Anasayfa /  Popüler  /  Kim kimdir

Mahatma Gandi kimdir? İşte ölüm yıldönümünde Mahatma Gandi'nin yaşam hikayesi

Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri Mohandas Karamçand Gandi, hakkında en fazla eser yazılan kişiler listesinde 8.sıradadır. İşte Gandizm hareketinin kurucusu Gandi'nin yaşamı ve görüşleri..

Abone ol
Abone ol 29 Ocak 2019 23:48

2 Ekim 1869 yılında doğan  Mohandas Karamçand Gandi  30 Ocak 1948 yılında uğradığı bir suikatte hayatını kayebetti. Hakkında en fazla eser yazılan kişiler listesinde 8. sırada yer alan Mahatma Gandi kimdi?

Mahatma Gandhi Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideridir. Görüşleri Gandizm olarak anılır. Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. Bu felsefe Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştur.

Hindistan'da resmî olarak Ulus'un Babası ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim Gandhi Jayantiadıyla ulusal tatil olarak kutlanır. 15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oybirliği ile 2 Ekim gününü "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan etmiştir. Gandi, hakkında en fazla eser yazılan kişiler listesinde 8.sırada yer almıştır.

“Haydi beni bir daha tutuklayın İngilizler. Ama görüldü ki tutuklama ve öldürmeyle iş bitmiyor. İşte Türkler, kendi cenaze merasimi için hazırlanan tabutlarını, sahiplerinin başlarına geçirdiler!” Modern Hindistan’ın kurucusu Mohandas Karamçand Gandi (“Yüce Ruh” anlamına gelen Mahatma olarak da bilinir), politik ve toplumsal reform için şiddetsizlik felsefesini benimsemiştir.

Yöntemleri, sömürgecilik ve ırkçılık karşıtı hareketleri günümüze dek etkilemiştir. 2 Ekim 1869’da Hindistan’ın Gujarat Eyaleti’nin Porbandar kasabasında doğan Gandi, üniversiteyi bitirdikten sonra avukatlık eğitimi almak için Londra’ya gitti.

Dindar annesine verdiği et yememe sözünü tutmuş ve entelektüel çevrelerde moda olan vejetaryen hareketin öncülerinden biri olmuştur. Ayrıca sonraki yıllarda ruhsal sözlüğü olacak Hindu şiiri Bhagavad Gita’yı ilk defa okumuştu.

Hayatına üç ilke yol gösteriyordu




Satyagraha

(hakikat gücü) gerçeğin inatla kovalanması demekti ve Gandi bu ilkeyi şiddetsizlik direnişine katmıştı.


Bu ilkeye

aparigraha

(mülkiyetsizlik ve bencil olmamak) eşlik ediyordu.


Üçüncü ilkeyse

samabhavay

’dı (dengelilik ya da itidal).




1891 yılında Hindistan’a dönen Mahatma, iki yıl sonra Güney Afrika’da faaliyet gösteren bir Hintli hukuk şirketinde çalışmaya başladı. Güney Afrika’daki Hintli göçmenlerin gördüğü muamele karşısında dehşete düşen Gandi, kendini bu ülkedeki vatandaşlarının temel hakları için mücadeleye adadı. Güney Afrika’da kaldığı 20 yıl boyunca defalarca hapse atıldı.

Başta Hinduizm olmak üzere Jainizm’le Hristiyanlığın öğelerinden, John Ruskin’in antikapitalizminden, Lev Tolstoy’un Hristiyan tutuculuğundan, Thoreau gibi yazarlardan etkilenen Gandi, haksızlıkları düzeltmek için şiddet içermeyen direnişi simgeleyen Satyagraha felsefesini geliştirdi. Güney Afrika hükümeti, 1914 yılında Gandi’nin taleplerinin birçoğunu kabul etti.

1914’te Hindistan’a dönünce Batı tarzı kıyafetlerini attı ve evde dokunmuş Hint elbiseleri giymeye başladı. Genç ve güzel kadınlardan ve cinsellikten uzak durma kararı aldı ve kendi besinini ürettiği ashram adı verilen küçük bir çiftlik kurdu. I. Dünya Savaşı’ndan sonra mahkemeye çıkarılmadan tutuklanan insanlar için kampanya örgütledi, yapılan bir gösteri sırasında 400 Hintli İngiliz güçleri tarafından öldürüldü.

