Anasayfa /  Keyifli Haberler

Ciyunur Cidersun

Abone ol
Abone ol 24 Şubat 2019 03:57

Ciyunur Cidersun



Temel çok güzel bir kadını gözüne kestirmiş. Kızın peşinde düşer ve bir tanışma fırsatı bulur.Hem tatlı tatlı konuşuyor hemde bir taraftan da nasıl eve götürüp yatağa atarım diye düşünüyormuş.Klasik tavlama usüllerinden biri geliyor aklına ve birden kıza dönüp:

– Hadi bize gidelum sağa pul koleksiyonumu cöstereyim.

Kadın şaşırır , asıl niyeti anlar fakat bozuntuya vermez:

– Peki ya beğenmezsem

– O zaman ciyinur çıkar cidersun.



BONUS FIKRA



Pipoyu Sevmek



Bir kral, diğerine emrinde ne kadar çok insan çalıştığını anlatmaya çalışıyordu:

-Sadece pipomla uğraşan bir adamım var, dedi.



Öteki de:

-O da bir şey mi? Benim dört tane var; birincisi getirmek, ikincisi doldurmak, üçüncüsü de yakmak için.

-Ya dördüncüsü?

-O da içmek için… Çünkü pipo içmesini sevmem.

Şiiişşşt, çaktırma!

Genç adam, yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur.

75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken:

– “Çiçeğim, bir bardak daha verir misin?” der.

Sonra da:

– “Peteğim, şekersiz lütfen” diye ekler.

65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşan kanı çayı alırken de:

– “Bebeğim, sana çok zahmet oldu” diye ekler.

Genç adam, yaşlı amcanın karısı için kullanıldığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir:

– “Amcacığım, kaç yıllık evlisiniz?” diye sorar.

Yaşlı ama dinç adam:

– “40 seneyi geçtik evladım” der.

Genç adam:

– “Vallahi Maşaallah, Allah muhabbetinizi arttırsın.

Sürekli çiçeğim, peteğim, bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba?”

Yanakları pembeleşen teyze:

– “Doğru, birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor” deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek:

– “Şiiişşşt, çaktırma!

2 sene önce adını unuttum, hâlâ hatırlayamıyorum…” ))

Mail Atarken Dikkat Edin…

Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.

Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir.

Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir….

Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.

Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.

-Kime : Sevgili karıma

Konu : Yeni ulaştım.

Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz.

Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.

Not : Burası çok sıcak.



panam havayolları



temel yurt dışından dursun’u arar ve

temel:dursun, atla uçağa gel, buralar şahane panam havayolları’ndan bilet al.

dursun:hangi havayolları

temel:panam havayolları

dursun:anlamadım

temel:panam

dursun:anlamadım kodla

temel iyice sinirlenir

temel:pantolonun panı

dursun:eee

temel:ananın *mı… öff bee!



eşekte sıkıntı var



adam, dağda çobanın yanına gelip çobanla sohbete dalmış.

– köpeğin konuşuyor mu?

– köpek konuşurmu hiç be!

adam köpeğe dönerek;

– merhaba köpek nasılsın?

– iyim sağol yau bu çoban çok iyi bakıyor bana. en iyi kemikleri veriyor sağolsun.

adam şok olmuştur.

– peki koyunların konuşur mu?

– ıhh konuşmaz.

adam koyunlara döner;

– selam koyunlar nasılsınız?

– biz iyiz, bu çoban çok iyi otlatıyor bizi.

adam yutkunmaya başlar.

– peki eşeğin konuşur mu?

– hmm konuşur ama yalan söyler.



dolap



iki adam ahirette karşılaşmışlar ve konuşmaya başlamışlar. konu nasıl öldüklerine gelmiş;

-sen nasıl öldün birader?

-ben donarak öldüm. ya sen nasıl öldün?

-valla ben birgün eve geldim. baktım benim karı yatakta çırılçıplak, dedim bu beni aldatıyor. bütün evi aradım. yatağın altına baktım yok, giysi dolabına baktım yok. kanepenin içine kadar baktım yok. o an sevinçten kalp krizi geçirdim öldüm.

-eee amına kodumun çocuğu buz dolabınada baksaydın ya.



akşamdan kalma



akşamdan kalma adam, büyük bir başağrısı ile sabah uyanmış. zorlukla gözlerini açıp, yerinden doğrularak,

şöyle bir etrafına bakınmış.

komodinin üstünde bir bardak su ve iki aspirin duruyor. yatağın ayakucundaki sandalyede elbiseleri temiz ve ütülenmiş.

aspirinleri içerken, komodindeki not dikkatini çekmiş;

“sevgilim, günaydın. kahvaltın mutfakta. ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. seni seviyorum”.

kalkıp, giyinmiş ve kahvaltı için mutfağa gitmiş. bakmış oğlu oturmuş, kahvaltı ediyor. masada da kendi servisi ve gazeteleri duruyor.

oturmuş, kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş;

– evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun?

