Devlet Bahçeli'den ABD ve Reza Zarrab'a çok sert sözler
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'İranlı bir şarlatan' olarak nitelendirdiği Reza Zarrab'ı kastederek, bunun üzerinden günlerden bu yana Türkiye'ye parmak sallayan, ayar vermeye çalışan, adeta sanık yerine koyan ABD utanmazlığını ibretle, esefle, nefretle takip ettiklerini söyledi. Bahçeli, "İşlenmiş suçların yargı sahası Türkiye'dir. Rüşvet trafiği Türkiye'de gerçekleşmiştir. O halde, ABD'de kurulan mahkeme neyin nesidir?" dedi.
Abone olMHP Belediye Başkanları Toplantısı, Antalya'da Belek
Turizm Bölgesi'ndeki bir otelde başladı. Genel Başkan Devlet
Bahçeli, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Reza Zarrab
ve Kudüs konularına ilişkin sert açıklamalarda
bulundu.
"2019 ÇETİN GEÇECEK"
Konuşmasının başında belediye başkanlarına 2019 yılının zorlu
hem de çetin geçeceği uyarısında bulunan Bahçeli, "Buna dikkat
etmek, sanki yarın seçim varmış gibi, yarın kader seçimine
giriliyormuş gibi dakik, atik ve hazırlıklı olmak ertelenemez bir
ihtiyaçtır. 2019 Mart'ında kapıdan bakmak, kazma kürek yakmak
istemiyoruz. Yolu yok, başaracağız. Çaresi yok, kazanacağız"
ifadelerini kullandı.
PARTİDEN AYRILAN BELEDİYE BAŞKANLARINA
MHP'den kopup İYİ Parti'ye geçenlere de seslenen Bahçeli, otel
salonlarından tarla kongrelerine kadar yaşanmadık rezalet
bırakılmadığını söyledi. Bugüne kadar MHP'den seçilip de değişik
nedenlerle nefislerine yenilmiş, sözlerini yutmuş, emanetleri
çiğnemiş belediye başkanları olduğunu belirten Devlet Bahçeli,
"Bunlarla yolumuz ve yönümüz elbette ayrılmıştır. Nefesleri
yetmemiş olabilir, nefisleri yükselmiş olabilir, yürekleri yememiş
olabilir, yiğitlikleri de yavan ve sanal olabilir. Kısaca sebep ne
olursa olsun, kalanlar, yani burayı şereflendiren siz değerli
arkadaşlarım davamızın onurunu, gidenler ise ömür boyu yaşanacak
pişmanlığın onmaz yarasını ta derinlere kadar hissedeceklerdir"
diye konuştu.
"İRANLI BİR ŞARLATAN"
Reza Zarrab'ı kastederek, İranlı bir şarlatan üzerinden günlerdir
Türkiye'ye parmak sallayan, ayar vermeye çalışan, adeta sanık
yerine koyan ABD utanmazlığını ibretle, esefle, nefretle takip
ettiklerini kaydeden Devlet Bahçeli, şöyle dedi:
"Bu rüşvetçi casusun itiraflarıyla Türkiye'ye hüküm vermek,
Türkiye'nin kaybedeceğini sanmak mümkün olmadığı gibi gayrimeşru,
gayriahlaki, gayrihukuki bir alçalma halidir. Ortada bir rüşvet
çarkı varsa, ortada bir suç varsa, ortada milletin ve devletin
kaynakları ona buna ticaret kılıfıyla dağıtılmışsa, bunun hesabının
sorulacağı, yargılamasının yapılacağı yer ABD değil, Türkiye
Cumhuriyeti'dir."
"İCAZET ALMAYA GEREK YOK"
İran'la ticaret yapmanın ayıp veya sakıncalı bir yanının olmadığını
vurgulayan Bahçeli, "Bu ülkeye koyulan ambargonun delinip
delinmeyeceğini hiçbir ülke ve muhasım odağa sormaya, onlardan izin
ve icazet almaya gerek de yoktur. Türkiye bağımsız bir ülke değil
midir? Kimden ne alacağımızı, kime ne satacağımızı, kimlerle hangi
iş ve ticaret ilişkisine gireceğimizi egemen bir devlet olarak
kendimiz belirler, kendimiz tayin ederiz. ABD'nin keyfine bakarak,
siyasi ve ekonomik çıkarlarımızdan vazgeçemeyiz, vazgeçmemeliyiz"
diye konuştu.
ABD'YE TEPKİ
Türkiye Cumhuriyeti'nin dış güçlerin müsamahasıyla kurulmadığını
belirten Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti yabancı çevrelerin
müsaadesiyle vücut bulmadı. Bundan sonra da hiç kimsenin onay,
taltif ve iznine değer verecek, dikkate alacak hali kesinlikle
olmayacaktır. ABD, terör örgütleriyle koyun koyuna girerken
Türkiye'ye mi sordu? FETÖ elebaşını Pensilvanya'da korumaya
alırken, hainlere kollarını açarken Türkiye'ye mi danıştı?
