Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un Camiaya Sesleniş programındaki açıklamalarının tam metni!
Fenerbahçe takımı Başkanı Ali Koç, FB TV'de yayınlanan “Camiaya Sesleniş” programında açıklamalarda bulundu. İşte Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un Camiaya Sesleniş programındaki açıklamalarının tam metni!
Abone ol Fenerbahçe Ali Koç, FBTV'de Camiaya Sesleniş
programında sarı lacivertli kulubün gündemine dair açıklamalar
yaptı. İşte açıklamaların tam metni!
"Öncelikle televizyon başında bizi takip eden tüm Fenerbahçelilere
sevgilerimi, saygılarımı, selamlarımı iletiyorum. Bugün 3-4 dakika
geç başladıysak benim kabahatim değil. Bu sefer tam vaktinde
hazırdık ancak reklamlara girmek istediler, 3-4 dakika da olsa
gecikmeyle karşınızdayız. Güzel bir akşam oldu camiamız için. Kadın
Voleybol Takımımız lig maçını 3-0 kazandı. Kadın Basketbol
Takımımız da EuroLeague maçını 64-62 kazandı. Maçların akabinde
buraya geldik ve bu programı yapacağız. Amacımız da saat 12’yi
geçirmeden programı sonuçlandırmak. Öncelikle herkesin yeni yılını
kutlamak istiyorum. Tüm Türkiye’nin, tüm Fenerbahçe camiasının.
Sağlıklı, başarılı, umut dolu, huzurlu, bereketli, barış dolu bir
yılı hem ülkemiz için, hem camiamız için önemle diliyoruz. Sarı
lacivert başarıların bol olduğu bir 2019 yılı olsun. Her şeyden
önemlisi sağlığımız yerinde olsun. İyiliklerin, güzelliklerin
arttığı bir yıl olmasını temenni ediyorum.
TARAFTARLARIMIZ KULÜBÜMÜZÜN YOUTUBE KANALINI TAKİP
ETSİN
Programa başlamadan önce Youtube kanalımızda perde arkası bir yayın
yaptık. Programa hazırlanışımız yayınlandı. Bunu niye yaptık? Kasım
2018 itibarıyla Fenerbahçe TV yeni yayın dönemine girdi. Şahsen ben
çok beğeniyorum. Bunu geliştirerek devam etmek istiyoruz. Bu yayın
dönemiyle beraber Youtube kanalımızı da çok daha aktif ve yoğun bir
şekilde kullanacağız. Nasıl kullanacağız? Mesela devre arası
kampında hiçbir yerde olmayan görüntüleri burada kullandık. AZ
Alkmaar maçımızı canlı olarak yayınladık. 1-2 haftada izleyici
sayımız 60 bin arttı. İlerleyen dönemlerde hem idmanlarda hem başka
alanlarda sadece ve sadece Youtube kanalımızda göreceğimiz
içerikler olacak. Belki de transferlerimizi bile ilk olarak Youtube
kanalımızdan açıklayacağız. Bunu ifade etmek istedim. Dolayısıyla
Fenerbahçeliler, Youtube kanalına yüklenin. Zira sosyal medya
değeriniz arttıkça kulübünüzün marka değeri de artıyor demektir.
Daha yolun başındayız. Yapacak çok daha fazla işimiz var bu konuyla
ilgili. Bunun da Fenerbahçe marka değerini hak ettiği bir şekilde
biraz geç kalmış olsak dahi konumlandırmak istiyorum. Burada emeği
geçen Fenerbahçe TV ekibini de yürekten kutlamak
istiyorum.
Sorulan sorulardan bir tanesi, Camiaya Sesleniş programına neden
bu kadar ara verdiniz? Aslında çok fazla bir ara vermedik. Dün
akşam yapmayı planladığımız programı bir gün gecikmeli yaptığımız
için özür dilerim. Bir göz rahatsızlığından dolayı. Şalazyon adında
bir göz rahatsızlığı. Yani sokak tabiriyle bir göz içi arpacığı.
Ama daha iyiyiz. O nedenle bugün yapabildik. Bu gecikme için özür
dilerim. Bununla beraber bugüne kadar temmuz ayının sonunda ve
eylül ayının ortasında Camiaya Sesleniş yaptık. Ekimin 10’unda Özel
Gündem adıyla 2 saatlik bir program olmuştu. Aralık ayında yapmayı
planladığımız Camiaya Sesleniş programıysa Ersun hocamızın imza
töreninden dolayı Ocak ayının başına kalmıştı. Ocak ayının başında
yapmayı planladığımız programı da 10-12 gün gecikmeyle yapıyoruz.
Burada sistematik bir takvim koymamıştık ama bir iki ay arayla
Camiaya Sesleniş programını yapacağımızı ifade etmiştik. Bu rutinde
gittiğimize inanıyorum.
6-7 ay dediniz. Ne yaptık, nereden nereye geldik, nelerle uğraştık,
futbolda neler yaşadık, niye bu durumdayız? Bunları biraz
konuşmamız lazım. Biz göreve geldikten sonra hemen harekete geçtik;
hem finansal, hem kurumsal, hem sportif anlamda camiayı daha iyi
anlamaya, daha iyi tanımaya… Dışarıdan pek çok şey biliyorduk ama
içine girip röntgenini çektiğiniz zaman çok daha bilgi sahibi
oluyorsunuz. Dolayısıyla Fenerbahçe çok büyük bir camia. Müthiş bir
dinamiği olan yer. Pek çok branşta yarışan, binlerce profesyonel
çalışanı olan, pek çok da şirkete sahip olan bir camia. Dolayısıyla
bu yapıyı kavramak, finansal ve hukuki açıdan neler olduğunu
anlamak şarttı, gerekiyordu, çok önemliydi. Bazıları, ‘Zaten ne
durumda olduğunu biliyordunuz’ diyordu. Dışarıdan bilmek başka şey,
gelip içeriden anlamak çok daha farklı bir şey. Bir hasta doktora
gittiği zaman rahatsızlığını ifade edebilir ama röntgen ya da MR
çektiği zaman çok daha fazla bilgiye vakıf oluyorsunuz. Dolayısıyla
bizlerin neler beklediğini, neleri önceliklendirmemiz gerektiğiniz
anlamamız için bir an evvel yönetime gelmemiz gerekiyordu. Bunu
yapmak için de daha evvel ifade ettiğim gibi 2 ayrı firmayla
çalıştık. Hem hukuki açıdan hem de mali açıdan son durumu anlamaya
çalıştık. Bunu yaparken de ciddi bir mesai harcadık. Hem maddi hem
manevi fedakarlıklar da yaptık çünkü bu firmaların çakışmaları hem
uzun sürüyor, ciddi insan kaynağı harcıyorlar. Oradan çıktılarımızı
da elimizden geldiği kadar camiamıza anlatmaya çalıştık.
Mali ve hukuki konular demişken, hukuki bir konuya girmemiz
lazım. Bu hafta da görülen şike kumpası davası hakkında
konuşmamızda fayda var. Aslında 2 dava var. Bir bizim kulübümüzün
Yargıtay’da olan davası, bir de bize saldıran bize bu kumpası,
tuzağı kuran insanlara açılan dava. Bu davanın 8. duruşması
pazartesi günü başladı. Tüm hafta sürecek. Bu davanın her
aşamasını, her adımını yakinen takip ediyoruz. Hem hukukçularımız
hem iletişim ekibimiz takip ediyor. Hem de hukuk işlerinden sorumlu
Yönetim Kurulu üyelerimiz takip ediyor. Mümkün oldukça da FB TV
üzerinden bu süreci camiamıza iletmeye çalışıyoruz. Kamuoyunu
bilgilendirmeye azami öncelik veriyoruz. Bizim için daha da önemli
olan Yargıtay’da bekleyen davamız. Bu süreç maalesef çok uzadı. Bu
kadar uzamasına gerek var mıydı? Bilemiyorum. Hukukçu olmayan bir
kişi olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nü hem o dönemde bunlar
yaşanırken içinde biri olarak, hem de şimdi başkanı olarak bu işin
bu kadar uzamış olmasına anlam vermekte ciddi anlamda zorlanıyorum.
Bundan fazla söyleyebilecek bir şeyimiz de yok. Sonuçta hukuka
güvenmek durumundayız.
3 TEMMUZ KUMPASINA KARŞI DURUŞUMUZ AÇIK VE
NETTİR
Tam o anlamda bir tablo oluşmadı, oluşturulmaya çalışılıyor. Şunun
bilinmesi lazım ki, Fenerbahçe camiası milyonlara hitap eden bir
camia. Binlerce kongre üyesi var. Pek çok konuda görüş ayrılıkları
olabilir. Ama bir konu var ki, 7’den 70’e bu camianın her bir
evladının her bir ferdinin ortak düşündüğü nokta 3 Temmuz konusunda
bize yapılanlar, bizim duruşumuz, bundan sonra yapılması
gerekenlerle ilgili. Burada hiçbir şekilde görüş ayrılığı yok. Bize
bunu yaşatanlara karşı bu camia dimdik durdu ayakta geçmişte,
bundan sonrası için de durmaya devam edecektir. Bugün yönetimde biz
oluruz, yarın başkaları olur. Kim olursa olsun, Fenerbahçe
camiasını temsil eden, dimdik ayakta duracaktır. Durmaya da
devam edecektir. Ve zamanında Başkanımızın da ifade ettiği gibi
aslında Türkiye’de bu konuda dimdik ayakta duran ilk, bu konuda
mücadele veren, hiç korkmadan sokaklara dökülen, istisnasız
herkesin kabul ettiği bir konu vardır bu da Fenerbahçe
camiasıdır. Bugün atıp tutmak kolay. O günlerde dimdik ayakta
durmak hiç kolay değildi. Bizzat yönetici olarak işin içindeydim.
Neler yaşadığımızı bir biz biliriz, bir Allah bilir. Dolayısıyla
burada Fenerbahçe’nin duruşu aynen devam etmektedir. Ve hakkımızı
sonuna kadar arayacağız. Gücümüz yettiği kadar da sesimizi
yükseltmeye devam edeceğiz. Şimdi senin değindiğin bu konu aslında
talihsiz bir konu. Fitne, fesat, iftira, ne yazık ki ülkemizde
yaşam tarzı haline geldi. Bunu çok evvelde söyledim. Bundan
muhakkak ders almamız lazım. Biri yalan söylüyor, doğrusunu ispat
edene kadar; canınız çıkıyor. Ancak yalana inanılıyor. Doğruyu
ispat etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu haftaki duruşmaları Yönetim
Kurulumuz adına Alper Pirşen Bey takip etti. Ondan sonrada
Fenerbahçe TV’de yarım saatlik programda konuyla ilgili,
görüşlerini aktardı. Gelişmeleri aktardı. Olup biteni söyledi ve bu
esnada “Bu dava Yargıtay’da bozulsa da umursamayın. Önemli değil”
gibi bir cümle kurduğu söyleniyor. 30 dakikalık programda 30
saniyelik bir bölüm cımbızla çekilip, burada yaratılmak
istenen intiba, ‘Bakın işte bu yönetimin umurunda değil.
Davayı Fenerbahçe kaybederse hiç umurlarında değil’. Halbuki öyle
bir şey söz konusu olamaz. Bunu yaratmaya çalışıyorlar. Üzülüyorum
ama şaşırmıyorum çünkü senin de bildiğin gibi beni seçim sürecinde
Fetö’cü yapmaya çalıştılar. 101 kişi beni Fetöcü diye Bimer’e
Cimer’e şikayet etti. Zaman zaman da bunlara maruz kalıyoruz. Alper
Bey’in anlatmak istediği ‘Aman Fenerbahçe camiası bu dava usulden
bozulursa moralinizi bozmayın. Kaybettik psikolojisine girmeyin.
Bunun bir hukuki kıymeti harbiyesi yoktur. Tek dezavantajı dava
sürecini uzatmaktadır. Esas önemli olan esastan bozulmamasıdır. ‘
Bunu anlatmaya çalışıyor Alper bey. Daha evvelde bizim davamız
usulden bozuldu. Yanlış adres gibi konularda usulden bozulabiliyor.
Önemli olan esastan ne olacağıdır. Dolayısıyla bizim yönetimimizin
bu konudaki duruşunu izah etmek bile bana abesti iştigal gibi
geliyor ama görüyorum ki, bazı art niyetli insanlar bunu alıp, iyi
niyetli insanları da etkileyecek kadar sosyal medyada işlemeye
çalışıyorlar. Bir kısım insanlar etkileniyor diye bunu ifade etmek
ihtiyacı durdum. Er ya da geç bu davada bizim hakkımız olan sonuç
çıkacaktır. Zerre kadar şüphem yok. Çıkana kadar da bunun peşinde
takipçisi olacağız.”
Mali konularda da biz gemiyi yürütebilmek için, kulübümüzün ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ve daha fazla borçlanmamak için, yükümlülükleri de yerine getirebilmek için ilk 7 ayda ciddi bir kaynak yarattık. Sağ olsun taraftarlarımız da bizi yalnız bırakmadılar. Hem Fenerium’larda hem de kombine satışlarında onlar da güçleri yettikçe bize finansal destek olmaya devam ettiler. Kısacası ilk 7 ayda ihtiyacımız olan kaynakları yaratma konusunda gayret gösterdik. Burada da başarılı olduğumuzu düşünüyorum.
Ben şu noktanın üstüne basarak ifade etmek istiyorum çünkü bu
çağda sosyal medya diye bir realite var. İster kullanalım ister
kullanmayalım hepimiz bunu kabul etmek zorundayız. Burada çok
samimi insanlar samimi görüşlerini belirttikleri gibi çok maksatlı,
gerçekten uzak, iftira ve fitne dolu pek çok haberi de
yayabiliyorlar. Doğal olarak da buna inanan insanlar da
çıkabiliyor. Biz buraya geçmişi konuşmaya gelmedik. Enkaz edebiyatı
yapmaya da gelmedik. Ama Fenerbahçe’yi umut dolu yarınlara taşıma
hedefimizi yerine getirirken de neyi devraldığımızı, Fenerbahçe’nin
hangi durumda olduğunun da iyi anlaşılması gerektiğine inandığımız
için bu konuya da önem verdik. Niye önem verdik? Çünkü attığımız
her adımda camianın her branşı, her profesyoneli, her yöneticisi bu
durumdan ister istemez etkileniyor. Dolayısıyla biz bu konuları
anlatırken geleceğe doğru da ne hedeflerimizden ne umutlarımızdan
ne de varmak istediğimiz noktaya bizi götürecek planlardan
vazgeçmedik. Gücümüz yettiği kadar da devam edeceğiz. Zaman zaman
hatalı kararlar vermiş olabiliriz. Hatalar olabilir ama
hatalarımızdan da dönmeyi bilen insanlarız. Bugüne kadar
yaptıklarımız mali ve hukuki açıdan bunlar. Daha fazla da devam
etmek istemiyorum.”
