Anasayfa /  Keyifli Haberler

Kadavra ve dikkat

Abone ol
Abone ol 29 Aralık 2018 02:07

Kadavra ve dikkat

Tıp Fakültesi birinci sınıfta, profesör öğrencileri kadavranın başında toplamış ve: -Arkadaşlar demiş. -Birinci kural; kadavradan iğrenmeyeceksiniz, mideniz bulanmayacak

der ve hemen kadavranın arkasını çevirir, parmağını kadavranın kıçına sokar ve sonra da ağzına götürüp yalar, tüm öğrenciler de iğrenerek bakarlar ama çare yoktur; hepsi de aynı hareketi tekrarlar. Bütün sınıf aynı işlemi yaptıktan sonra profesör yeniden kadavranın başına geçer ve:

-Arkadaşlar der: -İkinci ve en önemli kural, kesinlikle çok dikkatli olacaksınız, asla en küçük bir ayrıntıyı bile atlamayacaksınız… Mesela az önce ben işaret parmağımı kadavranın kıçına sokup, orta parmağımı ağzıma götürdüm ama hepiniz bunu atladınız…



BONUS FIKRA



– Hadi oğlum,uyan artık. Okula geç kalacaksın.

Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle:

– Fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum dedi.

Anne oğlunun isteğine karşı çıktı.

– Okula neden gitmek istemiyorsun bakalım? İki ciddi neden söyle bana dedi.

Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesinin sorusunu yanıtladı :

– Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, bir… Tüm öğrenciler de benden nefret ediyorlar, iki.. Bu iki ciddi nedenim yeterli mi, anne?

Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı.

– Bunlar okula gitmemen için neden olamaz, Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan. dedi. Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden.

– Sen de bana okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne? dedi.

Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni açıkladı :

– Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskaca adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün.



sen de öğretmen ol



mesleği öğretmenlik olan bir baba varmış.oğluna sürekli “sen de öğretmen ol.” dermiş.

– “oğlum öğretmenlik güzel meslektir.hem peygamber mesleğidir.hem temiz ve saygın bir iştir.hem dünyan hem ahretin kurtulur.kutsal meslektir.cennetlik olursun “dermiş.

çocuk babasının sözünü dinlemiş ve öğretmen olmuş.tabi bu sırada baba emekli olmuş.derken baba yaşlanıp ölmüş.

yıllar içerisinde. evlat da yaşlanmış emekli olmuş ve ölmüş.

çocuk ahirette hakikaten cennete gitmiş.babasına duacıymış. “haklı çıktı babam.” diyormuş.

babasını aramaya başlamış.fakat bir türlü bulamamış.en sonunda orada sorumlu meleklere sormuş.

– ben babamı bulamıyorum.

-sizin babanız kim.

-falanca filanca.

-babanız cehenneme gitmiş.

-yahu nasıl olur? babam bana bu mesleği seçtirdi.bu meslek sayesinde ben cennete gelmişken babam nasıl olur cehenneme gider?

-onu biz bilemeyiz.

-ne olur beni onunla 5 dakika görüştürün!

melekler istişare edip sorup soruşturup babası ile bir görüşme ayarlamışlar.

– yahu babacığım sen bana bu mesleği tavsiye ettin.bu meslek kutsal dedin.cennetlik olursun dedin.dediğin de çıktı ama sen nasıl cehennemlik oldun o zaman?

– sorma oğlum! benim bir 6 ay müdürlüğüm vardı.



Panam



dursun amerika’dan istanbul’a gelecek, temel’i aramış demiş beni hava alanından al.

temel demiş hangi hava yolu şirketiyle geliyosun?

dursun demiş “panam.”

temel demiş “ney??”

dursun demiş “panam panam.”

temel, “ula kodlasana anlamıyorum.” demiş.

dursun demiş ki: “pandanın pan’ı, *nanın *mı. panam panam!!!”



bayburt’lu hacı



bayburt il olmuş. hac kuraları çekilecek bir de bakmışlar ki kurada koskoca bayburt’ta hac 1 kişiye çıkmış. bu bir kişiye bayburt halkı izzet-i ikramını esirgememiş ve her gün bir bayburt hanesi adamı akşam yemeğine çağırmış. maksat hacda hayır duasına nail olabilmek.

ilk akşam gittiği hanede adama hane halkı demiş ne şanslı adamsın bak koca bayburt’ta hac sana çıktı diye.

ikinci akşam gittiği hane halkı “ya sen ermiş adamsın hac çıka çıka sana çıktı” demiş. bizim bayburtlu da “ya olur mu öyle şans işte” diye ağzında geveliyor lafları.

