NE KADAR ŞÜKREDİYORUZ?

Sabahın muhteşem sessizliğine, kainatın o müthiş ve eşsiz uyanışına eşlik ederken sonsuz bir huzurla dolmak...

Yeni bir güne sağlıkla uyanmak. Ve sevdiklerimizin de uyandığını bilmek...

Aldığımız nefes, soluduğumuz hava... Atan bir kalbimiz, görebilen gözlerimiz. Duyabilen kulaklarımız var. Tat alabilen bir damağa sahipsek, yürüyen ayaklara, uzandığında erişebildiğimiz ve tutabildiğimiz ellerimiz varsa eğer, şükretmek için daha ne isteriz sahi şu hayatta?

Şimdi şükretmenin ve şükrü hayatımızın odak noktası haline getirmenin tam da zamanı. Her şeyimizle, her halimizle, eksikliklerimiz ve bazı yoksunluklarımız olsa dahi yine de şükredeceğimiz ne kadar çok şey var, değil mi?

Bize verilen her türlü nimetler, fırsatlar ve imkanlar için şükürler olsun Verene...

Yaşam, biz insanlara Allah'ımız tarafından bahşedilmiş bir lütuf...

Hayatta çeşitli acı ve tatlı yanlar yaşar, türlü zorluklarla karşılaşırız belki. Bazen darda kalır, bazense bolluk içinde oluruz. İşte böylesi zamanlarda insan olarak elimizden geldiğince hayatı doğru yaşamaya gayret etmeliyiz. Anlamlı ve daha düzen içerisinde... Ve her daim şükür halinde...

Her daim şükredelim kendi halimize. Hem bilmeliyiz ki beterin beteri vardır bu hayatta. Neler neler görüp, neler neler yaşar insanoğlu. Yeryüzünde herkesin yaşadığı çeşit çeşit şeyler var. Hep bir hengame, hep bir bilinmezlik... Ancak şükür kalkanıyla kuşanırsak baş edebiliriz bunlarla. Ve her halimize sabrederek...

Kimi işsizlikten dert yanarken, kimi ise parasızlıktan dert yanar. Kimi hayata karşı küs ve kırgın, kimi ise ezilmişlik içinde yaşamaktan bitkin ve bitap halde...

Ne olursa olsun şükredelim kendi halimize. Ve Rabbimizin bize sunduğu ve bahşettiği nice nice nimetlerine...

Ev, araba ve lüks içinde bir yaşama sahip olsak ne olacak sahiden?

Sağlık, sıhhat, huzur, mutluluk olmadıktan sonra. Kaldı ki bir ruh sağlığımız yerinde değilse ve bundan yoksun isek eğer her şey nasıl da boş ve anlamsız oluverir hepimiz için...

Evet çokça şükretmeliyiz Alemlerin Rabbine. Verdiği  sağlığa, akla ve türlü türlü nimetlere...

Şükretmeyi bilenler, en zor durumlarını dahi hayra yormayı bilirler. Ne olursa olsun olumlu düşünür. “Her şeyde ve şerde bir hayır var” diyebilirler. Ama şükretmeyi bilmeyen insanlar için ise her şey fazlasıyla çıkmaz içinde olur. Sitem edip nankörlük ederler hemen. Hep bir olumsuzluk yayarlar etrafına. Her şeyi şerre yormak, olumlu düşüncelerden de bir hayli uzaklaştırır, onları. Ve şükürsüzleştirir de...

Şükretmeyen o kimseler, Allah’ın nimetlerine karşı  nankörlük etmiş olurlar esasında.

Böyle kimseler, her daim şikâyet ederler. Ki bu nankörlük ve şikâyet halleri zehir gibidir onlar için. Bu zehir onları içten içe çürütür. Mutsuz ve huzursuz eder. Hep daha fazlasını istemesi için onları sevk eder âdeta. Öyle bir doyumsuzluk duygusu oluşturur ki, hep daha fazlasının hayali gözlerini kör eder neredeyse. Öyle ki sahip olduklarını görmediği için kıymeti de olmaz onlar için.

Oysa kendilerinin sahip olduklarına erişemeyen ne çok insan var bir bilseler. Lakin bu, akıllarının ucundan dahi geçmez. Öylesine nankör, bencil, doyumsuz, hırslı, kibirli, geçimsiz, paylaşma ve yardımlaşma duygusundan yoksun insanlara dönüşüverirler.

Olumlu ve güzel düşünmek, en isabetlisi. Zira bizleri daima şükür sahibi kılar.

Her durumda, ne olursa olsun her zaman olumlu olmalı ve şükretmeyi bilmeliyiz hep.

Şükür, ruhların nefes alması gibidir âdeta.

Güzel ve iyi huylara sahip olmaya vesilesi olur, şükür.

Ve yine şükür; verilen herhangi bir nimetten dolayı, bu nimeti Verene karşı saygı duyup iyilik yapana bu hissi gösterme, verilen nimet ve iyiliği anarak sahibini övmedir. İyiliğin kıymetini bilmenin adı olur, bir diğer anlamıyla.

Yine aynı zamanda şükür, bireyin yaşamına büyük anlamlar yükler. Umut, neşe, iyilik ve güzelliğin takdir edilmesi gibi...

Şükretmek, bir anlamda kıymet bilmek ve insanın halinden memnun olması demek olur. Allah’ın bize lütfetmiş olduğu sayısız nimet için O'na minnettar olmak ve teşekkür etmektir de. Şükreden insan, sahip oldukları ile yetinmeyi bilendir. Paylaşmayı sever. Şükür onun için bir bereket kaynağı olur.

Velhasıl şükür sahibi olmak, her anlamda bizim faydamıza olacaktır. Ki Rabbimiz de bizden, nankörlükten uzak bir şekilde verdiği her bir nimete ayrı ayrı şükretmemizi ister: “Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.” (İnsan suresi 3)

Şimdi gelin, kendi kendimize olsa da, samimi olalım. Aile bireylerimizden, emek verdiğimiz çevremizden ya da yakın dostumuz dediğimiz kişilerden gördüğümüz her bir nankörlük ve kadir kıymet bilmezlik durumu bizi ne kadar da üzer, gücendirir. Öyle ki daha ileri boyutlara varıp o yakınımızla olan tüm bağımızı bile kopartabilmemize neden olabilir, değil mi?

Çünkü yaptığımız iyilik ve fedakârlıkların karşılıksız kalıp üzerine bir de nankörlükle karşılaşmak bizim için son derece kötü ve incitici olmakta.

Peki, ya bizim Allah’a (cc) karşı sergilediğimiz nankörlüklerimizi hiç düşündük mü sahi?

İnsanlara yaptığımız iyiliklere teşekkür edip bunun karşılığında onlardan kıymet beklerken, peki ya Allah’ın (cc) bunca lütuf ve nimetine gerektiği kadar şükredebiliyor ve gereken kıymeti verebiliyor muyuz?

Yahut O’na teşekkür edip gerektiği gibi, samimiyet içerisinde bir bağlılık gösteriyor muyuz dersiniz?

 


Rahime SÖNMEZ ŞEN

Yorumlar