ESKİ

Yaşadığımız ya da yaşamak zorunda olduğumuz/bırakıldığımız bu feci dönemde eski günlere öykünmeyi sadece nostalji kavramıyla açıklamaya kalkmak beyhude bir çaba olacaktır sadece!.

O virüsün de adını anmayacağım, o yer sarsıntısının da!

Eski derken; öğrenim yıllarımın ilk bir iki senesinde cumartesi günleri okula giderdik biz..

‘ Servis ‘ sözcüğü günlük konuşma dilimizde yoktu bile.. Yaklaşık üç kilometre yürüyerek giderdik okulumuza.

‘ Yerli malı haftası ‘ kutlardık.

1974 yılı milattı yaşamımızda.. O dönemlerde, o üç kilometreyi gazete almak için yürüdüğümü hatırlıyorum; vuruşmalardan haber almak için..

Kıbrıs , minik dimağlarımıza kocaman bir zafer olarak işlenmiştir.. Solgun sarı ışıklı ampullerimizi kaplamıştır yağlı kağıtlar sadece umudumuzu değil!.

Şimdilerde hız sınırlarına uysak bile 1 saatte ulaştığımız Kalamaki’ye Sümerbank’ın külüstür servis otobüsleriyle üç saatte erişirdik..  Vardığımızda karşılaştığımız gökyüzünü aradan geçen yıllarda görebilmiş değilim!. Başkaydı, bambaşkaydı! O çözünürlüğü yakalayamazlar bilim insanları; adım gibi eminim.. 

Dediydim ya! Servis falan yoktu diye.. Abonman biletimiz vardı ama! Mavi renkli olanı tam, sarı renkli olanları biz talebeler içindi. Troleybüs vardı sonra; boynuzu elektrik tellerinden ha bire kopan!

Günümüzde Ege’nin çoğu kıyı kasabalarında kurulan  ‘ Sosyete Pazarlarında ‘ tezgahları süsleyen ve kimi zenginlerin  ‘ Ay şekerim, ne hoş değil mi? ‘ diye satın aldıkları o eşyalar evlerimizdeydi..

Isındıktan sonra çalışan radyolar.. Kardeşim tuvalete kalktığında düşmesin diye prize takılı gece lambaları.. Yer sofralarının mütemmim cüzleri kalaylı siniler..

Kimileri var ki dudak bükecektir yazdıklarıma!.

De, kendi televizyon ekranı karıncalandığında komşuya seslenip aynı dert onlarda da var mı diye sormanın keyfini ve merakını yaşayamayan ne anlar ki yazdıklarımdan..

Bitirirken; geç de olsa başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin gününü kutlarım..

Ustam ve liseden ağabeyimiz Yılmaz Özdil’in  24 Kasım tarihli yazısında isimleri geçen merhum Celal Ertürk ve İsmail Hakkı Şeker İzmir Atatürk Lisesi’nden benim de öğretmenlerimdi.. 

Hani; Mustafa Necati’nin, Attila İlhan’ın, Necati Cumalı’nın isimlerini geçirdiğim bir yazım vardı ya! Eski bir yazı…

Neyse!..

Yorumlar