MORALİMİZİ YÜKSEK TUTALIM

Dünya şimdilerde Covid-19 gibi illet bir hastalıkla imtihan içerisinde. Bu virüsün hayatımıza girdiği şu zamanlarda çok sık duyduğumuz sözlerden biri haline geldi artık: “Moralini yüksek tut!”

Bu söz bazılarına iyi gelirken, bazılarına ise gelmez. Bazıları için şifa gibidir. Kalbe ve ruha iyi gelen...

Bazıları için ise duymaktan bıkılan bir söz öbeği haline gelmiştir çoktan, belki de. Ve bunu duyunca “Susun, bir şey demeyin. Yalnız bırakın” diye feryat ediyordur belki de, içinden. Kim bilir...

Bazen çaresizce ve söyleyecek bir şey bulamayınca kaçamak olarak söylenen bir sözmüş hissi oluşturur kişide bu söylem. Hatta içten içe “Canını sık, moralin dibe vursun, hiçbir şey geçmeyecek nasılsa” diyormuşçasına bir tesir meydana getirir söylenen kişide. Bu da o kişiyi istemsizce mutsuzluk girdaplarına hapseder. “Batsın bu dünya” moduna sokar

Oysa iyi niyetle söylenen ve haklılık payı olan ‘Moralini yüksek tut’ söylemi bizim için gerçekten oldukça önemli. Hasta iken, hedefimize doğru yol alırken ve çevremizle olan iletişimlerimizde bu söylemi oldukça önemsemeliyiz. Zira, hayata olan bakışımızda ciddi bir düzelme hali oluşturur, moral yüksekliği. Öyle ki hastalığımıza olan bakış açımızı değiştirip ondaki çeşitli hikmetleri görmemize vesile olur. Ve yaşadıklarımızın geçici ve bir gün bitecek olduğunu anlamamıza da....

Bilmeliyiz ki; hayatta hiçbir şey bizden, hem ruh hem de beden sağlığımızdan daha önemli değil. Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, yeter ki sağlığımız yerinde olsun. Gerisi bir şekilde üstesinden gelinebilecek şeyler. Öyle değil mi?

Sağlığımız için bile olsa moral ve motivasyonumuzun varlığını önemsemeliyiz. Kendimizi hiçbir zaman umutsuzluk içinde bırakmamalı ve moralli olmayı iyileştirici bir antidepresan gibi kabul etmeliyiz...

Moralsizlik; âdeta kanser gibi sessiz ve derinden yaralar, süreç içinde yavaş yavaş yiyip bitirir bizi. Sinsi ve sürekli artışa geçen bir bela gibidir o. Üzerimize musallat olan... Ahşap döşemelerini kemiren tahta kurtları gibi kemirir, durur içimizi azar azar. Un ufak eder her bir köşesini.

Ta ki günün birinde moralsizlikten en diplere düşünce anlarız, moralin ne kadar da gerekli ve elzem bir şey olduğunu.

Oysa asıl mesele, diplere düşmeden bir şeylerin farkında olabilmek ve moralimizin ne denli basite indirgenmeyecek önemde olduğunu anlayabilmekti. Fakat oralimizle ilgili her bir sorunu sendeleyip yere düşmeden fark edemiyoruz maalesef ki...

Moralin yerinde olması, sadece hastalık ve musibetler zamanlarında değil, aslında hayatın her anı ve alanı içinde olması gereken bir durum. Buna hiçbir kuşku yok değil mi?

Zaten yapılan bilimsel araştırmalar da; moral ve motivasyonu yüksek olan insanların birçok olumsuzluğun üstesinden kolayca geldiğini ispatlar nitelikte.

Moral ve motivasyon kayıplarıyla baş etmek için dipleri görmeyi beklemek bu nedenle çok da akıllıca olmaz. Kişisel moral ve motivasyonumuzu arttırmak için uygulanabilecek birçok yöntem vardır aslında. Öncelikle motivasyonumuzu düşüren etkenleri tespit etmeli. Ve bunları ortadan kaldırmaya veya etkilerini azaltmaya gayret etmeliyiz.

Kendimize olumsuz sözler kullanmaktan bir an evvel vazgeçelim.

“Ben bunu yapamam!”, “Ama!”, “Ben bu hastalığı yenemem!”, “Başaramam!” gibi ifadelerden olabildiğince kaçınmalıyız.

Etrafınızda sizi motive edici şeyleriniz olsun.

Evinizde, çantanızda veya cebinizde bir fotoğraf/obje bulundurabilirsiniz.

Dünyada sorunlarına, içinde bulunduğu zor şartlara, sağlık sorunlarına rağmen bir şeyler başarmış, ne olursa olsun pes etmeyip tekrar ayağa kalkmış pek çok insan var. Bu tarz şeyler izlemek/ okumak motivasyonunuzun artmasına olumlu katkı sağlar.

Her güne iyi düşüncelerle ve gülümseyerek başlayabiliriz.

Bunun için elinizden gelenin fazlasını yapmalısınız. Güne olumlu bir şekilde başlamak, sonraki zaman dilimlerinin de nasıl geçeceğinde belirleyici olur.

Beslenme ve uyku düzeninize her zamankinden daha çok dikkat etmelisiniz.

Dengeli beslenip yeterince uyumanız, hem sağlık durumunuza, hem cildinize hem de zekânıza, her şeyiyle olumlu etki eder.

Kendinizi her zaman geliştirebilmeli ve değiştirebilmelisiniz.

Kendinize eklediğiniz her yeni bir özellikle beraber değişimlere açık olmalısınız. Bu kendinize güveninizi de yükseltir. Kendinize sıkıntıların geçeceği noktasında telkinler yapabilirsiniz.

Dua etmenin mucizevi gücüne inanmalısınız her zaman.

Her halinize şükrederek, Allah’a sığınıp içsel ferahlık ve dinginliğinizi sağlamak için elinizden geleni yapmalısınız. Çokça dua etmelisiniz. Bunları yaptığınızda his olarak iyileşiyor olduğunuza hayretle şahitlik edeceksiniz.

Velhasıl; ne yaşarsak yaşayalım, moralimize gerekli özeni gösterebilmeliyiz daima. Etrafımızda var olan güzellikleri görüp bunları idrakimizle beslemeliyiz.

Ayrıca derdin içinde dermanın gizli olduğunu, zorluklarla beraber hep bir kolaylık ve zorluktan sonra da ayrı bir kolaylığın bulunduğunu, sabır anahtarının işlevselliğini, Allah’ın kullarına karşı merhametli ve her zaman affedici olduğunu, O’nun rızasını kazanmak için güzel hasletler kazanmak için çabalayanlara korku ve hüzün olmadığını dimağlarımıza kavratmalı ve gönüllerimizi bu minvalde ferahlatmalıyız.

Kendimize yapılabileceğimiz en büyük iyilik; hayatta var olan hakikatleri kazanmak, güzel görüp güzel düşünmek ve böylelikle her an ve ortamda hayatımızdan lezzet almamızı sağlamak olduğunu anlamamız olacak belki de...

Aksi halde bu hakikatlerden yoksun bırakılmış olduğumuz için “Moralini yüksek tut!” söyleminin de bir karşılığı olmayacaktır bizim için.

O halde korku, hüzün ve ümitsizlik girdabında boğulmayıp güzel görüp güzel düşünelim.

Emin olun, bu hiç de zor değil...

 


Rahime SÖNMEZ ŞEN

Yorumlar