Tek amacının kişisel olarak hakikati aramak olduğunu ısrarla ifade eden Gandi, Hindistan Ulusal Kongre Partisi’ni dönüştürdü.

Halka, ülkenin içinde bulunduğu durumun sorumlusunun İngilizler olmadığını ve Hintlilerin sorunu kendilerinde aramaları gerektiğini anlatıyordu. Tüm Britanya kurumlarına karşı boykot örgütledi ve yasalara karşı koydu.

Gandi ve binlerce takipçisi hapse atıldı. 1930 yılında tuz vergisine karşı yeni bir sivil itaatsizlik kampanyası başlattı. Kendi tuzunu yapmak için Ahmedabad’dan Dandi’ye 12 Mart’tan 6 Nisan’a kadar 400 kilometre yürüdüğü “Tuz Yürüyüşü” bu pasif direnişin en önemli bölümüdür.

Denize doğru yapılan bu yürüyüşte Gandi’ye binlerce Hintli eşlik etti. İngiltere himayesine karşı en rahatsız edici kampanyası bu oldu ve İngilizler buna karşılık olarak altmış binin üzerinde kişiyi hapse attılar. 1942’den itibaren İngilizlerin Hindistan’ı hemen terk etmesi için mücadeleyi yeniden yükseltti.

İngiltere hükümeti 1945’te, iki yıl sonra Mountbatten Planı’nın ortaya çıkmasını sağlayacak müzakereleri başlattı. Bu plan dini çizgilerle ayrılan Hindistan ve Pakistan’ın bağımsız birer devlet olarak kurulmasını öngörüyordu. Bağımsızlıkların ilan edilmesinden önce ve sonra, ülke içinde Pakistanlılar ve Hintliler arasında yoğun çatışmalar yaşandı.

İki toplumun ayrılmasına karşı çıkan Gandi şiddet olaylarının durdurulması için Delhi’de ölüm orucuna başladı. Hindu ve Müslüman toplum öncülerinin şiddeti reddederek barış çağrısı yapacakları konusunda Gandi’yi ikna etmeleri sonucu Mahatma portakal suyu içerek orucunu bitirdi.

Gandi ertesi yıl 30 Ocak’ta radikal bir Hindu tarafından suikasta uğradı ve hayatını kaybetti. Pasif Direniş Politik otoriteye tamamen şiddetsiz araçlarla, yardımlaşma ve barışçıl protestolarla baş kaldırılması. Devletin dayatmalarına boyun eğmeyi reddederek süreklilik sağlandığında şiddete başvurmadan da mücadele edilebilir. Bu direnişe devlet şiddetle cevap verse bile şiddetsizlikte ısrar edilmelidir.

Gandizm, adını Mahatma Gandi’den alan, onun dünya görüşlerini tanımlamak için kullanılan ve olaylar karşısında pasifizm, pasif direniş ve sivil itaatsizlik yöntemlerinin kullanılması esasına dayanan politik akımdır.

Büyük ölçüde Satyagraha felsefesini içerir. Mahatma Gandi, yeni bir fikir veya doktrin ortaya atmadığını belirtmiş ve fikirlerinin “Gandizm” olarak tarif edilmesini tasvip etmediğini açıklamıştır. Çünkü Gandi’ye göre ortaya attığı görüşler nihai değildir ve gelecekte bunlar değişebilir. Hindistan’ın “bapu”su, yani babası sayılan Mahatma Gandi prensip insanıydı ve “Benim mesajım yaşamımdır” diye nitelediği mücadeleci ömrü, hep insaf ve şeref doğrultusunda, belirli kriterler çerçevesinde geçmişti.

Hayatından çıkardığı derslerden birisi de insanlığın sonuna sebep olacak yedi ölümcül günahtı. Bu günahlar, onun felsefesinin ve sıkı sıkıya bağlandığı prensiplerinin hatlarını çizmiştir. Zahmetsiz Servet Kolay yoldan servet ve şöhret elde etmeye çalışan insanlar vergi ödemekten, fedakârlık gerektiren durumlarda paylaşmaktan ve aldıklarının karşılığını hakkıyla verme sorumluluğundan kaçınırlar.

Halbuki zahmetin olduğu yerde ilerleme, hareketin olduğu yerde bereket vardır. Bunun bilincinde olan prensipli insanlar, bu sosyal yanlıştan uzak durmaya çalışır, gelirlerinin alın teriyle kazanılmış olmasına dikkat ederler.

