Anasayfa /  Politika /  Mhp

MHP Lideri Bahçeli: Kılıçdaroğlu’na gerçekten acıyorum, perişanlığına üzülüyorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bize ‘saray bekçisi’ diyen Kılıçdaroğlu’na gerçekten acıyorum, perişanlığına üzülüyorum. O da biliyor ki Türkiye’nin bekası için bekçi olmaya hazırız.” diye konuştu.

Abone ol
Abone ol 10 Şubat 2019 01:08

MHP lideri Devlet Bahçeli, Adana'da partisinin kuruluşunun 50. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen kutlama programında şunları söyledi: 

"Partimizin 50. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız bu günde, böylesi heyecan verici bir düşünce, MHP mensuplarını ve dava arkadaşlarımızı ziyadesiyle memnun etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir düşünce ve tasarrufu 50. kuruluş yıl dönümümüz için müstesna ve muazzez bir armağan olmuştur.

Muzafferliğin ilhamıyla kıtaları aştıran vazgeçilmez bir yemindir bizimkisi. Çiğnenmeyen, çiğnetilmeyen, unutulmayan, asla da unutulmayacak olan selam olsun büyük Türk milletine, selam olsun kahraman ülküdaşlarıma, selam olsun davasının bayrakları gönül erlerine.

Selam olsun asil bozkurtlara, iffet abidesi Asenalara. Selam olsun umudun güneşiyle ısınan mazlumlara. Hakkı yenmiş mağdurlara, kimi kimsesi olmayan gariplere. Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Her birinize en iyi dileklerimi sunuyorum. Allah'a şükrediyorum ki tam 50 yıl sonra yine aynı yerdeyiz, yine aynı çizgideyiz. Dilek kolay... Bir ülkünün peşinde 50 yıl geçti. Kopan takvim yaprakları sarardı, yıllar yılları kovaladı. Ömürler su gibi akıp gitti. Elden ele aktarılan, gönülden gönüle akıtılan vazgeçilmez yemin ile 50 yıl geride kaldı.

Tarih yine 1969'un 9 Şubat'ıydı. Cumhuriyetçi köylü millet partisinin olağanüstü kongresi Adana'da toplanmıştı. Bir adım atılacaktı, bir hareket başlayacaktı. Millet Partisi'nden Milliyetçi Hareket Partisi'ne etap etap ulaşıldı. Tohum olup ekildik, zaman içinde filizlendik, zaman geldi çınarlaşan 50 yıla buluştuk.

Elleri öpülesi ecdadımız olmak üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten Mareşal Fevzi Çakmak'a Osman Bölükbaşı'ndan Alparslan Türkeş'e kadar iftihar kaynaklarımıza, siyasetlerimizin kutup başlarına cenabı Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum. Vatan ve millet uğruna bedenlerini siper eden, yardan geçen, serden geçen bir hilal uğruna hayattan geçen manevi kılavuz olan aziz şehitlerimizi minnetle, rahmetle anıyorum. Davamız için bedel ödemiş, zindanları aydınlatmış, taş duvarları inançlarıyla aralamış, yüzleri Yusuf, sabırları Yunus, yiğitlerimize sağlıklı ve uzun ömürler temenni ediyorum. Partimizin 50'nci yılı kutlu olsun. 

Kim söyleyebilirdi ki ülkü ile ülkücü 50 yıl evvel birleşip, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben iradesiyle devleşecek... 50 yıl bir ömür, 50 yıl asırlara denk. İfadesi kolay, idraki güç, ifası ise pek zor 50 yıl. Bir ülkünün peşinde şan ve şerefle dolu koskoca 50 yıl. 

