ÇANAKKALE ZAFERİ ÜZERİNE...

Her yıl bir kez daha bütün yönleriyle, iliklerimize kadar, hissedegeldiğimiz 1915 Çanakkale savaşları, dünya tarihi içinde görmezden gelinemeyecek büyüklükte bir zafer destanıdır.

Çanakkale, bizim için öylesine bir yer olmadığı gibi, 18 Mart 1915 tarihi de herhangi bir tarih olmamıştır. Olmayacaktır da.

Bu topraklar, vatanın kalbinin attığı ve Mehmetçiğin insanlık düşmanlarını durdurduğu topraklardır. Her bir yeri ayrı bir değere ve kıymete sahip.

18 Mart 1915 tarihi, Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öteydi şüphesiz. İnanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destanın tarihiydi o.

Çanakkale; mermilerin havada birbirine girdiği,

Siperler arasındaki mesafenin 8 metreye düştüğü,

Ölümün soğuk yüzünü gösterdiği,

Ve ölümün muhakkak olduğu yer idi.

Henüz çocukluğumuzda ezberlediğimiz türkülerde onbeşlilerin anlatıldığı, hafızalarımızda hiç silinmeyen gencecik evlatların mücadele verdiği yerdi orası. Şehitlik şerbetini içen o cengaver evlatların, cansiperane savaştığı yer...

Ana ve babaların evlatlarından ümidini kestiği yerdi, Çanakkale.

Yine anaların evlatlarının başına kına yakarak uğurladığı, 'kınalı kuzuların' da şehadete ulaşmak için âdeta yarış içine girdiği destansı bir yer idi, Çanakkale.

Cephede milletimizin kınalı ana kuzularının analarına söylediği bir halk türküsü vardı hatırlar mısınız, bilmem. Öylesine içli, öylesine duygu yüklü ki...

“Çanakkale içinde aynalı çarşı ana ben gidiyom düşman karşı, of, gençliğim eyvah. Çanakkale içinde bir uzun selvi, kimimiz nişanlı kimimiz evli, of, gençliğim eyvah.”

Ne kadar da tesirli dizeler, öyle değil mi?

Hepimiz bu türküye aşinayızdır az çok. Ve Çanakkale Türküsü’nü dinlerken de içten içe etkilenmişizdir. Bu türküde sözü edilen Aynalı Çarşı, Çanakkale’de 1890’larda yaptırılan bir çarşıdır. Bu çarşı, girişinin her iki yanında yer alan aynalar sebebiyle bu adı almış. Ve burası, savaş sırasında bombalanmış ve yangınlarla enkaza dönüşmüş. İşte o yıllardan itibaren halk içinde Aynalı Çarşı’nın adını taşıyan türkü bir ağıt haline dönmüş âdeta.

Öyle ki bu türkü Çanakkale cephesinde çekilen;

Acıları,

Kederleri,

Hüzünleri,

Ayrılıkları,

Ve gencecik yaşta cephede vatan uğrunda solan gülleri hatırlatan bir sembolün adı olmuş. Ayrıca zamanın buğulu yüzü idi, bize ulaşan. İçli bir seslenişti o. Esasında Çanakkale’yi Çanakkale yapan 1915 ruhu, işte bu ses oluyordu bizim için.

Çanakkale; bir devin, Çılgın Türklerin, tekrar uyumamak üzere ‘Bismilla’' deyip silkelenerek uyandığı yerin adı idi...

18 Mart 1915 günü, bambaşka bir gündü...

Tarihin seyri burada değişti. Son kale geçilemedi, denizin kilidi açılamadı...

Çanakkale’yi solmaz bir çınar ağacı haline getiren ve bu ruhu taşıyan vatan evlatları, kumandanlarından erlerine kadar tek tek her biri, zafer yolunda ilerlerken fedakarlığın ve cefakârlığın aziz tohumlarını bu topraklara ekmişlerdi.

18 Mart 1915 günü, bir dönüm noktasıydı bizim için.

Bu destan, hiçbir zaman unutulmamalı...

İbret alınmalı...

Kalplere yerleştirilmeli...

Hatta dağa, taşa ve en çok da gönüllere kazınmalıydı.

* * *

Vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin güvenliği için hayatını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi, şu dizeler eşliğinde, minnet ve rahmetle anıyorum:

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.”

 

Yorumlar