500 dolar veririm
Abone ol500 dolar veririm
Bir aksam tiyatrodan cikmis iki erkek arkadas yolda yururlerken
Onlerinde iyi giyinmis, sik ve alimli bir hanimin yurudugunu
farkederler. Erkeklerden birisi digerine dönerek, “Bu hanimla bir
gece gecirmeye 500 dolar veririm” der. Bu sozleri isiten genc
hanim
basini cevirir ve “Teklifinizi kabul ediyorum” der.
Teklifi yapan erkekle hanim beraberce genc ve cekici kadinin
evine gidip hemen
yatagin yolunu bulurlar. Ertesi sabah apartmani terkederken, adam
kadina 250 dolar verir. Hanim pazarlik bakiyesi parayi ister ve
“250 dolar daha vermezseniz sizi dava ederim” der. Adam guler,
“Bunu nasil ve hangi esaslara gore yapacaginizi gormek
isterdim”
deyip apartmani terkeder. Ertesi gun mahkemeden gelen celp pusulasi
adami sasirtmis. Hemen avukatina gidip olayi detaylariyla
anlatmis. Avukat, “Bu esaslara istinaden aleyhine bir karar
alinabilecegini sanmiyorum. Ancak davanin nasil sunulup
savunulacagini dogrusu pek merak ediyorum” diye mutalaa vermis.
Dava baslamis ve on sorusturmadan sonra hanimin avukati
mahkemeye dava
konusunu asagidaki sekilde arzetmis:
“Muhterem hakim beyefendi, muvekkilem, bu hanimefendi, itina
ile
yetistirilip cimlerle ortulu bahce niteliginde bir gayrimenkule
sahip
bulunmaktadir. Bu arazi parcasini belli bir sure icin davali
beyefendiye
500 dolar karsiliginda kiralamistir. Davali gayrimenkulu kira
amacina uygun olarak kullanmis ve kira muddeti sonunda tahliye
ederken
kira bedelinin yarisi olan 250 dolari odememistir. Kira tutari
yuksek bir bedel degildir, kaldi ki kiralanan yer ozel ve yasal
bir
bolgedir. Dilegimiz adaletin yerine gelmesi ve davalinin
muvekkileme
anlasmanin bakiyesi olan meblagi odemesidir.”
Davalinin avukati bu beklenmedik savunma karsisinda sasirmis
fakat bir avukat olarak isin enteresanligindan haz duymus ve
hemen
daha once hazirladigi savunmasini kenara koyarak davayi soyle
savunmus:
“Muhterem hakim beyefendi, muvekkilim bu genc beyefendinin, bu
genc
hanimdan sahibi oldugu gayrimenkulu bir sure icin kiraladigi
dogrudur ve muvekkilim bu anlasmadan son derece memnun
kalmistir.
Bununla beraber muvekkilim arazide bir kuyu bulmus ve
kuyuyu orgu taslariyla donatmis, kuyuya boru indirmis ve pompa
yerlestirmistir. Butun bu ugraslarin iscilik masraflarini
muvekkilim
ustlenmistir. Inancimiza gore butun bu arazi gelistirme
calismalari
odenmeyen meblagi karsilayacagindan aleyhimize acilan davanin
dusmesini talep ediyoruz.”
Genc hanimin avukati tekrar soz almis:
“Muhterem hakim bey, muvekkilem, davalinin beyan ettigi gibi
arazi
uzerinde bir kuyu bulundugunu ve gerekli gelismeleri yaptigini
kabul ediyor ve herhangi bir itirazda da bulunmuyor.
Ancak bahis konusu kuyu zaten arazide mevcut idi ve kuyu olmasaydi davali muhtemelen bu araziyi kiralamayacakti.
Ayrica arazi tahliye edildiginde davali soz konusu ettigi taslari, boruyu ve pompayi sokerek beraberinde goturmustur.
