Gülümseyin
Abone olGülümseyin
Savcı, sanık sandalyesindeki yaşlı kadına sormuş:
– Bize yaşınızı söyler misiniz?
– 86 yaşındayım.
– Lütfen bize olay günü neler olduğunu anlatın.
– O gün hava çok güzeldi, ben de parkta oturuyordum. Sonra o adam
geldi, yanıma oturdu.
– Onu tanıyor muydunuz?
– Hayır ama, tatlı birine benziyordu.
– Sonra ne oldu?
– Birden bacaklarımı okşamaya başladı.
– Ona engel oldunuz mu?
– Hayır.
– Neden?
– Çünkü hoşuma gitmişti. Kocam 30 yıl önce öldüğünden beri,
kimse bana böyle dokunmamıştı.
– Sonra ne oldu?
– Sonra göğüslerime dokundu.
– Engel oldunuz mu?
– Hayır.
– Neden?
– Çünkü bana kendimi uzun zamandır ilk defa bir kadın gibi
hissettiriyordu.
– Sonra ne oldu?
– O kadar tahrik olmuştum ki bacaklarımı açtım ve “Seviş benimle,
hadi seviş benimle!..” diye bağırdım.
– Sizinle sevişti mi?
– Hayır! Ben öyle bağırınca o da birden, “Gülümseyin!.. Bu bir
kamera şakasıdır!..” diye bağırdı. Ben de onu vurdum!..
BONUS FIKRA
Karısı hamile bir koca çocuk bekleyen çiftlerin birlikte gittikleri bir kursa kaydolmuşlar.
Kurs, eşlerin bu dönemde birbirlerine nasıl davranmaları gerektiğini, nelerle karşılaşabileceklerini öğretiyormuş.
İkinci gün, içi kum dolu bir torbayı adama verip, göbeğinin üstüne bağlamasını ve o şekilde hareket ederek, karısının nasıl hareket ettiğini görmesini istemişler.
Adam torbayı bağladıktan sonra; “Bu çok zor değilmiş” demiş.
Bunun üzerine eğitmen yere bir kalem atıp, şimdi de kalemi yerden almasını söylemiş.
“Aynen karımın şu anda hamileyken kalemi yerden nasıl alıyorsa, benim de aynı şekilde kalemi almamı mı istiyorsunuz?” diye sormuş adam.
“Evet, aynen” demiş eğitmen.
Adam, diğer kocaların bakışı altında karısına dönerek; “Hayatım, şu kalemi yerden alıp, bana verir misin, lütfen”
olta
Adamın biri iş yerinden karısına telefon eder:
-Karıcığım, patronum hafta sonu için büyük göle balık tutmaya
gidecekmiş beni de çağırdı. Biliyorsun terfi bekliyorum bu benim
için çok büyük bir fırsat. Hafta sonunu orada geçireceğiz. Ofisten
çıkınca gelip eşyalarımı alacağım yola koyulacağız. Bana ufak bir
giysi çantası ve olta takımını hazırlamanı rica ediyorum. Haa, bu
arada yeni aldığımız mavi pijamalarımı da koymayı unutma
lütfen.
Telefonu kapatırlar ve kadın durumdan işkillenir. Kocasının terfi
almasını istediği için ses çıkartmayıp eşyalarını hazırlar. Hafta
sonu geçer ve adam eve geri gelir.
Kadın: Neler yaptınız? Çok balık yakalayabildiniz mi?
Adam: Saatlerce uğraştık ama bir sürü balık yakaladık çok eğlendik.
Fakat sana söylediğim mavi pijamalarımı çantaya koymamışsın?
Kadın: Olta çantasının içine koymuştum…
Asıl Zehir Budur
Günün birinde güzel bir genç kız sevdiği adamla evlenir ve aynı
evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Çok
mutludur, fakat kaynanası ile geçinememeye başlar. Kuşak farkı
nedeniyle kişilikleri tamamen farklıdır. Bu nedenle ve daha birçok
küçük sebeple her gün kavga edip tartışırlar. Kocası da annesi ve
karısı arasında kalmaktan sıkılmış, mutsuz olmuştur.
Genç kız, bu böyle gitmez, bir şeyler yapmak gerek diye düşünür,
eski bir tanıdığı olan baharatçıya gider ve derdini ona
anlatır.
Yaşlı adam baharatlardan bir karışım hazırlar, kaynanasını
zehirlediği belli olmasın diye der ki:
– Bu karışımı 3 ay boyunca her gün kaynanan için yaptığın
yemeklerin içine az bir miktar koyacaksın.
Kimsenin şüphelenmemesi için ona çok iyi davranmalı, onun en
sevdiği, güzel yemekleri yapmalısın.
Sevinç içinde eve dönen genç kız yaşlı adamın dediklerini aynen
uygular.
Her gün kaynanasının sevdiği en güzel yemekleri yapar.
Kaynanasının yemeğine az miktarda zehri damlatır.
Kimse şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranır.
Bir süre sonra kaynanası da çok değişir ve ona kendi kızı gibi
davranır.
Evde artık herkes mutludur.
Genç kız suçluluk duymaya başlar.
Pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının yolunu tutar ve yaşlı
adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehrin etkisini yok edecek
panzehir için yalvarır.
Kaynanasının ölmesini artık istememektedir.
Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran genç kıza bakar,
gülmeye başlar ve der ki:
– Merak etme sana verdiğim karışım çeşitli vitaminler içeriyordu.
Olsa olsa kaynananı sadece daha da güçlendirdin. Gerçek zehir ise
senin ile kaynanan arasındaydı. Sen ona iyi davrandıkça o da
değişti ve aranızdaki zehir yerini sevgiye bıraktı, böylece siz
gelin kayna değil, gerçek bir ana kız oldunuz.
Eski bir Çin atasözü; “Sevilen insan sevgisini insanlara veren
insandır.”Kendi içimizdeki zehirlerin panzeheri birbirimize daha
çok sevgiyle yaklaşmaktır.