COCU ALACAKLARINDAN CİDDİ İNDİRİM YAPARAK
AYRILDI
Futbola değinmek istiyorum çünkü futbolda sonuçlar iyi gitmediği
zaman yaptığınız diğer konuların hiçbir kıymeti kalmıyor. Özetle
başarısız olduk diyebiliriz. Demek durumundayız. Ama birazcık da
bunun röntgenini çekmekte fayda var. Buraya sürdürülebilir sportif
başarıyı hedefleyerek, öncelik haline getirerek geldik.
Fenerbahçe’nin aydınlık geleceği için mali özgürlüğü elinde
bulunan, geleceği sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir
Fenerbahçe için geldik. Hedefimizi yarım sezonluk futbol sonuçları
ne kadar kötü olursa olsun kesinlikle değiştirmeyecektir. Bu camia,
bu kongre üyeleri bizi burada layık gördüğü, tuttuğu müddetçe doğru
olduğuna inandığımız yolda devam edeceğiz. Şimdi bir felsefeden
bahsediyorduk ve bu felsefe çerçevesinde sezon başı planlarımızı
yaptık. Neydi bu felsefe? Takımı gençleştirmek, ödenen averaj
ücretlerini, maaşlarını indirmek, öyle bir takım inşa etmek ki
genellikle gençlerden oluşan ama etrafına 3-4 tane tecrübeli, yaşı
ilerlemiş futbolcularla kuvvetlendirmek. Yapıyı oturttuktan sonra
da tek tük her sene bir iki transfer yapacağımız bir takım
kurabilmekti. Hem sportif açıdan katkı sağlayacak futbolcuları
bularak oynatmak transfer etmek hem de bu oyuncuları parlatıp
sattığımız zaman da kulübümüze ekonomik değer sağlayacak bir yapı
oluşturmak istiyorduk. Bu yapının en önemli ayaklarından biri de
teknik direktör. Biz teknik direktör için kriterler belirledik.
Phillip Cocu’yu seçmemizdeki kriter neydi? 40-50 yaş arası bir
hoca, belli bir başarıyı yakalamış ve yeni bir serüvene,
kariyerinde yeni bir adım atmaya hazır bir hoca. A takımda gençleri
oynatmış, A takım hocalığı yapmadan önce alt yapı hocalığı yapmış
ve bizim vereceğimiz bütçelere uyabilecek bir hocayı takımımıza
kazandırmak istiyorduk. Seçildikten sonra bu hamleleri
atabileceğimiz zaman geldiğinde elimizdeki listede kalan hocalardan
Phillip Cocu’nun doğru bir tercih olduğuna inanarak bunu transfer
ettik. Dönüp baktığım zaman bu kararın hatalı olduğunu görüyoruz.
Çünkü şöyle baktığınız zaman da Hollandalı hocaların Avrupa ve
Türkiye’deki başarılarını daha iyi sorgulayabilirdik. Ama o zaman
bizim tam aradığımız profil olarak çıkmıştı. Maalesef hocamız hem
ülke şartlarına hem de kulübümüzün şartlarına uyamadı. Uymakta da
zorlandı. Gecikti de diyemiyorum çünkü zaman içinde gecikebilirdi.
Biz ona o zamanı da verdik, arkasında da durduk ve pek çok kırılma
maçımız oldu. Kırılma maçlarında olumsuz sonuçlar almamıza rağmen
arkasında durmaya devam ettik; çünkü biz bu sene bir şampiyonluk
vadetmiyorduk. Biz geleceğin takımını kurmanın tohumlarını
atmaya ancak bunu yarışmacı bir takımla yapmak istediğimizi
söylemiştik. Fakat puan tablosundaki konumumuz kabul edilebilir
durumda değildi ve ülkemizin şartlarına da uyamayacağını gördük.
Pek çok kırılma maçında da istediğimiz sonuçları alamayınca
yollarımızı ayırmaya karar verdik. Şunu ifade etmek istiyorum:
Göreceksiniz ki 47 yaşındaki Phillip Cocu, ileride büyük bir
takımda bir yerde büyük bir kariyer yapacaktır. Hatta şunu da
söylemek istiyorum: Temmuz ayında başka bir konuda Barcelona
başkanı ile görüşürken hoca seçiminden dolayı beni tebrik etti.
‘Tanıyor musunuz?’ diye sorduğumda ise şu cevabı verdi: ‘Biz, hoca
arayışındayken bizim kısa listemize girmişti. Ancak bugünkü mevcut
hocamızı seçtik.’ Cocu bizde olmadı ama inanıyorum ki ileride
başarılı olacaktır. Tazminat konusunda da pek çok şey ortaya
atıldı. Phillp Cocu, ‘Ocak ayının ortasına kadar Türkiye’de
kalabilir miyim?’ dediğinde biz de ‘Tabii ki kalabilirsin’ dedik. O
yüzden de acele etmedik ve şartlarda anlaşmıştık. Şartlar gereği 3
yıllık bir tazminat da söz konusu değildi, sadece 1 yıllık tazminat
söz konusuydu. Bunun yanı sıra 1-2 aylık da alacağı vardı. Bunların
hepsinin totalinden ciddi bir indirim yaptı ve el sıkışarak iyi bir
şekilde ayrıldık. Fenerbahçe’ye hizmet eden futbolcuların, teknik
direktörlerin ya da kulüpte çalışan profesyonellerin ayrılırken bu
şekilde ayrılması gerektiğine inanıyorum. Akabinde ne yaptık? Acele
etmedik! Erwin Koeman ile devam ettik. Erwin’e de ayrılırken bir
teşekkür plaketi verdik. Neden kendisine teşekkür plaketi
verdik? Çünkü Erwin Koeman, çok sıkıntılı bir dönemde
liderliği, vazifeyi ve sorumluluğu almayı kabul etti. Ankaragücü
maçının ardından soyunma odasında yanına giderek, ‘Yarın takımı
antrenmana çıkartır mısın?’ dediğimde çok rahatlıkla, ‘Hayır, ben
Phillip ile geldim ve onunla devam ederim, ayrılırım’ diyebilirdi.
Ama maaşında hiçbir değişim olmamasına rağmen 5 hafta boyunca
sorumluluk almaktan kaçınmadı. Hakikaten adam gibi adam tabirini
hak eden biri. Ayrılırken de kendisine teşekkür ettik, plaket
verdik ve çok zor bir zamanda liderlik gösterdiği, sorumluluk
aldığı için teşekkürlerimizi kendisine ilettik. Akabinde Ersun
hocamızı getirdik. Ersun hocayı nasıl getirdik, niye getirdik? Bu
konuda da tenkit ediliyoruz. Ona biraz sonra geleceğim ama
getirdik. İyi ki getirmişiz. Çünkü Ersun hocanın sadece saha içinde
yapacakları değil, onun kadar saha dışında da yapacakları da çok
önemli çünkü bu takım kim ne derse desin bu pozisyonda olacak
kalitede bir takım değil. Çok daha yüksek noktada olabilecek.
Birazdan detaylarına da gireceğiz.
ERSUN HOCA VE EKİBİNİN SAHA İÇİ KADAR SAHA DIŞI MEZİYETLERİ
DE ÇOK KUVVETLİ
Saha içi kadar saha dışında da psikolojik açıdan, Fenerbahçelilik
ruhu açısından tekrar canlanmaya ihtiyaç vardı ve Ersun hoca bu işi
çok çok iyi yapıyor. Kendisinin ve ekibinin saha içi meziyetleri
kadar saha dışı meziyetleri de çok kuvvetli. Çok kısa zamanda
apayrı bir hava geldi. İnanıyorum ki ligin ikinci yarısında
Fenerbahçemize yakışan oyun anlayışı ve bunun neticesinde sonuçları
da alacağımızı düşünüyorum. Bununla beraber Volkan Ballı’yı takım
menajeri olarak geri getirdik. Volkan Ballı’yı İdari Menajer olarak
herkes bilir. Kendisinin Fenerbahçeliliği ve bu konudaki
tecrübeleri çok engindir. Samandıra’ya çok pozitif katkısı
olacağına inanıyorum. Bununla da yetinmedik, yönetim kurulumuzdan
Sayın Selahattin Baki Beyi yönetim kurulumuzu temsilen bu işlere
bakmak üzere atadık. Kendisi Sheiffeld United takımında, çalıştığı
patronunun sahip olduğu Sheiffeld United takımında çok ciddi
görevler almıştır. İngiliz futbolunu da çok iyi bilir. Genel
futbolu iyi bilir. Fenerbahçeliliği konusunu kendisini tanıyanlar
bilir. Tamamen tribün çocuğudur, tribünden yetişmedir. İşin iki
tarafında da bulunmuştur. O yüzden bu 3 ismin gelmesiyle Damien
Comolli’nin işleri hafifledi. Samandıra yönetiminde bu yoğun
değişikliklerle yükler paylaşılmış oldu. Damien Comolli’nin işine
son veriliyormuş, yetkileri elinden alınıyormuş… Böyle bir şey söz
konusu değil. Fenerbahçe’de futbolun tek patronu Sportif
Direktördür. Sportif Direktör de bugün Damien Comolli olduğu için
patron O’dur. Tek işi A Takım değildir, esas işi geleceği inşa
etmektir. Altyapılar, scouting, akademi, tesisler ve bunun gibi pek
çok farklı konularda futbolun yapılanması olarak kendisinin daha
fazla manevra alanı artmıştır. Zaten zaman zaman kendisine kızdığım
konu şuydu; yeterince teknik direktöre ve takıma müdahale etmemesi
konusuydu. O da her zaman bundan bir adım geride olmayı tercih
etmişti. Gayet de iyi anlıyorum ama artık Ersun hocanın orada
olmasıyla beraber böyle bir şeye ihtiyaç yok. Fenerbahçe’de Sportif
Direktör kimse, futbolun CEO’su odur.
Dolayısıyla bu değişiklikleri yaptıktan sonra transferlere
geleceğiz. Önce geçmiş transferlere gelelim. Biliyorum
taraftarlarımız büyük bombalar bekliyorlar ama biz sadece ipuçları
verebileceğiz bu akşam. Hiçbir transfer imzalanmadan bizim için
bitmiş değildir. En iyi iş de bitmiş iştir. Ersun hocanın imza
töreninde transfer felsefemizi ve kimi niçin transfer ettiğimizi ve
transfer ettiğimiz oyuncularımızdan beklediğimiz verimi
alamadığımızı ama bu oyuncuları transfer ettiğimiz zaman hele yaz
aylarında bu imkan ve şartlarla ‘nasıl transfer ettiniz’ diye
alkışlandığımızı unutmuyorum. Ama ne hikmetse ve bunun bir kısmını
da futbol mantığıyla anlatamayacağım unsurlarla, yaptığımız
yatırımların meyvesini istediğimiz şekilde alamadık ve bugünkü
tabloyla karşı karşıya kaldık. Demin de ifade ettiğim gibi söz
konusu imkanlar. İmkanlarımız demişken biz kısa vadede ihtiyaçları
karşılayabilmek için yüksek borçları, faizli borçları ödeyip daha
makul seviyelere indirebilmek için bugüne kadar yarattığımız yeni
kaynaktan kredi, reklam, sermaye artışı, 115 milyon Euro’luk
kaynaktan 1 kuruşunu transfere harcamadık. Biz istemez miydik
40-50-60 milyon Euro transferlere harcayalım, büyük isimler
getirelim, herkes mutlu olsun, biz mutlu olalım. Ama bu anlayışla
bugünlere geldik. Biz ileriye dönük olarak zaten FFP’den dolayı
istesek de ayıramazdık. Gönül isterdi bunu yapabilecek esnekliğe
sahip olabilmek ama yoktu. O günlerin imkanları çerçevesinde bazı
transferler yaptık. Zaten FFP’yi yok sayıp mali durumu göz ardı
edip, şu an taze paramız var deyip bu paraları transfere harcamak
Fenerbahçe’ye ihanet olurdu. O yüzden demin de ifade ettiğim
transfer politikası felsefesi çerçevesinde yaratılan kaynaktan 1
kuruş para harcamadan sattığımız 3 oyuncudan gelen gelirlerle
transferlerimizi yaptık ve bugün de artı bir şekilde yani bugünkü
transfere de para harcayabilecek bir konumda cebimize de para
kalması şartıyla transferler yaptık. Buradaki felsefe bazı genç
oyuncuları almak, bunların da etrafına daha tecrübeli, daha
kariyerli oyuncularla kuvvetlendirip geleceğin takımın iskeletini
oluşturmaktı. Ersun hocanın basın toplantısında elit oyuncular diye
4 oyuncu saymıştım.
UZUN VADEDE KULÜBÜMÜZÜ FİNANSAL AÇIDAN SAĞLIKLI NOKTAYA
GETİRECEĞİZ
Bununla ilgili sosyal medyada elit oyuncu öyle olmaz böyle olur
gibi karşılaştırmalar oldu. 6-7 yılın öncesi futbol endüstrisi ile
bugünün ki çok çok farklı. O zamanlar Ersun hocanın da ifade ettiği
gibi Sow Fransa gol kralı olarak geldi. 10 milyon Euro’ya
geldi. Bugün Fransa gol kralını Türkiye’ye getirin bakalım,
kaç paraya getirirsiniz. 14 milyon Euro’ya Guiza, İspanya gol kralı
olarak gelmişti. Bugün kaç paraya gelir. Bu rakamlar 4-5 yıl içinde
çok yükseldiği için Türkiye’ye ciddi anlamda büyük isimler, katma
değer verecek, sakat olmayan isimlerde sayılı. İmkanları, zaman ve
zemini de çok iyi anlamakta yarar var. Bizde isterdik tribünlere
oynamayı; ama bizim sorumluluğumuz uzun vadede burayı çok daha
sağlıklı bir konuma getirmek. Sezon sonu kiralık oyuncularla
birlikte 14 oyuncumuzun sözleşmesi bitiyor. Bu avantaj da olabilir,
dezavantajda olabilir. Şartlar ne olursa olsun, ilk yarının sonunda
17. sırada bitirmek, attığımız gol sayısı, aldığımız puan, kötü
tablonun sorumlusu başta ben ve arkadaşlarım olmak üzere son derece
mahcubuz. Ne kadar bu takım bunu hak etmiyor, başka yerlerde
olmalıydı, şanssızlık, uğursuzluk, ne derseniz deyin; öz eleştiri
yapmak lazım. Gerekli düzenlemeleri ve müdahaleleri yapıyoruz.
