Anasayfa /  Ekonomi

Ekonomistlerden çarpıcı faiz, dolar ve enflasyon değerlendirmesi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı 16 Aralık 2021 tarihinde gerçekleştirilecek. Şahap Kavcıoğlu başkanlığında toplanacak olan Merkez Bankası faiz kararını saat 14:00'te açıklayacak. Reuters haber ajansının analiz haberine göre, büyük merkez bankaları yıl sonu toplantılarında enflasyon ve Omicron varyantı konusunda farklı duruş sergileyebilir.

Abone ol
Abone ol 14 Aralık 2021 20:22

Dünya genelindeki büyük merkez bankaları corona virüsünün ekonomi üzerindeki olumsuz etkileriyle mücadele etmek için yaklaşık iki yıl önce başlattıkları acil durum varlık alımlarını azaltmayı ele alsalar da, bu hafta yapacakları para politikası toplantılarında yeni Omicron varyantının risklerini değerlendirecek.

Küresel denge kurulumu çabaları, bugün ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yapacağı iki günlük toplantıyla başlayacak ve Fed’in Çarşamba günü açıklayacağı yeni para politikası ve faiz kararıyla devam edecek. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve İngiltere Merkez Bankası (BoE) Perşembe günü, Japonya Merkez Bankası (BoJ) ise Cuma günü toplanacak.

 ‘ÇALKANTILI YIL’ MESAJI

Analiz habere göre, büyük merkez bankaları aynı açmazın farklı türleriyle karşı karşıya. Enflasyona karşı koruma sağlama ve mevcut düşük faiz oranları ile varlık alımları dönemini sonlandırmanın yeni Omicron varyantı kaynaklı ekonomik tehditten daha mı acil olduğu konusunda merkez bankaları ikilem yaşıyor. Ancak merkez bankalarının farklı yaklaşımları çalkantılı bir yıla neden olabilir.

Enflasyon, iş gücü piyasaları ve virüsle ekonomik performans arasındaki bağ büyük ekonomiler arasında farklılaşmakta. Bu durum, büyük ekonomilerin küresel salgının bir sonraki aşamasını nasıl yöneteceği konusunda potansiyel olarak keskin yol ayrımlarına girmesine neden oluyor. Bu da, 2020’nin baharında çıkan küresel sağlık krizi sırasında büyük ekonomilerin senkronize ve devasa destek programı oluşturmaya dair vardıkları uzlaşmayla ters düşüyor.

SALGIN BELİRLEYİCİ ROLDE

İngiltere Merkez Bankası son zamanlarda yüksek enflasyona karşı faiz oranlarını arttırmanın eşiğinde gözükmesine karşın, Omicron varyantının hızlı yayılması ve ülkede yeni kısıtlamaların ilanı yetkililerin faiz artışı hamlesinden vazgeçmelerine yol açtı. BoE’nin bu haftaki toplantısında borçlanma maliyetlerini sabit tutması bekleniyor. Bu da, corona virüsü salgınının hâlâ belirleyici bir rolde olduğuna işaret ediyor.

Kasım ayında faiz artırımı lehinde oy kullanan iki BoE yetkilisinden biri olan Michael Saunders bu ay başındaki açıklamasında, “Omicron’un halk sağlığına olan muhtemel etkisi ve dolayısıyla ekonomiye olan etkisi konusunda daha fazla bulgu elde etmek için beklemenin belli avantajları olabilir” diye belirtmişti. Bu açıklamadan beri Omicron’un İngiliz ekonomisine olan riskleri arttı.

İKİ MERKEZ BANKASI İÇİN FAİZ TAHMİNİ

Euro bölgesinde ve Japonya’daki enflasyonun daha düşük olması ve ekonomik büyümedeki artışın daha az olmasına bağlı olarak varlık alımlarının bir kısmını azaltarak ECB geçici hamlelerini sürdürebilir, BoJ ise muhtemelen bu geçici hamlelere başlayabilir. Her iki merkez bankasının da faizleri artırması uzak ihtimal.

Reuters’in haberine göre, ECB’nin para politikasını belirlemeden önce Avrupa Birliği’nin (AB) içindeki büyük ayrılıklara dikkat etmesi gerekiyor. Kriz dönemi desteği konusunda büyük bir geri adım atılması halinde, İtalya gibi ülkelerin yüksek borç yüklerinin sürdürülebilirliğine dair istenmeyen sonuçlar oluşabilir.

