Hüseyin Çapkın savunmasını tamamladı
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün mülkiye yapılanmasına yönelik davada savunmasını tamamlayan Eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, FETÖ'cü emniyet müdürlerinin 17 Aralık operasyonunu nasıl öne çektiklerini anlattı: "17 Aralık öncesiydi. İçişleri Bakanı Muammer Güler aradı. 'Rıza Sarraf denilen iş adamının kendisini arayarak, etrafında kılıksız şahıslar gördüğünü, hayati tehlike derecesinde korktuğunu' söylediğini aktararak bu durumu araştırmamı istedi. Ben de İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal'a söyledim. O da ekipleriyle Saraf'ın gittiği yerlerde araştırma yaptı. Meğer Mali Şube de Rıza Sarraf'ı o günlerde takip ediyor ve operasyona hazırlık yapıyorlardı."
Abone olÇapkın, MİT krizini de anlattı: "Başbakanımız ikinci ameliyatına gireceği gün Erol Demirhan ile Yurt Atayün ellerinde bir kararla geldiler. Savcılık mı mahkeme mi hatırlamıyorum. MİT krizinden bir gün önceydi. Kararda Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu üst düzey MİT görevlilerinin telefonlarının dinlenmesi isteniyordu. Bunu görünce çıldırdım..."
15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da aralarında bulunduğu 14'ü tutuklu 15 eski vali ve kaymakamın yargılaması bugün başladı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu karşısında bulunan salonda başlayan duruşmada Eski İstanbul İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın savunmasını tamamladı.
AVUKATI KAPALI DURUŞMA TALEP ETTİ
Çapkın, savunmasına başlamadan önce avukatı Fahrettin Karagöz
mahkemeye, görüntülü ve sesli delil dinleteceği gerekçesiyle
duruşmanın kapalı görülmesini talep etti. Mahkeme avukat Kocagöz'ün
bu talebini CMK'nın 182 ve 206/2 a-b maddeleri gereğince reddine
karar verdi. Daha sonra savunmasını yapan Çapkın, MİT krizinden 17
Aralık kumpasının nasıl erkene çekildiği ile ilgili çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
"TIPKI YAVERLERİN GENERALLERİ DERDEST ETTİĞİ GİBİ
FETÖ'CÜ EMNİYET MÜDÜRLERİ DE BENİ SIRTIMDAN
BIÇAKLADILAR"
Hakkında yeterli delil ve ifade olmadığı halde örgütün hiyerarşik
yapısında yer aldığı iddiasıyla hakkında ağır ceza istendiğini
belirten Çapkın, şunları anlattı: "Bylock kullanmadığım, çocuğumu
iltisaklı okullarda okutmadığım, Bank Asya'ya para aktarmadığım net
bir şekilde ortaya çıkmıştır. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe
girişimi yaşandıktan sonra FETÖ ile ilgili elde edilen bilgi ve
birikime bakılarak, benim 17 Aralık 2013'ten önce bunları
bilmememin hayatın olağan akışına aykırı diye suçlanmamı anlamış
değilim. 15 Temmuz'da görüldü ki en tepedeki generalin yılarca
yanlarında çalıştırdığı yaverler, subaylar tarafından silahla zor
kullanarak derdest edildiler. Tıpkı beni de sırtımdan bıçaklayan
FETÖ'cü polis müdürleri gibi. Ben bunları neden tespit edemedim
diye suçlanıyorum hem de en ağır şekilde" dedi.
"BUNLAR BENİ SIRTIMDAN VURDULAR"
Çapkın, 30 Ağustos 2016 tarihinde gözaltına alındığını ve FETÖ'cü
Nazmi Ardıç ile Eski KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya'nın
aleyhindeki ifadesinin ardından tutuklandığını belirterek devamında
şunları söyledi: "Mehmet Yeşilkaya (FETÖ soruşturması kapsamında
tutuklu KOM dairesi eski başkanı) ifadesinde 17 Aralık operasyonun
olduğu sabah beni aradığını ancak telefonumun kapalı olduğunu
söylemiş. Meslekten gelen bir alışkanlıkla telefonum aldığım günden
itibaren 24 saat hep açıktır. 17 Aralık'tan sonra Yakub Saygılı ve
Nazmi Ardıç (FETÖ'den tutuklu eski emniyet müdürleri) "Biz
yolsuzluk operasyonu yaptık, darbe yapmadık. Hatta operasyonları
haber vermediğimiz müdürümüz bile bize hak verdi" diye kendi
kanallarında açıklamalar yaparak beni de kendi yanlarındaymış gibi
göstermeye çalıştılar. Benim, "Bunlar beni sırtımdan vurdular" diye
yaptığım açıklamam manşetten yayınlanınca ise Nazmi Ardıç, 'Sen
öyle yaparsan al sana… Biz zaten batmışız, seni de yakarız'
şeklinde tutuklandıktan sonra resmi ifadeler vermeye başladılar.