Yaptığımız yanlışlar da var. Mahcubiyet içindeyiz. Bize üzülenler,
takıma üzülenler var. Ne yapsalar olmuyor diyenler var. Sezon
başında en kötü senaryoyu çizin deseler kimse bunu çizemezdi.
Bu formanın içine seni beni koy, çıkalım daha fazla puan alır. Daha fazla gol atar. Slimani gibi bir golcünün son 26 şutunun hiç birinin kaleyi tutmaması, beceriksizlikle anlatılacak bir şey değil. Erzurumspor maçında 27. dakikada 6-0 olacak maçı 2-2 bitirip son dakika bilardo tarzı yediğimiz golü hiçbir şey anlatamaz bana. İnşallah bu kara bulutlar da bir şekilde üstümüzden dağılır. Yine de bir suç varsa o suç bizdedir.
Bu kadar kötü oynamamıza, tenkit edilmemize rağmen 4 önemli
istatistikte ilk 5’e giriyoruz. Büyük gol fırsatı kaçırma
istatistiği kötü bir şekilde de yansıtılabilir ama bunun için gol
fırsatı yaratman gerekir. Gol fırsatları da yaratmışız. Hatta bir
istatistik daha var. En az gol fırsatı verip, en çok gol yiyen
takımız, takımlardan biriyiz. Sonuç ortada. Mahcubuz. İnsan kendini
boğulmuş gibi hissediyor. Bir hafta sonunu da rahat geçireyim.
Çoluğumla, çocuğumla vakit geçireyim. Kafamda dert olmasın
diyorsunuz ama görüyorsunuz ki, üstümüzde bir şey var. Antalyaspor
maçı tek kale top oynadık. Orada bazı gollerin girmemesi , top
çarpsa girer. Kaçırmak daha zor. Geçmiş sezonlarda çok daha kötü
oynadığımız maçlarda, maçlar kazandık. Olmadı mı, olmuyor.
İnşallah Ersun hocamızla yeni motivasyon, enerji ve arzuyla,
kaynaşmayla bu engelleri aşacağız. Bizim için bu sezon evet
kaybedilmiştir. Kaybedilmiş sezonu da ciddi anlamda kazanca
çevirebiliriz. Nasıl kazanca çevirebiliriz. Önümüzdeki sezonun
yapılanmasıyla. Önümüzdeki yıl demişken devre arası transfer
konusuna girelim.
Fenerbahçe camiasında beklentiler hiçbir zaman kaybolmaz. Her zaman
beklentiler vardır. İsterseniz eldeki kadroyu bir konuşalım. Barış,
Fenerbahçe’ye yıllarca hizmet edecek, olağanüstü yetenekleri olan
bir oyuncumuz. Ama Barış’ın doğru kıvama gelebilmesi için oynaması
gerekiyor. Bizde de yeterince oynama şansı bulamıyordu. Hem
güçlenmesi hem de oynaması için takas karşılığı Malatya’ya verdik.
Bu sadece yarım sezonluk. Bir buçuk sene olduğu söyleniyor.
Bonservisini vermedik. Kiraladık ve maaşı karşılığında yaptık bunu.
Maaşını da Malatyaspor karşılayacak. Anladığım kadarıyla da Erol
Bulut’un çok ilgisini çeken bir oyuncu. Çok daha kuvvetli ve hazır
bir şekilde önümüzdeki sezon dönecektir. Ozan Tufan, özel bir vaka.
Özel bir yetenek. Allah vergisi. Zaman zaman kilo alıp verse de
inanılmaz bir fizik gücü ve dayanıklılığı var. Genç yaşta çok ileri
noktalara geldi. Belki de en büyük talihsizlik buydu kendisi
açısından. Türkiye’de oyunculara ağabeyler, mentorlar, psikologlar
gerekiyor. Ne yazık ki Fenerbahçe’de bu sezonda da geçmiş
sezonlarda da verebileceği katkıyı sağlayamadı. Ben de üzülüyorum
onun için ve sezon başında onu kadro dışı bırakmak zorunda
kalmıştık. Ben ve Sayın Semiz Özsoy, sezon başında ilk gün
kampa gittiğimizde oyuncuları beklerken ilk gelen oyuncu Ozan
Tufan’dı. Özel hoca tutmuş, 8 kilo vermiş ve inanılmaz fit bir
haldeydi. İnanılmaz arzuluydu ve biz dedik ki, “En büyük
transferimiz sensin” ama olmadı. Ama şunu da söylemek istiyorum ki
son konuşmamızda kendisine dedim ki, “Sana böyle demiştik ama
olmadı. Sana yine inanıyoruz. Sergen Hoca seni çok istiyor.
Alanyaspor’dan ve Sergen Hoca’dan yararlan. Ne olur bir daha ki
kamp döneminde aklını başına topla. Allah’ın sana verdiği
meziyetlerin ve yeteneklerin kıymetini bil. Şükretmeyi bil.
Fenerbahçe’ye katkı sağlayacak konuma gel çünkü sen özel
yeteneklere sahip birisin.” İnşallah da öyle olacak. Yiğithan da
bizim evladımız, çocuğumuz, alt yapıdan gelme oyuncumuz. Çok da iyi
bir maç oynarken Spartak Trnava maçında sakatlandı. Kendisini iki
buçuk yıllığına bonservisiyle Malatyaspor’a verdik. Her zaman bizim
evladımız olacak. Öyle olduğu için de kendisine satın alma
opsiyonlu biz tuttuk. Yani Malatyaspor’da sözleşmesi bittiği zaman
belli bir bedel karşılığında satın alma opsiyonu Fenerbahçe’dedir.
Ona da buradan geçmiş olsun diyorum. İnşallah en kısa zamanda
sahalara döner ve bol bol oynar. Bir gün tekrar Fenerbahçe’ye geri
döner. Mevcut kadromuza dönelim şimdi. Burada ilk slaytta bütün
oyuncularımız var. Carlos Kameni’yi ve Tolga Ciğerci’yi sol altta
köşede yıldızla göreceksiniz. Onları da anlatacağım ama elde ne var
ne yok, kim kaç yaşında ve sözleşmeleri ne zaman bitiyor görmekte
fayda var diye düşünüyorum. Bu kadroda son yılda olan oyunculara
baktığımız zaman 11 tane oyuncumuz kontratını sonlandırıyor. Aatıf
Chahechouhe’yu affettik. Hocamızın ricası doğrultusunda diğer
oyuncularımızda da olduğu gibi. Kendisini isteyen kulüpler var ve
Rizespor da en çok isteyen kulüp. Rizespor’a gitmesini uygun gördük
ve anlaştık. Fakat biraz üzülüyor ve kızıyorum bu konuya. Ne yazık
ki Aatıf henüz Rizespor ile anlaşamadı. Bu yüzden hala bizde ama en
kısa zamanda anlaşmasını bekliyoruz. Diğer taraftan baktığımız
zaman bütün oyuncularımızla tek tek konuşacağız. Şartlar, zaman ve
zemin oluştuğu takdirde kiminle devam edeceğiz kiminle etmeyeceğiz
önümüzdeki aylar içerisinde buna karar vereceğiz. Ancak öncelikle
şunu söyleyebilirim. Şener Özbayraklı’yı Beşiktaş’a teklif
ettiğimiz gibi haberler etrafta dolaşıyor. Fakat Şener’i Beşiktaş’a
veya herhangi bir menajere ya da herhangi bir kimseye bilgisi
dışında teklif etmedik. İnşallah onunla da önümüzdeki sezon ve
ondan sonraki sezonlar için şimdiden sözleşme uzatacağız. Martin
Skrtel ile de aynı şekilde. Diğer oyuncularımızın da her biriyle
tek tek görüşeceğiz. Kiralık oyuncularımızı da koyduğumuz zaman
ciddi anlamda önümüzdeki sezon sözleşmesi biten oyuncular var. Bu
kadar çok oyuncunun ayrılacak olması hem fırsat hem de tehlike.
Çünkü bu kadar çok oyuncuyla da aynı anda da el sıkışamazsın.
Bilhassa da finansal fair play sıkıntıları varsa. Kiralık
oyuncularımızdan muhakkak ve muhakkak hocamız Andre Ayew’in
kalmasını istiyor. Kalabilir kalamaz bakacağız. Opsiyonlu almamız
söz konusu bile değil. Tabii onun geldiği takımın Premier Lig’e
çıkıp çıkmayacağı da önem arz ediyor.”
3 YA DA 4 TRANSFER YAPMAK İÇİN GÖRÜŞMELERİMİZ
SÜRÜYOR
Biraz daha ilerlersek transfer konusu var. Şu anki tabloda muhtelif
yerler göreceksiniz. Buralar devre arasında transferini
hedeflediğimiz pozisyonlar. Bilindiği üzere devre arasında transfer
yapmak kolay değil. Bilhassa kiralama modeli üzerine
odaklanıyorsanız herkes elindeki maçı son dakikaya kadar tutmak
istiyor. Yaz transfer döneminde de olduğu gibi. Ancak tabloda mor
renk olarak gösterdiğimiz 5 pozisyonun en az 3’üne mümkünse de
dördüne oyuncu transfer etmek için görüşmelerimiz,
pazarlıklarımız(yabancı ya da Türk) devam etmektedir. Buraya
baktığımız zaman Sadık Çiftpınar’ı transfer ettik. Hem hocamızın
hem de bizim çok istediğimiz bir isimdi. Benim özellikle
istememdeki nedenlerden bir tanesi; çok düzgün bir karaktere sahip
ve iyi bir Fenerbahçeli. Karı koca çok iyi Fenerbahçeliler.
Tohumdan iyi Fenerbahçeliler. Bizim hayalimizdeki Fenerbahçe’nin de
burada sadece kariyer yapacak, sözleşme karşılığında oynayacak
oyunculardan ziyade daha fazla miktarda Volkan gibi, Berke gibi,
Sadık gibi doğuştan, tohumdan Fenerbahçelilerin, Fenerbahçe’ye
hizmet ediyor olmaları. Bir kez daha tabloya dönersek; bugün
aslında buradaki tam pozisyonlarını söylemek istemiyorum ama ikisi
için bu akşam ve gözümden dolayı bir gün de ertelenince müjdeli
haber verebileceğimi düşünüyordum. Açıkçası verebilecek haber de
var ama imzalanmadan, en iyi iş bitmiş iştir. İş bitmeden biz bu
açıklamaları yapmayacağız. Ama hocamızla mutabık kaldığımız
noktalar bunlar. Hocamızın da önceliği orta sahayı güçlendirmek.
Orta sahayı güçlendirdiğimiz taktirde gollerin ardı arkasının
geleceğine inanıyor. Şunu da söylemek istiyorum: Hocamız
Jailson’dan çok memnun, inanılmaz dayanıklı ve güçlü çıktı. Her gün
de üzerine koyarak ilerliyor. Bir de bu tabloda Cebrail Akbulut
ismini göreceksiniz. Cebrail Akbulut, U21 Takımımızda oynuyordu.
Slovakya U21 Milli Takımıyla Antalya’da yaptıkları maçta hocamız
çok beğendi ve Cebrail’i önümüzdeki yıllarda değerlendirmek üzere
sezon sonuna kadar kadroya alınmasını rica etti. Onun da arzusu
doğrultusunda aldık. Erten Ersu’ya bir parantez açmak istiyorum.
Erten, çok iyi bir kaleci ve talihsiz bir şekilde devre arası
kampında sakatlandı. Bugün de Almanya’da ameliyat oldu ve ameliyatı
da çok çok iyi geçti. Onun kontratı 2019’da bitiyor ama onun tedavi
süreci ve sağlığına kavuşması 6 ay sürecek. Biz, kendisini bu süreç
içerisinde yalnız bırakmayacağız, kontratsız bir futbolcu olarak
tedavisini görmeyecek, bizim futbolcumuz olarak tedavisini görecek.
İnşallah o da en kısa zamanda sağlığına kavuşur. Buradan bir kez
daha geçmiş olsun diliyorum. Carlos Kameni’yi yabancı sayısından
dolayı oynatamıyoruz. Tolga Ciğerci içinse ayrı bir parantez açmak
istiyorum. Tolga Ciğerci konusunda da tenkit görüyoruz. Tolga
Ciğerci, bugüne kadar bir kuruş para ödemediğimiz ve sahalara
dönene kadar da ödemeyeceğimiz bir futbolcudur. O halde ‘Neden
böyle bir şey yaptınız?’ diyeceksiniz. Bence Tolga Ciğerci,
düşündüğümüz gerçekleşirse ki kendisini Amerika’ya dünyanın en iyi
ayak doktoruna yolladık ve kendisi 2 ay içinde tamamen sahalara
dönecek duruma gelecek. Bu sakatlıklarda şöyle bir durum var; ya
kariyeri bitiyor ya da sahaya dönebilir konuma geliyor. Bu
oyuncunun bu sıkıntılı döneminde biz kulüp olarak yanında durduk,
bize hiçbir maliyeti olmadı ama oyuncuyu sahaya döndürebilirsek
inanıyorum ki çok örnek bir hikayeye imza atmış olacağız.