Dünyanın diğer bölgelerini kasıp kavuran enflasyon sorunu Japonya’da yok. Bu nedenle, Japonya’da kurumsal varlık alımlarının yalnızca sınırlı olarak azaltılması tartışılıyor.

Fed ise gelecek yıl daha da kesin hale gelebilecek politika değişikliğini şiddetlendirebilir. Fed’in para politikasındaki keskin değişim yıkıcı bir sürpriz oluşturma riski taşıyor.

Fed, şu anda yüzde 2’lik resmi enflasyon hedefinin iki katını aşmış enflasyonla baş etmekte. Enflasyonun kalıcılığı nedeniyle Fed yetkilileri ‘geçici’ enflasyon tabirini kullanmayı bıraktı. ABD’deki iş gücü piyasası corona virüsü salgını öncesine göre birkaç milyonluk istihdam açığına sahip. Düşük işsizlik oranı ve artan maaşlar tam istihdama yakında ulaşılabileceğini gösteriyor.

 BİLİNMEYENLERE KARŞI KOYMAK

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski yöneticilerinden Gian Maria Milesi-Ferretti, ekonomik tahminleri ters yüz eden salgının başlamasından iki yıl sonra bugün küresel mali piyasaların kaderinin ABD’de daha fazla insanın iş bakmaya başlayıp başlamayacağı gibi daha çok yerel konulara bağlı olduğunu ve belirsizlik seviyesinin yüksek kaldığını belirtti.

Milesi-Ferretti’ye göre, eğer ABD’de iş gücüne katılım durursa ve yetkililer tam istihdama ulaşıldığı yönünde karar verirlerse, “Fed’in beklenenden daha çabuk sıkılaşmaya gitmesi mümkün olabilir.” Milesi-Ferretti, böyle bir durumun küresel varlık piyasalarında bozucu etkilere yol açabileceğini ve bilhassa dolar kurundaki artışın sıkıntı yarattığı gelişmekte olan ülkeler için sorun yaratabileceğini ifade etti.

Fed’in bu haftaki toplantıda Hazine tahvili ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler için yaptığı aylık alımların sonlandırılma sürecini hızlandırması bekleniyor. Böylece varlık alımları gelecek yıl Haziran yerine Mart’ta sonlandırılmış olacak.

Yatırımcılar Fed’in 2022’de 0.25 yüzde puanlık üç faiz artışı yapmaya onay vermesini bekliyorlar. Bir önceki ay Omicron varyantının çıkmasından beri bu tahminler daha da güçlendi. Bu da, siyasi ve ekonomik olarak ABD’deki yüksek enflasyonun yeni varyant kaynaklı ekonomik risklerden daha baskın olduğunu gösteriyor.

 TÜRKİYE'DE NE OLACAK?

Yılın son Para Politikası Kurulu (PPK) Türk Lirası'nın sert değer kaybının gölgesinde toplanıyor. Aralık başından beri 3 kere döviz kurlarına müdahale eden Merkez Bankası'nın 100 baz puan daha faiz indirimine kesin gözüyle bakılıyor.

Merkez Bankası bu hafta yılın son Para Politikası Kurulu toplantısını gerçekleştirecek. 1 Aralık’tan itibaren 3 kez dolar/TL’deki oynaklığa karşı doğrudan döviz satım müdahalesi yapan Merkez Bankası’nın bu hafta 100 baz puan daha faiz indirimine imza atması bekleniyor.

Geçen haftanın son işlem gününde 14 liraya yaklaşan dolar/ TL’ye yönelik yine döviz satımı yönünde müdahale yapan Merkez Bankası’nın 3 müdahalesinin büyüklüğünü piyasa yaklaşık 1.5 milyar dolar seviyesinde olabileceğini hesaplıyor. Analistler müdahalelerin de faiz indirimi yapılacağının habercisi olduğu yorumlarını yapıyor.