Bu bakimdan davamizda israr ediyor ve vereceginiz kararin adalete uygun olmasini diliyoruz.”
BONUS FIKRA
Temel, 70 yaşındayken 18’lik kız almış. Bu işin olmayacağını anlatmak için, on yıl sonrasını düşün demişler.
– Ne var? On yıl sonra, henüz yirmi seçiz yaşında olacak, yirmi seçiz yaşında karı yaşlı sayulmaz çi.
Öyle Yağma Yok!
Sarışın güzel ve sevgilisi sonunda evleniyorlardı.
Sarışın ailesiyle birlikte oğlanın evinde kalıyordu, ertesi gün de düğünleri olacaktı.
Genç çift birlikte geç saatlere kadar romantik bir ortamda el
ele oturdular.
Sarışın:
– Artık yatma vakti geldi. Düğünümde gözaltı torbalarımın şiş
görünmesini istemiyorum.
Oğlan:
– Sevgilim artık sabrım kalmadı, gel yanımda yat. Nasıl olsa yarın
evleneceğiz.
Sarışın bu söze çok sinirlendi:
– Öyle yağma yok! Her seferinde böyle kandırıyorlar.
Şu gözlere bak bakayım sen. Ben bir daha yaş tahtaya basar mıyım?…
Ütüleseydin bari
Fadime kızını evermiş, düğünden sonra bir hafta geçmiş ses yok.
“Ula ha punlarin sesi soluğu cikmiy, Pen pugün bi dolanacağum”
demiş;
Yeni evlilerin kapısını çalmış…
Kızı kapıyı açmış ki ne görsün Fadime, kızı çırılçıplak:
-Uyyyy ha pu nedur usagum? Ayuptur da!
Kızı: Aaaa ne kadar geri gafalusun anne, bu aşk elbisesi…
Fadime töbe töbe diye içeri seğirtecek olmuş bakmış damat
geliyor:
-Ooo anne hoş celdun?
Fadime yüzünü gözünü nereye kaçıracağını bilmiyor, çünkü damat da
anadan üryan..
-Pu ne rezulluk diyecek olmuş,
Damat hemen: ‘Aaaa ne kadar geri gafalusun anne bu aşk elbisesi’
demiş.
Çaresiz Fadime bir koşuda almış soluğu evde.
Almış Fadime’yi bir düşünce.
Acaba demiş, gerçekten ben geri gafalu miyum?
Sonra yatmış aklına.
Üstünde başında ne varsa soyunup dökünmüş.
Başlamış evde çıplak dolaşmaya.
Akşamüstü kapı çalınmış,
Fadime, bakmış ki camdan Temel, saçını başını düzeltmiş, açmış
kapıyı.
Fadime’yi bu halde gören Temel’in gözler yerinden fırlamış:
_”Ula ne dur bu, gafayi mi yedun da?
_”Hih demiş Fadime Temele,
_‘ne gadar geri gafalusun, ha bu aşk elbisesidur da’
Temel şaşkın cevaplamış:
’Ula Ütüleseydun bari’
(Temelle Yunan Askeri)
Temel askerliğini yunan sınırında yapıyormuş.
Temel’in canı çok sıkılıyormuş.
Yunan’a bir ıslık çalmış elleriyle “Havacı mısın?” işareti
yapmış,Yunan aldırmamış.
Bir ıslık çalmış elleriyle “Karacı mısın?” işareti yapmış, Yunan
aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış “Denizci misin?” anlamında yüzme işareti
yapmış, Yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış. El haraketi yaparak “Topçu musun?” demiş,
Yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış “Gözcü müsün?” anlamında dürbün işareti
yapmış, Yunan aldırmamış.
Nöbetler değişmiş sıra yine Temel’le Yunan’a gelmiş.
Yunan’a hadi sınıra git demişler Yunan da:
– “Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana hava
kararınca yüzerek gelip sana bir koyacam gözlerin fırlayacak
diyor..”