Fenerbahçe’ye çok büyük katkıları olacaktır diye inanıyorum ve
döneceğini de dönmesini de bekliyorum. Kendi eski takımında
oynadığı zaman çok büyük katkısı vardı. Aynı şekilde milli takımda
da katkısı oldu. Çok iyi bir altyapısı var, çok azimli ve çok
güçlü. Şu haliyle bile pek çok aktif oyuncudan daha fazla idman
yapıyor. Diyeceksiniz ki, ‘Nasıl idman yapıyor?’ Bugüne kadar
ayağının üstünde çok fazla koşamıyordu ama havuz içinde çalıştı.
Aylardır havuz içerisinde çalışmalar yapıyor. Çok dayanıklı ve çok
güçlü. Bir an evvel o topun ayağına değmesi gerekiyor. Bugün tenkit
edenler inşallah bir gün gelecek ve ‘Fenerbahçe hiçbir mali risk
almadan çok önemli bir beyni yeniden Türk futboluna kazandırdı’
diyecek.
(Takımın yaş ortalamasıyla ilgili soru üzerine) Burada önemli olan
ortalama yaşın 24,5-25’e gelmesi. Bunu yaparken de Daum döneminde
başarılı olduğumuz gibi belki genç oyuncularla etrafını da
tecrübeli 3-4 tane oyuncuyla besleyerek ana omurgayı oluşturmak
hedefimiz. Hedefimizde 1 gram değişiklik olmamıştır. Hatta bu
transfer döneminde belki 30-31 yaşlarında oyuncular da olabilir ama
söylemek istediğim, uzun vadedeki transfer anlayışımızda, yapmak
istediklerimizde hiçbir değişiklik olmamıştır. Bugün baktığımızda
Barış, Ferdi, Jailson, Berke, Sadık hep bu anlayışın uzantılarıdır.
Hatta son 6 aylık dönemde biz altyapıdan pek çok genç oyuncumuzla
profesyonel sözleşme imzaladık. 2005-2006 sezonunda beri
altyapımızdan çıkıp profesyonel sözleşme yapan oyuncuların sayısına
baktığınızda en yüksek 2014-2015 sezonunda 6, geçen sezon 5
oyuncuyken bu sezon bugüne kadar 10 oyuncumuz ile profesyonel
sözleşme imzaladık. Bunu geleceğin tohumları olarak görüyorum. Bu
10 oyuncunun 2’si, 3'ü meyve verse Fenerbahçe’ye çok büyük katkı.
3’ü, 4’ü başka takımlara satılacak kıvama gelse yine çok büyük
katkı. Dolayısıyla sadece Fenerbahçe’de değil Türkiye’nin genelinde
gençliğe yatırım yapma, gençliğin önünü açma eğilimi, konuşmaları,
yaklaşımları var. 1 senedir Türk futbolunun bu şekilde devam
edemeyeceğini ifade ediyordum. Görüyorsunuz ki son dönemde en
tepeden en aşağı kadar herkes bizim noktamıza geldiler. O yüzden
bizim transfer anlayışımızda bir değişiklik yok. Bazı şeyler
hayatta mecburen, bazı şeyleri de tercihen yaparsınız. Hem mecburen
hem tercihen hem Fenerbahçe hem Türk futbolu bu değişikliği yapmak
zorunda.
Fenerbahçe her daim bir cazibe merkezi olmuştur. En iyi gününde de en kötü gününde de. Fenerbahçe’ye Türk oyuncuların gelmek istemesi hele bu dönemde bence son derece normal. Biz yükümlülüklerimizi en iyi şekilde, gücümüzün yettiği, imkanlarımızın el verdiği şekilde, minimum aksatmalarla yerine getirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Zaten yönetimin işi takımın başarılı olmasını sağlayacak şartları, iklimi oluşturmak. Bunlardan bir tanesi de yükümlülükleri yerine getirmek. Zaten o yüzden çok gücüme gidiyor. Biz bu kadar uğraşıp çalışırken, oyuncularımızın hayatlarını kolaylaştırmaya çalışırken onların performanslarının bir şekilde bizi bu noktada tutması insanın çok gücüne gitmiyor değil. Ama bu bir takım işidir. Hepimiz bu tablodan sorumluyuz. Sadece bugünde değil, ileriye dönük olarak da Türk futbolcuların Fenerbahçe’ye gelme arzusu her geçen gün artacaktır. Bunu sadece Türkiye’deki futbolcular olarak düşünmemek lazım. Gurbetteki Türk futbolcular için de aynı şeyi söylemek lazım. Her zaman ifade ediyorum; Yurt dışında çok az Türk vatandaşı olmasına rağmen oransal olarak çıkan futbolcu sayısı çok daha yüksek. 18-19-20 yaşlarında birinci sınıf, en yüksek kalitede olabilecek, şu 2-3 seneyi iyi değerlendirdikleri takdirde, Türk futbolcuları var. Bunları artık Türkiye’ye çekmemiz gerekiyor. Bizim transfer politikamızda bir değişiklik yoktur. Fenerbahçe her dönem bir cazibe merkezi olmuştur. Özellikle bu dönemde de cazibe merkezi olması ve oyuncuların Fenerbahçe’ye gelmek istemesi gayet normaldir. Demin de ifade ettiğim gibi şartlar oluştuğu takdirde takımlarından ayrılmak isteyen oyuncuların bize katılması söz konusudur. Ara dönemde transfer zordur. 1-2 oyuncuya odaklanmamak gerekir. Bizde bugün yaptığımız gibi birden çok alternatiflerle devam etmek zorundayız.
Kadro dışı bıraktınız niye affettiniz? Burada da tenkit
görüyoruz. Biz kimseyi hayat boyu cezalandırmak niyetinde değiliz.
Affedilmeyecek bir konu yok diyen de benim. Belirli nedenlerden
kadro dışı kalmışlardı. Bir kısmı performans, bir kısmı davranış
bozukluğu. Uslüp, sorumluluk almama. Ciddiyet eksikliği gibi
konular vardı. Bunu yaptık. Ersun hocamız geldi. Kendisine sorduk.
Hocam durum budur, istediğiniz şekilde ilerleyebiliriz. Kendisi de
bir sıkıntı olmadığı takdirde Ozan’ın Alanyaspor’a gitmesinin uygun
olacağını; Ozan’a çok inandığını, kendisiyle de görüştü. Diğer üç
oyuncuyu da denemek ve görmek istediğini ifade etti. Bu doğrultuda
oyuncularımızı kampa yolladık. Volkan konusu biraz daha farklı.
Volkan konusunda nasıl kadroya döneceğini adım adım tarif ettim.
Kendisi ya istemedi ya da mesajı almadı. Kendisine olan duygu ve
düşüncelerimi de açık açık ifade ettim. Söz konusu Fenerbahçe
menfaatleri ise bizde inatlaşma olmaz. Buna rağmen kendisi
tarafından bir adım atılmamıştı. Üzüldüğünü biliyordum. Ben de
üzülüyordum. Düzeltme yapmak istiyorum. “495. maçını oynadı,
500’üncü maçını oynamalı diyordum”. Volkanla konuştuğumuzda
“Başkanım ben 520 maç oynadım” dedi. Aslında ben burada hata
yaptım. Fenerbahçe iletişim kadrosu beni düzeltmemekte hata yaptı.
Tüm kamuoyu aslında, hiçbir şeyi araştırmadığımız için ‘ya yanlış
söylüyor bu arkadaş 520 maç oynadı’ demedi. O işin esprisi diyelim.
Ersun hocamız geldikten sonra Volkan takıma geri dönmek istediğini
ifade etti. Bana mesaj yolladı. Beni aradı. Birbirimize ulaşamadık.
Hocamızla görüştü, mesaj yolladı. Konuyu hocamızla istişare ettik.
O da uygun gördü. Ben de uygun gördüm. Takıma dönmesi için yapması
gerekenler belliydi. Yaptığımız görüşmede niyetini, pişmanlık
duyduğunu samimi bir şekilde hissettik. Dedik ki yolu biliyorsun,
yaptığın takdirde kapımız açık. Kendisi de takımın parçası olmak
istediği için kendine yakışanı yaptı. Bunu yaparken de tenkit
edildik. Gözün üstünde kaşın var durumu var. Biraz sonra
anlatacağım konularda da niye devamlı eleştiriliyoruz. Niyeti daha
iyi anlayacaksınız. Ama Volkan’ın konusunda. Volkan ‘Ne yapayım o
zaman’ dedi. Özür dilemek istiyorsan özür dile. Yazılı bir şey mi
yapayım dedi biz de karar senin dedik. Yazılı yaparsan pek samimi
olmayabilir. Biz sana yazdırmışız gibi gözükebilir. Karar verdi ki
bir açıklama yapacak. Açıklama yapacağını da biz kulübün resmi
kanallarından açıklamadık. Kendi Twitter hesabından açıkladı ve
Volkan açıklama yaparken kendi özgürlük alanıydı. O açıklamaya göre
kalıp kalmayacağı belli olacaktı. O açıklamada kalması
gerektirmeyecek şartlar oluşmayabilirdi. O açıklamayı da idman
sahasında yapmak istedi ve biz de ‘tamam’ dedik. Ancak o gün ağır
hava şartları ve yağmur olduğu için apar topar oradaki kantinin
içine alındı. Tabii art niyetli insanlar bunu pişirerek sosyal
medyada sundular. Oradaki medya mensupları konuya çok duyarlı
yaklaşırken orada olmayan medya mensupları işi polemiğe çevirdiler.
Halbuki biz orada gidip Fenerbahçe TV’de canlı yayınlayıp bizim
kurduğumuz bir ortamda ve iletişim ekibinin olduğu bir ortamda
yapsaydı bu sefer de ‘tiyatroya bak, adama zorla özür diletiyorlar’
diyeceklerdi. Ağzınla kuş tutsan da bazen yaranamıyorsun.
Özetleyecek olursak, Volkan’ı cezalandırdığımız zaman ‘iyi
yapmışsınız, takıma almayın’ diyenler de oldu. ‘Volkan’a bu yapılır
mı?’ diyenler de oldu. Volkan’ın bundan sonra takıma dönmesi
faydalı olacaktır. Ama Volkan’dan da beklentilerimizi kendisi çok
iyi biliyor. O beklentilerimizi de inşallah yerine getirir. Çünkü o
beklentimiz kendisinden ilk yarıda da söz konuydu. İstediğimiz
şekilde gerçekleşmedi ama şimdi Volkan’dan beklediğimiz, alması
gereken çok büyük sorumluluklar var. Alacağına inanıyorum.
Tesadüfen de yarın herhalde oynayacaktır diye düşünüyorum çünkü
Harun dizlerinden hafif sakat. 15 gün oynayacak durumda değil. Yani
bütün tesadüfler üst üste geldi. Volkan’a da hoş geldin diyorum.
Dirar’a da hoş geldin diyorum. Aatıf’a da hoş geldin diyorum ama
ondan da en kısa zamanda Çaykur Rizespor ile anlaşmasını
bekliyorum.
Ben Ersun Hoca ile ilgili net bir şekilde açıkladım. Kabahat ise
kabahat dedim. Ne dediğimi bire bir söyledim. Ben Ersun Hoca
planlarımda yok demiştim. Kendisiyle uzun vadeli planlar yapamayız
demiştim. Demin Cocu ile anlattığım süreci yaşadıktan sonra farklı
bir yapılanma ihtiyacı oldu. Cocu ile zor günleri atlatacağımıza
inanıyordum. Camiamızın arkasında durması gerektiğine inanıyordum.
Durdular ve biz de durduk. Geldiğimiz noktada Cocu’ya full destek
olmamıza rağmen bahsettiğim kırılma anlarını onunla aşamadık. O
yüzden değişime gitmek zorundaydık. O aşamada bir Türk antrenör
olması gerekiyordu. Fenerbahçe ruhu taşıyan bir Türk antrenör
olması gerekiyordu ve Ersun Hoca en doğru insandı. Ama bunu da aynı
şekilde Ekim ayında şunu da söyledim. Ersun Hoca defterini kapatın
derken şunu da belirttim. Ersun Hoca en son şampiyonluğumuzda
oynattığı futbolla rahat rahat ayaklarımızı uzatarak maç
seyrettiğimizi, keyif aldığımızı ve belki de şampiyonluğa en rahat
hatta belki de değil en rahat ulaştığımız sezon olması itibarıyla
sahadaki performansından da ne kadar keyif aldığımızı ne kadar
beğendiğimi de söyleyen de benim. Dolayısıyla konu saha içi konusu
değildi. Benim Ersun Hoca’nın hocalığını, oynattığı futbolu
beğenmeme gibi bir durumum söz konusu değildi. Burada başka
unsurlar vardı. Erwin Koeman ile bir süre devam ettik. O arada
Semih Bey’in bilhassa liderliğinde, hukuki konularda da Alper
Pirşen’in katkılarıyla ilk görüşmeler yapıldı. Sonra sürece ben de
dahil oldum. Sürece ben de dahil olduktan sonra kendisiyle oturduk
konuştuk. Bu böyle ‘aman hocam hadi gel, yarın imzalayalım’
şeklinde değildi. Bir hafta boyunca istişare ettik. Zaten öyle
acele karar verecek insanlar değiliz. Acele karar verseydik ya da
sosyal medyanın dolduruşuna gelseydik zaten Ersun Hoca’yı çok
öncesinden getirirdik. Ersun Hoca ile kafamızdaki soru
işaretlerini, o kendi kafasındaki soru işaretlerini oturduk,
konuştuk ve istişare ettik. Gördük ki pek çok konuda hepimiz aynı
sayfadayız. Ben şahsen çok memnun ve tatmin oldum. Bu süreci
başlattığı için de bilhassa Semih Özsoy’a teşekkür etmek istiyorum;
çünkü yönetimimizde de Ersun Hocanın gelmesini isteyen bazı isimler
vardı ama bu döneme nasip oldu. Birbirimizin felsefesini anladıktan
sonra da benim Ersun Hocayı bilhassa isteme nedenlerimden bir
tanesi şudur: Az önce de ifade ettiğim gibi bu takımın sahadan çok
saha dışında da ayağa kalkması gerekiyor. Bu takım psikolojisinin
düzelmesi, birbirine inanması, kendi özgüvenlerinin geri gelmesi
gerekiyordu. Çünkü 7’inci ve 8’inci haftadan sonra müthiş bir
özgüven kaybına neden oldu, aldığımız kötü sonuçlar. Yani kamuoyu
tatmin olsun diye biz bu değişikliği yapmadık. Tribünlere oynamak
adına da bu değişimi yapmadık. Şunu da söylemek istiyorum:
Hocamızın bilimsel yaklaşımları, oyun anlayışı, staff’ı yani
kadrosu, genç oyunculara verdiği değer, iletişim anlamındaki
pozitif yaklaşımı(hem iç iletişim hem de dış iletişim) işte bütün
bunların Fenerbahçe’ye çok fayda sağlayacağına inanıyorum. Bunu
Ersun Hoca için de fırsat olarak görüyorum. Ersun Hocanın
kariyerine baktığınız zaman averajda 16 ay çalışmış. Artık Ersun
Hoca Fenerbahçe’de yaşadığı şampiyonluğu ve o çok hayal ettiği
4’üncü yıldızı da Fenerbahçe takmalı ve Fenerbahçe’de çok uzun süre
hizmet edebilecek konumda olmalı. İnşallah da olur diye dua
ediyorum. Umuyorum ki hep beraber çok güzel günler yaşarız, mutlu
oluruz. Çünkü bu aralar mutluluğa çok ihtiyacımız var. Sağlığımız
yerinde olduğu müddetçe her şeyle mücadele edebiliriz ama artık bu
camianın mutluluğa ihtiyacı var. Tekrar mahcubiyetimi dile getirmek
istiyorum. İnşallah Ersun Hocanın liderliğinde takviye yapalım ya
da yapmayalım, Ersun Hoca bu takıma inanıyor. Ama takviye de
yapacağız. Yapalım ya da yapmayalım hak ettiğimiz yerlere en kısa
zamanda geliriz. Daha da önemlisi önümüzdeki senenin şampiyonluğa
oynayacak kadrosunun temellerini, oyun anlayışını, birlikteliğini
ve beraberliğini, Fenerbahçe ruhunu bugünden, şimdiden aşılamış,
kurgulamış, dizayn etmiş oluruz. Ben, çok ümitliyim. Evet, zaman
zaman boğuluyoruz gibi bıkkınlık geliyor ama inanın hiçbir şekilde
ne motivasyonda ne şevkte ne inançta bir kaybımız yok. Tam tersi
içinde bulunduğumuz durum beni ve arkadaşlarımız daha çok
kamçılıyor. İnşallah hepimizin daha mutlu olacağı günleri hep
beraber yaşayacağız.