Her ne kadar beklentiler indirimi gösterse de Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun ayın başında yabancı analistlerle yaptığı toplantıda ‘faiz indirme olasılığının azaldığını’ ifade ettiğinin Credit Suisse’nin raporunda yer alması sonrası bazı piyasa uzmanları pas geçte ihtimali olduğunu da belirtti. Bu hafta PPK’ya kadar dolar/TL’de yüksek oynaklığın ise devam etmesi bekleniyor.

Fakat ekonomistlerin çoğunluğu da Merkez Bankasının faizleri en az 100 baz puan indireceği yönünde oldu.

İşte ekonomistlerin Perşembe günü açıklanacak faiz tahminleri:

Şeref Oğuz / Dünya – Faizde tek haneye gidiyoruz

Geldiğimiz aşamada politika faizi %15, dolar kuru 13,87 TL seviyesinde… Tüketicide; %21,31, üreticide ise %60’a koşan bir enflasyonumuz var. Yakında gerçekleşecek PPK toplantısı ardından doların 15 TL, faizin 13 sınırına geldiğini görebiliriz. Böylesi inişe rağmen faiz; hala çift hanede…

Faiz çift hanede kaldığı sürece, Merkez Bankası’nın her Para Politikası Kurulu toplantısı, döviz kuru ve enflasyon üzerinde spekülasyon üretecek. Ancak faiz indirimlerinin de dövizin tırmanışı üzerindeki etkisi de giderek azalacak.

Aslında bize yeni bir öykü lazım ve her PPK toplantısını “kutsal Perşembe” havasından çıkarmak gerek. Tek haneye inmiş faiz, en azından Cumhurbaşkanı söyleminden düşecek ve seçim ortamında faizi, siyaset alanından çekmiş olacağız.

Abdurrahman Yıldırım / Habertürk – 2022’nin yol haritası çizilecek

Öyle ki piyasalar önümüzdeki çarşamba yapılacak Fed’in para politikaları toplantısında bankanın 120 milyar dolarlık aylık tahvil alımlarındaki 15’er milyar dolarlık kesinti hızını 30’ar milyar dolara çıkarmasına kesin gözüyle bakıyor.

-Banka böylece yaz ortası yerine tahvil alımlarını mart ayı ortaları itibariyle bitirmiş olacak. Bu da hem Fed’in enflasyonla mücadelede en önemli silahı olan faizleri daha yakın bir tarihte kullanmaya başlayacağı anlamına gelecek, hem de enflasyonist beklentileri kırmasına katkı sağlayacak.

-Yapılan yorumlar Fed’in ilk faiz artışını Mayıs 2022’de yapacağı ve yılı toplam üç faiz artışıyla tamamlayacağı yönünde.

-Banka belki gelecek çarşamba günü yapılacak toplantısında değil ama yeni yılla birlikte gerçekleştireceği toplantılarında faiz artışı ve hızına yönelik takvimini de güncellemek zorunda kalacak.

-Fed tahvil alımlarını sonlandırması ve faiz artışlarıyla 9 trilyon dolara yaklaşan bilançosunu yavaş yavaş eritmeyi planlıyor. Bankanın pandemi öncesi bilançosu 3,7 trilyon dolar seviyesindeydi.

-Tabi bankanın zaman içinde piyasalardan çekeceği bu trilyonlarca dolarla birlikte dolar kuru da değerlenmeye adaydır.

-Küresel çapta bir dizi domino etkisine neden olacak bu gelişmelere pek çok ülkenin şimdiden hazırlanması gerekecek. Hazırlananlar da var.

 Alaattin Aktaş / Dünya – Faizde Credit Suisse’in duyduğu mu, Erdoğan’ın dediği mi olacak?

Merkez Bankası tarafı her ne kadar sınırlı bir alandan söz ediyorsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerinde herhangi bir sınıra işaret edildiğini pek duymadık. Faiz indirilmeye devam edilecek. Hatta Erdoğan’ın zaman zaman tek haneli faize vurgu yaptığını da biliyoruz.

Merkez Bankası eylülde 1, ekimde 2, kasımda yine 1 puanlık indirim yapmıştı. Genel kanı aralık ayında bir kez daha 1 puanlık indirime gidileceği yönünde. Yani halen yüzde 15 olan politika faizinin yüzde 14’e indirilmesi bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman zaman faiz konusundaki keskin söylemlerine bakanlar, aralık ayındaki indirimin 1 puandan fazla olabileceğini de bekler oldu.

