Anasayfa /  Politika /  Chp

Ekrem İmamoğlu'ndan canlı yayında ortak yayın açıklaması

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, İstanbul'da 17 yıldır israf ekonomisinin hakim olduğunu ileri sürdü. AK Parti Adayı Binali Yıldırım'ı projelerini kopyalamakla suçlayan Yıldırım, ilk gündem maddelerinin kent yoksulluğu olduğunu iddia etti.

Abone ol
Abone ol 11 Haziran 2019 21:43

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım ile ortak yayın konusunda ilk teklifin 31 Mart öncesi kendisinden geldiğini ve teklifin kabul edilmesinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Moderatör konusunda inisiyatifi Yıldırım'a bıraktıklarını belirten İmamoğlu, İstanbul'daki israf iddialarını yineledi çok sayıda projelerin çöpe atıldığını ileri sürdü.

Ekrem İmamoğlu, NTV'de gazetecilerin sorularını cevapladı. Binali Yıldırım'ın kendi projelerini kopyaladığını ileri süren İmamoğlu, kent yoksulluğunun ilk gündem maddeleri olduğunu söyledi. 

İşte İmamoğlu'nun açıklamalarından bazı satır başları;

"Neticede biraz rol paylaşımı gibi oldu. Bu münazaranın buluşma noktasındaki çabayı kusura bakmasınlar kendime alacağım. Başından beri isteyen kişi olarak. Moderatörlük tarafını sayın Yıldırım üstlenmiş oldu. Başından beri hangi televizyonu, hangi moderatörü istiyorsanız hazırım demiştim. Bunu 31 Mart öncesinde de söylemiştim. Ama maalesef kabul görmedi. Bence burada psikolojik bir süreç var ya da stratejik bir süreç var. 31 Mart'tan önce sanırım önemsemediler. Sanıyorum sürece dair emin bir duruş gösterdiler. Biraz kendilerinden emin olduklarını düşünüyorum ama seçim böyle bir netice vermeyince şimdiki süreçte bence stratejik olarak böyle bir karar olumlu baktılar.

Yine ben özellikle 6 Mayıs sonrasındaki ilk aşamada kamuoyu önüne çıktığımda bunu dile getirdim. 17 yıl sonra bu gündeme geliyorsa aslında bu toplum adına üzücü. Bunu her gazeteci, en başta sizler istersiniz. Böyle bir münazara ortamının, tartışma ortamının olmasını sizler istersiniz. Soru sormak, cevap almak, aydınlanmak... Bu bakımdan bu çabamın, ısrarla bu çabamın kabul görmesi günün sonunda sevindiricidir.

Elbette ki yenilenen seçim sürecine dair, ya bakın çok adil bir seçim süreci var, kabul gördü, işte çağdaş da bir münazara ortamı var, asla böyle bir durum anlamına gelmez. Bunun altını çizelim. Sevindiricidir böyle bir otamın sağlanması, mutluluktur benim adıma, demokrasi adına ama asla bu yenilenen seçim sürecinini ya da bu süreçteki ortamın demokrat bir atmosfer oluşturduğuna asla bir delil değildir. Ama her yönüyle sevindirici.

Moderatör kısmında bu olumlu bakış açısı olgunlaştıktan sonra Sayın Yıldırım fikirlerini beyan etmeye başladı. Ben o alana hiç girmedim zaten. Sayın Uğur Dündar'a dair böyle bir talebi ortaya koyunca ne diyebilirim ki! Birincisi baştan zaten kabul etmiş birisiyim. İkincisi Uğur Dündar saygın bir gazteci. Kaldı ki böyle bir münazara ortamını defalarca yönetmiş birisi geçmişte. Tabii sonrasında vazgeçtiğini ifade etti. Ben aradım kendisini. Bana ortamın uygun olmöadığınuı, kendi prensiplerine uygun olmadığını, kutuplaşma gereği mesleğini orada sağlıklı icra edemeyeceğini, her iki tarafa da zarar verebileceğini bana ifade etti. Bana ifade ettiği bu.

Çünkü ben zaten ismi bana ulaştığında sevindiğimi ifade etmiştim. Sonuçta Sayın İsmail Küçükkaya için karar verildi. Detayları netleşti. İçerikle ilgili baştan beri, sunan kişinin, modere eden kişinin özgün kalması konusunda ve gündemi toparlayıcı, zihinlerde 31 Mart günü dahil olmak üzere, İstanbul'un dünü, bugünü, yarını dahil olmak üzere zihinlerde hangi soru varsa sorulmasından yanayım. Bir sınırlamanın gazetecinin oradaki duruşuna ters olacağı kanaatindeyim. Asla bir sınırlama olmasından yana değilim. Şahsen bana soruları yollamasa da olur. Elbette ki eşitliğin korunması halinde.

