Zam İstiyorum
Abone olBir gün p.n.s çalışma şartlarından şikaketçi olduğu
için yönetime zam talebinde bulunur;
– Ben p.enis olarak aşağıdaki nedenlerden dolayı zam istiyorum:
– Bedensel olarak çalışıyorum…
– Her işimde mutlaka kafami da kullaniyorum…
– Hem derin, hem yüzeysel işlerde çalışıyorum…
– Tatil, bayram tatilim ve senelik izinlerim yok…
– Karanlık, havasız ve rutübetli ortamlarda çalışıyorum…
– Çalışma ortamım çok sıcak ve fazla mesai ödenmiyor…
– ‘Yaptığım işlerde hastalığa kapılma olasılığım çok yüksek.Buna
rağmen sosyal güvencem yok.’
Buna karşılık Yönetim Kurulundan hemen bir cevap gelir;
– Sevgili P.nis, zam isteginiz değerlendirildi ve aşağıdaki
gerekçelerden ötürü olumsuz karşılandı:
– Aralıksız 8 saat çalışamıyorsunuz…
– Kısa zamanda yorulup, saatlerce uyuyorsunuz…
– Verilen işleri seçip her işi yapmıyorsunuz, itiraz ediyor,
uyumsuz davranıyorsunuz…
– Kendiliginden işe başlayamıyorsunuz, sürekli teşvik ve motivasyon
bekliyorsunuz…
– İşiniz bitmeden bazen işinizi terk ediyorsunuz…
– Çalışırken iş elbisesi kullanmiyor, hatırlatınca itiraz
ediyorsunuz…
-İşiniz bittiginde arkanızda dağınık ve pis bir ortam
bırakıyorsunuz…
– 60 yaşına yaklaşmadan çalışamaz hale geliyorsunuz…
– Ve belirtmeden geçemeyecegim; sürekli yanınızdaki şüpheli iki
topla görülmeniz düzensiz yasam sürdügünüzü gösteriyor…
Saygılar.Yönetim Kurulu…
BONUS FIKRA
Boru Yetmedi
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”;
fizikçi, “adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”;
jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış”;
matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”;
antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş”.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.,
Adam cevap verir:
– “Boru yetmedi.”
Konu Ne?
Adamın biri karısından boşanmak üzere avukatın yolunu tutar:
“Efendim artık dayanamıyorum (mecazi anlamda), lütfen ayrılmak için ne gerekiyorsa artık …”
“Sorun nedir, eşiniz nasıl birisi, anlatın biraz”
“Efendim kendisi çok güzel birisi, evde herşey mükemmel, ne
istersem yerine geliyor (her anlamda), fakat aşırı derecede konuşma
takıntısı var, vırvır da vırvır, dırdır da dırdır”
“Peki konu ne?”
“İşte onu hiç söylemiyor”
Süt Anne
Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz.
Yurtdışına çalışmaya gider.
Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır.
Memleketine döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama, çocuk zencidir.
Hanımına sorar:
– Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu?
Hanım cevap verir:
– Çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi. Mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi. Sütanne zenciydi. Herhalde bu yüzden böyle oldu.
Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır. “Bunu bilse bilse annem bilir” der ve annesine sorar.
Anne cevap verir:
– Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur. Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim. Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile…
Süt Anne
Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz.
Yurtdışına çalışmaya gider.
Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır.
Memleketine döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama, çocuk zencidir.
Hanımına sorar:
– Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu?
Hanım cevap verir:
– Çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi. Mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi. Sütanne zenciydi. Herhalde bu yüzden böyle oldu.
Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır. “Bunu bilse bilse annem bilir” der ve annesine sorar.
Anne cevap verir:
– Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur. Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim. Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile…
Küçük ressam
İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen demiş ki:
– Çocuklar konu serbest, hepiniz hayvan resimleri çizin.
10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırınca, öğretmen yanına gelmiş.
Resim kağıdının üzerinde bir sinek gören öğretmen, çocuğun bu
sinekten şikayetci oldugunu sanıp, eliyle sineği kovalamış, ama
hayvan hiç hareket etmemiş. Biraz daha dikkatli bakan öğretmen,
sineğin gerçek olmadığını ve bunun bir sinek resmi olduğunu fark
etmiş. Hayretler içinde kalan öğretmen, şaşkınlıkla sormuş:
– Oğlum, bu resmi sen mi yaptın?
– Evet öğretmenim.
– Peki, bir de at resmi yap bakayım.
Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizmiş ki; at, sanki kağıttan
fırlayıp çıkacak kadar canlıymış. İyice şaşıran öğretmen, çocuğa
seslenmiş:
– Yavrum, beni hemen babana götür. Sen müthiş bir yeteneksin.
Burada harcanmaman gerekir. Derhal güzel sanatlara transfer olman
lazım. Babanla konuşmalıyım.
Son dersten sonra öğretmen, Ahmetle beraber yola çıkmış. Dar bir
patikadan geçerek, bir gecekonduya gelmişler. Çocukla birlikte
içeri giren öğretmen, yatakta inleyen bir adam görünce konuşmaya
başlamış:
– Geçmiş olsun efendim.
– Tesekkür ederim.
– Ben oğlunuzun öğretmeniyim…
– Allah kahretsin oğlumu!..
– Aman efendim, böyle söylemeyin, yaptığı resimler…
– Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın!..
– Ama, beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun…
– Yeteneğine başlatmayın şimdi!..
– Peki, ne oldu, oğlunuza niçin böyle kızgınsınız?
– Neden olacak? Dün gece eve biraz çakırkeyif geldim. Bu eşşoğlu eşşek sobanın üzerine çıplak kadın resmi çizmiş!…