Anasayfa /  Keyifli Haberler

Einstein ve Şoförü Konferansta

Abone ol
Abone ol 20 Şubat 2019 16:32

Einstein ve Şoförü Konferansta

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş…

Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a;

“Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum” demiş.

Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:

“Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar. O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş,ben de arka sırada seni dinlerim.”

Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış.

Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.

Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

“Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip” demiş.

Sonra da salonun arkasında oturan Einstein‘ı işaret ederek şöyle devam etmiş:

“Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak.”



BONUS FIKRA



Eski okul arkadaşı 3 kafadar, eski günleri yâd etmek için yıllar sonra bir meyhanede buluşur. Mâlum, erkek muhabbeti başlar. İçlerinden biri, gerine gerine; “geçen gün bir cihaz aldım, 7 saniyede 0 dan, 100 e çıkıyor” der.

Diğerleri “ne aldın?” diye sorunca; “son model bir Mercedes aldım” diye cevap verir. Bunun üzerine diğeri “ben de öyle bir cihaz aldım ki; 5 saniyede 0 dan 100 e çıkıyor” der.

Diğerleri; “bu hıza ancak Porsche ulaşır” deyince, adam böbürlenerek; “tabii ki Porsche aldım” diye cevap verir. Bu sefer gözler, üçüncü adama döner.

Herkes, adamın gözünün içine bakarken, beklenen cevap gelir; “ben de yeni bir cihaz aldım.

Benimki, bastığın anda, 0 dan 100 e, sadece 1 saniyede çıkıyor” deyince, masadakiler; “hadi canım? Bu hıza Ferrari bile ulaşamaz. Öyle bir araç yok” diye gülüşürler. Adamın cevabı gecikmez; “yahu araba aldım demedim ki. Eve tartı aldım ben.”



Doğanın Dengesi



yine almanya’da bir genç akşamüstü parkta bir kutu bira içer.

bitince de kutuyu buruşturup yeşilliklerin içine fırlatır.

orada da greenpeace (yeşilbarış) elemanları varmış

ne yapıyorsun kardeşim al onu ordan falan

delikanlı da kafa güzel, dikleşir biraz siz kim oluyorsunuz diye

bunlar da “sen doğanın dengesini nasıl bozarsın” diye verirler odunu…

birazdan genç mahallenin kahvesine gider, ağız burun kırık tabi.

arkadaşları sorar, n’oldu oğlum kiminle kavga ettin böyle

yok ya der genç bazı gerizekalılar parkta üzerime saldırdı, beni kesin birisine benzettiler

Doğan’ın yengesini bozdun diye acayip dövdü adiler, ben ne Doğan’ı tanırım ne de yengesini



Şantaj



İstanbul’da oturan baba, New York’a göç etmiş oğlunu telefonla aradı..

“Gününü mahvedeceğim için üzgünüm ama annenle ben boşanıyoruz.. 45 yıllık eziyet yeter” dedi.

Oğlu isyan etti..

“Baba nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin, hem de tam bayram öncesinde..”

“Artık birbirimize tahammül edemiyoruz” dedi, baba.. “Yetti bu hikâye. Bana yardımcı ol Şikago’daki kız kardeşini ara ona da haberi ver..”

Şaşkın oğul hemen kız kardeşini aradı. Kız daha çok şaşırdı ve üzüldü.. Derhal telefona sarıldı ve babasını aradı..

“Ağbim ve ben gelene kadar hiçbir şey yapmıyorsunuz, anladın mı baba.. Hiçbir şey.. Bizi bekleyin, mutlak..”

Baba telefonu kapadı ve karısına döndü..

“Harika karıcığım.. İkisi de bayramı bizimle geçirecekler, hem de uçak biletlerini kendileri alarak geliyorlar!..”



Seçim



Eski zamanlar.. Dede torunlarını etrafına toplamış, gençlik anılarını anlatıyor..

“Bir gün kervanla gidiyorduk. Eşkıya yolumuzu kesti..” Torunlar heyecanlanmış film izler gibi..

“Eee!… Dede?..”

“Bizi develerden indirip dağa, bir koca mağaraya götürdüler..”

“Eee!… Dede?..”

“Ellerimizi, kollarımızı bağladılar..”

“Eee!… Dede?..”

“Eşkıya reisi geldi, sonunda.. Bize teker teker baktı..”

“Eee!… Dede?..”

“Sonra dedi ki.. Karar sizin.. Ya Irzınıza geçeceğiz. yada öldüreceğiz..” ”

Eee!… Dede?..” diye haykırmış torunlar, dehşet içinde..