ÜNİVERSİTE ARAZİSİNİN ALTYAPIYA TAHSİSİ İÇİN BAŞVURU
YAPTIK
(Scouting, futbol altyapı ve pilot takım konuları) Buradaki
planlarımız aynen devam etmektedir. Altyapıya David Badia’yı
getirdik. Onu da beğenmeyenler var. Olabilir. Ama bizim yapmak
istediklerimiz bugünden yarına meyve veren konular değil. İki sezon
sonra bu bahsettiğim konularda ciddi ilerleme olmazsa gelin bizi
tenkit edin. Altyapılardaki hocalarımızı en küçük yaş gruplarından
en üst yaş gruplarına kadar değiştirdik. Barcelona eğitimli David
Badia liderliğinde yeni bir kadro kurduk. Kendisi gençlerle iyi
anlaşıyor. Kendisi başka altyapılardan, bilhassa Barcelona
okulundaki görevinden dolayı çok oyuncu çekmiş durumdadır. Ben
sistemden memnunum. Bununla beraber Altınordu’daki altyapı scoutun
başında olan Serhat Pekmezci’yi altyapımız için scout şefimiz
olarak transfer ettik. Altyapıda şöyle bir sorunumuz var: Bunu
üzülerek hatta bir nebze utanarak söylüyorum. Ama hayal ettiğimiz
noktaya geleceğiz. Şu anda mevcut durumdaki tesislerimiz ve
imkanlarımız Fenerbahçe markasına yakışır paralellikte değil. En
kısa zamanda bu imkanları düzeltmek durumundayız. Bu bağlamda
bizden önceki yönetimimizin devletimize başvurduğu ve belli bir
mesafe kat ettiği fakat bunu üniversite için istediği bir arazi
var. Bu yakada büyükçe bir arazi. Biz o başvuruyu, ‘Acaba altyapı
olarak değiştirebilir miyiz?’ diye yaptık. Önemli olan A Takımla
beraber diğer altyapıların olacağı bir tesis benim hayalim. Ben
bunun için kulübe de külfet olmadan gereken mali kaynak ihtiyacını,
mali durumu daha negatif hale çevirmeden kulübün iş adamlarıyla
beraber, sponsorlarla beraber bulmaya söz veriyorum. Yeter ki bize
araziyi versinler. Bugün en çok tenkit edildiğimiz konu Türk
futbolu olarak altyapıya yeterli yatırımın yapılmaması. Avrupa’daki
en az yatırımı yapan ülke, en az altyapıdan oyuncu çıkaran ülke
olarak biz varız ve en yaşlı takımlara sahip ülke de biziz. Ben
vaat ediyorum. Ömrüm ve sağlığım yettiği müddetçe. Bu 3 yıllık
dönem içinde muhakkak camiamıza kazandırmak istiyorum. Yeter ki
devletimiz bu araziyi bize tahsis etsin. Çünkü mevcut imkanlarımız
iyi değil. Araziyle ilgili bizden evvelki yönetim kurulumuzun
başvuruları var. Belli aşamaları da kat etmişler ama üniversite
için. Biz bunun altyapı için tahsis edilmesi ricasında bulunduk,
görüşmelerimiz de devam ediyor.
A takım scoutinge baktığımız zaman bölgesel yapılanmamızda biraz
geride kaldık. Orada da işler istediğimiz şekilde ilerliyor
diyebiliriz. Bunların meyve vermesi zaman alacak. Kötü
niyetliyseniz bizi yerden yere vurabilecek konu bulabilirsiniz. Bu
işler zannettiğiniz gibi de değil.
Biliyorsunuz bir de pilot takım konusu var. U21 ligi önümüzdeki sezon kalkıyor. Doğru, yanlış onu tartışmıyorum. Bunun yerine bir şey koymamız lazım. İnşallah TFF bizim gibi kulüplere alt liglerde süper lige çıkmama kaydıyla takım sahibi olma hakkını verir. Gençleri oynatabileceğimiz, test edebileceğimiz, kendi yaş gruplarından daha büyük yaş gruplarıyla oynayabileceği bir imkan yakalayabiliriz. Bu olmazsa olmaz. Bununla beraber hayal. Ya Balkanlarda, ya Portekiz’de bir de Almanya var. Bir yerde bizim bir takımımız olması lazım. Hagi’nin de bir lafı var. Türk futbolu sıkıntıda değil, diyor. 2 milyon Euro maaş veren ülke sıkıntıda olamaz, bizde 5 bin 10 bin. Hakikaten doğru söylüyor. Romanya’da en çok maaş alan 20 bin Euro alıyor. Müthiş bir U21 jenerasyonu geliyor, Romanya’da. Bu pilot takımı hayalimiz devam ediyor. Bu orta ve uzun vadeli, diğer söylediklerimiz kısa vadeli projeler.
Türkiye’nin, Fenerbahçe camiasını iftihar edeceği, gurur vesilesi olan bir erkek basketbol takımımız var. Bizden önceki yönetimi de tebrik etmek lazım. Şapka çıkartmak lazım. Tohumları attığı için. O dönemde Semih Bey de yönetimdeydi. Obradovic’in camiaya kazandırıldığı dönemde. Sadece Obradovic’i camiaya kazandırma değil, ona o güçleri de verebilmek takdire şayan bir olay. Bizi diğer büyük kulüplerden ayıran, mali açıdan yükümlülük olarak bir unsurda budur. 30 milyon Euro bütçeli bir takım.
DeporFinanszas diye bir kuruluş Fenerbahçe Beko’nun Twitter hesabına bakıyor. Dünyanın en çok etkileşim alan ikinci basketbol kulüp hesabı. Burada önemli olan unsur, 10 takımın 9’u NBA takımı. Avrupa’da sadece Fenerbahçe Beko var. Lakers’dan sonra en çok etkileşim alan takım. Instagram olarak baktığımız zaman, burada da 8. sırada. Dünya’da Amerika dışında tek takım Fenerbahçe Beko.
Fenerbahçe’nin global marka olma konusunda ve global marka olduğu takdirde, global sponsorları kendine çekip bu bütçeleri karşılama potansiyeli açısından... Bu harita iki şey gösteriyor. Yuvarlakların büyüklüğü bu ülkelerdeki yoğnuluğu gösteriyor ve dünyada Fenerbahçe Beko’yu takip eden insanların yoğunluğunu ve dünyanın neresinden olduğunu gösteriyor. Burada Çin’den, Amerika’dan, Brezilya’dan baktığınız zaman Fas ve diğer ülkeleri de görüyorsunuz. En çok bu ülkelerden Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, yani Fenerbahçe Beko takip ediliyor. Bu, Fenerbahçe’nin yarın öbür gün Çin’den, Kore’den sponsor çekme ve oyuncu çekme açısından çok önemli bir veri. EuroLeague tarafından yapılan bir araştırmada “Final Four’da Yer Alması Beklenen Takım” kategorisinde bütün menajerler oylama yapıyor. Neyi oyluyorlar? ‘Sizce kim Final-Four’da bu sene oynar?’ Rakiplerimizin menajerlerinden Fenerbahçe Beko ve Real Madrid, yüzde 100 puan alıyor. ‘En iyi antrenör?’ diye oylama yapıldığında ise yüzde 62,5 ile Zeljko Obradovic çıkıyor. ‘Eşleşmesi en zor takım?’ diye bir oylama yapmışlar. Yüzde 32,5 ile Fenerbahçe Beko, ardından yüzde 18,75 ile Real Madrid ve Zalgris geliyor. Zalgris bu sene yanılmıyorsam 11 veya 12 maçında mağlup oldu. ‘İzlenmesi en keyifli takım?’ kategorisinde ise yüzde 25’te yine Fenerbahçe Beko ve Real Madrid var. Bunları neden gösterdim? Fenerbahçe camiasının gurur duyacağı bir harita bu. Bu başarıyı sağlamak kolay değil. Bu başarıyı sürdürebilmek daha da zor. Hele bu ekonomik şartlarda bu bütçeleri sağlamak ama bizler, Fenerbahçe, sadece yönetim olarak demiyorum, bunu devam ettirebilmek adına elimizden geleni yapıyoruz. Burada Fenerbahçe kendi imkanları dışında çok az destek alıyor. Ülkemizi bu kadar gururla temsil ettiğimiz bir ortamda biraz daha desteğe ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Biz Yönetim Kurulu olarak üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Geçen sene 11 Milyon Euro’luk Doğuş sponsorluğu varken yeri gelmişken hem Doğuş hem de Ülker Grubu’na erkek basketbol branşına yapmış oldukları katkıdan ötürü teşekkür edelim. Baktığımız zaman geçen yıl 11 Milyon Euro açığımız varken şu anda 15 Milyon Euro açığımız var. Biz bütçeleri küçültmüyoruz hatta bir adım daha öteye gidip ‘Obradovic ayrılacak mı, başka takıma gidecek mi?’ gibi bir şey şu an söz konusu değil. Zaten önümüzdeki sezon da kontratı devam ediyor. Sayın Obradovic bizimle devam ettiği müddetçe ne yapacağız, edeceğiz onun, ekibinin ve kurduğu takımın devam etmesi, başarılarına başarı katması için o bütçeleri oraya bu şekilde sağlayacağız. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Büyük konuşmamak lazım ama biz var gücümüzle bunu devam ettirmek için çalışıyoruz. Onları da buradan tekrar kutluyor ve teşekkür ediyorum. Basketbolla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Belki bazı taraftarlarımız bana kızacaklar ama bunu söyleme ihtiyacı duyuyorum. Geçen Real Madrid maçında mecburen yurt dışındaydım. Maçı televizyondan seyrettim. Bunu söylerken de yanlış anlaşılmamak için kelimeleri cımbızla seçmek istiyorum. Çok iyi bir seyircimiz var. O maçta 9-10 koltuk dışında bütün koltuklar satılmıştı. Salon işler iyi giderken müthiş destek veriyor, ama sizden rica ediyorum biraz geriye düştüğümüz zaman takımımıza motivasyon vermemiz lazım. Destek ve doping olmamız lazım. Doping kelimesini de kullandım diye kızacaklar ama söylemek istediğim esas itici güç olacaksak takımımız geride iken esas güç olmamız lazım. Real Madrid maçı kafa kafaya gidiyordu. Son saniyelerde gerideydik. Fakat öne geçince salon ayağa kalktı ve yer yerinden oynadı. Ben de biraz daha taraftarlarımızdan rica ediyorum. Takımımız geriye düştüğü zaman da benzer desteği vermemiz gerekiyor. Ama her şey için de taraftarımıza teşekkür ediyorum. İnanılmaz bir basketbol seyircisi oluşturduk. Çoluk çocuk, aileler… Eğlenceli de bir spor tecrübesi oluyor. Biz de imkanlarımız çerçevesinde bunun üstüne koyarak devam etmek istiyoruz.”
London Football Exchange, Avrupa futbolunda gelirleri temlik
edip futbol kulüplerine kredi veren bir kuruluş. Bize de bu fikri,
Deutsche Bank’ta çalışan Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Ozan Korman
Tarman getirdi. Bu fikir enteresan bir fikir. Zaten bugün aynı şeyi
yapıyoruz. Temliklerimizi veriyoruz ve bankalardan kredi alıyoruz.
