Anasayfa /  Keyifli Haberler

Anlaşamıyoruz

Abone ol
Abone ol 13 Aralık 2018 06:13

Arkadaslari ile partiye giden Alican orada Sharen Stone’a benzer bir kiz görüp ona hayran kaliyor. Yavasça kizin yanina sokulup:

-“Pardon size 50 milyar versem benimle bir gece olur musunuz?

Bunun üstüne kiz:

-“Tabi diyor neden olmasin..”

Alican daha sonra tekrar soruyor:

-“Peki size 1 milyon versem benimle bir gece olur musunuz?”

Bunun üstüne kiz:

-“Siz beni ne zannettiniz??”

Alican cevabi yapistirir:

-“Ne oldugunu anladik da parada anlasmaya çalisiyoruz…”



BONUS FIKRA



 Birlukte İçtuk



Bir hastanenin acil servisi. Yayaya çarpan araçtaki iki kişiden biri aldığı alkolden zom durumda sedyede yatıyor. Polisler alkol ölçen aracı sedyede yatan sarhoş sürücüye üfletmeye çalışıyorlar ama nafile. Bunun üzerine yol arkadaşı, polislere müdahale ediyor:



-Memur pey, pen üflesam onun yerune olmaz mi, zaten ayni masada birlukte içtuk



Bir Çocuğun Serzenişi; “Benim Dileğim, Akıllı Bir Telefona Dönüşmek.”



Karı ve koca bir akşam yemeklerini bitirdikten sonra, yorgun argın oturma odasına geçerler.

Kadın ilkokul öğretmenidir. Öğrencilerine verdiği ‘ne olmak istersiniz’ başlıklı kompozisyon ödevini notlandırmak için masaya geçer. Kocası da eline cep telefonunu alıp, koltuğuna yerleşir. Nihayet yorgun bir günün ardından dinlenebilecektir.

Kadın, tüm kompozisyonları notlandırıp işinin bittiğini düşünürken, kenarda kalmış bir ödevin gözünden kaçtığını fark eder ve not vermek için okumaya başlar. Kağıtta yazansa şudur:

‘Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Dileğim bu çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar.

Annem ve babam sadece telefonlarına dikkat gösterirler, hatta bazen de beni unuttukları olur.

Annem ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında yanıt verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile…

Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonda konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen beni susturup, yanlarından gönderirler.

Bu yüzden cep telefonu olmaktır, dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler.’

Kadın göz yaşları içerisinde kompozisyonu okur. Kocası sorunun ne olduğunu sorar, kadın ödevi kocasına verir. Adam hızlıca okuduktan sonra hangi mutsuz öğrencisinin bu kompozisyonu yazdığını sorar.

Ancak ondan sonra kadın, bu “fazladan” ödevin nereden çıktığını anlar. Çünkü o fark etmeden araya konmuştur.

“Kompozisyonu yazan öğrencilerimden biri değil” diye cevap verir kadın. “Onu yazan oğlumuzmuş”.



Bir kadının kahramanı olmak…



“Kadınlar kendilerini güldüren erkekleri sever.

Kadınlar kendilerini seven erkekleri sever.

Kadınlar kendilerine iyi davranan erkekleri sever.





Kadınlar seksi erkekleri sever.

Kadınlar neşeli erkekleri sever.”

Bu liste, böyle sonsuza kadar uzar gider.

Aslında bilir misin, kadınlar sadece kahramanları sever.

Bazen işten yorgun düşüp eve gelip uyuyakalırsın.

Üşürsün de hani, uykuyla uyanıklık arasındaki o tatlı geçişte, üzerine bir battaniye almaya kalkamazsın.

İşte tam o anda, üzerine örtülen bir yelek bile olsa; o adam senin kahramanındır.

Bazen dünyanın yükü ağır gelir, kaldıramazsın.

Gözün ne yemek, ne çocuk görmek ister.

İşte tam o anda, kapıdan içeri girip hiç söylenmeden dolaptaki tavuğu nefis bir yemek haline getiren adam, senin kahramanındır.

Bazen dünyanın tüm denizlerindeki, tüm gemilerin aynı anda batar.

Ailenden biri ölür.

Evin yanar.

Ya da ne bileyim pişmiş tavuğun bile hak etmediği her şey senin başına geliverir.

İşte tam o anda, bin ton ağırlığındaki başını yasladığın o sağlam omuz, senin kahramanındır.

Öfkeden çıldırmak üzeresindir bazen.

İş yerindeki yelloz, bankadaki kuyruk, restorandaki kötü yemek, park yerini işgal eden komşun, yıkanmamak için bin dereden su getiren veledin, hiçbir şeyden memnun olmayan patronun el ele tutuşup hayatını film setine çeviriverir.

İşte tam o anda, alt dudağın sarkmışken ve tansiyonun 5’e düşmüşken hani; anlamsızca komik bir espri yapıp seni güldürebilen erkek, senin kahramanındır.

İçin içine sığmadığı zamanlar yok mu?

Var elbet. Olmaz mı?

Bir neşe, bir deli fişeklik hali, içindeki çığlık atan lunaparkı susturamazsın.

İşte tam o anda, enerjini ruh emiciler gibi tüketmek yerine, senin mutluluk ülkene çıkmayı göze alan adam, senin kahramanındır.

Elinden tutup bir daha hiç bırakmayan.

Buradan bakınca çok mu karışık?

Çok mu zor?

Çok mu, taş taşıdım da yoruldum hali?

Ama hayat, ucuz kahramanlıklarla dolu.

Ama gerçek kahramanlık parayla alınmayacak kadar pahalı.

İçten gelecek kadar ucuz yapması kolay, pahada ağır, yükte hafif bazı küçük kahramanlıklar.

Tek şartı sevmek.

Severek yapmak.

Kendiliğinden.

Öylesine. Bir anda.

Tam o anda.

Peçete istermiş gibi.

Gözüne sokmazmış gibi.

Yapıp da başına kakmazmış gibi.

Her kadın büyük aşkını aradığı o yolda aslında küçücük bir kahraman arar.

Kimisi yolun başında bulur.

Kimisi, bulduğunu zorla kahraman yapar.

Pek çok kadın kahraman bir babayla doğar.

Ya da pek çok kadın babasına benzeyen o kahramanı ararken gözlerini yumar.

Bu nedenle, bir kadının kahramanı olmak, hayatta hiç bir şeye değişilmez.

Bir kadının kahramanı olmak, süsünüzden püsünüzden statünüzden hiç bir şey kaybettirmez.

Bir kadının kahramanı olmayı başardığınızda, çocuğunuzun da kahramanı olursunuz, kendi hayatınızın da.




Yorumlar