Karanlık gecelere ışık olmak için, katran emellere su olmak için 50 yıldır mücadele ettik. Soysuzluk başka, ırkçılık bambaşkadır. Biz Türklüğümüzü kafatası ölçümleriyle keşfetmedik. Bütün milletin fertleri arasında; anı da birdir, acı da birdir. Beyaz Türk, zenci Türk ayrımı sakattır. Türkiye'de hiç kimse ikinci sınıf insan değildir. Hiç kimse önemsiz ve değersiz değildir. Türk milletinin hiçbir ferdi eşitsiz ve orantısız ilişkinin tarafı olmamıştır. Milletin ismi ezelden bellidir, ebediyete kadar Türktür. Devletin ismi ise de kim ne söylerse söylesin, ne yaparsa Türk kalacaktır. 

Diyarbakırlı, Vanlı, Adanalı, İstanbullu, Mersinli, İzmirli, Ankaralı, Yozgatlı, Taşkentli, Karabağlı, Kaşgarlı, Kerküklü, Üsküplü, Batı Trakyalı, Bişkekli, Kıbrıslı... Özet olarak aynı cevherin damarlarıdır.  Tartışmasız bir şekilde söylemek lazımdır ki, değişmek hayatın dinamiğinde vardır. 

Hainin, işbirlikçinin hesabını eninde sonunda göreceğiz. Davamız hak davasıdır, hakikat davasıdır. Onun bunun kötüleyip kara çalmasıyla bu gerçek değişmeyecektir. 

"KILIÇDAROĞLU'NA ACIYORUM..."

Bize 'saray bekçisi' diyen Kılıçdaroğlu'na gerçekten acıyorum, perişanlığına üzülüyorum. O da biliyor ki Türkiye'nin bekası için bekçi olmaya hazırız. O da görüyor ki Türk milletinin bekası için bekçilikse bize düşen seve seve yaparız. 

"CUMHUR İTTİFAKI BU ŞEKİLDE DOĞDU"

"İş başa düştü, tarihi görev cumhurun iradesine tevzi ve teslim edildi. Cumhur İttifakı bu şekilde doğdu. Türk milleti 16 Nisan halk oylamasıyla Cumhuriyet tarihinde yeni ve üçüncü bir sayfa açtı. 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ile Türkiye resmen yeni bir hükümet sistemine geçiş sağladı. Partimize olmadık saldırılar yapıldı. Adeta siyasi lince uğradık, sanki ölüm fermanımızı ilam ettiler. 1 Kasım’dan sonra başlayan hain akın, 24 Haziran öncesinde zirveye çıktı.

"TEZGAH KURULDU"

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yine Kılıçdaroğlu’nun FETÖ-PKK mihmandarlığında planladığı tuzağı tam merkezinden bozduğumuz için 1 Kasım 2015’ten sonra başımıza gelmedik kalmadı. Kötüden iyi çıkarmak için tezgah kuruldu. İhanete irade kılıfı geçirmek için akla hayale sığmayan iğrençlikler sahnelendi. Paradigma değişikliği parolasıyla duyguları istismar edilmiş arkadaşlarımızdan imzalar toplandı. Olağanüstü kurultay fırtınası koparıldı. 'İktidar olacağız' diyerek tarlalarda toplaşıp siyasi şovlar yapıldı. Ne günlerdi, ne büyük bir trajediydi, tam bir imha operasyonuydu.

Geldiğimiz bugünkü aşamada İP, Kandil’e bağlandı, HDP’ye ulandı, CHP’ye dolandı, Pensilvanya’yı çoktan dolaştı. Üstelik CHP-İP-HDP-ÖDP zillet ittifakı, aziz ülküdaşlarımı 12 Eylül’den sonra kurulan zulüm mahkemelerinde inim inim inleten bir işkencenin oğlunu İzmir’den Büyükşehir Belediye Başkan adayı gösterdi. İP’in başkanı buna tam destek verdi. 'Babadan oğla suç geçmez' diyerek telaşını gizlemeye heves etti.

