Anasayfa /  Keyifli Haberler

Dairenin Kirası

Abone ol
Abone ol 14 Mart 2019 14:52

Dairenin Kirası

Bir gün adamın biri tele kızın birisi ile beş yüz dolara anlaşırlar. Ve geceyi beraber geçirirler. Ancak sabah olup sıra parayı ödemeye gelince, adam cebinde yeteri kadar para olmadığını anlar. Tele kıza parası olmadığını, işyerine vardıktan sonra parayı zarfla göndereceğini söyler. Kız da kabul eder.

Adam zarfın üzerine daire kirası yazacağını söyler.

Adam işyerine vardıktan sonra parayı hazırlarken aslında gecenin o kadar da iyi geçmediğini, beklediği kadarda eğlenmediğini düşünür.

Ve kadına beşyüz dolar yerine ikiyüzelli dolar göndermeye karar verir.

Zarfın üzerine daire kirası olduğunu belirttikten sonra içine de şöyle bir not iliştirir.

-Hanımefendi size beşyüz yerine ikiyüzelli dolar yolluyorum.

Çünkü ben; Dairenizin daha önce hiç kullanılmamış oldugunu düşünmüştüm, ve dairenizin daha küçük olduğunu sanıyordum…

Ayrıca dairenizin ısıtma sistemini de hiç beğenmedim.

Daha sıcak olmasını bekliyordum” der. Ve zarfı kurye ile yollar.

Kadın zarfı açtığında paranın eksik olduğunu ve yanına bir not iliştirilmiş olduğunu görür.

Not’u okuduğunda hemen cevap olarak şunu yazar.

-Beyefendi böylesi güzel bir dairenin daha önce kullanılmamış olabileceğini nasıl düşünürsünüz,

-Aslında daire hiç de büyük değil.

Sizin dairenin içini dolduracak kadar eşyanız olmadığı için size büyük gözükmüş olabilir.

Ayrıca ısıtma sistemi de iyidir ancak siz ateşlemeyi beceremediyseniz ben ne yapabilirim.



BONUS FIKRA



Arabasını park edip lokantaya giren adam, çıktğında arabasını akordeona dönmüş bir halde bulur.

Cam sileceğinin altında bir kağıtt vardır.

Kağıdı açtığında, şu satırlarla karşılaşır :

-Ön vitesle geri vitesi karıstırıp arabanıza sert bir şekilde çarptım. 

Arabanızda gördüğünüz gibi çok büyük hasar var. 

Olayı gören kimseler de şu an, ben bu satırları yazarken çevremde toplanmış bulunuyorlar ve bu kağıda adımı ve adresimi yazdığmı sanıyorlar.

Ne halin varsa gör, o kadar enayi değilim!



joe



joe, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır. ancak yaşlandıkça bu meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur. sağlığı ve aşk hayatı, çekilmez bir hal aldığında tıbbı bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder.

kapı kapı, doktor doktor gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman hekim bulur kendine;

“- size bir iyi, bir de kötü bir haberim var.” der doktor.

“- doktor, önce iyi haberi duymak istiyorum.”

“- sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim.”

“- peki, kötü haber nedir doktor bey?”

“- çok nadir görülen bir durumdur. söylemesi zor ama hadım edilmeniz gerekiyor.

cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu baskı sizde dayanılmaz bir baş ağrısı yaratıyor. bu baskıdan kurtulmanın tek yolu erkeklik organınızı almak.”

joe bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. kendi kendine sorar;

” – ne yapsam acaba. erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. kimin için yaşarım. el içine nasıl çıkarım!”

cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak altına yatmaya karar verir.

hastaneden taburcu olduğunda;

” – oh be! dünya varmış. kurtuldum şu lanet ağrıdan” diye derin bir nefes alır, ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder.

caddede yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler.

yeni bir başlangıç yapmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verir.

bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım elbiseye takılır gözleri.

” – işte tam aradığım takım elbise!” der ve dükkâna girer.

tezgâhtara;

” – yeni bir takım elbise istiyorum” der.

tezgahtar joe”yu söyle tepeden tırnağa bir süzer ve;

” – bir bakalım. 44 beden!” der.

joe gülerek;

” – kesinlikle doğru, nerden anladınız?”

” – bu benim işim.”

joe takım elbiseyi dener. üstüne cuk diye oturur.

joe aynada kendisine hayran hayran bakarken, tezgâhtar sorar;

” – yeni bir gömlek de ister misiniz?”

joe bir kaç saniye düşündükten sonra;

” – elbette” der.

tezgâhtar joe”ya şöyle bir bakar;

” – kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka.”

joe şaşırır;

” – kesinlikle doğru nerden anladınız?”

” – bu benim işim!”

joe gömleği giydi. evet, gömlek süper olmuştur.

yakasını aynada düzeltirken tezgâhtar sorar;

” – yeni ayakkabıya ne dersiniz?”

” – evet lütfen. bir de ayakkabılarınıza bakayım”

tezgâhtar joe”nun ayaklarına bakarak;

” – evet…9-1/2… e.”

joe iyiden iyiye afallar;

” – inanamıyorum bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl anladınız? vallahi bravo!”

tezgâhtar;

” – efendim. bu benim işim.”

joe ayakkabıları da giyer. gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur ayaklarına. şöyle dükkân içerisinde bir tur atarken tezgâhtar sorar;

” – beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! size bir tane de şapka veriyim ben!”

joe aynaya bakarak;

” – heyt ulan be façayı o biçim düzdüm.” diye içinden geçirir ve ” – evet bir de şapka bakayım kendime!” der tezgâhtara.

tezgâhtar joe”nun kafasına bakarak;

” – eveeeeet…7-5/8.”

joe dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgâhtara;

” – evet..doğru..nerden bildiniz?” diye sorar.

tezgâhtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde;

” – bu benim işim efendim” der.

şapka da süper oturmuştur kafasına.

” – vayyy beee, ulan ben neymişim beee. ulan ben var ya ben…” diye düşünürken tezgâhtar yine sorar;

” – size bir tane de don verelim efendim.”

joe bir kaç saniye düşünür ve;

” – tamam! hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!” der.

tezgahtar geri adim atarak “eveeeeet..36 beden!” der.

joe gülerek;

” – ilk defa yanıldınız. ben 18 yaşımdan beri 34 beden giyiyorum!” der.

tezgâhtar kafasını sallayarak;

” – hayır..size 34 olmaz. erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza basınç yapar, bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep olur!…”



müslüman hoca



erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören ermeninin biri arkadaşına;

– ben de kurban kesmek istiyorum, der.

– olur mu saçmalama. sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? diye karşı çıkar arkadaşı.

tabi ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir.

elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz.

bunun üzerine ermeninin arkadaşı yanına gelip;

– ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine bir tanesinden rica et gelip kessin, der.

ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer.

– bir müslüman arıyorum, der.

kahve halkından biri korkudan “ca..ca..camiye gittiler, burada müslüman yok” der.

adam camiye gelir ve içeri girip, ” müslümanlar buradaymış, öyle mi?” der.

cemaatte çıt yok. sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler.

ermeni hocanın karşısına dikilir; “burada tek müslüman sensin heralde”.

hoca kanlı bıçağa bakar ve “çim? ben?… bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini….”




Yorumlar