MEKANLAR

Kimi mekanlar vardır ki; nefes alırlar adeta!. Beton ve demirin birleşiminden çok ötelerde anlamları ve anıları vardır.

Adını şarap başta, içecek ve yiyeceklerin tadım işleminden alan Degustasyon da anıları koynunda uykusuna yatıran yerlerden.. Yaşım itibariyle oturup iki kadeh parlatmışlığım yok elbette; ama  edebiyata,anılara  ve biyografilere düşkünlüğüm alıp götürür hep oradan oraya. Bugün de Degüstasyon’dayız işte!.

Halen aynı adda bir meyhane var  Nevizade Sokağının bitiminde. Osman Balcıgil ise; son romanı olan  ‘ En Hüzünlü Eylül ‘ adlı eserinde mekanın  1920 – 1960 arasında hizmet verdiğini yazıyor. Yazıya konu Degüstasyon bu işte!.  Masalarından Yahya Kemal, Sait Faik ve Orhan Veli’nin geçtiği…

2001 yılında yitirdiğimiz İslam Çupi, 1995’te Milliyet Fiesta Dergisinde nefis yazmış mekanı.. Rahmetle anarak kulak  verelim ustaya :  ‘’  Çiçek Pasajı’nın girişinde, sağdaki büyük dükkan, 1940-1950 yıllarında İstiklal Caddesi’nin alkol kültüründe çok ayrıcalıklı bir yer  tutar ve “Degustasyon” adı ile anılırdı. Degustasyon gerek  dükkan gustosu, gerek meze düzeni ile ben rakıyı istediğim yerde içerim diyen, pasosu para olan insanların mekanı değildi. Rakı eğitimini ayakçıdan koltuk meyhanesine ve içkili lokantadan aşırıp aşırıp getiren insanların son alkol akademisi idi, Degustasyon. Müşterileri Beyoğlu’nun alkol çemberinden geçen bardak rintlerinden seçilir, oturacak yerleri ve içtikleri kadehler uzun deneylerden sonra tesbit edilir, garsonlar ve vestiyerdeki  Rıfat, kapıdan içeriye süzülen her müşteriye, hangi mezeler önüne götürülecek, paltoya hangi numara verilecek, adları gibi bilirlerdi. Müşteriler, naftalinlenmiş ve ütülenmiş elbiselerini çok anlamlı bir geceye gidiyormuşçasına gardroplarından çıkarır, ona uyacak gömlek ve kravatı uzun ayna provalarından sonra belirler ve öyle düşerlerdi mekana. ‘’

Pasosu para olan insanların değil, rakı eğitiminin temellerini  tektekçiden, koltuk meyhanelerinden ve içkili lokantalardan alarak hazır hale gelenlerin akademisi. Gidilirken en iyi giysilerin giyilmesi yazısız kanun haline gelmiş yer..  Bir kez daha hayıflanıyorum o yıllara yetişemedim diye!.

Yahya Kemal  ‘ Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın ‘ dizelerini orada mı yazdı bilinmez ama; Orhan Veli bir şiirinde yer  vererek edebiyat dünyamıza kazandırmıştır Degustasyon’u :

‘’  Canan ki Degustasyon’a gelmez

    Balıkpazar’ına hiç gelmez ‘’ dizeleriyle..

Böyledir; alkol rakıya dönüşünce koca bir  ‘ Kültür ‘ çıkar ortaya. Şarap bir nebze yanaşır gibi olsa da; rakı apayrı bir kültürdür. Merhum Aydın Boysan ve Vefa Zat’ın çok kitabı vardır bu kültürle ilgili; tavsiye ederim.. Rakı içilen kimi mekanlar da müdavimlerinin ve onların yaşadıklarıyla kadim birer anıta dönüşmüşlerdir işte.

Degustasyon  gibi nice mekanlar var.  Gezelim diyorum birlikte ilerleyen günlerde..  Başta da bahsini ettim; bina olmaktan çıkmış anı küpü yerler.

İzmir Kramer Palas’ta rum garson ile Mustafa Kemal Paşa’nın diyaloğu nasıl unutulabilir?

Ya bugün  Atatürk Müzesi olarak hizmet veren ama o dönemde Naim Palas adıyla otel ve lokanta işlevi gören binanın duvarlarına sinmiş Gazi’nin sözleri!.. Şükrü Kaya’nın anılarından dinleyelim :

"1926 yılında İzmir'de Naim Palas'ın alt kat taşlığında kurulan kalabalık sofrada, perdelerin kapatılması üzerine  Mustafa Kemal Paşa;

- Açın kapıları, ardına kadar açın. Ne varsa millet görsün ve bilsin ki biz işte böyle yemek yiyoruz. Böyle içki içiyoruz.

Merak ederler, önce birikirler, sonra görürler, anlarlar ve kendi  işlerine giderler, dedi.

Ardından şöyle devam etti;

Ben yaptıklarını halkımdan gizleyecek adam değilim. Ayrıca burada yaptıklarımız onların yaptıklarından başka bir şey değildir.

Asıl perdeleri  kapatmak suretiyle bizim onlardan başka, onların bildiklerinden başka bir şeyler yaptığımız kuşkusunu uyandırmış oluyoruz ki; işte o çok tehlikeli bir harekettir.

Biz ne yaptıysak halkımızın karşısında yaptık ve ne yapacaksak bunu da yine halkımızın karşısında, açık yüreklilikle yapacağız.

Bizim yaradılışımızda açıklık vardır. Gizlilikten, halkın bakışlarından kaçmaktan nefret ederiz.

Onlar bizi gerçekten etimizle, kemiğimizle, yaşantımızla kendilerinden biri gibi gördükçe daha çok itimat ederler, daha çok bağlanırlar."

Degustasyon’la başladık, Kramer Palas’a uğradık, Naim Palas’ta bitirelim şimdilik.. Katılımınızla ileriki yazılarda gezeceğiz daha ama; söz..

Karanlıktan, dogmalardan, idiotlojilerden uzak;  sevginin ve saygının, uygarlığın, kardeşliğin çerçevelediği  günler  hep hedefimiz olsun…

Yorumlar