"ÜLKÜDAŞLARIM NE ÖĞRETMEN OLABİLDİLER, NE HAKİM, NE SAVCI"

Tunç Soyer'in hayatı boyunca yediği önünde, yemediği ardındaydı. Bir eli yağda, diğeri baldaydı. Gelin görün ki 12 Eylül’de çarmığa gerilen, gözleri bağlanan, askıda günlerce işkence gören ülküdaşlarımın çocukları yıllarca devlet hizmetine bile alınmadı. Haksız ve hayasız şekilde sabıka kayıtları yıllarca sakıncalı gösterildi. Ne öğretmen olabildiler, ne hakim, ne savcı. Ne polis olabildiler, ne subay, ne bürokrat. Ne işe girebildiler, ne de iş kurabildiler. Hani babadan oğla suç geçmiyordu? Ey zalimler, size gelince geçmeyen, bize gelince kurşun gibi deldi de geçti.

"HANİ BABADAN OĞULA SUÇ GEÇMİYORDU"

"Hani babadan oğla suç geçmezdi? Yürekleri varsa konuşsunlar, cesaretleri varsa itiraf etsinler. C-5’te en adi insanlık suçları işlendi. Mamak’ta vicdan rafa kaldırıldı. Malum şahsa sorarım, Ülkücülüğün abinden geçerken bir şey olmuyor da suç babadan oğla geçerken mi sorun çıkıyor? Bu tenakuz değil mi, akıl tutulması değil mi? Suçun babadan oğla geçip geçmediğini 12 Eylül’den sonra Soyer işkencesine uğrayan kahramanlarımıza sorsunlar. Mahşer günü, Nurettin Soyer işkencesinde şehit düşen, sonra da intihar süsü verilen Ülküdaşımız Bekir Bağ’a sorsunlar. Sefa Nar’ı, Dürüst Oktay’ı, Zeki Kaman’ı, elbette Nurettin Soyer’i bir parça insanlığı, biraz vicdanı, biraz da vefası kalmış o günlerin tanıklarına sorsunlar da, zalim kimmiş, cani kimmiş, gaddar kimmiş, barbar kimmiş, işkenceci kimmiş ibreti alem için öğrensinler. Be hey vandallar, masumlara elektrik verip felaketi yaşatırken, mahdumlarınız geziyor, tozuyor, eğleniyor, gül gibi geçinip gidiyordu. Mazlum ülküdaşlarımız tecritte çürümeye girerken, Nurettin Soyer’in oğlu sıcacık yatağına giriyordu. Bu mudur adaletiniz? Bu mudur insanlığınız? Bu mudur sizin adamlığınız?"

"GÖZYAŞLARIMIZI İÇİMİZE AKITTIK"

Zulüm savcısı Nurettin Soyer aralarında Başbuğumuzun da bulunduğu yaklaşık 220 ülküdaşımıza idam cezası isterken, hiç mi dudağı titremedi, hiç mi bu kadarı fazla diyemedi?" diye sorarak, "Biz yıllarca ses çıkarmadık, ne yapalım devlet de bizim, ordu da bizim, kader de bizim dedik. Gözyaşlarımızı içimize akıttık, metanet ve vakarımıza sığındık. Sızlanmadık, şikayet etmedik. Babasıyla gurur duyan Tunç Soyer ismine rıza göstermemizi de hiç kimse beklemesin. Babadan oğla suç geçmez diyenler bilsinler ki, Anadolu’yu fetheden ecdadımızın hesabını bin yıldır Türk milletinden sormaya çalışıyorlar.

1915 ELEŞTİRİSİ...

1915 olaylarının intikamını almak için her imkanı kullanmıyorlar mı? Mesela Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un en son yaptığı gibi, sözde soykırımı anma günü ilanlarıyla devamlı milletimizi haksız, ahlaksız ve alçak şekilde suçlamıyorlar mı? Çileyi çeken biziz, bekayı dert eden biziz. İşkenceleri nasıl unuttuk sayalım, işkencecilere, cellatlara nasıl göz yumalım? Biz unutsak vicdan unutur mu? Vicdan unutsa millet unutur mu? Millet unutsa Allah unutur mu?" dedi. 

