Anasayfa /  Keyifli Haberler

Bereketi yok

Abone ol
Abone ol 13 Aralık 2018 06:04

Köyün birinde ağanın oğlu evlenecek olmuş imama giderek hocam beni babam evlendirecek fakat benim alet büyük evlendiğim kızı öldürürüm. bir size danışayım dedim demiş.

Hoca oğlum çeşme başına git orada hangi kızım şalvarı suyu doldurup kalkarken kalçaları arasında kalırsa onun için büyük küçük fark etmez demiş. Oğlan çeşme başında bir hafta takip ettikten sonra birinde bu özellikleri görmüş ve dünür gördermeye karar vermiş. Oda imamın kızıymış.





Allahın emri ile istemişler hoca olmaz dermiş, karısıda verelim bunlardan iyi yermi bulacağız. Sonunda hoca demiş biz bir hafta düşünelim. Dünürler gittikten sonra hoca karısına durumu anlatmış. Karısıda demiş kızı şartlı verelim, gerdeğe bende gireyim ve işi düzenleyeyim demiş.

Bir hafta sonra geldiklerinde şartlarını söyleyerek kızı vermişler ve oğlan evide şartlarını kabul etmiş. Kızla anası gerdeğe girdiklerinde anası demiş ben gövdesinden tutucam kızım yeter dediği kadar bırakacağım demiş.





anası tutmuş vermeye başlamışlar. kızım yetermi ana biraz daha, ana biraz daha derken hepsini almış hala ana biraz daha demiş.

Anası bitti kızım hepsi bu kadar diyince,

Kız, Babam söylerdi kızım bu ananın elinin bereketi yok derdi demiş



BONUS FIKRA



Mozart’ın Köpeği



Küçük çocuk, keman dersi için evde prova yapıyor, babası da oturmuş gazete okuyordu. Evin köpeği de çocuğun kemanından çıkan melodilere havlayarak eşlik ediyordu.

Bu gürültüde babanın gazete okuması mümkün mü?

Bir duruyor, iki duruyor, ama ne çocuk keman çalmayı ne de öteki havlamayı kesiyordu.

En sonunda baba, oğluna seslendi:

“Oğlum, şunun bilmediği bir parça çalsana!”



Seni Seviyorum Demek



İşimin yoğunluğu, eşim ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “İyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.

– “Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm” diye yanıtladım.

– “Sadece ikimiz mi?” Biraz düşündü ve “Çok isterim” diye cevap verdi.

O cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu.

Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıl dönümlerinde giydiği elbise vardı. Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde:

– “Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim gerçekten çok etkilendiler” dedi. “Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar.”

Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi.Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu.

Ben daha menünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim.

– “Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin” dedi.

Ben de gülümsedim.

– “O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim” dedim.

Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiç bir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalıştık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi evine bırakırken;

– “Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen” dedi ve bir akşam tekrar buluşmaya karar vererek ayrıldık.

Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu:

– “Çok güzeldi” dedim. “Düşünebileceğimin çok üstündeydi.”

Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu o kadar ani gerçekleşmişti ki, onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı. Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorandan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı:

– “Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum.”

O an, “Seni Seviyorum” demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım.



Tartının Adaleti



Yaşlı adamın eşi evde tereyağ yapıyordu.Kocası ise hergün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor,onunla geçiniyorlardı.

Bakkal,adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak birgün acaba dedi,adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu..

900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam dedi.

Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağıyla içeri girdi,bakkal sert bakışlarıyla bir daha senden tereyağı almayacağım dedi.

Yaşlı adam üzülerek; Efendim bir yanlışım mı oldu dedi.

Bakkal,efendi senin bana getirdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın dedi.

Yaşlı adam utanarak başını öne eğdi ve;

-Efendim bizim terazimiz yok,sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz dedi. ?

Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

Böyledir işte Dünya..

Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun..


Yorumlar