Bilinçsiz Haz

Şuursuzca elde edilen zevklerin sonu pişmanlıktır. Olgunlaşmamış, bencil, hırslı ve doyumsuz kişiler sorumsuzca kendi nefislerini tatmin etmek, günlerini geçici zevklerle geçirmek ve sürekli haz peşinde koşmakla uğraşırlar.

Sonuçlarını düşünmeden elde ettikleri zevkler bu tür kişilerin bireysel hayatlarını karartmakla kalmamakta, ailevi ve sosyal yaşamlarını da etkilemektedir.

Prensipli insanlar doğru ile yanlışın, zevkli veya zevksiz gibi ölçütlerle belirlenemeyeceğinin farkında olarak yaşarlar, sorumluluk ve insaf çemberi dâhilinde eğlenirler.

Mahatma Gandi İlkeleri

Doğruluk

Gandi hayatını doğruluğu ya da "Satya" 'yı bulmaya adadı. Bu amacına kendi hatalarından öğrenerek ve kendisi üzerinde deneyler yaparak ulaşmaya çalıştı. Otobiyografisine Doğrulukla Olan Deneyimlerimin Öyküsü adını vermiştir. 

Gandi en önemli mücadelenin kendi iblislerini, korkularını ve güvensizliklerini yenmek olduğunu belirtmiştir. Gandi inançlarını ilk olarak "Tanrı Doğruluktur" diyerek özetlemiş. Daha sonra bu ifadesini "Doğruluk Tanrı'dır" olarak değiştirmiştir. Yani Gandi'nin felsefesinde Satya (Doğruluk) "Tanrı"dır. 

Pasif direniş

Mahatama Gandi pasif direniş ilkesinin bulucusu değildir ancak muazzam bir ölçekte siyasi alanda ilk uygulayandır.Pasif direniş (ahimsa) ya da karşı koymama kavramları Hindistan dini düşünce tarihinde çok eskilere dayanmaktadır. Gandi felsefesini ve hayat görüşünü otobiyografisi Doğrulukla Olan Deneyimlerimin Öyküsü 'nde şöyle açıklar: 




"Umutsuzluğa düştüğümde tarih boyunca doğruluk ve sevginin her zaman kazandığını hatırlarım. Tiranlar ve katiller olmuştur, hatta bir süre yenilmez sanılmışlardır ancak sonunda her zaman kaybederler, düşün bir her zaman."





"Çılgınca tahribatı totaliterlik nedeniyle ya da özgürlük ve demokrasi adı altında yapmak ölüler, yetimler ve evsizler için ne değiştirir?"





"Göze göz ilkesi tüm dünyayı kör eder."





"Uğrunda ölmeyi göze alacağım birçok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiçbir dava yoktur."




Bu ilkeleri uygulayan Gandi mantığın en uç sınırlarına giderek, hükûmetlerin, polisin ve ordunun bile şiddet karşıtı olduğu bir dünya hayal etti. Aşağıdaki alıntılar "Pasifistler İçin" kitabındandır.




Savaş ilmi bir kişiyi basitçe saf diktatörlüğe yöneltir. Şiddet karşıtlığının ilmi ise yalnızca saf demokrasiye ulaştırır....Sevgiden kaynaklanan güç, cezalandırılma korkusundan kaynaklanandan binlerce kat daha etkili ve kalıcıdır.....Şiddet karşıtlığının yalnızca bireyler tarafından uygulanabileceğini ve bireylerin oluşturduğu uluslar tarafından uygulanamayacağını söylemek inançsızlıktır....En saf anarşiye en çok yaklaşan şiddet karşıtlığı üzerine kurulu olan demokrasidir....Tam bir şiddet karşıtlığı üzerinde örgütlenen ve işleyen bir toplum en saf anarşidir....





Şiddet karşıtı bir devlette bile polis gücüne gerek olduğu sonucuna ulaştım....Polis şiddet karşıtlığına inananlardan seçilecektir. İnsanlar içgüdüsel olarak onlara her türlü yardımı yapacak ve ortak bir çalışma sonucu sürekli azalan karışıklıklar ile kolaylıkla başa çıkabileceklerdir. Emek ile sermaye arasındaki şiddetli anlaşmazlıklar ve grevler şiddet karşıtı bir devlette daha az olacaktır çünkü şiddet karşıtı çoğunluğun etkisi toplum içinde temel ilkelerin uygulanmasını sağlayacaktır. Benzer şekilde topluluklar arasında da karşıtlıklar olmayacaktır....





