KORONASIZ GÜNLERİN ÖZLEMİYLE YANARKEN TARAFTARSIZLIK KARARLARI

 Dünyadaki gelişmelere bakarsak, koronavirüs salgının dünyanın bir çok yerinde görülmeye devam edeceği aşikar. Üstelik İngiltere  tıp camiası çocuklarda ağır seyreden  yeni belirtilerin olduğunu iddia ediyor. Brezilyalı doktorlar da benzer belirtileri destekliyor. Üstelik salgının meydana getirmiş olduğu panik psikolojisi ve dünya ekonomik krizi insanları  sürekli önlem alıcı ve agresif yapıyor. Mesela Türkiye’de son zamanlarda görülen sokağa çıkma yasaklarının bitiminde salgına rağmen ciddi kalabalıklar oluşması sağlık bakanlığına hiç nefes aldırmayacak çünkü yasakların arasındaki boşluklarda vatandaşın ihtiyaç karşılama ve önlem alma çabası salgını derinleştiriyor.

Tüm bu sıkıntıların arasında spor camiası, taraftarsız oyunları konuşuyor. Bireysel oyunlar için aşılabilir gözükse de takım oyunları için bu çok sarsıcı olabilir. Çünkü süre çok uzun sürecek gibi. Düşünsenize eskiden deli gibi alkışlandığınız, onandığınız, sloganlarınızın ağızdan ağıza yayıldığı bir ortamdan sessiz bir ortama geçiş yapacaksınız. Elbette performansa olumsuz etkisi çok olacaktır. Size sosyal hızlandırma kuramından bahsetmek istiyorum. Bunu motivasyon üzerinden düşüneceğiz. Sosyal hızlandırma kuramı der ki; eğer bir ortamda sizinle aynı işi yapan başkaları da varsa siz kendinizi başkalarına göre konumlandırabilirsiniz. Yani kendinizden uzaklaşırsınız ve dışarıdan kendinizi izlemeye başlarsınız. Aynı zamanda başkalarını da izlersiniz. Herkesin çalıştığı bir ortamda siz de eskisine göre daha çok çalışırsınız. Motivasyon da böyle bir şeydir. Eğer takımların motivasyonları düşerse sosyal hızlandırma kuramı çerçevesinde takımın diğer üyeleri de bu durumdan oldukça olumsuz etkilenecektir.

Diyeceğim şudur ki; sözleşme fesihlerinin havalarda uçuştuğu bir evrede, taraftarın olmadığı yerde, devletlerin içlerinde bulundukları mali krizler düşünüldüğünde spora eski önemi veremeyecekleri hesaba katıldığında taraftarsız futbolcuları çıkaralım şeklindeki kararlar yetersiz kalacaktır. Çünkü tüm denge yerinden oynadı. Ne mi öneriyorum? Sosyal medyanın aktif olduğu bir evrede sporcular ile bireysel röportajlara, sosyal medya etkinliklerine önem vermenin takımları güçlendireceğine inanıyorum. Gerekli önlemler alınarak takımlar ile medyada sosyal etkileşim programları geliştirmek futbol maçı düzenlemekten daha etkili olacaktır.  “Ya sev Ya Uğruna Öl” mantığını artık “Ya Sev Ya Uğruna yaşayacak kadar yavaş sev” mantığına geçirmek gerekiyor. Yoksa bu sefer sporun kültürel olarak zarara uğrayabileceğini de öngörüyorum. Çünkü yetkililerin anlamadığı nokta artık insanların ekmek derdine düştüğü bir dünyada, kimse eskisi gibi büyük heveslerle kupa veya final maçlarının saatini bekleyemez.

 

 

 

Yorumlar