Anasayfa /  Keyifli Haberler

3 bit Bir Gün

Abone ol
Abone ol 07 Aralık 2018 03:52

3 bit birgün bir kadının göbeğinde toplanmışlar. bitlerden birisi demişki. biriniz yukarıya biriniz arka tarafa, ben ise aşağıya doğru gideceğim. yarım saat sonra aynı yerde buluşalım ne gördüğümüzü birbirimize anlatırız demiş. yarım saat sonra buluşmuşlar,

yukarıya çıkan bit; yukarıda 2 tane dağ vardı kocamandı çıka çıka bitiremedim, yoruldum geri döndüm,

ikinci bit ben ise kos kocaman 2 dağ arasında sıkıştım kaldım, birde zort diye bir sesten sonra bir koku geldiki sormayın demiş,üçüncü bite sıra gelince eee sen niye böyle sırıl sıklamsın demişler başlamış anlatmaya.

Aşağıya inince bir ormanın içinde kayboldum,derken karşıma kocaman bir yılan çıktı, neyseki bir mağara buldum ve içine saklandım, gitti geldi yakalayamadı, gitti geldi yakalayamadı derken bir süre böyle..

baktı olacak gibi değil tükürüp kaçtı pezevenk!



Gelin ve Kaynana





Gelin ve Kaynana Günün birinde güzel bir genç kız sevdiği adamla evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Çok mutludur, fakat kaynanası ile geçinememeye başlar. Kuşak farkı nedeniyle kişilikleri tamamen farklıdır. Bu nedenle

Gelin ve Kaynana Günün birinde güzel bir genç kız sevdiği adamla evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Çok mutludur, fakat kaynanası ile geçinememeye başlar. Kuşak farkı nedeniyle kişilikleri tamamen farklıdır. Bu nedenle ve daha birçok küçük sebeple her gün kavga edip tartışırlar. Kocası da annesi ve karısı arasında kalmaktan sıkılmış, mutsuz olmuştur.

Genç kız, bu böyle gitmez, bir şeyler yapmak gerek diye düşünür, eski bir tanıdığı olan baharatçıya gider ve derdini ona anlatır. Yaşlı adam baharatlardan bir karışım hazırlar, kaynanasını zehirlediği belli olmasın diye der ki:

– Bu karışımı 3 ay boyunca her gün kaynanan için yaptığın yemeklerin içine az bir miktar koyacaksın. Kimsenin şüphelenmemesi için ona çok iyi davranmalı , onun en sevdiği, güzel yemekleri yapmalısın.

Sevinç içinde eve dönen genç kız yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün kaynanasının sevdiği en güzel yemekleri yapar. Kaynanasının yemeğine az miktarda zehri damlatır. Kimse şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranır. Bir süre sonra kaynanası da çok değişir ve ona kendi kızı gibi davranır. Evde artık herkes mutludur. Genç kız suçluluk duymaya başlar.

Pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının yolunu tutar ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehrin etkisini yok edecek panzehir için yalvarır. Kaynanasının ölmesini artık istememektedir. Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran genç kıza bakar, gülmeye başlar ve der ki:

– Merak etme sana verdiğim karışım çeşitli vitaminler içeriyordu. Olsa olsa kaynananı sadece daha da güçlendirdin. Gerçek zehir ise senin ile kaynanan arasındaydı. Sen ona iyi davrandıkça o da değişti ve aranızdaki zehir yerini sevgiye bıraktı, böylece siz gelin kaynana değil, gerçek bir ana kız oldunuz.



Derviş ile Zengin Adam Hikayesi





Bir mescidde, zengin bir adamla bir derviş namaz kılıyorlardı. Birbirlerine o kadar yakındılar ki, okuduklarını ve dua ettiklerini duyabiliyorlard

ı.

Derviş namazını bitirdikten sonra ellerini açtı ve:

“Yâ Rabbi! Bugün beni şu şu yemeklerle ve şu çeşit tatlılarla rızıklandır” diye dua etti. Dervişin bu şekilde dua ettiğini duyan zengin, içinden şöyle geçirdi:

“Bana duyurmak için böyle dua ediyor. Aklınca benden para koparacak. Böyle yapmaktansa doğrudan doğruya gelip benden para istese verirdim. Şimdi ona hiçbir şey vermem”

O bunları düşünürken, derviş de mescidin bir kenarına çekilmiş, uyuklamaya başlamıştı. Az sonra mescide elinde tepsi bulunan bir adam geldi. Doğru uyuyan dervişin yanına gitti. Uyandırdı. Elindeki tepsiyi ona verdi. Derviş tepsinin üzerini açtı. Tepside ise az önce duasında Allah’tan istediği yiyecekler vardı. Zengin geriden geriye bu hadiseyi takip ediyordu. Derviş doyuncaya kadar yedi. Bir miktar yiyecek kalmıştı. Tepsiyle beraber onu getiren adama verdi. Üzerini örtüyle örttü. Bir kenara çekildi. Bu duruma hayret eden zengin kişi, merakla yemekleri getiren adama yaklaştı:

“Arkadaş sen kimsin?”

“Ben hamallık yapan bir kimseyim”

“Bu adamı tanıyor musun?”

“Hayır”

“Bu yemekleri bu dervişe kim gönderdi?”

“Kimse göndermedi, ben getirdim”

“Peki tanımıyorsun da niçin getirdin?”

“Ben fakir bir kimseyim. Hamallık yapıyorum. Yükünü taşıdığım bir zengin bana fazlaca para vermişti. Çoluk çocuğum ve hanımım da benden epeydir böyle yiyecekler almamı istiyorlardı. Bu yemeklerin yapılacağı malzemeleri aldım. Eve getirdim. Hanım yemek yapmakla meşgul iken ben de bir kenara çekildim. Orada uyumuşum. Rüyamda Resûlallah aleyhissalâtü vesselâm efendimiz Hz. Muhammedi gördüm. Bana buyurdular ki: “Mescidde bir velî var. O yemekten ona da götür. Yiyebildiği kadar yesin. Kalanını da siz yeyin. Allah u Teala size bereket verir. Bunu yaparsan senin Cennete girmene ben kefil olurum.” Uyanır uyanmaz hemen tepsiyi buraya getirdim. Gerisini siz de gördünüz”

Bu vaziyet karşısında adeta hayretler içinde kalan zengin sordu:

“Bu yemekler için sen ne kadar masraf ettin?”

“Şu kadar para (O zamanın parasına göre birşeyler söyler)”

“Sana yaptığın masrafların 10(on) mislini vereyim, bana kazandığın sevapların bir kısmını ver”

“Hayır”

“20(yirmi) mislini vereyim”

“Olmaz”

“50(elli) mislini vereyim, 100(yüz) mislini vereyim”

“Boşuna uğraşma. Ne kadar para,mal mülk de versen ben yine vermem. Bunun karşılığında Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm efendimiz benim Cennete girmeme kefil oldu. Bütün dünyayı versen yine vermem. Eğer senin bu sevaptan nasibin olsaydı, bu iş sana nasip olurdu. Baksana, yanyana namaz kılmışsınız 

ama senin paran nasip olmamış”




Yorumlar