Şiddet karşıtı bir ordu savaş zamanında da barış zamanında da silahlı insanlar gibi davranmaz. Görevleri birbirleriyle savaşan toplumları bir araya getirmek, barış propagandası yapmak, bulundukları yerde ve birliklerinde her bir insanla ilişkiye geçmelerini sağlayacak eylemlerde bulunmaktır. Böyle bir ordu acil durumlarla başa çıkabilmek için hazırlıklı olmalıdır, şiddet içeren çetelerin taşkınlıklarını durdurabilmek için ölmeyi göze almalıdırlar. ...Satyagraha (doğruluğun gücü) tugayları her köy de ver her mahallede örgütlenebilir. [Eğer şiddet karşıtı topluma dışarıdan bir saldırı gelirse] şiddet karşıtlığına açılan iki yol vardır. Hâkimiyeti vermek ama saldıran ile işbirliği yapmamak...Baş eğmektense ölümü tercih etmek. İkinci yol ise şiddet karşıtı yöntemle yetişmiş insanların yapacağı pasif direniş....Saldırganın iradesine uymak yerine ölmeyi tercih eden kadın ve erkeklerin oluşturduğu sonu gelmez beklenmedik görüntü hem saldırganı hem de askerlerini yumuşatacaktır....Şiddet karşıtlığını ana siyasi görüşü olarak seçmiş olan bir ulusu ya da grubu atom bombası bile köleliğe mahkûm edemez.... Bu ülkedeki şiddet karşıtlığının düzeyi başına bu geldiği takdirde doğal olarak öyle yükselecektir ki evrensel olarak saygı görecektir. 




Bu görüşlere uygun olarak, 1940'ta Britanya Adaları' nın Nazi Almanyası tarafından işgali söz konusu olduğunda Gandi Britanya halkına şu öğütleri verdi (Savaş ve Barışta Pasif Direniş ):




"Sahip olduğunuz silahları ne sizi ne de insanlığı kurtarmaya yeterli olmadığı için bırakmanızı isterim. Kendi varlığınız saydığınız ülkelerden ne istiyorlarsa almaları için Herr Hitler ve Sinyor Mussolini'yi davet edin.... Eğer bu centilmenler evlerinize girmek isterse, siz evleriniz terk edin. Eğer sizin serbestçe gitmenize izin vermezlerse, erkek, kadın ve çocuk sizi katletmelerine izin verin ama onlara bağlılığınızı sunmayı reddedin."




Savaş sonrası bir mülakatta 1946'da daha da uç bir görüşünü açıkladı: 




"Yahudiler kendilerini kasabın bıçağına sunmalıydılar. Kendilerini kayalıklardan denize atmalıydılar."




Ancak Gandi bu düzeyde bir şiddet karşıtlığının inanılmaz ölçüde inanç ve cesaret gerektirdiğini ve buna herkesin sahip olmadığını biliyordu. Dolayısıyla, özellikle de korkaklığa karşı bir kılıf olarak kullanılıyorsa herkesin şiddet karşıtı olarak kalması gerekmediğini de öğütledi.: 




"Gandi, silahlanmaktan ve direniş göstermekten korkanları satyagraha hareketine katılmamaları konusunda uyardı. 'İnanıyorum ki,' dedi, 'korkaklık ile şiddet arasında bir seçim yapmak gerekirse şiddeti öğütlerdim.'"





"Her toplantıda şu uyarıyı yaptım. Pasif direniş ile daha önce kendilerinde olan kullanmayı bildikleri güçten sonsuz derecede fazla güç elde ettiklerine inananların pasif direniş ile hiçbir ilişkileri olmamalı ve bıraktıkları silahları tekrar almalıdır. Bir zamanlar çok cesur olan Khudai Khidmatgarların ("Allah'ın hizmetçileri"), Badşah Han'ın etkisiyle korkaklaştıklarını hiçbir zaman söyleyemeyiz. Cesaretleri yalnızca iyi bir nişancı olmalarıyla değil, ölümü göze almaları ve göğüslerini gelen kurşunlara karşı açmalarındadır."




