Anasayfa /  Politika /  Cumhurbaşkanlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz'da yeniden demokrasi nöbeti tutulacak!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla o gece (15 Temmuz) tekrar bir 'demokrasi nöbeti' süreci başlatılacak. Kendisi de bizzat bu demokrasi nöbetine o gece katılacaklar." dedi.

Abone ol
Abone ol 03 Temmuz 2017 19:30

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Tarabya'daki Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesinde düzenlediği basın toplantısında, 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesiyle toplumun önemli bir süreçten geçtiğini söyledi.

Geçen 1 yıl içerisinde Türkiye'de önemli olaylar yaşandığına değinen Kalın, "Milletimizin bu darbe girişiminden çıkarttığı dersler, devlet ve hükümet olarak aldığımız tedbirler, uluslararası toplumda yansımaları, tarihimize de önemli bir yıl olarak geçmiş bulunuyor. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da süreçle ilgili değerlendirmelerimiz, buradan çıkaracağımız dersler, bizim önemli gündem maddelerimiz olmaya devam edecek." dedi.

İbrahim Kalın, 15 Temmuz'la ilgili yaklaşık 1 hafta sürecek etkinlik programı hazırlandığını belirterek, şu bilgileri verdi:

"Bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın sevk ve idaresinde, bizzat ilgileriyle, takipleriyle bir program hazırlandı. Burada devletimiz, milletimiz, STK'larımız, iş dünyası, sanat dünyası, spor dünyası, toplumun bütün paydaşlarının katılımıyla 15 Temmuz şehitlerimizin unutturulmaması ve unutulmaması için bir dizi faaliyet yapılacak. Bu anma programları yapılırken, 15 Temmuz'un ruhuna, manasına ve maneviyatına uygun programlar hazırlanıyor. Burada temel vurgumuz öncelikle demokrasi, bağımsızlık, özgürlük, vatanı, milleti için sokağa çıkan şehitlerimizin aziz hatırasının yaşatılması, gazilerimizin temel bütün ihtiyaçlarının karşılanması ve bir millet olarak yaşadığımız bu hain darbe girişiminin asla unutulmaması, unutturulmaması, hem gelecek nesiller nezdinde hem de dünya nezdinde. Zira 15 Temmuz'da Türk milleti demokrasi adına büyük bir imtihan vermiştir ve modern siyasi tarihte, bir milletin elinde bayrağından ve göğsünde imanından başka hiçbir şeyi olmadan bir darbe girişimini bu şekilde püskürttüğü vaki değildir. Bu açılardan bakıldığında hakikaten demokrasi tarihine altın harflerle yazılmış bir hadiseyi hep birlikte anacağız. Burada hüznümüz var çünkü şehitlerimiz var ama aynı zamanda burada büyük bir kahramanlık destanı var. Dolayısıyla bu direnişi, bu başarıyı, bu zaferi de bugünün mana ve maneviyatına uygun bir şekilde, vakarlı bir biçimde inşallah anma imkanımız olacak.

Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla bir dizi faaliyet yapılacak. Öncelikle Meclis'te bir özel oturum yapılacak ve Sayın Cumhurbaşkanımız bu oturuma katılacak. Ankara ve İstanbul'da bir dizi faaliyet yapılacak. Bunların bir kısmına Sayın Cumhurbaşkanımız, bir kısmına Meclis Başkanımız, bir kısmına Başbakanımız, bakanlarımız ve diğer siyasiler elbette katılacak. Bir hafta boyunca sempozyumlar, toplantılar, kabir ziyaretleri, 15 Temmuz gecesi şehit verdiğimiz noktalarda yapılacak faaliyetler, sergiler, toplantılar ve benzeri faaliyetler yapılacak."

"Demokrasi nöbeti"

Ülke çapında 81 ilde birçok faaliyet yapılacağına değinen Kalın, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından şehitler için hatimler indirildiğini, bunların dualarının 15 Temmuz günü Millet Camisi başta olmak üzere diğer camilerde yapılacağını söyledi.

İbrahim Kalın, "Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla o gece tekrar bir 'demokrasi nöbeti' süreci başlatılacak. Kendisi de bizzat bu demokrasi nöbetine o gece katılacaklar. Şehit yakınları ve gazilerimizle çeşitli vesilelerle bir araya gelmeleri söz konusu olacak." dedi.