üçüncü akşam gittiği evde millet buna “ya sen evliyasın evliya” deyince bizim bayburtlu iyiden iyiye kendini acaba, hakkat mı? gibi sorulara maruz bırakmış.

böyle hac zamanına kadar adamı pohpohlamışlar. bizim bayburtlu da hani bir adama 40 kere deli dersen kendini deli sanarmış misali iyiden iyiye kendini evliya sanmaya ya da şöyle diyelim kendinden şüphelenmeye başlamış neyse

bayburtlunun hayatında bırakın büyük şehre gitmeyi bayburt dışına adım atmışlığı dahi yokmuş.

hac zamanı gitmiş erzurum havaalanına tam girecek kapı bir anda açılmış önünde

durmuş demiş ki “ya ben hakkat erdim sanırım kapılar önümde açılmaya başladı”. yolda bu mucizevi olayı düşünürken demiş abdestli binelim uçağa öyle gidelim diye girmiş abdesthanede abdest almaya

tam elini musluğa getirmiş suyu açacak bir de bakmış musluktan su akıyor

“la ben evliya oldum herhalde” diye kendi kendine iyiden iyiye kurmuş.

neyse gitmiş medine’ye ikindi namazını kılıp resulallahın kabrini ziyaret ederim diye düşünmüş.

kılmış ikindi namazını çadır kubbelerin altında sonra uyuya kalmış. bir uyanmış ki uyuduğu kubbe yerinde yok. gökyüzü ay yıldız tertemiz bir hava.

bizimki uyurken kubbe çadırı yetkililer kaldırmış ama uyku mahmuru şaşkın şaşkın kendi kendine seslenmiş ” ya rabbi bu kulun için kapıları açtın, musluklardan sular akıttın tamam da gök kubbeyi kaldırdın bu kulun için”. diye düşünerek iyice gerim gerim gerinmiş.

o ruh hali ile demiş peygamberimizin kabrine de gideyim. kalkmış kabre gitmiş bi bakmış ki izdiham her taraf

durmuş iyice gerinmiş

ve demiş ki

“ya resullah bırak onları bah hele huzuruna kim geldi”.



vazelin



adamın biri motosiklet almış. satıcı adama bir kutu vazelin hediye ederek “yağmurlu havalarda bunu metallere sür, pas yapmaz” demiş.

adam motorunu göstermek üzere kız arkadaşının gitmiş. akşama doğru kız “gel seni bize götürüp ailem ile tanıştırayım, hem de akşam yemeği yeriz.” demiş. hemen arkasından da bir hatırlatmada bulunmuş. “yalnız dikkat et bizim evde yemek yerken kimse konuşmaz. konuşan olursa o bütün bulaşıkları yıkar…”

adam dört kişinin bulaşığından ne olacak diye düşünürken eve girdiklerinde bir de ne görsün dağ taş her yer bulaşık.

ulan bir konuşursak yandık demiş. yemek yerken aklına “ben şimdi bu kızın elini tutsam kimse bir şey diyemez.” fikri gelmiş.

kızın elini tutmuş, kimseden çıt yok. bir de öpeyim demiş, öpmüş gene çıt yok… ulan ben bununla bu işi burada pişireyim demiş. herkesin gözü önünde kızla yatmış ama gene çıt yok.. adam iyice pişkinliğe vurup yahu bunun anası da güzelmiş deyip onunla da yatmış. gene çıt yok.

tam bu sırada dışarıda gök gürleyip yağmur yağmaya başlamış. bizimki motoru paslanmasın diye aldığı vazelini cebinden çıkardığı anda kızın babası bağırarak ayağa fırlamış:

-tamam tamam koy onu yerine bulaşıkları ben yıkarım!



jim ile mary



jim ile mary akil hastanesinde iki hastadir.

birgun hastanenin yuzme havuzunun etrafinda dolasirken jim aniden suya atlayip en dibe batar. bunu goren mary hemen ardindan atlar ve dibe kadar yuzup jim’i kurtarir.

tabii mary’nin bu kahramanca davranisi hastanede olay olur. bunu duyan bashekim de mary’nin artik iyilestigini dusunup, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. ıslemler yapilir, belgeler cikartilir, bashekim ayni gun mary’nin yanina gider:

– mary, sana bir iyi bir de kotu haberim var. ıyi haberim, yaptigin kahramanca davranistan oturu anladik ki akli dengen tamamen yerinde ve boylece hastanemizden taburcu oluyorsun. kotu habere

gelince, kurtardigin hasta, jim, intihar etmis. az once odasinin banyosunda kendisini asmis bulundu.

mary gayet sakin yanit verir:

– o intihar falan etmedi ki. ben onu astim kurusun diye.






Yorumlar