Yardım Et Doktor
Abone olYardım Et Doktor
Doktor, ne olur bana yardım edin?..”
“Neyiniz var?”
“Bir aydır her gece aynı korkunç rüyayı
görüyorum. Yatağıma uzanıyorum ve
bir anda 5 tane kadın üstüme saldırıyorlar,
üstümdekileri
parçalıyorlar!”
“Peki siz ne yapıyorsunuz o anda!”
“Onları itiyorum!”
“Anlıyorum. Peki ben nasıl yardımcı
olabilirim?”
“Kollarımı kırın!!”
BONUS FIKRA
Temel helikopter pilotluğuna başlar.
Oldukça da başarılıdır.
Ama bir gün helikopteri düşer ve ne şans ise enkazdan sağ çıkar.
Arkadaşları Temel’in yanına gelir ve olayı anlatmasını isterler.
Temel’de şöyle cevaplar:
– Herşey iyi gidiyordu ama birden helikopterin içi acayip soğudu bende büyük vantilatörü kapadım
Şantiye Şefi
Kırsal alanda yol çalışması yapan bir şantiyenin şefi, can sıkıntısından ötürü şantiye çevresinde dolaşmaya çıkar.
Epeyce bir yol yürüdükten sonra hafif yağmur çiselemeye başlar ve şantiye şefi yağmurdan korunmak için yakındaki bir köy evine sığınmaya karar verir.
Koştura koştura evin önüne gelir, kapıyı çalar. Kapıyı 30’lu yaşlarda güzelce bir kadın açar;
─ Buyrun, ne istemiştiniz, diye sorar.
Şantiye şefi durumu izah eder;
─ Efendim rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ben yakınlardaki yol
şantiyesinin şefiyim.
Etrafı dolaşmaya çıkmıştım, bir anda yağmur bastırınca sığınacak bir yer aradım.
Mahsuru yoksa yağmur dinene kadar misafiriniz olayım, der.
Kadın;
─ Elbette, neden olmasın, der. Zaten benim eşim de 2 yıl önce vefat
etti, tek başıma yaşıyorum.
Yağmur dinene kadar misafir olabilirsiniz. Başka bir arzunuz olursa da lütfen söyleyin, çekinmeyin, der.
Şantiye şefi de teşekkür eder ve içeri girer. Aradan birkaç saat geçer ve yavaş yavaş akşam olmaya başlar.
Ancak yağmurun da hiç dineceği yok gibidir, sürekli artan bir şiddetle yağmaya devam eder.
İyiden iyiye akşam olmuştur, ve şantiye şefinin de karnı
acıkmıştır. Utana sıkıla da olsa;
─ Kusura bakmayın, yağmurun dineceği yok. Ancak karnım da epeyce
acıktı, yiyecek bir şeyler verebilir misiniz, der.
Kadın;
─ Elbette, neden olmasın. Benim eşim de 2 yıl önce vefat etti, tek
başıma yaşıyorum.
Size yiyecek bir şeyler hazırlarım hemen, der. Ayrıca başka bir isteğiniz olursa lütfen çekinmeden söyleyin, der.
Şantiye şefi teşekkür eder, hazırlanan yemeği de bir güzel yer.
Vakit epey ilerler, yağmur bir türlü dinmek bilmez. Saat bir hayli geç olunca şantiye şefi yine utana sıkıla kadına;
─ Kusura bakmayın, yağmur dinecek gibi değil. Sizin için de mahsuru yoksa ben bu gece burada kalabilir miyim, diye sorar.
Kadın;
─ Elbette, zaten benim eşim de 2 yıl önce vefat etti, tek başıma
yaşıyorum. Burada kalmanızda bir sakınca yok.
Başka bir isteğiniz olursa da söyleyin lütfen, çekinmeyin, der.
Kendisi için hazırlanan yatağa yatar şantiye şefi. Tam uyuyacağı sırada müthiş bir gök gürültüsü ile yataktan sıçrar.
Korkudan ne yapacağını bilmez bir halde kadının yatak odasının
kapısını çalar;
─ Çok özür diliyorum, ben şimşek ve gök gürültüsünden çok korkarım.
Eğer sizin için de mahsuru yoksa yanınızda yatabilir miyim,
der.
Kadın;
─ Elbette yatabilirsiniz. Zaten benim eşim de 2 yıl önce vefat
etti, tek başıma yaşıyorum. Başka bir isteğiniz olursa da
söylemekten çekinmeyin, der.
Şantiye şefi kadına tekrar teşekkür eder ve o odada uyur.
Sabah olduğunda yağmur dinmiş ve güneş açmıştır. Kahvaltı faslının hemen ardından şantiye şefi, şantiyeye gitmek için kapıdan çıkar.
O anda evin yanındaki kümesin önünde duran bir tavuk ve
beş horozu görür, kafasına takılan şeyi kadına sormak ister;
─ Kusura bakmayın, bir şey sormak istiyorum. Normalde her kümeste
sekiz on tane tavuk bir tane de horoz olur.
Ama sizin kümesin önünde bir tane tavuk ve beş altı tane horoz var, neden acaba? diye sorar.
Kadın;
─ Ha onu mu diyorsunuz, öyle göründüklerine bakmayın, aslında
onların sadece bir tanesi horoz, diğerleri şantiye
şefi!
Berber İdris
Temel umumi tuvalette girmiş.
Yanındaki adama dönüp sormuş;
─ Uşağım sen Trabzonlimusun?
─ Evet nereden bildun daaa.
─ Tonya’limisun?
─ Allah Allah! Evet,demiş adam şaşırarak.
─ Peki, Yayladaği Köyü’ndenmisun daa, demiş.
─ Evet!!!
─ Seni de Berber İdris sünnet etti değil mu?
Adam iyice şaşırmış ve;
─ Evet ama bütün bunları nereden bileysun sen daa!!!
─ Ula o it oğlu it, hep yamuk keser daa. Peş dakikadur ayağıma işeysun!
Hoca ve Pilav
Müridlerinin taparcasına sevdiği, ermiş gözüyle bakılan, her dediği ilahi bir kanun gibi kabul edilen tarikat şeyhi bir hoca köy evinde kalabalık bir sofrada ağırlanmaktadır.
İkide bir gözlerini yumarak “hoşt” demesi sofradaki diğer misafirlerin dikkatini çeker.
İçlerinden biri dayanamaz sorar;
─ Hocam hayırdır?
Hoca;
─ Kabe’nin duvarına pislemek üzere olan köpekleri kovuyorum, der.
O esnada evin hanımı sofraya pilav üstü et servisi yapar.
Sadece hocanın pilavının üzerinde et yoktur. Hoca kadına hitaben;
─ Kızım, benim tabağıma et koymayı unutmuşsun, der.
Kadın bir kaşıkla hocanın tabağındaki pilavı karıştırır, altındaki eti gösterir ve söylenir;
─ Kerametin Kabe’deki köpeği görmeye yetiyor ama pilavın altındaki eti görmekten acizsin hocaefendi…