Anasayfa /  Keyifli Haberler

Tanrı misafiri

Abone ol
Abone ol 02 Mart 2019 03:07

Tanrı misafiri

Birgun bir adam ormanda kaybolur gece karanliginda bir kilise gorur

ve geceyi burada gecirmek ister, kapiyi calar basrahip kapiyi acar,

basrahibe tanri misafiri oldugunu yolunu kaybettigini bir gece kalip

gidecegini anlatir.

Rahipte kabul eder tabi ki gece herkes uyumaya cekilir,fakat adamin gece yarisi tuvalete gitme ihtiyaci dogar ve tuvaleti aramaya koyulur. Once bir kapiyi acar bakar ki guzel bir kadin geceligiyle ortada dolasiyor sasirir.

Sonra baska bir kapiyi acar burada da rahipler yerde daire biciminde oturmus hepsinin aleti meydanda ortada da bir sinek ucuyor buna da cok sasirir;

Adam sonra bir kapi daha acar ve adam birde ne gorsun bir rahip aletinden tavana asilmis saskinligi bir kat daha artan adam sonunda ihtiyacini giderip yatar.

Sabah olunca butun bu gorduklerini basrahibe anlatir ve sebebini sorar..

Rahip de anlatmaya baslar:

-“O gordugun guzel kadin var ya iste o bizim ihtiyacimizi karsilar, o ortada ucan sinekte hangimizin aletine konarsa o gece kadinla o beraber olur”

Adam sorar :

-“Peki o aletinden tavana asilan rahip neyin nesidir ?”

Basrahip hemen cevap verir

-“O var ya o, orospu cocugu, aletine bal suruyormus meger!”



BONUS FIKRA



Dekoratör



Adamın biri, dekoratörlerin ne iş yaptığını bilmiyordu. Bir arkadaşına sordu. Arkadaşı anlatmaya başladı..

– Dekoratör mesela, odaların nasıl boyanacağını, ne biçim duvar kağıdı ile kaplanacağını söyler. Hangi eşyanın hangi odaya yerleştirileceğini, koltukların nereye konacağını söyler. Perdelerin desenin renginin odanınkiyle uyumuna falan karar verir.. işte böyle şeyler yapar der..

Adam sakince dinler sonra gülmeye başlar..arkadaşı şaşırır

-hayrola neden gülüyosun..?

Adam cevap verir:

-Desene kaynanam doğuştan dekoratörmüş bende kızıp duruyordum



Kıyamet Kopmayacak mı?



Nasrettin hoca’ nın arkadaşları hocaya bir şaka yapmaya karar vermişler.

Hoca’ nın yanına gidip, hocam “duyduk ki yarın kıyamet kopacakmış. gel senin şu kuzuyu keselim. Bir güzeli yiyelim” demişler.

Hoca söylenene inanmamış ama yinede tamam demiş. “Yarın göl kenarında buluşalım. Orada keser yeriz.” Ertesi gün olmuş. Hoca ve arkadaşları göl kenarında buluşmuşlar.

Hoca demiş ki ” Ben ateşi yakıp, eti pişirinceye kadar siz biraz gölde yüzün.” Bu teklif arkadaşlarının hoşuna gitmiş. Kıyafetlerini çıkarıp göle girmişler. Biraz zaman geçince gölden çıkmak istediklerinde bir de bakmışlar ki hoca bütün kıyafetlerini yakmış, çıplak kalmışlar.

– Aman hoca ne yaptın sen, biz şimdi nasıl köye döneceğiz. Bunu duyan hoca gülerek cevap vermiş:

– Bu kadar üzülmeyin canım, nasılsa yarın kıyamet kopmayacak mı?



Yüzüne Tükür



Yazın karınca gece gündüz, durmaksızın çalışırken; ağustos böceği vur patlasın çal oynasın, şarkılarla, türkülerle, eğlenerek geçirmiş tüm zamanını… Nihayetinde kış gelmiş… Karınca sıcacık evinde, kışın yiyeceğini biriktirmiş olmanın gururuyla evinde keyif sürerken; bir gün aniden kapısı çalınmış. Gelen ağustos böceğiymiş…

– Eee, demiş karınca. Yaz boyunca vur patlasın çal oynasın eğlendin. Oysa ki ben kışı düşünüp çalışıp çabalayıp, alnımın teriyle yiyeceğimi biriktirdim. Şimdi sen benden bir parça yemek isteyeceksin öyle mi?

Ağustos böceği:

– Hayır dostum, sen beni tamamen yanlış anladın! demiş. Şimdi ben yazın saz çalarken, ayıptır söylemesi biraz para yaptım. Hatta meşhur oldum, şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum. Gelirken bir hediye de sana alayım istedim. “Özellikle istediğin bir şey var mı?” diye sormaya geldim.

Karınca bir bakmış ki ağustos böceğinin hiç de aç bir hali yok. Giyimi kuşamı yerinde, kolunda kızlar, az ilerde de kocaman bir limuzin şoförü ile onu bekliyor.

Karınca:

– Yok, dostum ne isteyeyim? demiş. Canının sağlığı… Yalnız; Fransa’ya uğrayacak olursan, Paris’te La Fontaine diye bir adam varmış. Yazar… Eğer onu görecek olursan benim için yüzüne bir tükür olur mu?



Spagetti



Özel muyenehanesinde hizmet veren evli bir doktor, hemşiresi ile yakınlaşmaya başlar. Bu yakınlaşma giderek arkadaşlığa, sevgililiğe sonrasında da kaçamak buluşmalara dönüşür. Bir müddet sonra hemşire doktora hamile olduğunu söyler. Doktor bu olayı karısından gizlemek istediğinden; hemşireye bir miktar para verir ve İtalya’ya gidip, çocuk doğana kadar orada kalmasını ister.

Hemşire sorar:

– Bebeğimiz doğduğunda haber vermemi ister misin?

Doktor:

– Bebek doğunca bana hemen bir kart gönder. Arkasına “spagetti” diye yaz. Bu bizim şifremiz olsun.

Hemşire parayı alıp uçağa biner ve İtalya’nın yolunu tutar… Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı telefon eder. “Hayatım bu gün postadan senin adına İtalya’dan gönderilmiş ilginç bir kart geldi. Fakat ben pek anlam veremedim.” der. Doktor hemen kartın doğum haberi anlamına geldiğini anlayıp; “Eve gelince bakarım hayatım, şimdi hastam bekliyor.” deyip telefonu kapatır. Akşam da neşe içinde evin yolunu tutar. Doktor eve geldiğinde karısı ona kartı verir. Kartı okuyan doktor, ani bir kalp kriziyle olduğu yere yığılır.

Acil yardım ekibinin gelip, ilk müdehaleyi yapar. Doktor durumu biraz düzelmiş halde, ambulansla hastaneye götürülürken; elinde bir kartı sıkı sıkıya tuttuğu farkedilir. Acil yardım personeli doktorun elindeki kartı güçlükle alır ve ister istemez okur:

“Spagetti! Spagetti! Spagetti! Spagetti! İki sosisli, iki sade!…”


Yorumlar