Zilletin taşları iyice yerli yerine oturmuştur. Kılıçdaroğlu’nun siyasi tükenişine çok az kalmıştır. 'Nurettin Soyer’e hakkını yemeyelim, başarılı bir hukukçudur' sözlerinin cürüm ve ceremesine demokratik olarak katlanacağı günler yakındır. Yara kaşımaktan bahsedenler saptırmasın, bizim derdimiz, söylediğimiz 12 Eylül öncesi karanlık yıllar, ideolojik cepheleşmeler, kanlı olaylar değildir. Bizim meselemiz cunta mahkemelerindeki haksızlıkları, insafsızlıkları, şerefsizlikleri ve bunların faillerini afişe etmek, milletimizi bilgilendirmektir. Babasıyla gurur duyan Tunç Soyer’e devrimcilerin de söyleyeceği söz mutlaka vardır ve olmalıdır. Acının rengi yoktur, gözyaşının ideolojisi yoktur, insanlığın sağı solu yoktur. Siyasetçi olmadan, belediye başkanı olmadan, bakan olmadan, milletvekili olmadan önce insan olmak, adam gibi adam olmak lazımdır.





"HER DAVA ARKADAŞIMLA HELALLEŞMEYE HAZIRIM"

50’inci yıl münasebetiyle diyorum ki aramızdan bir vesileyle kopup giden, gözü Üç Hilal’de kalan, 'bir hatadır yaptık' diyen, samimi pişmanlık yaşayan, yuvasının özlemini çeken, 'Ülkücü Ülkücünün kurdu değil yurdudur' diyen her kardeşimle, her dava arkadaşımla helalleşmeye hazırım. Onlara sadece kapımızı değil, gönlümüzü de açıyorum. Samimi çağrımı tekrarlıyorum. 9 Şubat 1969’dan 9 Şubat 2019 tarihine kadar geçen on sekiz bin ikiyüz altmış iki günde herhangi bir sebepten dolayı küsen kızan kırılan kardeşlerime diyorum ki kavuşmak için 'Vazgeçilmez Yeminle 50 Yıllık' emanet hepimize yetecek, ülkümüz hepimizi kucaklaştırmaya kafi gelecektir. Gelin milli bekamızın bu zamandaki mücadelesine katılın, el birliği yapalım, güç birliği yapalım, ülkü birliği yapalım, ne kadar işbirlikçi ve terör sevici varsa yakalarından tutalım. Türkiye’ye sahip çıkalım. Yaşanmadık bir şey kalmadı. Türkiye içte ve dışta büyük bir tehdidin kapanında. Türkiye siyasi, sosyal ve ekonomik çembere alınmış. Milli bekamız bıçak sırtında, milli güvenliğimiz diken üstünde. Ya istiklal kararında olacağız, ya imhaya razı geleceğiz. 'Ya beka ya da bela' diyeceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu Kuvayi İnzibatiye’nin yolundan gitsin gidebildiği kadar. Anzavur’un, Ali Kemal’in, Sait Molla’nın, tüm mandacıların izinden yürüsün yürüyebildiği kadar. Biz Türk asırlarının beka davasını sonuna kadar savunacağız. 50 yılda mahcup olmadık, gelecek 50 yıllarda da inşallah olmayız."

Bahçeli'ye konuşmasının ardından AK Parti Sözcüsü Çelik ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sarıeroğlu tarafından hediye takdim edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP'nin 50. yılını kutladı

Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP'nin kuruluşunun 50. yıl dönümünü kutladı.

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye gönderdiği kutlama mesajında, şunları kaydetti:

"Milli kimliği ve duruşu ile ülkemizin ve demokrasimizin gelişiminde önemli bir yeri olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin 50. kuruluş yılını tebrik ediyorum. MHP Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş'i rahmetle anıyor, AK Parti ve şahsım adına başta Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere, Cumhur İttifakı içinde birlikte mücadele verdiğimiz tüm MHP'li kardeşlerime en kalbi duygularımla selamlarımı sunuyorum."


Etiketler saray bekcisi
Yorumlar