Türkiye'yle mi anlaştı?" dedi.
"RÜŞVET TRAFİĞİ TÜRKİYE'DE GERÇEKLEŞMİŞTİR"
Konuşmasının devamında Zarrab'ı işaret ederek, şarlatan şeytanın
Türkiye'ye iadesi halinde mahkeme önüne çıkarılarak, üzerine atılı
suçlardan dolayı verilecek cezaya, kesilecek hükme razı gelmesinin
başlıca istek ve temennileri olduğunu dile getiren Bahçeli, şunları
kaydetti:
"İşlenmiş suçların yargı sahası Türkiye'dir. Rüşvet trafiği
Türkiye'de gerçekleşmiştir. O halde, ABD'de kurulan mahkeme neyin
nesidir? Nereye varılmak, hangi sonuca ulaşılmak istenmektedir?
ABD'de kurulan mahkemenin hukukiliğinden, meşruluğundan kim, nasıl
ve hangi hakla bahsedebilecektir? Türkiye müstemleke bir devlet
değildir. Türkiye iradesiz hiç değildir. Bir hâkimin ağzından
çıkacak kararla, şerefsiz bir ajanın kokmuş ifadeleriyle 80 milyon
zan ve töhmet altında bırakılamayacak, bırakmaya tevessül edenlere
de fırsat verilmeyecektir."
"ŞEREFİNİ KAYBETMİŞ BİR MAHLUK"
ABD'yi terör örgütlerini kışkırtmakla ve kan dökülmesini
seyretmekle suçlayan Bahçeli, ABD'nin teröristleri himaye ettiğini,
Türkiye'nin bölünmesini, Türk milletinin parçalanmasını
projelendirdiğini kaydetti. Bahçeli, şöyle devam etti:
"Hangi taşı kaldırsak altından ABD çıkmış, hangi kumpası dürtsek,
hangi komplonun maskesini indirsek ABD belirmiştir. Artık bu kadarı
da fazladır. Türkiye kendi hayat ve varlık haklarına sahip çıkacak
güçtedir. Türkiye, Vahşi Batı hukukuna göre sorgusu yapılamayacak
94 yıllık Cumhuriyet mazisi, binlerce yıllık devlet geleneği olan
cüssesiyle, cüretiyle, cesaretiyle bir devdir. Necabet ve asalet
Türk milletinin ziynetidir. Pespaye bir rezilin, şerefini kaybetmiş
bir mahlukun, rutubetli bir mahkeme salonunda yapmış olduğu önceden
planlı itiraflarının bizim nazarımızda hükmü yoktur, bağlayıcılığı
yoktur, neyi var neyi yoksa ayaklarımızın altında çiğnenmesi de
hakkımız, haysiyetimizin icabıdır."
"TRUMP SORUMSUZ VE SKANDAL BİR KARARA İMZA ATMIŞTIR"
ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak
tanıdıklarına yönelik açıklamalarına karşı da çok sert
açıklamalarda bulunan Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
"Kudüs İslam'dır ve aynı zamanda Türklüğün derin izlerini
taşımaktadır. Kudüs mukaddesatımızın namusudur. Gitti demekle
gitmez, düştü demekle düşmez, İsrail'in demekle bu tartı bu sıkleti
çekmez. ABD'nin marazi ve maceracı yönetimi Kudüs'ü İsrail'in
başkenti olarak tanımıştır. Trump, sorumsuz ve skandal bir karara
imza atmıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almaktadır? ABD
Başkanı, Ortadoğu ve hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl
kalkışabilmektedir? Tüm dünya, ABD'nin Kudüs kararına
odaklanmıştır. Bölge barut fıçısıdır. Ortadoğu'daki istikrarsızlık
daha da kemikleşip, daha da şiddetlenecektir. ABD Başkanı, barış
diyor, Filistin'in haklarından bahsediyor. Yalan, dolan, riya ABD
yönetimine egemen olmuştur. Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak
tanınmasından sonra, bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı
yerinde olan hiç kimse bahsedemeyecektir. Siyonizmin lobi
çalışması, Trump'a nüfuz faaliyetleri zehirli meyvesini vermiştir.
Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından
dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır.
Evanjelist ve Kabala tezgâhı Trump'ın iradesine zincir
vurmuştur."