– evet, dün gece saat 3’ü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde. önce koridordaki sandalyeyi devirdin,

ardından kustun, daha sonra da odanın kapısına kafanı çarptın, bir gözün morardı.adam, şaşırmış vaziyette:

– anlayamadım. o zaman niye herşey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?

– onu mu soruyorsun. annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp, pantalonunu çıkarmaya çalıştığında,

“bayan, beni yalnız bırakın, ben evli bir adamım” dedin.



joe



joe, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır. ancak yaşlandıkça bu meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur. sağlığı ve aşk hayatı, çekilmez bir hal aldığında tıbbı bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder.

kapı kapı, doktor doktor gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman hekim bulur kendine;

“- size bir iyi, bir de kötü bir haberim var.” der doktor.

“- doktor, önce iyi haberi duymak istiyorum.”

“- sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim.”

“- peki, kötü haber nedir doktor bey?”

“- çok nadir görülen bir durumdur. söylemesi zor ama hadım edilmeniz gerekiyor. cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu baskı sizde dayanılmaz bir baş ağrısı yaratıyor. bu baskıdan kurtulmanın tek yolu erkeklik organınızı almak.”

joe bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. kendi kendine sorar;

” – ne yapsam acaba. erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. kimin için yaşarım. el içine nasıl çıkarım!”

cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak altına yatmaya karar verir.

hastaneden taburcu olduğunda;

” – oh be! dünya varmış. kurtuldum şu lanet ağrıdan” diye derin bir nefes alır, ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder. caddede yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler. yeni bir başlangıç yapmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verir. bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım elbiseye takılır gözleri.

” – işte tam aradığım takım elbise!” der ve dükkâna girer.

tezgâhtara;

” – yeni bir takım elbise istiyorum” der.

tezgahtar joe”yu söyle tepeden tırnağa bir süzer ve;

” – bir bakalım. 44 beden!” der.

joe gülerek;

” – kesinlikle doğru, nerden anladınız?”

” – bu benim işim.”

joe takım elbiseyi dener. üstüne cuk diye oturur. joe aynada kendisine hayran hayran bakarken, tezgâhtar sorar;

” – yeni bir gömlek de ister misiniz?”

joe bir kaç saniye düşündükten sonra;

” – elbette” der.

tezgâhtar joe”ya şöyle bir bakar;

” – kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka.”

joe şaşırır;

” – kesinlikle doğru nerden anladınız?”

” – bu benim işim!”

joe gömleği giydi. evet, gömlek süper olmuştur. yakasını aynada düzeltirken tezgâhtar sorar;

” – yeni ayakkabıya ne dersiniz?”

” – evet lütfen. bir de ayakkabılarınıza bakayım”

tezgâhtar joe”nun ayaklarına bakarak;

” – evet…9-1/2… e.”

joe iyiden iyiye afallar;

” – inanamıyorum bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl anladınız? vallahi bravo!”

tezgâhtar;

” – efendim. bu benim işim.”

joe ayakkabıları da giyer. gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur ayaklarına. şöyle dükkân içerisinde bir tur atarken tezgâhtar sorar;

” – beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! size bir tane de şapka veriyim ben!”

joe aynaya bakarak;

” – heyt ulan be façayı o biçim düzdüm.” diye içinden geçirir ve ” – evet bir de şapka bakayım kendime!” der tezgâhtara.

tezgâhtar joe”nun kafasına bakarak;

” – eveeeeet…7-5/8.”

joe dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgâhtara;

” – evet..doğru..nerden bildiniz?” diye sorar.

tezgâhtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde;

” – bu benim işim efendim” der.

şapka da süper oturmuştur kafasına.

” – vayyy beee, ulan ben neymişim beee. ulan ben var ya ben…” diye düşünürken tezgâhtar yine sorar;

” – size bir tane de don verelim efendim.”

joe bir kaç saniye düşünür ve;

” – tamam! hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!” der.

tezgahtar geri adim atarak “eveeeeet..36 beden!” der.

joe gülerek;

” – ilk defa yanıldınız. ben 18 yaşımdan beri 34 beden giyiyorum!” der.

tezgâhtar kafasını sallayarak;

” – hayır..size 34 olmaz. erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza basınç yapar, bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep olur!…”


Yorumlar