Et yemezlik

Gandi küçük bir çocukken et yemeyi denemiştir. Bunun sebebi hem duyduğu merak hem de onu ikna eden yakın arkadaşı Şeyh Mehtab'tır. Hindistan'da etyemezlik Hindu ve Caynu inanışlarının temel ilkelerinden birisi olmuştur ve doğduğu yöre olan Gucarat'ta Hindu ve Caynuların büyük çoğunluğu olduğu gibi Gandi ailesi de etyemezdi. Londra'ya okumaya gitmeden önce annesi Putlibay ve amcası Becharji Swami'ye et yemekten, alkol almaktan ve fuhuştan imtina edeceğine yemin verdi. Sözüne uyarak yalnızca bir beslenme biçimi değil aynı zamanda yaşamı boyunca izleyeceği felsefeye bir temel elde etti. Gandi ergenliğe eriştikçe katı bir etyemez oldu. The Moral Basis of Vegetarianism (Etyemezliğin Ahlaki Temeli) adlı kitabın yanı sıra bu konuda birçok makale de yazdı. Bunların bir kısmı Londra Etyemezler Derneği'nin yayın organı The Vegetarian 'da yayımlandı.Bu dönemde birçok ileri gelen entelektüelden ilham alan Gandi Londra Etyemezler Derneği'nin başkanı Dr. Josiah Oldfield ile de arkadaş oldu. 

Henry Stephens Salt'ın eserlerini okuyup hayran kalmış olan genç Mohandas, etyemezlik kampanyası yapan bu kişiyle görüştü ve yazıştı. Gandi Londra'da iken ve daha sonra etyemezliği desteklemek için çok zaman harcadı. Gandi için etyemez bir beslenme yalnızca insan vücudunun gereksinimleri karşılamıyor aynı zamanda ekonomik bir amaca da hizmet ediyordu. Et hâlâ tahıl, sebze ve meyveden daha pahalıdır. O zamanın Hintlerinin birçoğu çok düşük gelire sahip olduğu için etyemezlik yalnızca tinsel bir uygulama değil aynı zamanda pratikti de. Uzun süre et yemekten kaçındı ve oruç tutmayı bir siyasi protesto yöntemi olarak kullandı. Ölene kadar ya da istekleri kabul edilene kadar yemek yemeyi reddetti. Otobiyografisinde etyemezliğin Brahmaçarya'ya olan derin bağlılığının başlangıcı olduğu yazar. İştahını tam olarak kontrol etmeden Brahmaçarya'da başarısız olacağını belirtir. 

Bapu bir dönem sonra artık yalnızca meyve yemeye başlamıştı,ancak doktorlarının tavsiyesiyle keçi sütü içmeye başlamıştı. İnek sütünden elde edilen süt ürünlerini hiçbir zaman kullanmamıştır. Bunun nedeni hem felsefi görüşleri hem de zorla inekten fazla süt alma yöntemi olan phookadan iğrendiği,ve annesine vermiş olduğu bir söz nedeniyledir. 

Brahmaçarya

Gandi 16 yaşındayken babası çok hastalandı. Ailesine çok düşkün olduğu için hastalığı süresince babasının başucundaydı. Ancak bir gece Gandi'nin amcası, kısa bir süreliğine Gandi'nin dinlenmesi için yerine geçti. Yatak odasında geçtikten sonra bedenin arzularına karşı koyamayarak karısıyla birlikte oldu. Kısa bir süre sonra bir hizmetçi, babasının az önce öldüğünü bildirdi. Gandi büyük bir suçluluk duydu ve kendini hiçbir zaman affedemedi. Bu olaydan "çifte utanç" diye söz eder. Bu olay Gandi üzerinde öyle etkili olmuştur ki hâlâ evliyken 36 yaşında cinsellikten vazgeçer ve bekârlığı seçer.

Bu kararın alınmasında tinsel ve pratik anlamda saflığı öğütleyen Brahmaçarya felsefesinin büyük etkisi vardır. Cinsellikten kaçınma ve çilecilik bu düşünüşün bir parçasıdır. Gandi brahmaçaryayı Tanrı'ya yakınlaşma ve kendini kanıtlama yolunda ana temel olarak görmüştür. Otobiyografisinde çok küçük yaşta evlendiği karısı Kasturba'ya duyduğu şehvet dolu dürtüler ve kıskançlık krizleri ile olan mücadelesini anlatır. Cinsellikten uzak kalarak şehvet duymaktansa sevmeyi öğrenmenin kişisel zorunluluğu olduğunu hissetmiştir. Gandi için brahmaçarya "duyguların düşünce, söz ve eylemde kontrolü" demekti.