15 Temmuz'un unutulmaması ve unutturulmamasının önem arz ettiğini dile getiren Kalın, "Zaman zaman Türkiye'nin içinden ve dışından çeşitli yapay gündem oluşturma çabalarına karşı bizim 15 Temmuz gündemini tekrar tekrar hatırlamamız gerekiyor. Milletimizin verdiği o büyük kahramanlık destanını ve sonrasında yaşanan hadiseleri de çok iyi anlayıp, bundan önemli dersler çıkarmamız gerekiyor." diye konuştu.

"Terörle mücadeleye etkin şekilde devam edeceğiz"

Türkiye'nin terör örgütü PKK'yla mücadelesinin yıllardır devam ettiğini hatırlatan Kalın, şunları söyledi:

"Şu anda bütün güvenlik birimlerimiz, Silahlı Kuvvetlerimiz, İçişler Bakanlığımız, Jandarma, korucular, el birliğiyle vatan müdafaası için gece gündüz kahramanca büyük fedakarlıklarla mücadele ediyorlar. Son olarak PKK terör örgütü tarafından şehit edilen AK Parti Diyarbakır Lice İlçe Başkan Yardımcısı Orhan Mercan ve Van Özalp İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Ahi kardeşlerimiz, PKK'nın hunhar bir saldırısı neticesinde katledildi, şehadet makamına ulaştılar. Öncelikle kendilerine rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. AK Parti teşkilatının ve aziz milletimizin de başı sağ olsun. Siyasetçilere yönelik bu saldırılar, PKK terör örgütünün de gerçek yüzünü bir defa daha göstermiş oluyor. Sorumluların yakalanması için de şu anda çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor, er veya geç bunlar mutlaka adaletin önüne çıkartılacaklar."

Avrupa'da, ABD'de veya başka yerlerde PKK terör örgütüyle mücadele noktasında Türkiye'ye yönelik eleştiri getirenlerin, katliamlar, saldırılar, suikastlar karşısında sessiz kalmalarını not olarak düşmek gerektiğini vurgulayan Kalın, "Bu, aslında onların terörle mücadele konusunda ne kadar iki yüzlü bir tutum içerisinde olduklarını teyit eden hazin bir hadise ve durum olarak karşımızda bulunuyor. Onlar ne derse desin, biz, kendi yolumuzda terörle mücadeleye en etkin bir şekilde devam edeceğiz. Ülkemizin birlik ve beraberliği için bu yolda herhangi bir geri adım atmamız asla ve asla söz konusu değil." şeklinde konuştu.

Erdoğan'ın Şoygu'yu kabulü

Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu'yu kabulünün ayrıntılarına ilişkin sorusu üzerine Kalın, Rus Bakanın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iki gün önce yapılan telefon görüşmesinde, Putin'in ricası üzerine geldiğini söyledi. 

Görüşmedeki temel gündem maddesinin 4-5 Temmuz'da yapılacak olan Astana toplantılarının üçüncüsünün ana çerçevesi olduğunu dile getiren Kalın, şunları kaydetti:

"Bildiğiniz gibi Suriye krizinin sonlandırılması, savaşın bitirilmesi için bizim Rusya ile beraber başlattığımız son derece önemli bir süreçtir. BM çatısı altında Cenevre sürecine ilave olarak yürümekte olan Astana sürecinin detayları burada konuşuldu. Tabii biz Astana sürecinin başarılı olması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bütün imkanları seferber ederek, katkı sunuyoruz. Bu çerçevede bildiğiniz gibi en önemli aşamalardan bir tanesi Suriye'de çatışmasızlık bölgelerinin kurulması ve bu mekanizmanın nasıl işleyeceğine dair bir yol haritasının belirlenmesiydi. Bununla ilgili teknik çalışmalar devam ediyor."

