Anasayfa /  Keyifli Haberler

İki Dilim Ver

Abone ol
Abone ol 01 Mart 2019 02:54

İki Dilim Ver

Adamin biri bir gün acliktan kivraniyormus. Kösede bir baklavaci dükkani görmüs ve yanasmis.

Yalana yalana baklavalara bakarken bir adam girmis içeri ve baklavaciya demis ki :

-“Bana bir tepsi, hanima bir tepsi, kizima bir tepsi ve damadima iki tepsi baklava” demis.

Tepsileri sardirdiktan sonra baklavacidan çikarken yapismis adama ve sormus.

-“Herkese birer tepsi de neden damadina iki tepsi aldin” demis.

Adamda:

-“Bu gün kizimi evlendiriyorum, damat hani…..” demis.

-“iki tepsiye gerek yok babalik. Sen bana iki dilim versen senin sülaleni zikerdim”



BONUS FIKRA



PARAŞÜT

Temelin bi parasütçü dükkani varmis.

Adamin biri bir parasüt almis biraz pazarlik yapip parasini vermis ve parasütün özelliklerini sormus.

Temel de teker teker anlatmis.

Adam en son çikarken “peki bu açilmazsa ne yapmak gerekir” der.

Temel de

-Açilmazsa hemen keri keturun oni..der



İki Tünel



Mısır hükümeti Kızıldeniz’in altına tüp geçit yapmak için ihale açar. İhaleye İngiltere’den, Amerika’dan, Japonya’dan ve Türkiye’den de Temel’in firması olmak üzere birer firma katılır. Firmaları teker teker mülakata çağırırlar ve teknik bilgi isterler. İngiliz firması:

– “Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metrelik enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz”derler.

Amerikan firması:

– “Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz maksimum 50 cm fark olur,”der.

Japon firması ise:

– “Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum fark 20 cm olacak, “diye belirtir.

Sıra bizim Temel’e gelir.

Temel:

-“Haçan biz de iki taraftan kazmaya başlaruz. Ortaya puluştuk puluştuk, puluşamaduk iki tuneliniz olur da.”



Bizimki Daha Güzel



Karı koca barda oturmuş içkilerini yudumlayıp sohbet ederlerken kapıdan içeri oldukça güzel ve alımlı bir kadın girer.

Adamın yanından geçerken yanağından bir makas alıp, “Nasılsın hayatım görüşemedik bu ara” der.

Adamın karısı hem kızgın hem şaşkın bir şekilde kocasına; “Bu kadın kim” diye sorar.

Adam gayet sakin bir şekilde “Metresim” diye cevap verir.

Kadın, kocasının pişkinliği karşısında deliye dönerek; “Ahlaksız herif, bir de utanmadan metresim diyorsun herşey bitti boşanıyoruz seni terkediyorum” der.

Adam sakinliğini bozmayarak konuşmaya başlar;

“Ne yani Etiler’deki villayı, Akmerkezdeki daireyi, 24 metrelik yatı, bankadaki milyonluk hesabı bir anda bırakıp beni terk mi ediyorsun?”

Bunları duyan kadın birden sakinleşir ve etrafı seyretmeye koyulur.

Etrafa bakınırken birkaç sıra öndeki masada aile dostlarından birini görür ve eşine; “Bu bizim Suat değil mi, yanındaki kim acaba” diye sorar.

Adam, “Suat’ın metresi” der.

Kadın hiç istifini bozmadan “Ay bizimki daha güzel vallahi” der.



Valla Keseyrum



Köyün delisi minarenin tepesine çıkmış. Tüm millet bir araya gelse de bunu aşağıya indirememişler.

─ Sana iyi bir yemek yaparız…

─ Olmaz diye baş sallamış deli.

─ Seni gezmeye götürürüz. Hadi in aşağı!

─ Olmaz!

─ Sana tatlılar yaparız!

─ Olmaz…

Bakmışlar olacak gibi değil, içlerinden biri;

─ Delinin halinden deli ve dilinden de o anlar, demiş. Şu yan köyün de bir delisi var. Gidip hele onu getirelim.

