Kore gazisi, 70 yıldır günlük tutuyor
Sivas'ta yaşayan Kore Gazisi İsmail Başar(88), 18 yaşında başladığı günlük yazma alışkanlığını 70 yıldır aralıksız sürdürüyor. Her yıl için ayrı yazdığı küçük ajandaları saklayan Başar, bu günlüklerin ileride kitaplaştırılmasını istiyor. Başar, "Hayatı seviyorum, yazmayı da seviyorum. Unutmayayım diye her şeyi not ediyorum" dedi.
Abone olSivas merkezde Kadıburhanettin Mahallesi'nde oturan 4
çocuk babası, Kore Gazisi İsmail Başar, kentte yaklaşık 60 yıl
minibüs sürücülüğü yaptıktan sonra Bağ-Kur'dan emekli oldu.
İsmail Başar, 13 yıl önce eşi Kadriye Başar'ı kaybedince yalnız
yaşamaya başladı.
18 yaşından itibaren günlük tutan Başar, askerdeyken Kore Savaşı'na
giden kafilede yer aldı. Savaş sırasında da zor şartlar altında
günlük tutan Başar, alışkanlığını bugüne kadar taşıdı. Günlük
yazmayı 70 yıldır aralıksız sürdüren Başar, çevresindeki önemli
olan her şeyi not alıyor. Her yıla ayrı bir günlük ayıran Başar,
son günlerde sağ gözündeki rahatsızlık nedeniyle yazmakta sıkıntı
çekiyor.
Askere gitmeden önce günlük yazmaya başladığını ifade eden Kore
Gazisi İsmail Başar, "Gençken yazmaya başladım, halen de yazıyorum.
Bu sıralar sağ gözümde sıkıntı var, tek gözle yazmaya çalışıyorum.
Hayatı seviyordum, yazmayı da seviyordum. O yüzden günlük tuttum.
İlkokulu bitirdim. Bizim zamanımızda ilkokulu bitirmek de
marifetti. Okul yoktu zaten, birkaç tane okul vardı. Üniversite
yoktu burada. Unutmayayım diye her şeyi not ederim. Kalem
cebimdedir, hemen yazarım. Bir de gidip gezdiğim yerleri
kaybolmamak için yazarım. Nereden girip nereden çıktığımı
unutmayayım diye de yazıyordum" dedi.
'SAVAŞTA YAZMAK ZOR OLUYORDU'
1950 yılında 1'inci Kafile, 241'inci Piyade Taburu'yla Kore
Savaşı'na fiilen katılan Başar, savaş sırasında günlük tutarken bir
hayli zorlandığını, yazılarını ancak bir sonraki gün yazabildiğini
ifade ederek şöyle konuştu:
"Savaşta yazmak zor oluyordu. Şimdi savaşmak atalarımızın gibi
kılıç kalkan değildi. Piyadeydim, 20 yaşına gelince askere gittim.
Harp alanında günü gününe yazamıyordum. Bir gün sonra ancak
yazabiliyordum. Umumiyetle de ateş, barut, insan cesedi; korku,
heyecanla yazıyordum. Can alma çarşısıydı. Can alıp, can satıyorduk
orada. Karşıdaki kurşun atmazsa, sen de atamıyordun. Taarruza
girersek önümüzdeki dereler, ırmaklar bize sınır çizerdi. Cephe
olurdu. Komutanlarımızdan emir gelince taarruza kalkar, önümüzdeki
toprakları alır düşmanları temizlerdik. Paşalarımız çok yiğitti,
onların sayesinde biz de yiğit olurduk."
'HER YILA AYRI TAKVİM'
Her yılı ayrı takvim ajandasına not ettiğini kaydeden Başar şöyle
devam etti:
"Her vilayetten oraya gidenler oldu. Sivas'tan birkaç kişi gittik,
arkadaşlarım öldü. Onların için üzgünüm, duygulanıyorum da onlar
için. Amerikan vapuruyla, İskenderun'dan bindik. 31 gece denizde
yol aldık. Gemide de günlük tuttum. Bütün hislerimi yazdım bunlara.
Gittiğim yerdeki gördüğüm güzellikleri yazdım. Mesela oğlum
Antalya'da, yanına gidince oraları yazdım. Arkadaşlarımla olan
muhabbetlerimi yazdım. Burada çarşıya gittim, geldim yazdım.
Hislerimi kaleme döktüm. Dilimin döndüğü kadar yazdım. 'Filanla
kavga ettim, etmesem iyiydi' diye yazdım, vakit geçirdim. Bir
takvim alıyordum, her yılı ayrı bir takvime yazıyordum. Yediğimi,
içtiğimi, gezdiğimi, kavga ettiğimi, her şeyi yazdım. Kendime âdet
edindim bunu. Ölenleri, doğanları hep yazdım. Mesela şimdi siz
gidin, gidince süsler yazarım sizi. İşte geldiler benle röportaj
yaptılar diye yazarım. 19 yaşında evlendim, 20 yaşında harbe
gittim. Çocuğum olduğu haberini harpte aldım. Ben diyordum ki
oğullarım büyür, bunları bir kitap haline sokar. Ben de kahvemi,
çayımı alır okurdum diyordum. Çocuklarım heves etmedi.
Yazdıklarımın kitap olmasını isterim."
'ŞİMDİ GÖTÜRSÜNLER, SAVAŞA YİNE GİDERİM'
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin
bölgesinde yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı hakkında da
konuşan Başar şunları söyledi:
"Askerlerimizin kuvvetli olmasını dilerim. Şehitlerimize de rahmet
dilerim. Ben harpten çıktığım için, harbin ne olduğunu iyi bilirim.
Harp güzel bir şey değil. Allah kimsenin memleketine düşman ayağı
bastırmasın. Düşman dost oluyor, dost düşman oluyor. Amerika bir
yandan dostumuzdur, bir yandan da düşmanımızdır. Şimdi bile
götürseler giderim. Öleceğim ki öleceğim, hiç değilse şehit olurum.
Savaşa giderim."