Anasayfa /  Keyifli Haberler

Az daha yakalanıyordum

Abone ol
Abone ol 24 Aralık 2018 20:17

Az daha yakalanıyordum

Bir büroda biri sarışın, biri esmer ve biri kumral üç kadın, bir bayan şefin sekreteri olarak çalışıyorlarmış.

Bakmışlar ki şefleri her çarşamba günü iş saatinden bir-iki saat önce bürodan tüyüp gidiyor.

Bir süre sonra kendi aralarında o halde biz de şef gider gitmez erken kaçalım diye anlaşmışlar.

Ertesi çarşamba şef gider gitmez bunların üçü de erkenden tüymüşler.

Esmer olan çarşıya gitmiş, alış, verişini yapmış, zamanını değerlendirmiş.

Kumral önce bir berbere gitmiş, sonra da çıkıp bir sinemaya girmiş.

Keyifli bir öğleden sonrası geçirmiş.

Sarışın ise doğru evine gitmiş.

Kapıyı açmış, bakmış şefi ve kocası yatakta sarmaş dolaş.

Hiç gürültü yapmadan kapıyı kapamış ve evden çıkmış gitmiş.

Ertesi çarşamba, şef yine erken tüyünce sekreterler hadi biz de gidiyoruz diye hazırlanmaya başladıklarında sarışın dönmüş ve;

– Yook! Ben yokum, öyle erken falan tüymem! Geçen defa az kalsın şefe yakalanıyordum…



BONUS FIKRA



Müsrif Kadın



Kayserili iki arkadaş aralarında konuşurken, biri diğerine karısından dert yandı:

-Yahu bizim hanım çok müsrif. Para yetişmiyor. İnanmazsın pazartesi 100 lira istedi. Salı 200 lira, çarşamba 400, dün de 700 lira…

-Acıdım sana vallahi, nereye harcıyormuş bu parayı?

-Ne bileyim ben, verdiğim yok ki.



Nasıl Öldün?



– Selam, benim adım Selma.

– Selam, benimki de Aysel. Sen nasıl öldün?

– Donarak öldüm…

– Ne kadar korkunç.

– Yok o kadar kötü değildi. Soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm oldu.

– Peki sen nasıl öldün?

– Ağır bir kalp krizi geçirdim.

Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim. Fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum.

– Sonra ne oldu?

– Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim. Bütün evi aramaya başladım. Yatakların altını, her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken aşırı yorulmuşum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.

– Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın. Şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık!



Cebinde para oldu mu insan



Nasrettin Hocayı bir köye vaaz ve nasihat vermesi için davet ederler.

Kararlaştırılan gün köye gelen Hoca;

─ Bir kese altın verirseniz konuşurum, yoksa döner giderim” der.

Çaresiz herkesten para toplayarak bir kese altını verirler.

Harika bir konuşma yapan Hoca, cuma namazından çıkınca, aldığı bir kese altını iade eder.

“Madem geri verecektin niye istedin” diye sorulunca;

─ ‘Para ödediğiniz için, dikkatle dinlediniz; birincisi bu…

İkincisi de, cebinde para oldu mu insan, bir başka konuşuyor, cevabını vererek harika iki ders verir.



Battaniye



Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulube bulurlar. Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir ve;

-Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der. Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar

-Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar :

Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar :

-Ben yine çoooook üşüyorum. Adam yattığı yerden :

-Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz. Genç kadın kıkırdar : -Tamam, bana göre hava hoş.

Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır :

-Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!

Gitti Balıklar

Temel ile Dursun, bir kayık kiralayıp denize açılmışlar.

Oltaları atar atmaz, balıklar oltaya takılmaya başlamış.

Öyle çok balık tutmuşlar ki; Temel ile Dursun’un keyifleri yerindeymiş.

Temel Dursun’a demiş ki:

– Ula Dursun, ha buraya bi işaret koyalım.

Yarın burayı bulmamız kolay olur.

Derken sahile dönmüşler.

Kayıktan inerken Temel Dursun’a sormuş:

– Ula Dursun, işaret koymayı unutmadın değil mi?

– Ula, hiç unutur muyum? İşaret tamamdır da!..

– Nasıl işaret koydun?

– Bana soracağına kayığın ucuna bak da!..

Çarpı koydum.

Temel sinirlenmiş:

– Ula, o işareti denize yapacaktın, kayığa değil.

Aynı kayığı başkası kiralarsa, gitti balıklar!..



BONUS FIKRA



Tilki uzun zamandır doğru dürüst beslenemediği için açlıktan bitap düşmüş vasiyette ormanda karnını doyurmak için dolaşıyormuş.

