Anasayfa /  Keyifli Haberler

Bunun scani nerede

Abone ol
Abone ol 21 Şubat 2019 17:25

Bunun scani nerede

Temel’ in karisi hasta, teshis koyamiyorlar, tomografi cekilmesine karar veriliyor, karisi scanning odasina aliniyor, Temel’ e “Sen kapida bekle!” diyorlar. Hasta boylu boyunca cihazin altina uzatiliyor, her sey hazir, fakat, cekimi yapacak asistan bir turlu scan aletini bulamiyor ve ofke ile bagiriyor, “Bunun scani nerede?” Temel paldir kuldur odaya daliyor, “Burdayim doktor bey!”



BONUS FIKRA



Temel akciğer kanseri olmuş. doktorlar iki aydan daha fazla yaşaman mucize olur demişler ve ümitsiz olduğu için tedaviye de son vermişler.

Öleceğini anlayan Temel , bütün eşiyle dostuyla helalleşmeye karar vermiş. Fakat bizim Temel gördüğü herkese kendisinin aıds hastalığına yakalandığını ve iki ay içinde öleceğini anlatıyor ve haklarını helal etmerini istiyormuş. tabii bunu duyanlar Temel’e helallik veriyorlarmış ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp, kucaklaşmaktan kaçınıyorlarmış.

Temel’in en iyi arkadaşı Dursun Temel’in bu yaptığını duyunca sormuş:

– yav Temel, anladık sen kanser oldun ölecen, neden millete aıds oldum diyon, bak herkesi bir korku sardı, demiş.

Temel;

– yav Tursun, öyle de ölecez böyle de ölecez, bari karıyı sağlama alalım



Morg



bir gün savcı, morga gelen cesetlere bakmış.

birinci ceset sırıtıyormuş..

-“bu niye sırıtıyor?” diye sormuş. ordakiler de:

-“lotoda 6 bildi sevinirken kalpten gitti..” demişler.

ikinciyi açmışlar o da sırıtıyomuş..

-“niye bu da sırıtıyor?” diye sormuş savcı. ordakiler de:

-“30 yıl sonra 1 trilyonluk iddiayı kazandı, sırıtırken gitti!” demişler.

sıra temel’in cesedine gelmiş. açmışlar, kömür gibi sırıtan bir ceset çıkmış.

savcı sormuş: “bu niye böyle?” diye..

ordakiler de:

-“aslında onu yıldırım çarpmış ama o fotoğraf çekiliyor sanmış, poz vermiş..”



Tiyatro



Adamın arabası çalınır.2 gün sonra araba geri gelir ve bir not vardır içinde ;

– “Özür Dilerim arabanızı çaldım ama karım doğum yapacaktı. Yarın tiyatroya eşiniz ve sizin için 2 bilet aldım. Hatamı telafi etmek için bende orda olacagım..”

Adam duygulanır‚eşiyle tiyatroya giderler‚ adam yoktur ama memnun eve dönerler…

Ev soyulmuştur ve duvarda bir not vardır…

– Abi Tiyatro Nasıldı ?



5000 Yıl Önce



rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakir tel bulduklarini, bunun ise atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin oldugunu kanitladigini duyurdular.

bu olaydan 1 hafta sonra amerikan gazetelerinde ilginç bir manset.

amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarini, bunun ise, amerikan toplumunun ruslardan 1000 yil öncesinde gelismis digital haberlesme sistemleri oldugunu söylediler.

bir hafta geçmeden türk gazetelerinde yeni bir manset.

Türk “Laz” bilim adamlari yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini ve hiçbirsey bulamadiklarini, bunun ise atalarinin 5000 yil öncesinde mobil telefon ve kablosuz iletisim sistemlerine sahip olduklari sonucuna vardilar..



Tıs



bir gün Japonya’da köyün birine bir sihirbaz gelmiş. köy erkeklerini meydana toplamış ve şöyle demiş:

ben “hop hop hop !” dersem bi adamın şeyini havalandırırım, “tısss” dersem indiririm!

“yook, olmaz öyle şey” falan demiş kalabalık, inanmamışlar. sihirbaz “getirin o zaman bana birini!” demiş

gençten bir çocuk sihirbazın karşısına çıkmış. pantolonunu indirmiş. sihirbaz “hop hop hop!” demiş ve çocuğun şeyi kalkmış, “tısss” demiş ve inmiş.

kalabalıkta bir grup adamı alkışlamış, bravo demişler. ama büyük çoğunluk hala inanmıyormuş. “o daha gencecik çocuk, istediği zaman yapabilir bunu” demişler.

“o zaman daha yaşlısını getirin! ” demiş sihirbaz ve bu sefer 50 yaşlarında bir adam sihirbazın önünde durmuş.

sihirbaz “hop hop hop!” demiş ve adamınki kalkmış, ardından “tısss” demiş ve inmiş.

bu sefer daha büyük bir kalabalık coşkuyla, “hurra hurra! ” sesleriyle alkışlamaya başlamış;

ama hala inanmayan bir grup varmış. “bu adamda da hala iş var. o da istediği zaman pekala yapabilir bunu” demişler.