Murat Muratoğlu / Sözcü – Ekonomiye faili meçhul saldırı

Yaşadığımız kriz daha önce yaşananlardan çok farklı… En kötüsü geride kalmadı. Türkiye kalıcı fakirleşmeye adım attı. Bilindik yöntemlerle, para politikasıyla çözmek mümkün görünmüyor.

Normalde ne yaparsın? Dolar çok hızlı yükselince bir sorun vardır. Durdurmak için faizi artırırsın. Neden? Yüksek getirili Türk Lirası'na geçmek avantajlı olur. Kazancı gören yurtdışından bile para getirir. Dolar düşer. Sermaye bollaşır. Faizler kendiliğinden geriler.

Peki, faizleri fiktif olarak düşük tuttun, piyasayı paraya boğdun… Ne olur? Parayı bulan dövize koşar. İthal ettiğin her malın fiyatı artar. Enflasyon fırlar.

Aynı hesabı bu sefer faiz üzerinden değil cari fazla üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Hesaplarına göre yurtdışına fazla mal satıp ülkeye yüksek miktarda döviz sokacaklar.

İyi de bugünkü şartlarda cari açık senin kontrol edebildiğin bir aparat değil… Türk Lirası değer kazanınca tekrar ithalat başlar, ihraç mallarının fiyatları artar. Bir süre idare edersin. Kısır döngüye girersin.

Murat Sağman / Ekonomist - Kendi Merkez Bankamıza gelmeden önce ortalık karışabilir

Bankanın swap hariç net rezervi eksi 36 milyar dolar seviyesinde. Faizi indirecekse ki piyasa beklentisi çoğunlukla 100 baz puan indirim yönünde, dolar kurunda 15 lira ve üzerinde ataklara neden olacaktır.

15 Aralık'ta Fed toplantısı var, yani TCMB'nin faiz kararından bir gün önce. Eğer Fed parasal sıkılaşma doğrultusunda daha agresif bir ton uygularsa bizim kendi merkez bankamıza gelmeden önce zaten ortalık karışabilir.

Mahfi Eğilmez / Ekonomist – Kendime Yazılar

ÜFE ile TÜFE arasında 2,6 kat fark olması sağlıksız bir oluşumun işaretidir. Burada iki durumdan birisi söz konusu olabilir: Ya üreticiler, ürettiklerini sürekli zararına satıyor ya da TÜFE yanlış ölçülüyor. Üreticiler, ürettiklerini sürekli zararına satmış olsa kamuoyuna açıklanan kârları izah edemeyiz. Sherlock Holmes diyor ki: "İmkânsız olanı elediğinizde geriye kalan, olasılık dışı görünse bile, gerçeğin ta kendisidir." Bu durumda imkânsız olanı elediğimizde geriye TÜFE’nin yanlış ölçüldüğü seçeneği kalıyor.

Merkez Bankası, yanlış faiz politikası sonucunda milyarlarca doları piyasaya satarak kuru tutmaya çalışıyor. Çin atasözünün dile getirdiği gibi: ‘Bin doğru adım bir yanlış adımı düzeltemez.’ Rezervler bu uğurda harcandı ve hala ders çıkarılamadı. Yıllardır hep aynı yanlışta ısrar ediliyor. Ülke risk priminin (5 yıllık CDS primi) 537’ye yükseldiği ve dünyanın en riskli üç ülkesinden birisi konumunda bulunulduğu bir ortamda sürekli yeni riskler yaratarak ne kadar devam edileceğini test etmeye devam ediyoruz.

‘Faiz neden, enflasyon sonuçtur’ önermesinin doğru olabilmesi için cümlenin başına ‘düşük’ sözcüğünün eklenmesi gerekiyor.

Uğur Gürses / T24 – 128 milyar doların faturası: Merkez Bankası zararda

Siyasi kazanç hedefiyle faizleri düşük tutmaya, devasa boyutta TL kredi pompalamaya, daha da vahimi faizleri negatif reel faiz seviyesinde tutmaya kalktığınızda döviz talebini patlatırsınız. Öyle de oldu; bu defa döviz satarak, ama bunu 'arka kapıdan' kamu bankaları eliyle yaparak döviz kurunu tutmak istedi hükümet. Bu yolda Merkez Bankası'nın döviz rezervleri eritildi. Bankanın net döviz pozisyonu negatife düştü. Yani varlıkları yükümlülüklerinden 40 milyar dolar fazla iken, 50 milyar dolar eksik duruma geldi. Arada rezervlere eklenen döviz girişleri de satıldı.