Bir süre sonra ağaca asılı bir geyik budu görmüş.

Tam buda uzanıp alacakken bir bakmış ki budun üzerinde bağlı ipin bittiği yerde bir bomba var.

Budu almaktan vazgeçmiş ama oradan da ayrılmamış oturmuş bir plan düşünmeye başlamış.

Biraz sonra oradan geçen bir kurt bakmış ki ağaçta bir but var altında da uzanan bir tilki.

Tilkinin yanına yanaşarak sormuş.

“Tilki kardeş ağaçta but var.”

Tilki, “Evet var.” “Eee neden yemiyorsun?”

Tilki cevap vermiş, “ben bugün oruçluyum.”

Kurt, “o zaman ben yiyeyim”

Tilki, “ tabi buyur ye.”

Kurt buda uzanıp yerinden alır almaz büyük bir patlama olmuş ve kurt bir tarafa but bir tarafa savrulmuş.

Tilki hemen budu yemeğe koyulurken kurt zar zor kafasını kaldırıp sormuş.

“Se se sen hani bu bu bugün ooooo oruçluydun?”

Tilki, “evet öyleydim ama az önce top patladı duymadın mı?”



Golf



italyanın biri golf oynayalim der.

fransiz , oynayalim …

rus , oynayalim …

temel, tamam oynayalim usagum neler lazum?

italyan ; top , delik, sopa , birde hakem lazım.

sonra bende top var demiş italyan .

fransiz , bende de sopa var .

rus , ben de hakem olurum.

temel….!! ben oynamayrum.



Fil



aksak timur, akşehir’e gelirken yanında bir de erkek fil getirmiş. fil bu, bağ bahçe tanımıyor, önüne gelen yeri talan ediyormuş.

bununla kalsa iyi, akşehirliler fili beslemek için ambarda, kilerde ne varsa tüketmişler.

bakmışlar böyle olmayacak, hoca’ya:

– aman hocam, demişler, hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasını başımızdan alsın.

– o zaman demiş, hoca, toparlanın, o aksak mendebura derdimizi birlikte anlatalım.

hoca önde, akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler.

otağın kapısına gelindiğinde hoca arkasına bakmış ki in cin top oynuyor.

bir allah bir kendisi! ben yapacağımı biliyorum, diyerek huzura çıkmış.timur sormuş:

– hayırdır, hoca, yine ne istiyorsun?

– hünkârım, demiş hoca, akşehirli sizin fili çok sevdi;

ancak yalnızlığına üzülüp duruyor, ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.

timur memnun:

– çok yaşa hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. var git müjdeyi hemen ver.

hoca, otağın kapısından çıkınca, sağa sola saklanan akşehirliler etrafını sarmışlar:

– müjde bekleriz hoca, fil ne zaman gidiyor?

hoca müjdeyi vermiş:

– alın size müjde, dişisi de yarın geliyor!



Patlamış Mısır



bir gün tımarhanenin birine kafa doktoru heyeti gelmiş. delileri kontrol ediyor,

ne yaptıklarını not alıyor ve iyileşme belirtisi gösterip göstermeyenleri tespit etmeye çalışıyorlarmış.

deli doktoru heyeti, bütün delilerin bulunduğu bir salona girmiş.

bakmışlar ki delilerin hepsi durduğu yerde zıplıyor, durmaksızın zıplıyorlar.

doktorlardan biri delinin birine yaklaşıp sormuş:

– neden zıplayıp duruyorsunuz?

deli cevap vermiş:

– biz patlamış mısırız.

başka bir doktorun dikkatini ise üzgün görünümlü bir deli çekmiş.

bu deli zıplamıyor ve öylece oturmuş zıplayan diğer delilere bakıyormuş.

doktor, onun, iyileşme belirtisi gösterdiğini düşünerek ve sevinerek yanına gitmiş. deliye sormuş:

– sen neden zıplamıyorsun?

deli cevap vermiş:

– ben tavaya yapıştım.


Gitti Balıklar

Temel ile Dursun, bir kayık kiralayıp denize açılmışlar.

Oltaları atar atmaz, balıklar oltaya takılmaya başlamış.

Öyle çok balık tutmuşlar ki; Temel ile Dursun’un keyifleri yerindeymiş.

Temel Dursun’a demiş ki:

– Ula Dursun, ha buraya bi işaret koyalım.

Yarın burayı bulmamız kolay olur.

Derken sahile dönmüşler.

Kayıktan inerken Temel Dursun’a sormuş:

– Ula Dursun, işaret koymayı unutmadın değil mi?

