Anasayfa /  Keyifli Haberler

Soyadım ne benim

Abone ol
Abone ol 20 Şubat 2019 16:59

Soyadım ne benim

Tabura yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir konuşma

yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konuşmaya :

“Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet,

soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !”

Askerler dağılmışlar ve herkes “Arada R var, arada R var” diye içinden ezbere koyulmuş. Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş :

– Sen !

– Emredin komutanım!

– Soyadım ne benim ?!

– Kırç komutanım.

– Aferin ! İşinin başına !

Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse

şaşırmıyormuş. Temel ise bu konuda çok sancılıymış. Ya bir gün piyango

kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş. Nihayet bir gün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Temel’i işaret ederek :

– Sen ! Soyadım ne benim ?!

Temel heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş. Yaprak gibi sallanmaya başlamış. Komutan gayet sinirli

– Sana söylüyorum, cevap ver, asabımı bozma !

Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Temel’in başı belaya girecek hemen

fısıldamış :

– Arada R var, arada R var…

Bunun üzerine Temel rahatlamış ve cevap vermiş :

– Gört !!!



BONUS FIKRA



Temel parkta oturmuş sigarasını keyifli keyifli içiyormuş.

Bankta yer bulamayan bir adam gelmiş yanına oturmuş.

Ama Temelin sigara içmesinden çok rahatsız olmuş.

Adam dayanamayarak Temel’e sormuş;

─ Kardeş kaç yıldır sigara kullanıyorsun?

─ 30 yıldır kullanayrum hemşerum, demiş Temel.

─ Kardeş 30 yıldır sigara için verdiğin parayla şu karşıdaki villa ile onun önündeki son model arabayı alabilirdin! demiş adam.

Bu defa sorma sırası Temel’e gelmiş;

─ Sen sigara içeymisun hemşerum?

─ Hayır hiç içmedim, diye cevap vermiş adam.

─ Peki şu karşıdaki villa ile önündeki araba senin mi? diye sormuş bu defa Temel.

─ Hayır, benim değil, demiş adam.

─ O zaman ne konuşaysun hemşerum, demiş Temel. O ev de araba da penum



Yalan Değilse



Padişah bir gün, “Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!” demiş.

Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;

– “Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü”.

-“Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..”

– “Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..”

– “Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..”

– “Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!”

“Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir”.

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir adam gelmiş;

– “Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim.

– “Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..”



Doğum Günü



Bir iş adamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı…. Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı:

– İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum.

Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum. Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler.

Ofisime girdiğimde sekreterim, “Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun” dedi. En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti.

Öğlen yemek zamanı geldiğinde sekreterim kapıya vurdu ve “Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben” diyerek beni davet etti.

“Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu . Haydi gidelim” dedim.

Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık.

İşyerine dönerken sekreterim, “Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu.

“Hayır, sanırım gerekmiyor” diye yanıtladım. “Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim” dedi. Evine gittik.

Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve sekreterim dedi ki “Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim.” Ona memnuniyetle izin verdim.

Yatak odasına gitti ve 5 dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu.

Hepsi “İyi ki doğdun” şarkısını söylüyorlardı ve ben orada çırılçıplak oturuyordum.



Erkekliği beş para etmezmiş!



TIR şoförü orta yaşlı bir adam, kamyoncuların durup yemek yedikleri benzin istasyonunda kahvaltısını ederken içeriye, deri ceketli, dev gibi üç tane motosiklet sürücüsü serseri girmiş…

Birincisi adamcağızın tabağındaki çorbada sigarasını söndürüp yan taraftaki sandalyeye oturmuş…

İkincisi adamın içtiği suyun içerisine tükürüp arkadaşının yanına oturmuş.

Üçüncüsü de adamın tabağını ters çevirip arkadaşlarının arasına geçip oturmuş Adamcağız en ufak bir itirazda bulunmadan, barı sessizce terk etmiş. Kısa bir süre sonra serserilerden biri garson kıza dönüp;

-“Ne biçim herif bu? Erkekliği beş para etmezmiş!..” demiş.

-“Evet!” demiş kız,

-“Şoförlüğü de beş para etmezmiş… Biraz evvel benzinlikten çıkarken dev gibi tırı ile üç tane motosikletin üzerinden geçti gitti !..”



Emekli Albay



Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:

– “Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!”der.

Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder.

Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar.

Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..dayanamaz:

– “Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!”diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar.

Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. denetim işi aylar sürer. çok güzel anlaşırlar.

Manifaturacı albayın her isteğini “baş üstüne” diyerek yerine getirir. olanlara bir anlam veremeyen albay:

– “Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. seninle gayet iyi çalışıyoruz. nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?”

Manifaturacı hazırola geçip:

– “Albayım, ben de emekli başçavuşum.” der.




Yorumlar