2021'de satış dursa da yine yanlış politikalarda ısrar edilince kurlar patladı. Dolar kuru 2020 sonuna göre yüzde 86 artmış durumda. Hâlâ 35 milyar dolar açığı olan Merkez Bankası'nın kur zararı 200 milyar TL'yi aşıyor. Ancak, bu açık swap işlemleri ile bir ayağı bilanço dışında tutulduğu için, bu zararın tamamı 'deftere' yansımış değil. Ancak, swap işlemleri 'aç-kapa' yapıldıkça bu zararın 'kırıntısı' kâr-zarar hesabına yansıyor. Yani 'mızrak çuvala sığmıyor' artık.

Mustafa Sönmez / Ekonomi yazarı – Twitter

Döviz satışında TCMB den çok, kamu bankaları devreye sokuldu.

Bankaların yükü, Hazine’ye bindirilecek.

Faizi artırmayacağız diye Hazine’yi oyacaklar.

Kamu borcu tehlikeli boyutta yükseliyor.

Çıkmaz sokak.

Prof. Dr. Emre Alkin / Para Mı Değer Mi, Siz Karar Verin?

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra uzunca bir süre Osmanlı Bankası Merkez Bankası görevi yapmıştı. Bir bakıma belli esaslara göre basılan paranın değeri üzerinde hak sahibiydi. Atatürk 1930'ların başında buna son verdi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu. TCMB'nın bastığı paralar Yeni Devletin ve Yeni Milletin alışveriş değeri olarak kabul edildi. Bankacılık sistemi bu değişimi kabul etti ve büyük bir başarıyla yeni para fonksiyonlarını yerine getirmeye başladı. Yani değer aracı, değiş-tokuş aracı olmak, tasarruf etme ve bölünebilirlik özellikleri. Bu başlı başına bir devrimdi. Bütçe fazlası ve dış ticaret fazlası veren bir ülkenin, parası da itibarlı olurdu. Uzunca bir süre de itibarlı olarak devam etti.

1980'lerde başlayan finansal serbestlik rüzgarıyla beraber sayısız devalüasyon geçirmiş TL konvertibiliteye geçti. Ancak makus talihi değişmedi. Değeri değil değer kaybetmesi istikrarlı hale geldi. Bugün de bu şekilde devam ediyor. Anlaşılan Atatürk'ün yaptığı devrimi tekrarlamak zamanı geldi. Sürekli değer kaybeden bir değiş tokuş aracı yerine, Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi devletin ve milletin elindeki kıymetlere ve yüksek teknolojiye dayanan "yeni bir değer" gerekiyor.

Bu dijital değer sayesinde kağıt para tamamen ortadan kalkacak, kayıt dışı faaliyetlerin önü alınacak, vergilendirme tabana yayılacak ve böylelikle daha rasyonel bir vergi politikası oluşacak, dış ticaret işlemleri ve finansmanı kolaylaşacak, hırsızlık ve siber saldırıların zararları azaltılacak. Elbette bu "ulusal para yok olacak" anlamına gelmiyor. Ayrıca bankacılık faaliyetleri de durmayacak. Sadece şekil değiştirecek. Tüm faaliyetler önce dijital değerlere ardından da merkeziyetçi olmayan sistemlerin yarattığı değerlere dönüşecek. Gelecek burada. Herhangi bir otorite aramayan, keyfiyetle üretilmemiş ve sadece varlıkla anlamlanabilen, otonom ve anonim düzene geçiş bu şekilde olacak. Hepimiz için de hayırlısı bu olacak esasında.

Atılacak en önemli adım, bu yeni değerin kaç TL'ye denk geleceğini doğru şekilde hesaplamak, geçiş sürecini doğru şekilde planlamak ve neticede uygulamak. Böyle bir teklifte bulunmak sadece eski sistemin menfaat sahiplerini ve yeniliklere kapalı olanların canını sıkacaktır. Her yenilikte yaşadığımız gibi.

Yorumlar