– Ula, hiç unutur muyum? İşaret tamamdır da!..

– Nasıl işaret koydun?

– Bana soracağına kayığın ucuna bak da!..

Çarpı koydum.

Temel sinirlenmiş:

– Ula, o işareti denize yapacaktın, kayığa değil.

Aynı kayığı başkası kiralarsa, gitti balıklar!..



BONUS FIKRA



Tilki uzun zamandır doğru dürüst beslenemediği için açlıktan bitap düşmüş vasiyette ormanda karnını doyurmak için dolaşıyormuş.

Bir süre sonra ağaca asılı bir geyik budu görmüş.

Tam buda uzanıp alacakken bir bakmış ki budun üzerinde bağlı ipin bittiği yerde bir bomba var.

Budu almaktan vazgeçmiş ama oradan da ayrılmamış oturmuş bir plan düşünmeye başlamış.

Biraz sonra oradan geçen bir kurt bakmış ki ağaçta bir but var altında da uzanan bir tilki.

Tilkinin yanına yanaşarak sormuş.

“Tilki kardeş ağaçta but var.”

Tilki, “Evet var.” “Eee neden yemiyorsun?”

Tilki cevap vermiş, “ben bugün oruçluyum.”

Kurt, “o zaman ben yiyeyim”

Tilki, “ tabi buyur ye.”

Kurt buda uzanıp yerinden alır almaz büyük bir patlama olmuş ve kurt bir tarafa but bir tarafa savrulmuş.

Tilki hemen budu yemeğe koyulurken kurt zar zor kafasını kaldırıp sormuş.

“Se se sen hani bu bu bugün ooooo oruçluydun?”

Tilki, “evet öyleydim ama az önce top patladı duymadın mı?”



Golf



italyanın biri golf oynayalim der.

fransiz , oynayalim …

rus , oynayalim …

temel, tamam oynayalim usagum neler lazum?

italyan ; top , delik, sopa , birde hakem lazım.

sonra bende top var demiş italyan .

fransiz , bende de sopa var .

rus , ben de hakem olurum.

temel….!! ben oynamayrum.



Fil



aksak timur, akşehir’e gelirken yanında bir de erkek fil getirmiş. fil bu, bağ bahçe tanımıyor, önüne gelen yeri talan ediyormuş.

bununla kalsa iyi, akşehirliler fili beslemek için ambarda, kilerde ne varsa tüketmişler.

bakmışlar böyle olmayacak, hoca’ya:

– aman hocam, demişler, hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasını başımızdan alsın.

– o zaman demiş, hoca, toparlanın, o aksak mendebura derdimizi birlikte anlatalım.

hoca önde, akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler.

otağın kapısına gelindiğinde hoca arkasına bakmış ki in cin top oynuyor.

bir allah bir kendisi! ben yapacağımı biliyorum, diyerek huzura çıkmış.timur sormuş:

– hayırdır, hoca, yine ne istiyorsun?

– hünkârım, demiş hoca, akşehirli sizin fili çok sevdi;

ancak yalnızlığına üzülüp duruyor, ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.

timur memnun:

– çok yaşa hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. var git müjdeyi hemen ver.

hoca, otağın kapısından çıkınca, sağa sola saklanan akşehirliler etrafını sarmışlar:

– müjde bekleriz hoca, fil ne zaman gidiyor?

hoca müjdeyi vermiş:

– alın size müjde, dişisi de yarın geliyor!



Patlamış Mısır



bir gün tımarhanenin birine kafa doktoru heyeti gelmiş. delileri kontrol ediyor,

ne yaptıklarını not alıyor ve iyileşme belirtisi gösterip göstermeyenleri tespit etmeye çalışıyorlarmış.

deli doktoru heyeti, bütün delilerin bulunduğu bir salona girmiş.

bakmışlar ki delilerin hepsi durduğu yerde zıplıyor, durmaksızın zıplıyorlar.

doktorlardan biri delinin birine yaklaşıp sormuş:

– neden zıplayıp duruyorsunuz?

deli cevap vermiş:

– biz patlamış mısırız.

başka bir doktorun dikkatini ise üzgün görünümlü bir deli çekmiş.

bu deli zıplamıyor ve öylece oturmuş zıplayan diğer delilere bakıyormuş.

doktor, onun, iyileşme belirtisi gösterdiğini düşünerek ve sevinerek yanına gitmiş. deliye sormuş:

– sen neden zıplamıyorsun?

deli cevap vermiş:

– ben tavaya yapıştım.


Yorumlar