Bir gazeteci bir adaya hangi soruları özgürce sorabiliyorsa, aynı duyguları bir başka adaya da hissettirerek sorularını hazırlayabilmeli diye düşünüyorum. Benim bakışım bu. Bu konuda çok netim ama Sayın Yıldırım soruların görüşülmesini talep etmiş. Danışmanıma bu ifadelerimi söyledim. Biz müdahale eden değil sadece gözetleyen konumda olalım.

Sorular olgunlaşsın, çıkalım konuşalım. İstanbul'un dününü, bugününü, yarınını. 31 Mart'ı, 31 Mart 18 Nisan arasını, 6 Mayıs sürecini, o 18 günlük süreci, 6 Mayıs'ta ne olduğunu ve sonrasını ve yarınları konuşalım istiyorum.

O kabul etmedi, şimdi de siz vazgeçin diyenler oldu. Dedim ya olur mu öyle şey! Asla. Biz 17 yıldır bu niçin yapılmıyor diye ısrar eden bir anlayışa sahibiz.

İnanılmaz bir ferahlık yaratır toplumda. Çekişmeler, çatışmalar, iftiralar, yalanlar hepsi söner gider. Çünkü insanlar birbirine bakarken zaten söyleyeceklerinini içerisinde emin olmadığı ne varsa unutur. O bakımdan ben çok rahatım. Bugüne kadar kimse hakkında bir iftiram yok. İstanbul'u konuşmuş birisiyim. İstanbul'u anlatmış birisiyim. En azından beni sevenler, beni ilgiyle takip eden herkese şunu söylemek isterim. Gönülleri rahat olsdun, bu bir vazifedir. Ben sorumlululğum adına, demokrasiye, İstanbul halkına olan sorumluluğum adına zevkle yerine getireceğim pazar günü. Kumpasmış, oymuş bunları geçsinler, kimseye bir şey olmaz.

Ordu'da VIP gerginliği

Ben bir bayram tebriği için Trabzon'a gittim. Çünkü oralıyım, köyüm belli. Köyümde birkaç yüz yıldır yaşayan bir aileyiz. Dolayısıyla bizim bir geleneğimiz var, ata mezarlarımız orada. Ziyaret ederiz, dua ederiz herkesin yaptığı gibi. Bunu da birkaç yıldır siyasi sorumluluklarım gereği yapamıyordum. Dolayısıyla bu ortamda yapma ihtiyacı hissettim. Bir bayramlaşma dedik ama bayramlaşma ötesinde bir şey yaşadık. Dolayısıyla, bence Karadeniz'in yaşadığı en büyük bayramlaşmaydı. Olağanüstü bir şeydi. Olağanüstü bir kucaklaşmaydı. Bunu o bölgeyi takip eden, daha önce orada bulunmuş bütün gazetecilere, meslektaşlarınıza sorabilirsiniz. Muazzam bir şey. Giresun aynı, Ordu aynı. Bununla bitmedi, 21 konuşma yaptım. Her ilçede... Bazı ilçelerde espri oldu, Eynesil'in bu kadar nüfusu yok diye. Dolayısıyla bir özel uçak kiralayarak, altını çizelim Trabzon'a gittik. Çünkü ertesi gün dönüşümüz olacaktı İstanbul'a. Trabon'da beni nerede karşılayacaklar, ben bu işlerle ilgilenmem ki.

Gittiğimiz yerde sorumlu insanlar var. İl başkanları var, milletvekilleri var, genel başkan yardımcıları var. Bizi VIP'den karşıladılar. Geldik, otobüsümüze bindik, köyümüze gittik. Ertesi gün sabah Trabzon'daki bayramlaşma dediğimiz seremoninin büyük bir kalabalığa dönüşmesinin keyfini yaşadık. Ordu, Giresun, arasındaki ilçeler... Derken bu güzel buluşmayı örtmek isteyen bir anlayış, hangi dokunuşsa o, elbette görünen figürü Ordu valisidir. Bir tuzak kuruldu bize. Niçin tuzak? Ben oraya gidene kadar yine nereden çıkacağız, bunu bilen birisi değilim ki."


Yorumlar