"KUDÜS'ÜN BAŞKENT OLARAK TANINMASI İMKÂNSIZDIR"
Bahçeli, Rusya'nın Orta ve Kısa Menzilli Füzeler Anlaşması'nı ihlal
ettiğini öne süren ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Moskova'nın buna
son vermemesi halinde askeri ve ekonomik önlemler alacağını dün
itibarıyla duyurmasının da yeni bir bunalımın ayak sesleri olduğuna
dikkat çekti. Yoğun istikrarsızlığın kapıda olduğunu belirten
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslam âlemi infial halindedir. Üçüncü intifada çağrısı
yapılmıştır. Dün medyaya yansıyan şiddet sahneleri, cuma namazı
çıkışı protesto gösterileri, İsrail güvenlik güçlerinin acımasızca
saldırıları önümüzdeki günlerin çok şeye gebe olduğunun
habercisidir. Kudüs, ilk kıblemizdir. Üç dinin kesişme noktası olan
Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması din savaşlarını
tetikleyecek, husumet ve dehşet verici eylemler yer kürenin her
yerine yayılabilecektir. Tehlike anormal boyuttadır. Felaket yanı
başımızdadır. ABD, 1947 ve 1980 yıllarında alınanlar başta olmak
üzere, Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe saymış, uluslararası
anlaşmaları inkâr etmiştir. Barış ve istikrar için 1967 sınırları
dâhilinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir
Filistin devletinin kurulmasının önüne sürekli engeller
çıkarılmaktadır. İsrail yangına körükle giderken, ABD bölgeyi ateşe
vermek için harekete geçmiştir. Elbette Kudüs'ün başkent olarak
tanınması manen, vicdanen ve tarihen imkânsızdır."
"İSLAM İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI DESTEKLENMELİDİR"
Türkiye'nin öncülüğünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
zirve başkanı sıfatıyla 13 Aralık 2017'de İstanbul'da gerçekleşecek
İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısının tarihi önemde olduğuna da
dikkat çeken MHP Lideri Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bu toplantı mutlaka desteklenmelidir. 57 İslam ülkesi arasındaki
ilişkiler güçlenmeli, bunlar gereken tavrını ABD'ye ve İsrail'e
karşı mutlaka göstermelidir. Önemle diyorum ki Filistin, başkenti
Doğu Kudüs, bağımsız ve egemen bir devlet yapısıyla kabullenilmeli,
tanınmalı, ilanı yapılmalıdır. Ayrıca Türkiye, Kudüs kararı geri
çekilesiye kadar, İsrail'le diplomatik temsilcilik seviyesini en
düşük noktaya indirmeli, hatta geçici olarak kapatmalıdır. İslam
ülkeleri, İsrail'le kurulmuş siyasi, ekonomik ve diplomatik
ilişkileri gözden geçirmeli, zorunluluk halleri dışında irtibat ve
diyaloglar askıya alınmalıdır. Birleşmiş Milletler toplanmakla
kalmamalı, kalıcı, etkili karar ve yaptırımları süratle alacak
iradeyi sergilemelidir."
"LOZAN, ŞU GÜNKÜ İHTİYAÇ VE BEKLENTİLERE UYGUN
DEĞERLENDİRİLMELİ"
Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı düzeyinde, 65 yıllık bir aradan
sonra, Yunanistan'a yapılan ziyaretin oldukça anlamlı olduğunu da
belirterek, Lozan Antlaşması'yla ilgili de konuştu. Yunanistan
ziyaretine Lozan tartışmalarının mühür vurduğunu dile
getiren Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sayın Cumhurbaşkanı, 'Lozan, sadece Ege'yi mi kapsıyor? Ege'nin
dışında Lozan'la ilgili hiçbir şey yok mu? Batı Trakya'daki
azınlıkların hukuku yok mu? Şimdi buradaki azınlıkların hukukunu bu
anlaşmayla nasıl teminat altına alacağız?' sorusunu sormuştur. 150
bin nüfuslu Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının on yıllardır
kanayan yaraları, verilmeyen hakları vardır. Müslüman Türk'üm
diyenlere her zorluk reva görülmektedir. Nihayetinde Türklüğe karşı
hazımsızlık Yunanistan'da kökleşmiştir. Ayrıca ve hakikaten Batı
Trakya'da, soydaşlarımızın başmüftülerini seçememesi, bu göreve
atamayla gelinmesi bir başka talihsiz ve temelsiz açmazdır. Lozan
Antlaşması'na bakışımız bellidir ve bu değişmemiştir. Ancak Sayın
Erdoğan'ın çıkışı da dikkatle incelenmeli, özen ve özgüvenle
yorumlanmalıdır. Bir defa, Lozan Antlaşması'nın yeni baştan
okunması, uygulanmayan, özellikle Batı Trakya'daki Müslüman Türk
azınlığı bağlamında görmezden gelinen maddelerin işlerlik ve
işlevsellik kazanması samimi arzu ve teklifimizdir. İmzasının
üzerinden 94 yıl geçmiş olan Lozan'ın, şu günkü ihtiyaç ve
beklentilere uygun değerlendirmesinin mutlaka yapılması
lazımdır."