Ancak bu kuruluştan alacağımız kredilere baktığımız zaman
ödeyeceğimiz maliyetle bugün ödediğimiz maliyet arasında yarı
yarıya fark var. Biz bugün dövizimizden yüzde 10-10,5 öderken
buradan 5-5,5’a kredi alma durumumuz var. Doğrudur. Hatta imza
aşamasına çok yaklaştık. Fakat şu an imzalanmış bir şey yok. Burada
yapılacak olay, oradan alacağımız kredi ile kesinlikle yeni bir
kaynak olarak değil mevcut bir kredi ödenip oradaki temlikler
buraya verilecek ve burada birkaç milyon euro maliyetten tasarruf
etmiş olacağız. Fakat son Türkiye Bankalar Birliği’nin,
devletimizin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun Ziraat Bankası
önderliğinde yapmış olduğu girişimlerden sonra burada bir frene
bastık. Orada ne olacağını tam anlamak istiyoruz ama görüştüğümüz
doğrudur. İmzalanmış bir şey henüz yoktur.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biz, Fenerbahçe Spor Kulübü
olarak bunu sonuna kadar destekliyoruz. Devletimizin inisiyatif
alması, Ziraat Bankası’nın önderliğinde Türkiye Bankalar
Birliği ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun da beraber bu konuya el
atması bizce son derece olumlu bir adımdır ve Fenerbahçe Spor
Kulübü olarak da biz sonuna kadar destekliyoruz. Ancak projenin tam
detayları henüz tam anlamıyla kesinleşmediği için daha fazla bir
yorumda bulunamayacağım ama doğru istikamette doğru bir adım.
Türkiye, dünyada marka olacaksa sportif anlamda da marka
olabilmeli, bilhassa futbol açısından marka olabilmeli. O yüzden bu
önemli bir adım. Ama bu önemli adımın kalıcı bir çözüm ve
sürdürülebilir bir ortam yaratması için çok doğru dizayn edilmesi
lazım. Bu dizayn edilirken de tüm paydaşların içinde olacağı
şekilde dizayn edilmesi lazım. Burada beni her zaman söylediğim
şey, sorunun kök nedeni anlaşılmalı. Biz, nasıl bu noktaya geldik.
Alelacele çözümlerden ziyade daha akılcı, daha kalıcı çözümlerle bu
işin içinden hep beraber çıkabilmeliyiz. Bugünkü sorun anladığımız
kadarıyla ve bu yapılmak istenen tabii doğru dizayn edilirse çok da
faydalı buluyorum: Borçları yeniden yapılandırılması. Burada
herhangi bir hibe söz konusu değil. Bu konu yanlış yerlere
çekiliyor. Ben, bir banka yönetim kurulu başkanı olarak pek çok
sektörde sıkıntılı olan müşterilerimizin kredilerini yeniden
yapılandırıyoruz. Hatta ilave kredi veriyoruz. Ödemesiz bir süreç
belirliyoruz. Vadeleri uzatıyoruz ve gerektiği taktirde de
maliyetleri ona göre, piyasa şartlarına göre yapılandırıyoruz. Bunu
yaparken de tabii ki teminatlarımızı da alıyoruz. Bunun başka
sektörlere yapılırken futbola yapılması da son derece normal.
Futbol da sonuç itibariyle bankaların müşterisi olan bir sektör. Bu
gayet normal. Bununla beraber bu şartlar sağlandığı taktirde futbol
federasyonunun getireceği rekabet kısıtlaması diyelim. Bu rekabet
kısıtlamaları ne olur? Transfer sınırlamaları olur. Sınırlama
derken sayı olarak demiyorum; şartlardan söz ediyorum.
Harcayabileceğiniz para sınırlamaları olur, bilanço sınırlamaları
olur, gelir gider sınırlamaları olabilir, yabancı oyunculara
verebileceğiniz sınırlamalar olabilir, altyapıya/akademilere
yapacağımız yatırımlara verilecek teşvikler olabilir. Bunlar UEFA
ile de görüşmeler çerçevesinde dizayn ediliyor. İnşallah meyve
verecektir ama buradaki önemli olan şey, gelirlerin giderlerden
fazla olması lazım ki orta ve uzun vadeli bu krediler ödenebilsin.
Türk futbolunun bugünkü en büyük sorunu giderlerimiz gelirlerimizin
çok üstünde ve bunu da borçla karşılıyoruz. Borç da bizi faiz
sarmalına sokuyor. Faizler arttığı zaman sıkıntıya giriyoruz ve ben
bunu bir senedir söylüyorum. Bunu Türkiye’de ilk dillendiren kişi
Milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklı’dır. Ben, seçim sürecimin
başından bu yana söylüyorum: Görüyorum ki herkes aynı noktaya
geldi ve bunu bugünün ihtiyaçlarını karşılamak için bir
oksijen olarak görmeyelim. Geleceği teminat altına alabilmek ve
Türk futbolunu sürdürebilir bir konuma getirmek için çok önemli
yapısal bir devrim olarak görmemiz, gördüğümüz taktirde de bu meyve
verecektir.
FENERBAHÇE SON 10 YILDA DEVLETİMİZE 1 MİLYAR TL VERGİ
ÖDEMİŞ BİR KULÜPTÜR
Şimdi beni rahatsız eden bir konu: Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret
ettim. Tesadüfen zamanlama olarak bununla aynı zamana geldi ve bu
Fenerbahçe’ye özel bir muamele varmış gibi ki keşke öyle bir gücüm
olsa da bir ziyaretle Türkiye Bankalar Birliği’ni ayağa kaldırıp
Türk futboluna çare olacak konuma getirecek. Zaten öyle olsa bugün
17.sırada olmazdık. Fenerbahçe’ye bir takım yakıştırmalar
yapılıyor. Biraz sonra da konuşacağız. Fenerbahçe, son 10 yılda
devletimize 1 milyar TL vergi ödemiş bir kulüptür. Bu iddiaları
ortaya atanları önce hangi kulüp, ne kadar vergi ödemiş, kimin
vergileri nasıl affedilmiş önce ona bakmasında bilhassa vergi
aflarına ve bu aflardan kimlerin yararlandığına bakmakta fayda var.
Bununla beraber stadını ve basketbol salonunu kendi imkanlarıyla
yapan tek kulüptür. Futbol stadı olarak Beşiktaş kendi imkanlarıyla
stadını yapmıştır, basketbol ve futbol olarak baktığımızda tek
kulüp Fenerbahçe’dir. Bugün devletimiz pek çok büyük/küçük kulübe,
pek çok şehirde stat hediye etmektedir. Bununla beraber evet,
hepimiz benzer boyutlarda finansal sorunlar yaşıyoruz, bilhassa da
büyük kulüpler! Ama unutulmamalıdır ki, 2011 yılında Fenerbahçe 5
branşta 5’te 5 yaptığı dönemde rakiplerinin hem sportif açıdan hem
de finansal açıdan fersah fersah önündeydi. Ve bu FETÖ Kumpası denk
geldi, en başarılı zamanımızda saldırıya uğradık. Eşi benzeri
olmayan bir şekilde kulübümüzün hakları, çıkarları ve imkanları
gasp edildi. Buna rağmen evet, o süreçten sonra hatalar
yaptık. Yönetimsel ve yatırımsal olarak aldığımız kararlar, yanlış
yatırımlar yaptık ve biz de kendi kendimizin bindiği dalı
kestik. Ama ondan öncesinde bu FETÖ’nün bize saldırısı ve buna
rağmen finansal açıdan benzer durumdayız diğer kulüplerle, belki de
daha iyi durumdayız. Bugün dediğim gibi finansal anlamda
yükümlülüklerini en iyi yerine getiren kulübün Fenerbahçe olduğunu
düşünüyorum. Dolayısıyla bize bu çamuru atan ya da bu iddiada
bulunanların en az 10 kere düşünmesini rica ediyorum. Fenerbahçe
Spor Kulübü, her zaman kendi imkanlarıyla, kendi gücüyle, kendi
karakteriyle ayakta kalabilmeli, bugüne kadar da kaldı. Bundan
sonra da bu şekilde kendini pozisyonlamalıdır. Ben ve
arkadaşlarımızın yola çıkışındaki ana unsur budur. Bugün bizi yarım
sezonluk sonuçlardan ölçebilirler ama bizim yaptıklarımız ömrümüz
ve gücümüz yeterse kıymeti ilerleyen zamanlarda çok çok daha
anlaşılacaktır. Dolayısıyla bunu çarpıtmaya çalışanların bu
dediklerimin penceresinden de bu olaya bakmalarını rica
ediyorum.
Financial Fair Play’de ne durumdayız? 31 Ocak’ta önemli bir toplantımız var. Dün de yetkililer buradaydı, görüştük. Fenerbahçe Spor Kulübü denk hesap kurallarına uymadığı için başka diğer kulüplerde olduğu gibi UEFA ile Financial Fair Play konusunda bir uzlaşmaya gitmek zorunda kaldı. Uzlaşmanın 2 ayağı var. En önemli ayağı aldığın kadar satabilme ayağı. Ne demek istiyorum? Bu anlaşma süresince size bazı sınırlamalar getiriyorlar. 4 yıllık anlaşma. 4 yıllık anlaşma sonunda 30 milyon Euro zarar limitiniz var. Biz 3. yılı bitirdik, 4. yıl mayısta bitecek. 3. yıl itibarıyla yani geçen mayıs itibarıyla 90 milyon Euro gerideyiz. Yani 3 misli. Bizim o limitler içinde kalabilmemiz için 60 milyon Euro bu sene kar etmemiz lazım. Bu kurallara baktığımız zaman ilk söylemek istediğim önümüzdeki sezon bu konuda cezalandırılacaksak o zaman sadece yerel liglere yani Süper Lig’e bakmak durumundayız. O zaman da daha fazla yatırım yapabilecek konumdayız. Gözümüzü karartma konusunda ikinci unsur ise aldığınız oyuncuları o limiti aştığınız zaman oyuncu alsanız dahi oyuncuyu Avrupa’ya yazdıramıyorsunuz. Bu da bir yatırım yaklaşımı. Yani Avrupa’da oynatmayacağım, buna rağmen iyi futbolcuları Türkiye ligini domine etmek için alacağım. Bu şartlar bizi nereye götürecek? Gözümüzü nereye kadar karartabileceğimiz, 31 Ocak’taki toplantı ve ondan sonraki süreçte yapacağımız toplantılarda netleşecektir. Ama geldiğimiz noktada denk hesap konusunda vahim durumdayız. 90 milyon eksideyiz, 30 milyon olması lazım ve bunun mayıs ayına kadar olabilmesinin imkanı yok. Ama şöyle bir durum söz konusu: Size anlatacaklarımız çok önemli. Bu yaptığımız toplantıda biliyorsunuz biz bir sermaye artışı yaptık. Ana hissedar dernek belli bir rakam koydu ve üçte ikisini koydu diyelim, bunun üçte birini de küçük hissedarlar, küçük hissedarlar 17 bin kişiden oluşuyor ve 17 bin kişi yüzde yüz katılım yaptı ve bu para Futbol A.Ş.’ye girdi. Biz acaba UEFA bunu gelir olarak kaydedebilir mi diye soruyoruz. Net bir cevap alamadık. İlk defa böyle bir şey oluyor. Ne demek bu? Biz mal sahibi olmadığımız için dernek yapısı altında olduğu için buna nasıl muamele yapacaklarını henüz bilmiyorlar. İlk intibamız üçte ikisi yani dernek tarafından yapılan sermaye artımı hibesi bir kişiden geldiği için, benden geldiği için onu saymayabilirler ama 17 bin kişinin yani üçte birlik kısmı sayabilme imkanı var. Dolayısıyla bizim zararımız azalabilecek demektir. Ama bu ilk defa oluyor. Bu sadece beyin fırtınasıyla çıkanlar. Biz de diyoruz ki, derneği yaptığında sayın, çünkü dernek 33 bin kişiyi temsil ediyor. Bir kişi hibe yapmış olsa dahil, kontrol orada değil. Bir başına ne yönetim, ne kongreyi etkileyebiliyor konumda. O yüzden saydırabilir miyiz, saydıramaz mıyız bakıyoruz. Bardağa nasıl bakacaklarına bağlı. Yarı boş mu, yarı dolu mu. Bir sonraki konumuz da aslında çok ilintili. Söylemek istediğim gözümüzü karartmak, bundan sonra olacak şartlara göre yapabileceğimizden daha fazla yatırımı Süper Lig'e daha kuvvetli takımı yapmak için değer mi, değmez mi bundan sonraki gelişmelerle göreceğiz.
Kimsenin elinde sihirli değenek yok dedik. Bir fedekarlık yapacağız, sonra camia olarak fedakarlık yapacağız. Bu bir kurtuluş savaşı. Kitlesel bir harekete çevrilmesi lazım dedik. Hep beraber çorbada tuzumuz olacak ki, Fenerbahçe’nin mali bağımsızlığını sürdürebilir hale getirmek, kimseye muhtaç hale gelmeden sağlıklı bir konuma getirebilmemiz lazım dedik. Bugün baktığımız zaman 115 milyon Euro kaynak yarattık, marttan sonrasını göremiyoruz. Yeni borç almadan veyahut yükümlülüklerimizi ertelemeden önümüzü göremiyoruz. O yüzden aydan aya değişiyor. 75 ila 100 milyon açığımız var. Her ayı karşılamamız için yükümlülük daha fazla, açık olarak söylüyorum. 3 milyar TL üzerinde borç stoğumuz var. Finansal borç. Bununla beraber her senede çarkları döndürebilmek için 1 milyar TL’ye ihtiyaç var. Hepsi dahil. Seferberlik haline getirmemiz lazım. Bunu için bir kampanya dizayn ettik. Keşke sonuçlar daha iyi gidiyor olsaydı da daha göğsümü gere gere camianın gözünün içine bakıp talepkar olabilseydim. Ama sonuçta ben kendim için talepte bulunmuyorum. Hepimiz için talepte bulunuyorum. Hepimiz için de talepte bulunmak için size talepte bulunabilmek için de yüzüm olabilmesi için de elimden geldiği kadar katkı sağlamaya çalıştım. Ama biz bunu ancak hep beraber çevirebiliriz. Onun için de kampanya yapmaya karar verdik. Bu kampanya nedir? Ayda 5 lira, 10 lira verebilecek insanlardan tutun; bir seferliğe mahsus 500 bin lira, 1 milyon lira hatta daha fazla verebilecek bütün insanları beraber toparlayıp, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan kaynakları, niçin ihtiyacı olan? Rekabetçi, başarılı, mali açıdan sağlıklı, sürdürebilir başarı ve yapıya kimseye muhtaç olmamasını sağlayacak konuma gelebilmesi için, bu fırtınalı günleri atlatabilmemiz için, ihtiyacımız olan kaynak için kampanyaya başlayacağız. Düğmeye basmaya yakınız. Ağustos ve eylüldeki coşku şimdi olsaydı işimiz daha kolay olurdu ama lütfen ama lütfen yarım sezonluk ve haftalık sonuçlarla Fenerbahçe için yapılanları göz ardı etmeyin. Hep beraber el ele verip bu değişimi yapmamız lazım. Ama burada şöyle önemli bir şey var. Belki de son yaptığımız görüşmeler çerçevesinde, sermaye artırımından daha fazla olarak hepimizin yapacağı, taraftarların yapacağı bir kampanyanın UEFA nezdinde gelir olarak kabul edebileceği ve finansal fair play konusunu bu şekilde aşma imkanıyla karşı karşıyayız. Bunu çok iyi daha 31 Ocak’ta yapacağımız sunumda anlayacaksınız. Ama ne olursa el ele, omuz omuza, hep beraber Fenerbahçe’yi içinde bulunduğu, en azından finansal fair play konusundan çıkarma imkanına sahibiz. Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Gerekli başvuruları da yaptık. İnşallah hayallerimiz bir nebze gerçekleşir.”