Dedikleri gibi olmuş. Varıp diğer köyün delisini getirmişler ve minaredekini göstermişler. Ne yap et, onu aşağı indir demişler.

Komşu deli şöyle bir yukarı bakmış ve;

─ Ömer, diye bağırmış. Tepede ki kendine bakınca, Tanıdın mı beni? diye sormuş.

Onun “tanımadım” dediğini duyunca cebinden ufak bir çakı çıkarıp bunu ona göstermiş.

─ Ula görimisen bunu?

─ Hıhı…

─ Nedir bu elimdeki?

─ Bıçak.

─ İneceksen in aşağı yoksa minareyi keseyrum!

─ Tamam, tamam. Kesme sakın… Hemen iniyorum…



Buradan Hayatta Atlayamazsınız



Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki:

─ Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var ama atlamazlarsa herkes ölecek!

Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, “Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.” diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:

─ Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonlar’ın araştırma laboratuarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız Japonların teknoloji tüm sırlarını kaparsınız!

Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar; Sonra hostes İngilizler’e yönelmiş:

─ Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!

Bütün İngilizler hevesle atlamışlar. Sıra Fransızlar’a gelmiş. Hostes:

─ Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim, demiş. Fransızlar:

─ Tabii, mersi, deyip sırayla atlamışlar. Hostes bu kez Almanlar’a yönelmiş:

─ Atlayın aşağı çabuk! diye bağırmış. Alman kafile “Heil!” diyerek atlamış.

Ve sıra gelmiş Türklere. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş:

– Siz var ya… Buradan hayatta atlayamazsınız…



Kötü Karne



İş çıkışı eve gelen baba, karne günü olmasının verdiği büyük heyecanla çocuğunun odasına yöneldi. Odanın kapısını açtı…

Kapının ardında onu karşılayan oda karşısında adeta küçük dilini yutmuştu. Oğlu bütün odayı temizlemiş, yatağını toplamış ve büyük bir titizlikle odasına çeki düzen vermişti.

Büyük bir hayretle odayı incelerken oğlunun yatağının üzerinde bir mektup olduğunu farketti. Yine büyük merakla oğlunun kendisine yazdığı mektubu okumaya başladı…

Sevgili Babacığım,

Sana ve anneme bu satırları yazarken size layık bir evlat olamamanın verdiği büyük üzüntüyü taşıyorum. Öyle ya size sevgilim diye tanıtacağım (siz bu mektubu okurken muhtemelen evlenmiş olduğum) kızı onaylamayacağınızdan adım gibi emindim.

Büyük bir tutku ve aşk ile bağlandığım Sema’nın sizi hayal kırıklığına uğratmasından korktuğum ve sizi üzmek istemediğim için sevgilimle birlikte evden kaçmaya karar verdik. Bütün vücudunda dövmeleri olan, alkol kullanan, her yerine küpe takan bir gelininiz olsa ne olurdu sanki.

Hem onun sayesinde er*inin aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını öğrendim ben. Er*ini nasıl yetiştirebileceğimizi, nasıl pazarlayacağımızı öğrenmeye çalışıyoruz.

Kendi ihtiyacımızı da çıkarmış oluyoruz böylece. Ayrıca Sema’nın aids tedavisi içinde çok paraya ihtiyacımız var. Bu sayede bu hastalıktan da kurtulacak.

He bu arada 3 ay kadar sonra bir torunun olacağını da söylemek isterim. Bütün bu yazdıklarım için endişelenmeni istemem baba. Sonuçta ben artık 15 yaşında bir delikanlıyım ve başımın çaresine bakabilirim.

Önemli Not: Sevgili babacığım yukarıdaki yazdıklarımın hiç birisi doğru değil. Ben Ahmetlerdeyim. Sadece sana masanın üzerinde duran karneden daha kötü şeylerin hayatta var olabileceğini göstermek için bu mektubu yazdım 


Yorumlar