PEYGAMBERİNE SAHİP ÇIK...

Üzücü hadiseler art ardına, önce Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhisselam)’e yapılan sözlü ve çizimli iğrenç saldırı, ardından İzmir depremi.

Ne onların çirkin, kirli ve palavra sözleri ve çizimleri yüce peygamberin (sallallahu aleyhisselam) şanını ve sahihliğini söndürür ne de bu depremler bizim peşimizi bırakır. Çünkü depremler bizleri uyarıcı birer ibretlik olaylardır. 

Kutlu doğum ayında olmamız hasebiyle elime aldığım bu yazımda söylemeliyim ki, bizlerin bir duruşu bir rengi bir kalıbı bir tarafı olmalı. İman sahibiysek peygamberimiz’e (sallallahu aleyhisselam) apaçık nefret kokan bu yazım ve çizimlerin karşısında savunmaya geçip, sahiplenmek gerekir ki, bu bizim inancımızın bir parçasıdır.

İnsan özgürdür, hürdür dilediğini çizer ve söyler gibi yaklaşımlar ne kadar doğru olabilir? Tabii ki  insan özgür ve hürdür, fakat bizim özel alanlarımıza ve iman değerlerimize saldırılması, özgürlük ve hürlük değildir. Bu tamamen manevi baskı, sözlü ve çizimli bir savaştır. Müslümanlar olarak bu saldırıya ses vermemiz İman meselesidir. Yumuşatıcı yaklaşımlar bizi yarın Ahirette peygamberimiz’e (sallallahu aleyhisselam) karşı mahcup bırakacaktır. Şöyle bir gerçek vardır ki, hiç kimse sevdiğine yapılan hakareti ve haksızlığı kabul etmez..!! Edemez..

Peki bu noktada biz Peygamber’imizi (sallallahu aleyhisselam) ne kadar seviyoruz? Ve sevmeliyiz? Bu konuyu yüce Kur’an’ımıza danışırsak eğer, Rabbim’izin bize sunduğu ölçü şöyledir.

      ‘‘Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez..’’   ( Tevbe süresi, 24. Ayeti kerime )

Ayette de beyan edildiği üzere bu konu da ciddi bir titizlik gerekmekte. Herkesin inancı ve sevgisi  kalbindedir; sözüyle yetinmeyip, bunu gün yüzüne tavır ve sözlerimizle çıkarmalıyız. çünkü her sevgi ispatlanması gerektirir.

İçlerine sindiremedikleri İslam dininin güzelliği, varlığı ve gerçekliği, her zaman bu gibi saldırılara maruz kalmış ve kalacaktır. Bu gibi hadiseler bizi geri bırakmamalı daha çok Peygamber’imizi (sallallahu aleyhisselam) tanımaya, sevmeye yönlendirmeli ki, yapmak istedikleri soğuk savaşları tesirsiz kalsın. Kendi kinleriyle kendi deliklerinde boğulup gitsinler..

Kara gönüllü macronun çıkarmış olduğu bu savaşı biz lehimize çevirelim. Birkaç tepkimizi göstermekle beraber pandemi dönemi nedeniyle evlerimizde peygamber’imiz (sallahu aleyhis selam) hakkında onu bize tanıtan ve hayatını anlatan kitaplar okuyalım.. Onu daha çok tanıyıp, sevgisini daha çok içelim. Sevmek tanımakla mümkündür.

Rabbi'miz her şeyi gören ve bilendir. Habibine yapılan bu çirkin yaklaşımı elbette cevapsız bırakmayacaktır. Zalimin azabının ertelenmesi onun cezasının daha çok şiddetlenip geri dönmesi demektir. Yoksa paçayı kurtarmış demek değildir. İtikat ve inancımız bu yönde olmalı, hiçbir kötülük ve alçaklık bizi yolumuzdan ve inanç değerlerimizden geri bırakmamalı...

Ne güzel bir dinimiz ve ne güzel bir peygamber’imiz (sallallahu aleyhisselam) var.Dünya ve Ahiret hayırlar üzerinize olsun sevgi, sağlık ve huzurla kalın.. 

Yorumlar