Dede başını eğip mırıldanmış.. “Beni öldürdüler!..”



Rüya



Doğum günü olan kadın uyanır uyanmaz;

— Kocacığım! Rüyamda ne gördüm biliyor musun, akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyorsun…

— Eee

— Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun?

— Eeeee!!!

— Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne olabilir?

Adam gülümser:

— Bu akşam öğrenirsin sevgilim, der.

Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir.. Kadın gözlerine inanamaz; çok heyecanlanır:

– Kocacığım sen bir harikasın!..

Kadın paketi aceleyle açar.. Kutunun içinden bir kitap çıkar. Üzerinde;

“RÜYA TABİRLERİ” yazmaktadır 



Kuşum



Dünyaca ünlü,zengin,yakisikli bir isadami, Istanbul’un taninan bir restoraninda 10 kisilik rezervasyon yaptirip masada kus sütünün bile eksik olmamasini ister. Restoran aksam gelecek konugu için tam tesekküllü bir masa hazirlar.

Beklenen konuk gelir fakat sadece kendisi ve omuzunda bir kus ile. Adam yavas yavas tabagindaki eti yer ve sarabindan bir yudum çektikten sonra parmagini siklatir, omzundaki kus 5 dakika içersinde masada ne var ne yok yer bitirir ve tekrar adamin omuzuna konar.

Restorandakilerin saskin bakislari arasinda adam garsonu çagirir ve masayi tekrar ayni sekilde donatmasini ister. Masa tekrar donatilir ve adam yavas yavas etini yer sarabindan bir yudum alir ve parmagini siklatir. Kus uçarak 5 dakika içinde tekrar masada ne var ne yok süpürür ve adamin omuzuna geri döner.

Restorandakiler iyice sasirmisken adam garsonu tekrar çagirarak masayi ayni sekilde tekrar donatmasini ister.Artik dayanamayan garson sorar:

– Beyefendi afedersiniz ama bu nasil oluyor bir açiklama yaparmisiniz?

Adam gayet sakin yanitlar;

– Günün birinde ihtiyar bir adama yardim ettim, meger adam cinmis ve benden üç dilek istememi söyledi. O zamanlar fakir oldugum için ilk dilegim çok para sahibi olmakti, o günden beri kürekle para harcarim bitmez.

Ikinci dilegim çevremde çok kadin olsundu, hiç eksik olmadilar.

Son dilegim ise “biraz büyükçe ve doyumsuz bir KUŞUM” olsundu, yanlis anladi Peze*enk !



3 Tekme



Ülkemizin tanınmış avukatlarından tayfun, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp Karadeniz sahillerine çıkmış.

Uçarken görmüş kazı.. “dannn!.” kuş döne döne inmeye başlamış yere… düşmüş sonunda ama, arazide bir çit var, onun öte yanına.. kazı almak için çiti aşmağa çalışırken, yaşlıca çiftçi temel çıkıvermiş ortaya..

“Ne yapıyorsun benim arazimde?..”

“Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum..”

Yaşlı çiftçi temel “o arazi benim olduğuna göre, içindeki kuş da benimdir” diye terslemiş. avukat tayfun sesini yükseltmiş..

“Ben bu ülkenin en büyük avukatlarından biriyim. beni uğraştırma.. mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar alırım bak!..”

Yaşlı çiftçi gülmüş..

“Biz karadeniz’de böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, ‘üç tekme’ kuralıyla çözeriz..”

“Nedir o üç tekme kuralı” diye sormuş, avukat, merakla.

“Şöyle” demiş, yaşlı çiftçi..

“Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki..sonra gene ilki.. biri pes edene kadar..”

Avukat genç, güçlü kuvvetli, sportmen.. çiftçi ihtiyar.. “ben bunu haklarım” deyip içinden “kabul” diye bağırmış..

“Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende” demiş, yaşlı temel.. ve bir tekme atmış avukatın kasıklarına..

“Ugggh” diye dizlerinin üzerine çökmüş avukat.. ikinci tekme tam midesine gelmiş ki, avukat öğlen yediği yemekleri çıkarayazmış, “böğğğ” diye ve dört ayak haline gelmiş yerde..

Yaşlı temel üçüncü tekmeyı tam kıçına kondurunca, avukat öne kapaklanmış.. önde de çiftçinin ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek var.. suratı aynen gömülmüş içine..

Avukat “şimdi sıra bende, ihtiyar tilki” diye doğrulmuş, ağzına kadar giren pislikleri, ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken..

Yaşlı temel gülmüş.. “pes ediyorum. bir kaz için dövüşmeye değmez. al kuşunu git!..”




Yorumlar