Kim bilir hangi abilerinden emir aldılar" dedi.
Bu durumun "Tam bir FETÖ taktiği" olduğunu ifade eden Çapkın, "Mehmet Yeşilkaya bunların hemen görevden alınması gerektiğini asla söylemedi. 'Bunlar böyle böyle bir şey yapacaklar hemen görevden alalım' dese alırdım, niye almayalım ki? Almazsam o zaman bana FETÖ'cü de desinler başka bir şey de desinler" diye konuştu.
Mahkeme başkanının, "Sizin bunları görevden alma yetkiniz yokmuydu?" şeklindeki sorusuna Çapkın, "Var. FETÖ'cü olduklarını o dönem bilmiyoruz ki. Ne yaptıklarını da bilmiyoruz" cevabını verdi.
"MUAMMER GÜLER İLE YAKIN OLDUĞUM İÇİN OPERASYON
BİLGİSİNİ VERMEDİLER"
Beraber çalıştığı FETÖ'cü emniyet müdürlerinin 17 Aralık döneminde
4 tane devasa operasyonu aynı torbaya koyup, bir defada operasyon
yaptıklarını belirten Çapkın, "Neden operasyon bilgisini bana
vermediniz diye sorduğumda, 'mevzuat öyleydi, savcı öyle talimat
verdi' diyorlar. Çünkü kendilerinden olmadığımı biliyorlar. Ben
İçişleri Bakanı Muammer Güler ile çok eskiden tanışırım.
Gaziantep'te birlikte çalıştık. Çocukları elimde büyüdü.
Bunların bir yanlışını görürsem çocukları çağırır tokatlayacağımı
bilirler. O kadar yakınım. Telefonlarımızı mutlaka dinledikleri
için bunları biliyorlardı. O nedenle operasyonun bilgisini
vermediler. Şimdi bunları dinlediklerini hiç bana söylerler mi?
Geldiğimiz noktada bakıyorum kripto bir örgüt, bir yapı çıkıyor
karşımıza. Hiç klasik polis gibi değillerdi" şeklinde konuştu.
"17 ARALIK OPERASYONUNU ÖNE ÇEKTİLER..."
Çapkın, 17 Aralık kumpas operasyonlarının nasıl öne çekildiğini de
anlattı:
"17 Aralık öncesiydi. İçişleri Bakanı Muammer Güler aradı. 'Rıza
Sarraf denilen iş adamının kendisini arayarak, etrafında kılıksız
şahıslar gördüğünü, hayati tehlike derecesinde korktuğunu'
söylediğini aktararak bu durumu araştırmamı istedi. Ben de
İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal'a söyledim. O da ekipleriyle
Sarraf'ın gittiği yerlerde araştırma yaptı. Meğer Mali Şube de Rıza
Sarraf'ı o günlerde takip ediyor ve operasyona hazırlık
yapıyorlardı. Mali şube, İstihbarat şubesindeki polisleri görünce
düşman görmüş gibi olmuşlar. Sonra da bu kripto operasyonları
bozulacak endişesi ile operasyonu erken yapmaya karar verdiler.
İstihbarat Müdürü hakkında da soruturmayı sekteye uğrattığı
gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. İstihbarat Şube Müdürü
Ahmet Arıbal da görevi benim verdiğimi söyledi. Ona bu görevi ben
verdiğim için de sonrasında bana ulaşarak beni de tutuklamak
istediler. Alelacele operason yapmalarının sebebi istihbarat
ekiplerini fark etmeleriydi"
"OLAYIN PATLAYACIĞINI TAHMİN ETMİŞLER Kİ TAKIM ELBİSE
İLE YANIMA GELMİŞLERDİ"
Operasyon olduğunda İçişleri Bakanı Muammer Güler'in kendisini
aradığını dile getiren Çapkın, "Ben de şaşkınım bilgim yok dedim.
İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal'ı aradım onun da bilgisi
yoktu. Nazmi Ardıç'ı aradım 'bizim operasyonumuz' dedi.
bağırdım çağırdım, yanıma gelmelerini söylerim. O ve Yakup Saygılı,
olayın patlayacığını tahmin etmişler ki takım elbise ile yanıma
gelmişlerdi hatta bilgi notunu bile hazırlamışlardı" diye
konuştu.
Çapkın, burada eski İçişleri Bakanı Güler'in tekrar kendisini aradığını, sorulan sorulara söz konusu iki şube müdürlerine sorarak Güler'e cevaplar verdiğini belirterek, şöyle devam etti: "İkisine 'bu durum sizi yakacak' dediğimde, Nazmi Ardıç, 'Herşeyi göze aldık' dedi. Saygılı da başını salladı. Herşeyi göze alarak, amirlerinden habersiz savcılarla birlikte dar bir kadro ile bunu yaptıkları ortala çıktı. Tarihte ilk kez poliste bir paralel bir yapılanmayla yüzyüze geldiğimizi anladık. Daha sonra tüm Türkiye'de karşılaştık"
"BAŞBAKANIMIZ AMELİYATA GİRECEĞİ GÜN ELLERİNDE BİR
KARARLA GELDİLER..."
Çapkın, "Başbakanımız ikinci ameliyatına gireceği gün Erol Demirhan
ile Yurt Atayün ellerinde bir kararla geldiler. Savcılık mı mahkeme
mi hatırlamıyorum. MİT krizinden bir gün önceydi. Kararda Hakan
Fidan'ın da aralarında bulunduğu üst düzey MİT görevlilerinin
telefonlarının dinlenmesi isteniyordu. Bunu görünce çıldırdım...
'Siz iki kurumu birbirine mi düşüreceksiniz. Bu aklı savcıya yoksa
siz mi verdiniz' diye bağırdım. Sonra da savcıya gidip nasıl
aldıysanız o şekilde bu kararı kaldırın dedim. Ardından Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ile Kısıklı da görüştüm. Konuyu anlattım.
Dinleme kararını gösterdim, şaşırdı. 'İdris'e söyleyin (Eski
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin) üçünü de yani Ali Fuat Yılmazer,
Yurt Atayün ve Erol Demirhan'ı görevden alsınlar' dedi. Ancak o
dönem FETÖ ile mücadele sert olmadığı için bu üç müdür de Ankara'da
farklı görevlere getirildi. Bir süre sonra Yurt Atayün İstanbul'a
idari kararla geri döndü" dedi.
"CUMHURBAŞKANI'NA SORSUNLAR, EĞER FETÖCÜ DERSE SAVUNMA
YAPMAYI BIRAKACAĞIM"
FETÖ'cü olmadığını belirten Çapkın, "Dört buçuk yıl İstanbul
Emniyet Müdürlüğü yaptım. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yan yana
çalıştım. FETÖ'cü olup olmadığımı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a
sorsunlar. Eğer FETÖ'cü derse savunma yapmayı bırakacağım. 1984
yılından beri beni kim hangi göreve getirmiş bellidir. Şükür hepsi
yaşıyor. Tanık olarak dinlenebilirler" dedi.
"BEN MÜLKİYELİ DEĞİLİM Kİ, MÜLKİYE YAPILANMASI İÇİNDE
OLAYIM"
"Hüseyin Avni Mutlu ile 3 yıl vali emniyet müdürü olarak çalıştım.
3 yıl içinde bayramda kandilde 7-8 kez telefon görüşmüşüm. Bence az
bile yapmışız. Benim ihmalimin olduğunu düşünüyorum. Ben mülkiyeli
değilim ki, mülkiye yapılanması içinde olayım. Çocukluğumdan beri
polisim. FETÖ parlatması bir kaymakam hiç olmadım hep polistim"
dedi.
DURUŞMA ERTELENDİ
Eski emniyet müdür Hanifi Avcı'nın bir televizyon programında
kendisiyle ilgili FETÖ ile ilgisinin olmadığını söylediğini beliren
Çapkın, Avcı'nın bu ifadelerinin dosyaya delil olarak girmesini
talep etti. Çapkın, savunmasını sonunda tahliyesini ve beraatini
istedi. Duruşma yarına ertelendi.