"Türkiye misliyle ve fazlasıyla karşılık verir"

Kalın, "Afrin'ne yönelik kara harekatı söz konusu mu?" şeklindeki soruya da "Türkiye kendi ulusal çıkarlarını korumak ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehdide karşı her tür tedbiri almaya muktedirdir, bunu da alır. Bunu alırken kimseden izin almaz çünkü bu bizim egemenlik hakkımızın doğal bir parçasıdır. Afrin'den veya başka bir yerden PYD, PKK, YPG terör örgütünden veya DEAŞ'tan veya başka bir örgütten Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehdit olması halinde Türkiye buna misliyle ve fazlasıyla karşılık verir, daha önce yaptığımız gibi. Dolayısıyla askeri planlama anlamında sınırlarımızın güvenliğini sağlayacak her türlü tedbir her an alınmaya devam edecektir bundan sonra da." yanıtın verdi.

Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz

Bir gazetecinin "Katar krizindeki son durum nedir? Kral Selman'ın da G20 zirvesine katılmayacağı açıklandı. Neler söyleyeceksiniz?" sorusuna da Kalın, Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle tamamıyla kapsamlı tarihi, ekonomik ilişkilere sahip olan bir ülke olduğunu belirtti. 

Kalın, "Dolayısıyla bizim öncelikle amacımız, temennimiz bu krizin müzakere yoluyla bir an önce çözülmesi. Bu süreçte Katar'a yönelik ambargonun vatandaşların gündelik hayatını olumsuz yönde etkilemesi neticesinde o mağduriyetleri gidermek için de biz Türkiye olarak hemen adım attık. Gıda sevkiyatı şu anda devam ediyor. Bizim normal ilişkilerimiz de devam ediyor." diyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya yönelik yoğun bir diplomasi trafiği olduğunu aktırdı.

Erdoğan'ın, ABD Başkanı Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde de konunun etraflı şekilde ele alındığına işaret eden Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle Amerika'nın da burada yapıcı bir rol oynaması yönünde çağrıda bulundu. Nitekim bunun sonuçlarını yavaş yavaş görmeye başladığımızı düşünüyorum. Dün Sayın Trump'ın Körfez'deki bazı liderlerle yaptığı görüşmelerden edinilen intiba, yapılan açıklamalarda da bunun artık müzakere yoluyla, yani çözüm yoluna konması konusunda bir mutabakatın giderek güçlendiği anlaşılıyor ki bu sevindirici bir gelişme." değerlendirmesinde bulundu.

"Cumhurbaşkanımızın konuyla ilgili temasları devam edecek"

İbrahim Kalın, krize ilişkin gelecek birkaç gününün kritik olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:



"Yani bu cevaplar verilecek, o mekanizma işleyecek. Tabii bizim temennimiz bu temel ihtilaf konularının bir an önce çözülmesi. Yalnız burada, yani Katar'ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini özellikle vurgulamakta fayda var diye düşünüyorum. Çünkü bu konuların bazıları bir ülkenin egemenlik haklarına da giren konular. Örneğin Türk üssüyle ilgili dile getirilen bazı konular, bu son tahlilde iki egemen ülke arasında yapılan bir anlaşma neticesinde uluslararası hukuka uygun şekilde yapılmış bir üs planlamasıdır ve daha öncede ifade ettiğimiz gibi bu üssün amacı sadece Katar'ın değil, tüm bölgenin barış ve güvenliğini sağlamaktır. Türkiye'nin Katar'daki üssü hiçbir zaman başka ülkeye karşı tehdit değildir. Öyle algılanması ya da yansıtılması asla kabul edilemez. Tabii bu hassas süreçte Türk ve Arap medya kuruluşlarına da büyük sorumluluk düşüyor. Hiçbirimizin bir medya savaşına ihtiyacı yok. Zaman zaman çeşitli algı operasyonları üzerinden Arap dünyasında Türk karşıtlığı, Türkiye'de Arap karşıtlığı gibi birtakım kampanyaların yapılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bunlar sadece fitne ateşine odun taşımak anlamına gelir. Bunlara karşı bizim dikkatli olmamız, sorumluluk içerisinde hareket etmemiz esastır. Bu kriz aşılır ama Türkiye ile Arap dünyası, Türklerle Araplar, Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki dostluk baki kalır. Biz de bu süreci yönetirken bu hassasiyetleri dikkate alarak sürecin içerisindeyiz."


Yorumlar