Anasayfa /  Sağlık

Kanser tedavisinde devirim niteliğinde tedavi yöntemi!

Kanser tedavisinde yaşayan ilaçların kullanılacağına dikkat çeken Prof. Dr. Ercüment Ovalı, ortalama üç ay yaşam süresi olan hastalarda yaşayan ilaçlar sayesinde üç yıllık sağ kalım sağlandığını söyledi

Abone ol
Abone ol 19 Eylül 2017 10:15

Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından 4’üncüsü düzenlenen, Hematolojik Onkoloji Kongresi, KKTC‘de yapıldı. Kongre’de hematolojik yani kanla ilgili kanserlerdeki son gelişmeler, alanında uzman bilim insanları tarafından masaya yatırıldı.

“BU BİR DEVRİMDİR”



Geçtiğimiz günlerde “Kan ve Kök Hücreden Yapay Deri Üretimi” ile, dünyanın prestijli tıp ödüllerinden, ABD Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği’nin ‘En İyi Deneysel Araştırma’ ödülüne layık görülen Prof. Dr. Ercüment Ovalı'nın da katıldığı kongrede bir ilk açıklandı.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı, kanserin tedavisinde artık yeni bir seçenek olduğunu vurgulayarak, yaşayan hücrelerin tedavi başarılarını ciddi anlamda artırdığını söyledi.

Türk Kanser tedavisinde genetiği değiştirilmiş hücrelerin laboratuvarda olumlu sonuç verdiğini açıklayan Prof. Ovalı, eğer hayvan deneyleri başarılı olursa 2018’de hastalarda deneneceğini açıkladı. Hasta kişiden alınan hücrenin laboratuvar ortamında genetiğinin değiştirilerek, hastaya verilmesiyle yapılan tedavinin 3 kan kanseri tipinde işe yaradığı vurgulandı. Bunlar; lösemi, lenfoma ve miyeloma.

Amerika'daki CAR-T Cell isimli bu tedavi ile neler yapılabildiğini anlatan Prof. Ovalı, sözlerine şöyle devam etti: “Akut lanfoblastik lösemide, her tür tedaviye dirençli bir çocuğun beklenen yaşam süresi altı ayın altındadır, ortalama üç ay civarındadır. Bugünkü teknolojiyle başka şansınız yoksa. Ancak bu hücre sayesinde bu insanlar bu gün yüzde 95 oranında üç yıllık sağ kalımlara sahip; bu bir devrimdir eğer sonuçlar böyle olmaya devam ederse...”

“ARTIK YENİ BİR SEÇENEK VAR: YAŞAYAN İLAÇLAR”



Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “Tedavide yavaş yavaş yeni bir seçeneğimiz oluyor. Yurt dışında ‘living drug’ yani yaşayan ilaçlar adı verilen yöntem... Bu zamana kadar kimyasal, moleküler bazı ajanları kullandık ya da cerrahi yöntemler, radyoterapi gibi fiziksel yöntemler kullandık. Artık yeni bir seçeneğimiz daha var oda yaşayan ilaçlar adını verdiğimiz hücrelerin kullanılması...” dedi. 



Prof. Ovalı, sözlerine şöyle devam etti: “Aslında yaşayan hücreleri çok uzun zamandır kullanıyoruz. En basit haliyle hematologların çok uzun zamandır yaptıkları kemik iliği nakli. Bu, yaşayan hücrenin tedavi amaçlı kullanıldığı ilk örneğidir. Çok başarılı sonuçları vardır ama getirisi, tehlikeleri, zorlukları çok profesyonel ellerde yapılması gerektiği için çok yayılamamıştır. Ama gelişen teknoloji önümüzde kemik iliği nakli ile başlayan bu süreçte bizi daha başka bir yere götürmeye başladı. 



GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ HÜCRELER ABD'DE KULLANILMAYA BAŞLANDI



Büyük bir Amerikan şirketi özellikle akut lenfoblastik lösemide hastanın kendi hücrelerini alıp, genetiğini değiştirdikten sonra kanserle bu hücrelerin savaşmasını korkunç yüksek bir kapasiteye çıkardı. Çünkü kişinin artık kendi hücresi sanki bir mikropla savaşırmış gibi savaşıyor. Benim hücrem gibi nazikçe değil adeta karşısında bir virüs, bakteri varmış gibi savaşıyor. Bu genetik değişiklikten sonra FDA bu büyük firmayı onayladı ve şu an itibariyle ABD’de çok yüksek bir rakamla 35 merkezde uygulama yapılıyor. 



