil, milletin derdine çare bulma zamanıdır. Kamunun elindeki tüm imkân ve kaynakları, bu süreçte, sadece milletin ihtiyaçları için seferber edin. Çünkü devlet, sadece milleti için vardır.

4. Kriz yönetimleri ancak ehil insanlar eliyle yapılırsa başarılı olur. Bu sebeple görevlendirmelerde torpil ve iltiması değil, ehliyet ve liyakati esas alın.

5. Ülkede diyalog ortamını bir an önce oluşturun. Muhalefeti itelemeyin, bir kere olsun kucaklamayı deneyin. Çifte standart değil adalet ile hareket edin.

6. Üstünlük ve kibir tavrından vazgeçin. Tevazu sahibi olun. Görevi üstlendiğiniz yılları hatırlayın; baskı ve tahakkümü değil, insan hakları ve hürriyeti önemsediğinizi gösterin.

7. Kriz ortamını siyasi fırsata çevirme çabasına girmeyin, fırsatçılığa müsaade etmeyin. Bu mücadeleyi sulandıracak her türlü yanlış tutum ve eylemden uzak durun.

8. Verdiğiniz IBAN numarasını geri çekin, siz IBAN numarası isteyin. Bu süreçte kimsenin aç ve açıkta kalmayacağının umudu olun.

9. “Biz Bize Yeteriz” kampanyasını sürdürmekte kararlıysanız toplanan yardımların yönetimi ve denetimi için, özel bir 'fon yönetimi' oluşturun. Bu fonun yönetiminde TBMM’de temsil edilen tüm partilerden birer temsilci de bulundurun. Böyle bir adım, kampanyaya olan güveni arttırmakla kalmayacak, göreceksiniz, birlik ve beraberliğimizi de pekiştirecektir.

10. Belediyeler seçimle işbaşına gelmiş, halka en yakın kurumlardır. Belediyelerle kampanya yarışına girmek, onların hesabına bloke koymak yerine, mağdur olan vatandaşlarımıza en hızlı ve en kapsamlı şekilde ulaşmak için çaba harcayın. Merkezi yönetim ile belediyelerin çatışmasını değil, eş güdüm halinde çalışmasını sağlayın.

11. “Evdeyim ama açım” diyen insanlara, devletin sopasını değil, şefkat ve merhamet elini uzatın. Böyle bir dönemde bu milletin görmek isteyeceği en son şey baskı ve tehdittir. Bilin ki millet böyle uygulamaları asla unutmaz.

12. Kapanan iş yerleri ve esnafın kira harcamalarını Hazine Bakanlığı'nca karşılayın. Çiftçilerin borçlarını tümüyle yeniden yapılandırın. Başta çiftçi ve besiciler olmak üzere, küçük ve orta boy işletmelere faizsiz ve uzun vadeli kredi imkanı getirin. Çiftçinin girdilerindeki (tohum, mazot, gübre vs.) vergileri bütünüyle kaldırın.

13. Ülkenin zor duruma düşen stratejik müesseselerinin, yabancılara peşkeş çekilmesine asla fırsat vermeyin.

14. “İşsizlik Fonu” bugünler için vardır. Bu fonu, kimsenin işsiz kalmayacağının garantisi olarak hayata geçirin. Bu ülkenin her bir vatandaşına, ayrım yapmaksızın, 1000 TL 'karşılıksız nakdi destek' verin. 

Ben bütün bunları bir dostluk gereği olarak dile getirdim. Biliyorum ki bazı ifadeler sizleri üzmüştür. Ama, siz de bilesiniz ki, dost, sadece dost acı söyler. Son olarak, Şeyh Edebali’nin meşhur sözünü hatırlayın; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” 
Şüphesiz gerçek güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır. Bu günler elbette atlatılacaktır.

Allah ülkemizin, milletimizin ve bütün insanlığın yâr ve yardımcısı olsun."

 

Yorumlar