“o zaman bana en yaşlınızı getirin!” demiş sihirbaz ve sonra “çekilin.. açılın..” diye söylenen, kısık sesli ve oldukça yaşlı bir savaş gazisi, elinde tüfeğiyle gelmiş sihirbazın karşısında durmuş.

sihirbaz biraz terleyerek konsantre olmuş ve “hop hop hop!” demiş, ardından dedeninki direk kalkmış…

dede birden tüfeğini kalabalığa doğrultmuş ve bağırmış: “yemin ediyom tıs diyenin a….. korum!”

gençten bir çocuk sihirbazın karşısına çıkmış. pantolonunu indirmiş. sihirbaz “hop hop hop!” demiş ve çocuğun şeyi kalkmış, “tısss” demiş ve inmiş.

kalabalıkta bir grup adamı alkışlamış, bravo demişler. ama büyük çoğunluk hala inanmıyormuş. “o daha gencecik çocuk, istediği zaman yapabilir bunu” demişler.

“o zaman daha yaşlısını getirin! ” demiş sihirbaz ve bu sefer 50 yaşlarında bir adam sihirbazın önünde durmuş.

sihirbaz “hop hop hop!” demiş ve adamınki kalkmış, ardından “tısss” demiş ve inmiş.

bu sefer daha büyük bir kalabalık coşkuyla, “hurra hurra! ” sesleriyle alkışlamaya başlamış;

ama hala inanmayan bir grup varmış. “bu adamda da hala iş var. o da istediği zaman pekala yapabilir bunu” demişler.

“o zaman bana en yaşlınızı getirin!” demiş sihirbaz ve sonra “çekilin.. açılın..” diye söylenen, kısık sesli ve oldukça yaşlı bir savaş gazisi, elinde tüfeğiyle gelmiş sihirbazın karşısında durmuş.

sihirbaz biraz terleyerek konsantre olmuş ve “hop hop hop!” demiş, ardından dedeninki direk kalkmış…

dede birden tüfeğini kalabalığa doğrultmuş ve bağırmış: “yemin ediyom tıs diyenin a….. korum!”,



Tren



üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. içlerinden biri giseye yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldugunu sormus.

– bir saat on bes dakika… arkadaslarına dönmüs:

– daha çok var, hadi gidip su karsıkı kafede çay içelim… oradan buradan derken laf lafı açmis…

birden tren düdügüyle kendilerine gelmisler.

kosarak disari firlamislar ama, nafile… tren kaçmis..

sormuslar:

– sonraki tren ne zaman?

– bir buçuk saat sonra… yine dönmüsler kafeye. yine çay, yine laf ve derken yine düdük sesi…

kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.

bir saat sonra bir tren daha varmis. dönmüsler kafeye… ama bu kez uyanik duruyorlar.

trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar.

içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor yetismis…

üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis…

bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.

durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:

– hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!

– nasil gülmeyeyim!… onlar beni ugurlamaya gelmisti…



Sekiz Numaralı Kutu



tıp fakultesinden yeni mezun doktorun biri yeni bir muayenehane açarak iş hayatına atılmış. muayenahenenin kapısınada şöyle bir yazı yazmış…

“vizite ücreti 100 dolar. iyileştiremediğimiz hastaya 300 dolar iade ediyoruz.”

vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor. her gelen hasta iyileşip gidiyor ve doktorun ünüde her geçen gün artıyormuş derken bir gün yazıyı gören uyanığın biri şu doktoru marizleyip biraz para kazanayım diye kapıyı çalmış.

– doktor: buyrun efendim size nasıl yardımcı olabilirim?

– uyanık: doktor ağzımın tadı hiç yok. öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.

doktor… adama şöyle bir bakmış ve hemşireye seslenmiş: hemşire hanım bana sekiz numaralı kutuyu getir misiniz? hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş. “ama bu bok!”

doktor sakin, “evet! iyileştiniz. tad alabiliyorsunuz artık.” adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş.

aradan birkaç ay geçmiş. bu uyanık büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun.

– doktor: buyrun efendim neyiniz vardı?

– uyanık: ben de hafıza kaybı başladı doktor, herşeyi unutuyorum.

doktor, adama şöyle bir bakmış ve yine hemşireye dönerek, kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin? demiş.

adam, hemen itiraz etmiş, “ama, o kutuda bok var!” doktor, doğru! bakın, hafızanız da yerine geldi.

adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı. kurmuş da kurmuş intikam planlarını. birkaç ay sonra verdiği paraları almak için tekrar gelmiş.

– doktor: buyrun efendim bu sefer neyiniz var?

– uyanık: ben de iktidarsızlık başladı. durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum.

doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin? diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,”s.kecem, seni de sekiz numaralı kutunu da.” diye bağırmış..

doktor gayet sakin, geçmiş olsun! artık yapabiliyorsunuz.


Yorumlar