Çok yüksek bir rakam yaklaşık yarım milyon dolarlık bir tedavi. Ama yaşama kavuşmak için çırpınan insanlar için bu rakamın bir önemi yok. Bu, bize ülke olarak şöyle bir sorun getiriyor: Eğer ülkenizde bunu yapamazsanız, bu anlamda bir adım atamazsanız yine dışa bağımlısınız demektir. Hastalar için 20 bin liralık, 30 bin liralık, 100 bin liralık tedavilerden değil; yarım milyonluk tedavilerden bahsediyor olacağız. Ülke bütçesini biliyoruz; bir şey yapılması gerekiyordu, biz de onu yaptık.

“TÜRKİYE'DE İLK GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ HÜCRELERİN VERİLERİ SUNULACAK”



Türkiye’de ilk genetiği değiştirilmiş hücrenin verilerini sunacağım. Arkadaşlarımla sonra tartışacağız ve onlardan yardım isteyeceğim çünkü laboratuvarda bunu sizin hazırlamanızın bir önemi yok. Bunun laboratuvarda ya da hayvanlarda çalıştığını göstermenizin de bir önemi yok. Hızla, bu ürünün Türkiye’de test edilmesi lazım yani klinik çalışma lazım. Dolayısıyla insanların kendilerini kobay olarak görmek değil yaşama tutunmak için ve başkalarının yaşama tutunmasını sağlayabilmek için bu hekime güvenmeleri ve buna dahil olmaları gerekiyor. Çünkü bu bize iki şey getirecek; Türkiye yerli genetiği değiştirilmiş hücresini ürettiği gibi test etmiş olacak. Ve umarım sonuçlar Amerika’daki sonuçlarla aynı olur. Bu durumda ikincisi de; birçok insan hayatının gidişatını değiştirebilmek mümkün olacak. 



ORTALAMA ÜÇ AYLIK YAŞAM SÜRESİ ÜÇ YILA ÇIKIYOR



Amerika’daki CAR-T Cell tedavisinin sonucuna göre; bir akut lanfoblastik lösemide her tür tedaviye dirençli bir çocuğun beklenen yaşam süresi altı ayın altındadır, ortalama üç ay civarındadır. Bugünkü teknolojiyle başka şansınız yoksa... Ancak bu hücreyle bu insanlar bu gün yüzde 95 oranında üç yıllık sağ kalımlara sahip; bu bir devrimdir eğer sonuçlar böyle olmaya devam ederse…



Ama bu kadar iyi bir ilacın son derece önemli bir de komplikasyonu var. O nedenle son derece özel bir ekibe ihtiyaç var. Bu, sizin eczaneden alıp, ‘hadi hastaya verelim’ diyebileceğiniz bir ilaç değil. Bu ürün, transplant yapan hekimlerin kullanabileceği bir ürün, herhangi bir hekimin kullanabileceği bir ürün değil. 



YAŞAYAN İLAÇLARIN FAZ 1 ÇALIŞMASINA OCAK AYINDA BAŞLANACAK 



Aksilik olmazsa yaşayan ilaçların ilk FAZ 1 çalışmasına ocak ayında başlamayı düşünüyoruz. Çalışma üç ayrı hastalık alanında olacak; lösemi, lenfoma ve miyeloma hastalıkları için dokuzar hasta almayı planlıyoruz. 



Türkiye’de laboratuvarda bu hücrelerin kanser hücrelerini nasıl öldürdüğünün verisini paylaşacağım. Bu Türkiye’nin ilk verisi ve burada paylaşılıyor. Lösemi, lenfoma ve miyeloma için hücreleri hazırladım. Bu üç ayrı hücre türünü öldürdüğünü gösterdik ve üstelik de bunu diğer hücreleri öldürmesinden farklı bir yetenekle yaptığını gösterdik. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde farelerde tümör oluşturulmuş durumda ve bir ay sonra da farelerdeki bu tümörün, büyük yan etkilere neden olmadan yok olduğunu görürsek işte o zaman transplant yapan arkadaşlarımdan bir toplantı rica edeceğim. Son şekli verdikten sonra da bir ekip halinde Bakanlığa gideceğiz. 



Çalışmanın ikinci kısmı; çok pahalı, klinik çalışma kısmıdır. 3x9 hastadan bahsediyorum; bu çok yüksek maliyetli bir çalışma. Bizim hesaplamamıza göre 3,5-4 milyon dolar tutacak. Bunun için devletten destek istedik, verecektir diye düşünüyorum. İlk istediğimizde vermemişlerdi çünkü bizim yapabileceğimize inanmamışlardı ama bundan sonra sorun yok.”

 


Yorumlar