Anasayfa /  Keyifli Haberler

30 Dolar Atmadan Bırakmıyo

Abone ol
Abone ol 02 Ocak 2019 04:55

30 Dolar Atmadan Bırakmıyo

Temelle dursun Türkiyede iflas edince almanyaya gitmeye karar vermişler.Bir buluşma noktası belirlmişler ve her yıl sonu orada buluşacaklarmış.Aradan bir yıl geçmiş ve temel beş parasız perişan biçimde gelmiş ve bir de bakmış ki karşıdan konvoy halinde mercedesler geliyo.Mercedesler durmuş ve içlerinden bi sürü korumaların yanında Dursun çıkmış.

Temel merak etmiş ve sormuş olum sen naaptın da böyle zengin oldun?

Dursun demiş yaa ben bi mastürbasyon makinesi yaptım 15 sent atınca çalışıyo,katılım çok oldu ben de böyle zengin oldum.Temel peki deyip ayrılmış.Aradan bir sene daha geçmiş.Dursun gene aynı servete sahip gelmiş.

Bi bakmış ki Temel helikopterler,uçaklar,arabalar geliyo.Dursun Temele sormuş olum sen naaptın da bi senede bu kadar zengin oldun diye.Temel demiş ben de bi mastürbasyon makinesi yaptım,15 cent atınca çalışıyo ama 30 dolar atmadan bırakmıyo.



BONUS FIKRA



Bir iş adamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı….

Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı:

– İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum.

Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum.

Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler.

Ofisime girdiğimde sekreterim, “Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun” dedi.

En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti.

Öğlen yemek zamanı geldiğinde sekreterim kapıya vurdu ve “Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben” diyerek beni davet etti.

“Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu . Haydi gidelim” dedim. Yemeğe çıktık.

Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik.

İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İşyerine dönerken sekreterim, “Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu.

“Hayır, sanırım gerekmiyor” diye yanıtladım. “Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim” dedi. Evine gittik.

Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve sekreterim dedi ki “Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim.” Ona memnuniyetle izin verdim.

Yatak odasına gitti ve 5 dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu.

Hepsi “İyi ki doğdun” şarkısını söylüyorlardı ve ben orada çırılçıplak oturuyordum

Yeter Be

Durmuş efendi, Sarılar kasabasının en yaşlısıydı ama yaşı tam olarak bilinmiyordu.

Dünyaya geldiğinde nüfus dairesinde kaydı yapılmamış.

Durmuş efendi daha 6 aylıkken babası vefat ettiğinden başka biri gidip kaydettirmemiş.

Kendinden küçük olan üvey kardeşi, Selami, veremden ölünce Selaminin ölümünü de bildirilmemiş.

Böylece Durmuş, Selaminin nüfus kaydıyla yaşamış.

Çok çileler çekmiş olan Durmuş efendi ömür boyu hep çalışmış, mücadele etmiş.

Uğraşısı, kavgası boşa çıkmamış; Sarılar kasabasının en zengini ve nüfuz sahibi olmuş. 6 oğlu ve 4 kızı olmuş ve torunlarının sayısı 50 den fazla.

Durmuş efendi iki hafta önce aniden hastalanmıştı ve sağlığı her geçen gün kötülüleşmekteydi.

Mide sancılarıyla başlayan hastalık felce dönmüştü. Eli, kolu tutmuyor; yattığı yerden kıpırdayamıyordu.

Hastanede kalmak istemediğinden evine doktor ve hemşire geliyordu.

Kızı Elif babasına bakıyordu. Durmuş efendi çocuklarını başına topladı.

Durmuş efendinin evlatları her ne kadar üzgün görünseler de aslında hepsi çok heyecanlıydı çünkü vasiyetin açıklanacağını düşünüyorlardı.

Her biri kendine mirastan ne verileceğini merak ediyordu. En küçük olan Tekin’deki heyecan sanki doruktaydı.

İki yıl önce üniversiteyi bitirmişti ama halen babasının yanındaydı.

Halbuki üniversitede tanıştığı Mine ile evlenip İstanbul’da kendine yeni bir hayat kurmak istiyordu.

Babasını ikna edememişti ama babasının vefatından sonra hissesine düşen mirası hemen satıp kasabadan gidecekti.

BONUS FIKRA

Hoca camide dua ediyor… Cemaat ellerini açmış, âmin demekte.



Günahlarımızın affı, tövbelerimizin kabulü…



Hastalara şifa…



Dertlilere deva…



Borçlulara eda…



Temel bakıyor ki Dursun her duaya gür sesle “âmin” diyor.



Özellikle de “Borçlulara eda…” kısmında.



Cami çıkışında yakalayıp soruyor ona.



“Yahu Tursun, sen hoca dua ederken gür sesle âmin diyordun.”



“Evet.”



“Yalnız tikkat ettum, borçlulara eda kısmına gelince, daha bir gür çıkıyordu sesun.”



“Ee, ne var bunda?”



“Yahu Tursun, sen zengin adamsın. Halin vaktin yerinde. Senun ne borcun var ki de ödemekte zorlanaysun?”



“Ula Temel, benum borcum yoktur ama, alacağum vardır. Borçlulara borçlarını ödemek nasip olmazsa, ha o camideki uşaklar bana olan borçlarını ödeyemezler. Ondan âmin deyrum.”




Yorumlar