Sadelik

Gandi topluma hizmet veren bir kişinin sade bir hayatı olması gerektiğine yürekten inanmıştı. Bu sadelik o kişiyi brahmaçaryaya ulaştıracaktır. Sadeliğe Güney Afrika'da yaşadığı Batı tarzı yaşam stilini bırakarak başladı. Bunu "kendini sıfıra indirgemek," olarak adlandırdı ve gereksiz harcamaları keserek, basit bir yaşam tarzı seçti ve kendi giysilerini bile kendisi yıkadı.Bir keresinde topluma yaptığı hizmet nedeniyle kendisine verilen hediyeleri geri çevirdi.

Gandi her hafta bir gününü konuşmadan geçiriyordu. Konuşmaktan imtina etmenin kendisine iç huzuru getirdiğine inanıyordu. Bu pratik Hindu ilkeleri mauna (Sanskritçe:मौनं — sessizlik) ve şantiden (Sanskritçe:शांति — huzur) etkilenmiştir. Böyle günlerde diğerleriyle kağıda yazarak iletişim kuruyordu. 37 yaşından sonra üç buçuk yıl boyunca Gandi dünya meselelerinin çalkantılı durumunun kendi iç huzursuzluğundan daha fazla bir karışıklığa neden olduğu için gazete okumayı reddetti. 

John Ruskin'in Unto This Last (Sonuna Kadar) adlı denemelerini okuduktan sonra yaşam tarzını değiştirmeye karar verdi ve Phoenix Kolonisi" adı verilen bir komün kurdu.

Başarılı bir hukuk hayatı yaşadığı Güney Afrika'dan Hindistan'a döndükten sonra zenginlik ve başarı ile özdeşleştirdiği Batı tarzı giyinmeyi bıraktı. Hindistan'ın en fakir insanının kabul edebileceği gibi giyinmeye başladı ve ev dokuması olan khadinin kullanılmasını savundu. Gandi ve arkadaşları kendi eğirdikleri iplikle kendi giysilerinin kumaşını dokumaya başladı ve diğerlerini de böyle yapmaları için teşvik etti. Hint işçiler işsizlik nedeniyle çoğunlukla boşta kalsalar da giysilerini Britanya sermayesinin sahip olduğu endüstriyel konfeksiyonculardan almaktaydılar. Eğer Hintler kendi giysilerini yaparsa Hindistan'da yer alan Britanya sermayesine büyük bir darbe vurulacağı Gandi'nin görüşüdür. Buradan yola çıkarak Hintlerin geleneksel çıkrığı çarka Hindistan Ulusal Kongresi'nin bayrağına alınmıştır. Hayatının sadeliğini göstermek için yaşamının geri kalan döneminde yalnızca bir dhoti giydi. 

İnanç

Gandi Hindu olarak doğdu, tüm yaşamı boyunca Hinduizm'i uyguladı ve ilkelerinin çoğunu Hinduizmden aldı. Sıradan bir Hindu olarak tüm dinlerin eşit olduğuna inandı ve başka dinlere inanması için verilen çabalara karşı geldi. Çok meraklı bir dinbilimciydi ve tüm önemli dinler hakkında birçok kitap okudu. Hinduzim hakkında şunları söylemiştir: 




"Benim bildiğim kadarıyla Hinduizm tamamıyla ruhumu tatmin ediyor ve tüm benliğimi dolduruyor... Şüpheler peşimden koşunca, hayal kırıklıkları yüzüme bakınca ve ufukta bir ışık hüzmesi bile görmeyince Bhagavad Gita 'ya dönerim ve beni rahatlatacak bir parça bulurum ve karşı konulmaz hüznün içinde hemen gülümsemeye başlarım. Yaşamım trajedilerle doluydu ve bunlar benim üzerimde görünür ve kalıcı etkiler bırakmadıysa bunu Bhagavad Gita 'nın öğretilerine borçluyum."




