Anasayfa /  Keyifli Haberler

Karına dikkat et

Abone ol
Abone ol 08 Ocak 2019 17:47

Karına dikkat et

Adam genç ve güzel karısıyla bir kasabada konaklamak zorunda kalır.

Kalacakları otelin sahibi adamı uyarır;

– ”Bu civarda Hızlı Co diye biri var, aman ha karına dikkat et,

Bir an bile gözünü ayırma”. Akşam olunca yatarlar ama adamın içi rahat etmez.

Elini karısının apış arasına koyarak uyumaya karar verir.

Tam o sırada bir sinek gelir, adamın burnunun üstüne konar.

Adam diğer eliyle kovalar.

Sinek tekrar konar, adam kovalar.

En sonunda iki elinide kullanarak havada sineği öldürür.

Elini tekrar karısının apışarasına koyduğunda, bir ses;

– ”Çek elini g*tümden”..



BONUS FIKRA



Temel ile İdris Fransa’ya geyik avına gitmiş. Av da av yani… Deniz uçağıyla bir krater gölüne inecekler, dağlarda avlanacaklar sonra dönecekler… Uçakla av yapacakları yere gelirler pilot;.”Beyler göle indik, size iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu göle sizi almak üzere iniyorum.

Ancak şunu peşin peşin söyleyeyim, adam başı bir geyik taşıma hakkınız var. Deniz uçağı daha fazlasını kaldırmıyor.”

-Tamam, biz zaten seri avı düşünüyor değiliz, asıl kafamız dağılsın diye buradayız.

– Harika, iyi avlar. Rastgele! Bir hafta sonra deniz uçağı göle iner… Pilot bir bakar ki… Bizimkilerin yanında, adam başı iki geyik!

– Bravo da, adam başı tek geyik demiştik. Bu uçak, bu ağırlığı taşımaz.

– Taşır taşır.

-Taşımaz.

– Taşır taşır.

– Beyler bakın! Burası Avrupa Birliği, her şeyin bir kuralı var. Nizam var intizam var! Dört geyikle binerseniz bu uçak havalanamaz.

– Havalanır havalanır.

– Olmaz!

– Geçen yılki pilot havalandı ama…

– Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?

– Evet tastamam öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle havalandı!

– Madem o pilot yaptı, ben de yaparım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yapıyor olacağım ama kanıma girdiniz. Hadi yükleyin geyikleri, binin, bağlayın kemerlerinizi,

kalkalım.

Pilot gazı verir… Deniz uçağı göl üzerinde süratlenir… Süratlenir… Kızaklar sudan kesilir ama uçak bir türlü ağırlığı kaldırıp yükselemez… . Ve sonuçta burun üstü ormanın içine çakılır, bin parçaya ayrılır. Şans eseri kimsenin burnu kanamadan herkes kurtulur.

Ormanda, yarı baygın, paramparça olmuş uçağın yanında, bizim avcılardan İdris kendine gelir, kafayı kaldırır… Temel de gözlerini açmıştır… Gözlerini açan İdris sorar:

-Ula Temel , neredeyiz biz? Bizimki şöyle bir etrafa bakar…

– Hemen hemen…. Geçen yıl düştüğümüz yerin 200 metre kadar gerisinde!



Hintli Ermiş



Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır.

Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.

Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

— İzmir Adnan Menderes Airport - ADB'dan Antalya havaalanı'ya seyahat ediyor.

SULTAN İLE KÖLE

Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle birgün Sultan Mahmud'un kölesi olmuş.

Sultan köleyi taşıdıgı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken Sultan'ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütüb sultanlıgın haznedarı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş.

Bu gelişmeyi görensaraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar. Hasretleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit köleye böyle bir mevki verilmesini vekendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü hazmedememişler.

Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlarındaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir gün Sultan'ın huzurunda bir saraylının digerine şöyle dedigi duyulmuş; "Köle Ayaz'ın sık sık hazineye gittigini biliyor musun?

Onun mücevherlerimizi çaldıgından adım gibi eminim" Sultan buna inanmamış. "İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim" demiş.

Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdigini, kapıyı kapattıgını ve sandıga gittigini görmüş.

Orada sakladıgı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan, köleyken giydigi yırtık pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, "Dahaönceleri bu elbiseyi giydigin zamanlar kim oldugunu hatırlıyor musun?" diye sormuş. "Bir hiçtin sen...

Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultan'ın eliyle sana rahmetinden belki de hiç haketmedigin nimetler lütfetti.

Asla nereden geldigini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur,unutuluşlara sürükler.

Şimdi sen de, nimetçe sende aşagıda olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!" Sandıgı kapatmış, kilitlemiş ve sessizce kapıya dogru yürümüş.

Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan'la yüz yüze gelmiş.

Sultan gözlerini Ayaz'ın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından aşagıya yaşlar süzülüyormuş ve bogazı öyle dügümlenmiş ki, konuşmakta güçlük çekmiş. "Bugüne kadar mücevherlerimin haznedarıydın, ama şimdi... kalbimin haznedarısın.

Bana benim de önümde bir hiç oldugum kendi Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektigi dersini verdin...."





İki Bebek



2 bebek pusetlerinde battaniyelerinin altında oturuyorlarmış. Biri diğerine sormuş:

-“Sen eykek bebek misin kız bebek mi?” Öteki ellerini havaya kaldırmış:

-“Biymiyoyum.. nasıl anlayız ki?” Bizimkisi:

-“ben biyiyoyum akıllım bak…” demiş ve ötekinin battaniyesinin altına kafasını sokuvermiş.. 2-3 saniye sonra kafasını dışarı çıkarmış ve gülümsemiş:

– “Sen kız bebeksin ben de eykek bebeğim..”

-“Ama neyden anladın???” diye sormuş öteki…

-“Çok kolay akıllım… senin patikleyin pembe benimkiley mavi…”





Anneler Günü

İki küçük çocuk Pazar sabahı annelerinin yatağına gelmişler. “Bu gün Anneler Günü, sen lütfen kalkma, yat, sana bir sürprizimiz var..” demişler.

Anne yatağına kahvaltı beklerken mutfaktan mis gibi kızarmış ekmek ve yumurtalı sucuk kokuları gelmeye başlamış.

Hayli uzun bir süre sonra başka bir hareket olmayınca ‘Neler olduğunu’ merak eden anne, öğrenmek için aşağı inmiş. Çocukların ikisinin de pişirdikleri yumurtalı sucuğu yediklerini görmüş…

“Sürprizzz…” diye bağırmaya başlamış onu gören iki çocuk aynı anda, “ Bu gün Anneler günü ve biz kendi kahvaltımızı kendimiz pişirdiiikk!”

Karıncalı Oda

Bir otelde sadece bir oda boşmuş o odada karınca doluymuş İngiliz oda istemiş karıncalı odayı vermişler ertesi gün karınca İngiliz ısırmış o da kendini camdan atmış Alman gelmiş oda istemiş onuda karınca ısırmış ertesi sabah o da kendini camdan atmış sonra 3. gün Temel gelmiş aynı şekilde oda istemiş karıncalı odayı vermişler sonra gece Temeli de karınca ısırmış temel sabah kahvaltıya inmiş herkes şaşırmış Temel’e sormuşlar sen nasıl sağ kaldın? Temel cevap vermiş:

-‘Akşam karıncanın biri beni ısırdı bende onu öldürdüm geri kalan karıncalarda onu gömmeye gittiler’




Yorumlar