Fitne fesat yaşam tarzı olmuş. Bunu belli yerler işliyor.
Yönetim kurullarında illaki fikir ayrılıkları olur. Olması da
normaldir. Olmaması anormaldir. Herkes aynı şekilde düşünüyorsa
zaten bir yönetim kurulu çıkmaz. Ama kavga etmişiz, saygısızlık
etmişiz, koskoca adamlar tekme tokat birbirlerine girmişler, bunlar
tamamen hayal ürünüdür. Bunun bu şekilde yapılması da bir sürü konu
var. Birazdan siyasetten bahsedeceğiz. Bu konu, Cocu ile ilgili
konu, pek çok konuda Fenerbahçe söz konusu olduğu zaman inanılmaz
bir çarklar dönmeye başlıyor. Sosyal medyada, belli başlı medyada
karalama deyin, algı yaratma deyin, ne derseniz deyin. Böyle bir
şey söz konusu değil olması da mümkün değil. Yalnız
taraftarlarımıza bilhassa sesleniyorum. Siz daha objektif daha
gönülden bakacaksınız ama nötr olan insanlara da söylüyorum. Bu
bugün Fenerbahçe olur yarın başka bir şey olur, çoğu zaman
kandırılıyoruz. Bunu birkaç örnekle size vermek istiyorum. Mesela,
iki yönetici kavga etti diye bir spor muhabiri kendi kanalında bu
konuyu işledi. İsim vermeyelim, A ile B diyelim. A ile B birbirine
girmiş, küsmüş etmiş falan. O hafta Divan Kurulumuz vardı.
Fenerbahçe TV’den canlı yayınlanıyor. Bütün medya orada. Adam akşam
televizyona çıkıyor. O kadar kavgalılar ki, A ile B’den B
toplantıya bile katılmadı diyor. Bunu aralarında tartışıyorlar ama
aralarında tartışırlarken bile o gün olan toplantının görüntüleri
var. A ile B de yan yana oturuyor. Sonra uyanıyorlar. Sonra benim
kaynağım yanlış bildirmiş diyorlar. Adam bakma zahmetini bile
göstermiyor. İşleri güçleri yalan dolan, fitne fesat. Bunun bir
bedeli yok. Siz yönetici olarak yanlış bir şey söyleyin,
söylediğinizden farklı bir şey yapın, yanlış bir şey yapmanıza da
gerek yok. İnsanlar uyanık olsunlar diye söylüyorum. Bu insanlar
değişmeyecektir.”
Bir örnek daha vereceğim: Phillip Cocu. Çok önemlidir bu. Bir
televizyon kanalında, isim vermeyeceğim. Phillip Cocu, bizden
ayrıldıktan sonra resmi imzalar olmadan ama bizden ayrıldıktan
sonra iki gün boyunca reklamlarda teaser dönüyor, ‘Cocu ile
görüştük. Cocu, Ali Koç hakkında ne diyor, Fenerbahçe hakkında ne
diyor. Bekleyin’ şeklinde söylüyorlar. O gün geliyor ve o gün de
bunu işliyorlar. Yaklaşık 2-2,5 saatlik program ve son yarım
saatine bırakıyorlar. ‘Ne dedi, ne dedi’ vs. Hatta bizim
taraftarlarımız sosyal medyadan etkileniyorlar. ‘Siz Fenerbahçe’yi
karıştırmaya çalışıyorsunuz’ diyorlar. Ve program saati geliyor,
bir şeyler gösteriyorlar. Cocu ile ne bir röportaj var ne de başka
bir şey. Ondan sonra da sanki röportaj yapmış gibi soruları ekranda
yazıyorlar. Zaten röportaj yapsan görüntülü verirsin. İşte ‘Ali Koç
hakkında ne düşünüyorsun? Valbuena hakkında ne düşünüyorsun? O
hakkında bu hakkında vs. Bundan 2-3 gün sonra benim Phillip Cocu
ile toplantım vardı. Phillip Cocu’yu da golf oynarken bulmuşlar.
Adamın yediği yemekten hesabında ödediğim paraya kadar yazıyorlar.
Üstelik inandırıcı olması için 09:53’te oraya geldi, 10:15’te şöyle
yaptı. Spaghettili bilmem ne yedi vs. Neyse onların yaptığı hayali
röportajda güzel de cevaplar vermiş. Phillip Cocu’ya dedim ki, ‘Ne
güzel cevaplar vermişsin, sağ ol, ağzına sağlık.’ O da bana, ‘Neye
cevap vermişim’ dedi. ‘Bilmiyor musun, ikin gün önce seninle ilgili
röportaj çıktı, golf oynarken.’ Bana, ‘Bilmiyorum, benim yanıma bir
adam geldi, fotoğraf çektirmek istedi, ben ayağa kalkacaktım. Yok
otur dedi ve yanıma oturdu. Fotoğraf çektirdi ve gitti. Ben
kimseyle röportaj yapmadım.’ dedi. Düşünebiliyor musunuz, iki gün
boyunca insanlara böyle bir röportaj olacağını söylüyorlar ve
yapmış gibi yayımlıyorlar, Allah’tan kötü bir şeyler dememişler.
Ben de Phillip’e ağzına sağlık diyorum, ama o kimseyle
konuşmadığını sadece adamın birinin gelip fotoğraf çektirdiğini
söyledi. O çektirdiği fotoğrafı da daha inandırıcı olsun diye
televizyona koyuyorlar. Arkadaşlar böyle bir spor medyasıyla
iç içeyiz. O yüzden hangi birine cevap verelim? Hangi biriyle
mücadele edelim? Ondan sonra da yeterince iletişim yapmıyorsunuz
diyorlar. Bizim iletişim yapış şeklimiz de farklı, bizim bir
iletişim hiyerarşimiz var ve zamanı, yeri geldiğinde gerekli
açıklamaları yapıyoruz. Hiçbir şey kesinleşmeden açıklamamaya özen
gösteriyoruz, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz. Düzeleceğimiz
yanlar var mı? İlla ki var ama bizim de bir yoğurt yiyişimiz, bir
fıtratımız var. Biz de bu yanlışlar yapıldığı zaman sonuna
kadar da ifade edeceğiz. En azından sağduyulu, nötr
olan insanlar bilsinler ki televizyonda gördükleri, gazetelerde
okudukları her şey çoğu zaman gerçeği yansıtmıyor, bilhassa spor
medyasında.
SİYASETLE YAKINDAN UZAKTAN ALAKAM OLAMAZ
Benim iş hayatındaki konumum, TÜSİAD’daki konumum, değişik sivil
toplum kuruluşlarındaki konumum ve son olarak da Fenerbahçe Spor
Kulübü Başkanı olarak içinde bulunduğum ortamda siyasetle,
bürokrasiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmemden daha normal
bir şey yok. Daha önce de oldu, bugün de oldu, yarın da olacak. Bu
işin bir tarafı. Diğer taraftan tüzüğümüze baktığımızda benim
kulübün manevi ve tüzel kişiliğini temsil etmek, devlet teşkilatı
kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini yürütmek ana görevlerimden bir
tanesi. Dolayısıyla bu tür görüşmeleri siyasete bağlamak akıl dışı
da demek istemiyorum, tek kelimeyle art niyetlilik. Bugün Sayın
Ekrem İmamoğlu kulübümüzü ziyaret etti. Dün Galatasaray’ı, ondan
evvel Beşiktaş’ı ziyaret etti. Bu 3 büyük markanın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmuş biriyle görüşmesinden
daha normal bir şey göremiyorum. Bundan sonra şunu da söyleyeyim,
sadece il değil, ilçe aday adayları da görüşmek istiyorlar. Eminim
diğer kulüplerle de görüşmek istiyorlardır. Ama söz konusu
Fenerbahçe olunca millet yaygarayı koparıyor. Diğer kulüpleri
ziyaretlerinde bunu görmedik. Bu tek kelimeyle bir art niyetlilik.
Burada çok net konuşmak istiyorum. Benim kampanyam boyunca da bunu
işlediler. Yaratmak istedikleri intiba benim Fenerbahçe Spor Kulübü
üzerinden bir şekilde siyasete gireceğim. Dilimde tüy bitti benim
siyasetle yakından uzaktan alakam olmaz diye. Anlatamıyorum. Çok
fazla itibar edildiğini de sanmıyorum belli seviyelerde ama ister
istemez bundan hikaye yaratanlar da oluyor. Diğer kulüpleri de
ziyaret etti, bizim ziyaretimizden sonra çıkan haberlere bak,
diğerlerine bak. Dolayısıyla her türlü partiden, her türlü görüşten
insanlarla bu konumdan dolayı muhatap oluyoruz. Dostluklarımız var,
arkadaşlarımız var. Zaten Fenerbahçe gibi Türkiye’nin en büyük
sivil toplum örgütünün başındaysanız yollarınız ister istemez
kesişiyor. Ben şöyle söyleyeyim, öyle bir zihniyet var ki, birkaç
ay önce o veya bu konudan dolayı bir grubun köşe yazarı beni
FETÖ’culukla suçladı. Sonra öğrendik ki adam kendi gidip el öpmüş,
belgesel yapmış, okullarını övmüş, ‘Haksız yere sürgünde’ demiş.
Ondan sonra adam dönüyor benim gibi bir insanı suçluyor. Bunun gibi
bir zihniyetle mücadele edemezsin. Etmek mümkün değil. Sadece iyi
niyetli insanların neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmelerinde
fayda var diye düşünüyorum. Benim siyasetle yakından uzaktan hiçbir
ilgim yok. Ne Fenerbahçe’yi siyasete alet ederim ne de
Fenerbahçe’yi siyasete sokarım en azından başkan olduğum
müddetçe.
Diğer taraftan evet Cumhurbaşkanımıza bir ziyaretimiz oldu. İade-i
ziyaretti. Biraz gecikti. Bir türlü takvimleri uyduramadık.
Ziyaret ettik. Cumhurbaşkanımızın da Türk sporunda yeri önemli.
Onun iktidar döneminde, AK Parti’nin iktidarında spora çok büyük
yatırımlar ve hizmetler yapıldı. Seçimden sonra da beni tebrik
etti. Ben de ziyaret ettim. Türk sporu ve Fenerbahçe üzerine güzel
bir sohbet yaptık. Kendisi de iyi bir Fenerbahçeli. Bugün
Cumhurbaşkanımız olur, yarın başka bir partinin lideri olur; bir
bakanımız olur, bir belediye başkanı olur. Bizim gizlimiz saklımız
yok. Ne yapıyorsak ortada. O yüzden bu art niyetli zihniyete de
itibar edilmemesini önemle rica ediyorum. Söz konusu Fenerbahçe
oldu mu konular çok farklı yerlere çekiliyor. Ya benden dolayı ya
Fenerbahçe’den dolayı. Veya ikisi beraber. Zaman zaman ciğeri beş
para etmez diye yorumladığım insanların bizi yıldırması söz konusu
değil. Sonunda iyiler hep kazanır. İlahi adalet var.
İnsanların sadece gerçekleri bilmesini istiyorum. O kadar. Onların
ne dediklerinin benim için pek kıymeti harbiyesi yok.
Öncelikle bende bir taraftarım. Taraftarın ne yaşadığını ne
hissettiğini tahmin edebiliyorum. Fenerbahçe taraftarının ruhunu
onları anlatmak için bir soru değil, bir program yetmez. Taraftar
iken düşüncelerim çok yüksek seviyelerdeydi, başkan olunca bambaşka
seviyeye gitti. Hakikaten 17. sırada, tarihin en kötü ilk yarı
başlangıcı buna rağmen bitmez bilmek destek; usanmadan etmeden
tribünlere geliyorlar. Deplasmanlardaki tribünlerimiz dolu. Beni ve
ekibimi en ayakta tutan şey onların vermiş olduğu kayıtsız şartsız
destek. Kızanlar dahil buna. Art niyetli olanlar var ama samimi
olanlar tenkit etse dahi; inanıyorlar ve sonuna kadar arkamızda
duruyorlar. Aidiyet duygusu bambaşka bir olay. Sezon içinde iki
kötü olay yaşadık. Koray Şener’i kaybettik, oradaki birlik
beraberlik ruh; en son Soner de, bizi seyrediyorsan selamlar. Senle
biraz evvel konuşmuştuk. Umarım iyisindir. Erzurum maçında
tribünden düşmesi; binlerce taraftarın günlerce orada olması.
Nöbetleşe 26 gün boyunca beklemeleri. Annesine babasına moral
olmaları. Camia olarak birbirimize sahip çıkmamız. Soner en kısa
zamanda seni tribüne bekliyoruz. Bu bambaşka bir ortam. Bu kadar
farklı olduğunu bilmiyordum.
Dolayısıyla 36 bin kişinin burada olması sonuçlar ne olursa
olsun takdire şayan bir olay. Ama 36 bini sadece tribünde. Bana
gelen mesajlar, yorumlar… En çok üzüldüğüm bana üzülmeleri. Değişen
hiçbir şey yok. Beraber yola çıktık. İyi günler, güzel günler
yakındadır. Ama tabii ben ve arkadaşlarım, mahcubiyet
içerisindeyiz. Bu durumda kesinlikle olmamız gerekirdi ama bu
durumdayız. Rabbim bizi test ediyor ama güzel günler yakında.