Gandi Smriti (Gandi'nin yaşamının son dört ayını geçirdiği ev şimdi bir anıt olmuştur, Yeni Delhi)

Gandi Bhagavad Gita üzerine Gucaratça bir yorum yazmıştır. Gucaratça metni İngilizceye Mahadev Desai tarafından çevrilmiş ve bir önsöz eklenmiştir. 1946'da Gandi'nin bir giriş yazısıyla yayımlanmıştır.

Gandi her dinin özünde doğruluk ve aşkın yattığına inanır. Aynı zamanda tüm dinlerde ikiyüzlülüğü, kötü uygulamaları ve dogmayı da sorgulamıştır ve yorulmaz bir sosyal reformcudur. Çeşitli dinler üzerine olan bazı yorumları şöyledir: 




"Hristiyanlığı mükemmel ya da en büyük din olarak kabul edemeyişimin nedeni, daha önceden Hinduizm'in böyle olduğuna ikna olmuş olmamdandır. Hinduizm'in eksiklikleri benim için oldukça belirgindi. Eğer dokunulmazlık Hinduzim'in bir parçası olabiliyorsa, ya kokuşmuş bir parçasıdır ya da bir urdur. Birçok tarikat ve kastın raison d'êtreini (varlık sebebini) anlayamıyorum. Vedaların Tanrı Sözü olduğunu söylemenin anlamı nedir? Eğer Tanrı'nın ilhamıyla yazıldıysa neden İncil ve Kur'an da öyle olmasın? Hristiyan arkadaşlarım gibi Müslüman arkadaşlarım da beni dinlerine döndürmeye çalışmışlardır. Abdullah Şet beni sürekli İslam'ı incelemeye teşvik etti ve her zaman ne kadar güzel olduğu hakkında söylecek sözü bulunuyordu." (kaynak:Otobiyografisi)





"Ahlaki temeli kaybettiğimizde dindar olmaktan da uzaklaşırız. Ahlakın üstünde bir din gibi bir şey yoktur. İnsan, örneğin hem yalancı, zalim olup nefsine hâkim olamayıp hem de Tanrı'nın kendi yanında olduğunu iddia edemez."





"Muhammed'in hadisleri yalnızca müslümanlar için değil tüm insanlık için birer hikmet hazinesidir."




Yaşamının daha sonraki dönemlerinde bir Hindu olup olmadığı sorulduğunda şöyle yanıtlamıştır: 




"Evet öyleyim. Aynı zamanda hristiyan, müslüman, budist ve yahudiyim."




Birbirlerine büyük saygı da duysalar Gandi ve Rabindranath Tagore birçok kereler uzun süren tartışmalara girmişlerdir. Bu tartışmalar, zamanlarının en ünlü iki Hint'inin felsefi görüş farklılıklarını örnekler. 15 Ocak 1934'te Bihar'da meydana gelen bir deprem çok büyük yaşam kaybına ve zarara yol açtı. Gandi bunun dokunulmazları kendi tapınaklarına kabul etmeyen üst kast Hinduların günahları nedeniyle olduğunu belirtti. Tagore ise Gandi'nin bu görüşüne şiddetle karşı geldi ve dokunulmazlık uygulaması ne kadar itici de olsa ahlaki sebeplerin değil yalnızca doğal sebeplerin depreme yol açabileceğini savundu

Eserleri

The Story of my Experiment With Truth (Yaşadığım Gerçeğin Öyküsü) 2 cilt, 1927-1929. Collected Works of Mahatma Gandhi (Mahatma Gandi’nin Toplu Eserleri) 40 cilt.

Gandi hakkında kitaplar

Birçok biyografi yazarı Gandi'nin hayatını yazmayı üstlenmiştir. Bunların arasında iki tanesi diğerlerinin arasından sıyrılmıştır: D. G. Tendulkar'ın sekiz ciltlik Mahatma. Life of Mohandas Karamchand Gandhi (Mahatma, Mohandas Karamçand Gandi'nin Yaşamı) ile Pyarelalve Sushila Nayyar'ın on ciltlik Mahatma Gandhi 'si. ABD Ordusu'ndan Albay G. B. Singh'in hayatının yirmi yılını araştırma kitabı Gandhi: Behind the Mask of Divinity 'yi (Gandi:Kutsallık Maskesinin Ardında) yazmak için Gandi'nin özgün konuşmalarını ve yazılarını toplamak için geçirdiği söylenir.




Yorumlar