GARİP DÜNYA…

Bu zamana kadar yaşadığım olaylar bana iki duyguyu hissettirdi. Sevinç ve hüzün. Ve bu dünyanın temelinde ikisinin var olduğunu anladım. Ne sevinçten kaçabiliriz. Ne de hüzün dalgalarından kurtulabiliriz. Bu ikisinin arasında geçip  gittiğini izleriz ömrümüze verilmiş süreli zamanın.

İki yanlıdır Dünya. Kış ve yaz. Yaz olur, çiçekler açar meyveler veririz. Her şey sıcak renklerle boyanmıştır. Sevgi ve aşk kucağında büyürüz. Bir çocuk saflığında yaşarız. Hep iyilik vardır yüreklerimizde, gülücükler saçarız çevremize, daha kötülükle tanışmamışızdır.

Sonra, kışı yaşar mevsimimiz, yapraklarımız dökülür, çiçeklerimiz solar, meyvelerimiz yenir çöpü yerlere atılır. Artık renklerin solgun yanlarını da öğreniriz. Bencillik ve menfaat sarar etrafımızı, çocukluk bakışlarımız kaybolur. Bundan sonra başka bakarız etrafa çünkü kötülük canımızı yakmıştır. Bu ise güvenimizi yıkmıştır. Ve anlarız ki, Dünya’nın siyah rengi de var.

İşte böyle gariptir bu dünya, hep sevinç yoktur. Hep hüzün de yoktur. Bu ikisinin arasında gidip gelmek vardır. Bu iki çizgi de yara almadan yürüyebilmemiz ise, imanın kuvvetine göredir. İşte imanın ihtiyacı ve yararı burada anlaşılır. Sevinçte şükreder, bu güzelliklerin Rabbimizden olduğunu bilir;  ego, kibir, kendini beğenmek gibi tuzaklardan uzaklaşırız. Hüzün de ise, bu acının baki olmadığını ve geçici bir dünyada misafir olduğumuzu bilir. Rabbi’mizden gelen ve ibret kokan bir imtihan olduğunu algılar içimizi huzura yöneltiriz. Böylece tüm hayat resimlerimizi bir başka izleriz. Gördüğümüz ve üzüldüğümüz şerlerin arkasında kalbimizi sakinleştiren ve ısıtan güzellikler buluruz. Hayat bir başka olur o zaman. İmanın tadını ise işte burada buluruz.

Hüznün içinde bir de zulüm vardır. Zalimin, mazluma yaptığı işkence. Günümüzde en çok konu olan başlıklar. Kaçırılan çocuklar, satılan, tecavüze uğrayan insanlar, dövülüp eziyet edilen hayvanlar, faili meçhul cinayetler ve daha birçok sonu hüsranla biten hikayeler. Bunlar canlı canlı yaşanan ve bizzat hayatın içinden olanlardan, kalemi eline alıp, hayal kurarak  yazılan kurgu türünün dışında.

Bunlardan bir tanesi de beni çok etkileyip üzen, Wayfair diye kurulmuş Amerika merkezli internet satış sitesi. Her dine mensup, (Müslümanlık da dahil) küçük kız çocuklarını satışa sunulmaktalar. Öyle ki, akılları durduran bir sistemle müşterilerine ulaşım sağlayan bir firma.  Dolap, yatak, yastık vs. ürünlerin iki fiyatı var. Biri normal fiyatı, diğeri ise fahiş fiyat. Siz fahiş fiyata tıklayıp almak istediğinizde, çocuğun resmi, yaşı, bilgileri elinize ulaşmakta.

Nasıl içler acısı değil mi ? Film gibi, fakat film değil. Düşünüyorum da, bu işi bu yavrulara reva görenlerin acaba empati duyguları yok mu? O suçsuz, çaresiz, savunmasız ana kuzularını satışa sunarken, kendi evlatları, torunları, yeğenleri gözlerinin önüne gelmiyor mu? Hiç mi yürekleri sızlamıyor? Ben de ne garibim değil mi? Vicdan olamayan bir kalpte merhamet ve empati arıyorum.

Beklentilerim bu zalimlerde olmayabilir ama biliyorum ki, bu yapmış oldukları, kalpleri sızlatan zulümleri karşılıksız kalmayacaktır. İnandığımız Rabbimiz adl’dir(adildir). Adaleti er veya geç tecelli edecektir. Bu zulme karşı çıkan seslerin ve hesap soracak bir Rabb’imizin olması benim yüreğime serpilen en doyurucu tesellidir. Rabbim Dünya’mızı bu çöplük kırıntılarından temizlesin..  Sevgi ve huzur da kalın.. 

Yorumlar