Herkese buradan teşekkür ediyorum. Taraftar için söylenecek çok şey
var. Burada Soner’den bahsetmişken bir konuya girmem gerekiyor.
Soner’in bugün ayakta ve evinde olması mucize. O gece hastaneye
gittiğimiz zaman yaşayıp yaşamayacağı belli değildi. Yaşasaydı
hangi şartlarda yaşayacağı belli değildi. Bugün çok şükür Allahıma
yürüyerek çıktı. Bilinci, her şeyi yerinde, en kısa zamanda da
evinden sonra ikinci evi olan tribüne gelecek. Orada Medicana
Grubu’na, taraftarımıza, hepsine teşekkür ettim. Soner’in müthiş
arzusuna, esas ona tebrik gidiyor dedim ve onu tebrik ettim. Fakat
bir yeri atladım. O da bizim sağlık sponsorumuzu, Liv Grubu
atladım. Çünkü bugün Soner ayakta ise stattan hastaneye geldiği
süreç en kritik süreçlerden biri. Onlar da mükemmel iş çıkardılar.
Affınıza sığınıyorum. Sizi de, ekibinizi de, doktorlarınızı da
tebrik ediyorum. Hep beraber bir mucizeyi gerçekleştirdiniz. Biz
sadece manevi destek olduk. Yeri gelmişken bunu da söylemek
istedim. İyi ki Fenerbahçeliyiz.
FENERIUM CİROSUNU YÜZDE 26 ARTIRDI
Fenerium çok şükür çok iyi gidiyor. Bütün sonuçlara ve Türkiye’deki
ekonomik duruma rağmen çok şükür çok iyi gidiyor. Neden bunu
yapıyorlar anlamıyorum ama bunu da başka bir grup yapıyor. İsimler
vermek istemiyorum ama onlar da iki gün üst üste ‘Feneriumlar
kapanıyor’, hatta o kadar kötü haber yapmışlar ki şubelerle
karıştırmışlar. Bir tane İzmir’de kapanıyor çünkü iki tane var.
İkisinin de sahibi aynı. Size rakamlarla bunun ne kadar saçma
olduğunu ifade edeyim. Fenerium bir önceki yıla oranla cirosunu
yüzde 26 arttırdı ve 130 Milyon Lira’ya ulaştı. Fenerium online
satış ciroları iki katına geldi. Daha da yukarı seviyelere
taşınacak. Daha da önemlisi forma satışlarına gelmek istiyorum. Şu
an 192 bin 879 küsürdeyiz. Bu rakam Fenerbahçe Spor Kulübü tarhinde
en çok forma satılan yıldan yüzde 6 gerisinde. Tekrar ediyorum: Şu
anda satmış olduğumuz yeni sezon formaları Fenerbahçe tarihinde
yapılan bütün satışlara baktığınız zaman rekor tarih olan galiba
2012 yılıydı, o yıldan sadece %6 geride. Bunun üstüne biz geldikten
sonra satılan geçen sezonki formalara 35-40 bin forma eklediğiniz
rekor bir satış yakalamış durumdayız. Cirolarımız %26 önde. Geçen
sezona göre forma satışımız %47 daha fazla. Bir önceki sezona göre
bu tarih itibariyle forma satışlarımız %93 daha fazla. Dolayısıyla
ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama yaratmak istedikleri mütemadiyen
kriz kriz kriz, sıkıntı sıkıntı sıkıntı… Camia, kongre üyelerimiz
arkamızda olsun. Biz bunları hepsiyle mücadele ederiz, rahat olun.
Yeri gelmişken taraftarlarımızı burada bir konuda ikaz etmek
istiyorum: Fenerbahçe’yi iyi bilen, kafası çalışan, eğitim almış
her türlü insanı kandırıyorlar, sahte formalarla. Bana bile bir
dostum tarafından sahte forma hediye edildi. O yüzden lütfen
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, Fenerium’un telefon satışı yoktur.
Telefon satışlarına lütfen itibar etmeyin. Edip kandırılıyorsanız
hem bize zarar veriyorsunuz hem de kendinize. Sizden rica
ediyorum, bu tip konularla karşılaştığınız anda bize haber verin.
Hukuk departmanımızı harekete geçirelim. Lütfen ve lütfen
kulübümüzün adı kullanılarak yapılan her türlü satışa karşı durun.
Hem almayın hem de bizleri ikaz edin. Fenerium’un performansından
dolayı başta bu işe inanılmaz vakit harcayan Sina Afra’yı,
Genel Müdürümüz Mümtaz Karakaya’yı ve tüm ekibi cani gönülden de
kutluyorum, müthiş performansınızdan dolayı.
Reklamdayken Youtube’dan devam ettik. Youtube’da izleyen
taraftarlarımızla sohbetleşerek, diğer yönetici arkadaşlarımı
göstererek, stüdyoyu göstererek devam ettik. Keşke interaktif olsa
da ben de Youtube’daki arkadaşlarla konuşabilsem. Bizim
hayallerimizden bir tanesi de Fenerbahçe’nin sadece sportif anlamda
değil her anlamda örnek, özel ve öncü bir kulüp olması. Bunlardan
bir tanesi de sosyal sorumluluk. 3 büyük kulübümüzün kapsama
alanları ve etki alanları o kadar geniş ki, sosyal sorumlulukları
olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda benim en büyük hayalim bir spor
kulübü olarak bu ülkede bir konuda yaşam kalitesini arttırabilmek.
O konuyu da seçeceğiz. Tabii o arada boş durmuyoruz. Pek çok
etkinliğe imza atıyoruz. Bazı sponsorlukları sosyal sorumluluk
çerçevesinde konumlandırıyoruz. Bir tanesi Tüpraş liderliğinde
yaptığımız, kolumuzda gördüğünüz, ceketimde rozetini gördüğünüz
HeForShe kampanyası. Yani erkeklerin önderliğinde Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği. Buna Toplumsal Cinsiyet Adaleti de denebilir.
Sonuçta burada bir farkındalık yaratmak. Bu sadece ülkemizde olan
bir sorun değil, dünyada olan bir sorun. En gelişmiş ülkelerde de
olan bir sorun. Burada örnek bir konumda olmak istiyoruz ve buraya
imza atan sayıları da Fenerbahçe üzerinden arttırmak istiyoruz.
Tarihimizde ilk defa böyle bir sponsorluk yapıyoruz. Birleşmiş
Milletler de bu kapsamda bir futbol takımıyla ilk defa bir ilişkiye
giriyor. İnşallah o kadar mutlu olurlar ki, onlar devam ederler,
biz naza çekeriz çünkü bu noktaya gelene kadar çok uğraşmıştık.
İki, Beko sponsorluğunda daha çok aktif hale gelmedik; Fenerbahçe
Beko ile beraber ‘Eat Like A Pro’ yani ‘Şampiyonlar gibi beslen’
projemiz var. Bunu aynı zamanda Barcelona ile yapıyorlar. Yani bir
tarafta futbolun en iyi markalarından biriyle öbür tarafta Avrupa
basketbolunun en iyi markasıyla yapıyorlar. Çağımızı büyük sorunu
olan sağlıklı beslenme ve obeziteye karşı bir kampanyadır bu.
İlerleyen dönemlerde aktivasyon yaptığı zaman sponsorumuz bunu çok
daha iyi anlayacağız. Çünkü çocuklar idol gördükleri kişileri
kendilerine rol model alıyorlar. Senin benim yeme tarzımdan
etkilenmeyebilirler ama Datome’nin, Vesely’nin, Melih’in yemek yeme
tarzından veya onların telkinlerinden çok daha fazla
etkilenebilirler. Bu dünya çapında bir proje.
Sezona saygı diye başladık. Türk sporu için bunun önemini
vurguladık. Uzun vadeli küfürsüz stat hayalimizden bahsettik. Ciddi
anlamda azalttığımızı düşünüyorum. Bununla beraber uzun vadede
tamamen yok edebiliriz. Bir istatistik vermek istiyorum. İlk
yarı itibariyle geçen sene taraftar cezaları, kötü tezahürattan
dolayı bu sene yüzde 70 azalmış. Taraftarlarımıza bir kez daha
teşekkür ediyorum. Bu şartlara rağmen bunun azalması çok çok
önemli. Allah sizlerden razı olsun. İnşallah bizlerde sizi
çok daha mutlu edecek konuma geliriz. Yüzde 70 azalması çok büyük
rakam. Deplasman tribünü konusunda da farklılıklar getirdik.
Bilhassa derbi maçlarında. Diğer büyük takımlarda uygulamaya
başladı. Çağ dışı olan bazı uygulamalardı. Yumurta-tavuk. İlk kimin
başlattığı önemli değil ama sürdürülüyordu. Bunların hepsine son
verdik. Diğer kulüplerde aynı kulvara girdiler. Bunu da çok
önemsiyorum. Deplasmanda bize ne bilet fiyatı biçiyorlarsa bizde
aynı şeyi yapıyoruz. Bu hafta Bursaspor’a gidiyoruz. Biz 65 lira
yapmıştık onlar da 65 lira yaptılar. Dostluğu da pekiştirecek
unsurlardır. Ama tekrar ediyorum top çizgiyi geçmediği zaman ve
futbolda sonuçlar gelmediği zaman ne yaparsanız yapın pek kıymeti
olmuyor. Fazla farkındalık yaratılmıyor. Biz, bu yolda devam
edebilirsek hedeflerimizi yerine getirebilirsek bizim
yaptıklarımızın kıymeti ilerleyen zamanlarda çok daha
anlaşılacaktır. Ama taraftarlarımıza tüm sosyal sorumluluk
projelerinde ve her daim, her yerde, her zaman ve şartlar ne olursa
olsun bize destek olduğunuz için size ne kadar minnettar olduğumuzu
size kelimelerle ifade edemem. En azından bunları ifade edebilecek
kelmeleri bulamıyorum. İyi ki varsınız.
PANİKLEYEREK KARAR ALMIYORUZ
Her şey bir yana teşekkür ediyorum bu saate kadar bizi seyredenlere
hem Youtube’dan hem de evlerinden. Fenerbahçeliler içiniz rahat
olsun. Eminim, içinde bulunduğumuz duruma üzülenler vardır.
Sıkılanlar ve bıkanlar vardır ama umutsuzluğa hiçbir zaman
kapılmayın. İkinci yarıda alacağımız neticelerle, bir iki hafta da
sıkıntılı geçebilir onu da söyleyeyim. Çünkü taşlar yerine
oturuyor. Ama alacağımız neticelerle en kısa zamanda bu hak
etmediğimiz konumdan çıkacağız. Basamakları ilerleyeceğiz ama
önemli olan önümüzdeki sezonunun tohumlarını şimdiden atıyoruz. Çok
daha rekabetçi bir takım olacağına hiçbir şüphem yok. Bugünkü
takımımızın bile iyi olduğunu bile kim ne derse desin ben hala
düşünüyorum. Yalnız bir şekilde taşlar yerine oturmadı. Bunu
formsuzlukla, dayanıksızlıkla, takımdaki eksiklikle, yapılan yanlış
transferlerle anlatılabilecek bir şey değil. Evet bizim de suçumuz,
hatalarımız ve tercihlerimiz var ama bu stüdyodan birkaç kişi daha
forma giyip çıksa yine daha fazla puan toplardık. İnşallah
üstümüzdeki bu uğursuzluğu da atarız. Atacağımıza da inanıyorum.
İçiniz rahat olsun, kulübünüz emin ellerde, gece gündüz her
şeyimizle elimizden gelen doğru bildiğimiz her şeyi sizler için
yapmaya çalışıyoruz. Bizler burada sadece yolcuyuz, sizler
hancısınız. Ama bu yolculukta sizlerin istediği noktaya
geleceğimizden hiç şüphem yok. Sizler kötü günlerde olumsuzluğa,
umutsuzluğa zaman zaman kapıldığımız anlarda bizim en büyük itici
gücümüzsünüz, motivasyonumuzsunuz, ayakta durma nedenlerimizsiniz.
Evet, çok da mahcubuz. Her türlü sorumluluğu da ben baştaki kişi
olarak alıyorum. Ancak şunu da bilmenizi istiyorum: İşler kötü
gitti diye doğru bildiklerimizden sapmıyoruz, panikleyerek kararlar
almıyoruz, sağlıklı bir şekilde kulübümüzü yönetmeye devam
ediyoruz. Geleceğin Fenerbahçe’sini inşa etme konusunda pek çok iyi
şeyler yapılıyor. Futboldaki sonuçlardan dolayı bunlar tamamen göz
ardı ediliyor. Zaten ülkemizin doğasında tarz olarak, sadece
Türkiye’nin demeyeyim bu bölgenin kötü, sansasyonel haberleri
üzerinde duruluyor. İyilikler, güzellikler çok fazla öne
çıkartılmıyor ama içiniz rahat olsun. Biz, bu camianın hak ettiği
şekilde elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Her türlü
fedakarlıkları yapmaya razıyız. Hazırız ve yapıyoruz da. Önemli
olan sizlerin mutlu olması, sizlerin Fenerbahçe’yle gurur duyması.
Bu kötü günlerde biliyorum, sizler de televizyonlarda
gördüklerinizden bıkıyorsunuz, internette veya gazetelerde
yazılanlardan ama bilin ki bunların bir kısmı iyi niyetli
eleştiriler, tenkitler Fenerbahçe’nin daha iyi olması için yapılan
şeyler. Birçoğu da Fenerbahçe’nin bu içinde bulunduğu bunalım
ortamından çıkmaması için, hazır yakalamışken yerden yere vuralım
veya Ali Koç ve ekibi muvaffak olmasın diye yapılan şeyler. Biz,
bunlara göğüs gereriz, yeter ki siz bizim arkamızda durun. Hep
beraber güzel günler olacak. Futbolda bu tip konumlar 30 yılda bir
büyük camiaların başına gelir, bu da bize rastladı. Rabbim bizi
test ediyor diyelim. Ama hep beraber yarından başlamak üzere daha
güzel günleri göreceğiz. Sizi çok seviyorum, teşekkür ediyorum.
Sana da Can, bol bol reklama girdiğin için. Fenerbahçe
Televizyonu’na da teşekkür ediyorum. Yeni yılınızı tekrar
kutluyorum, Allah’a emanet olun, iyi günlerde görüşmek üzere."