‘Ben’ Kalarak ‘Biz’ Olabilmek. İşte Bütün Mesele Bu!

Kadın erkek ilişkileri aynı bir terazi gibidir.

Kantarın bir tarafında kendi benliğimizi kaybetmeden, diğer tarafında ‘biz’ olarak dengede kalabilmektir.

Değerli Dostlar,

Bir ilişkide, karşı cinsle bir yandan duygusal yakınlık kurmaya çalışırken, diğer yandan da bağımsız bir birey olma yolunda kararlı ve istekli bir şekilde yürüyebilmek, en ideal yollardan biridir. Ancak, son derece güçlü duygular yaşadığımız böyle bir ilişkide, bu duygulara ve karşı cinse teslim olmadan, hem kendi ‘ben’imizi koruyup, hem ‘biz’ olabilmek çok da kolay olmayabilir. Kendi ilişkilerimizden yola çıkarak bir düşünelim. Karşımızdaki mutlu olsun diye belki de kaç kere isteklerimizi öteledik ya da aman tartışma çıkmasın diyerek kaç kere sorunları görmezden geldik? Kim bilir kaç kere kendi kendimize ‘Ben kimim?’ diye sorduk. Biz yaklaşmaya, onarmaya çalıştıkça, kaç kere yalnız bırakıldık? Kısacası kaç kere ben olmayı unuttuk? Tüm bu cevapsız kalmış sorulara rağmen işleri tersine çevirebilmek her zaman mümkün. ‘Ama nasıl?’ sorusunu duyar gibiyim. Bun cevabı, öncelikle ‘ben’ olabilmeyi öğrenmekten, sonra da duygusal özgürleşmeyi keşfetmekten geçer. O zaman gelin önce duygusal özgürleşmeyi tanımlayarak başlayalım işe.

Duygusal Özgürleşme Ne Demek?

Duygu ve düşüncelerimizi dengede yönetebilme becerisini edinebildiğimiz an, duygusal özgürleşmemizi gerçekleştirmiş oluruz. Bunun için insanları oldukları gibi kabul edebilmek, kendi sınırlarını iyi çizebilmek, korkularını yenebilmek, sorunlarla yüzleşebilmek gibi bir çok kişisel gelişim becerisini geliştirmek gerekir. Duygusal özgürleşmenin ne demek olduğu hakkında kısa bir bilgi edinlediğimizde göre gelin bir de duygusal özgürleşme ile biz olma arasındaki bağlantıya bakalım.

Duygusal Özgürleşerek Nasıl ‘Biz’ Olabilirz?

Uzun yıllardır evli ve mutlu olan bir çift arkadaşıma bunun sırrının ne olduğunu sorduğumda, saçlarına ak düşmüş, yüzlerinde çizgiler oluşmuş bu tatlı çiftin, sorumu cevaplarken bile birbirlerinin gözlerinin içine nasıl sevgi ve şefkat ile baktıklarını fark ettim. Mutlu ve huzurlu evliklerinin sırrını, birbirlerine bağlı ama bağımlı olmadan ve birbirlerini çok severken aynı zamanda bireysel özgürlüklerine de saygı duyarak yaşadıkları şeklinde açıklamışlardı. O an, uzun yıllardır evli olup, ilk baştan beri bireysel özgürleşmelerine saygı göstermeyen başka bir çift arkadaşımın ilişkisi aklıma geldi. Yıllardır ne kadar da mutsuzlardı. Hem kendileri, hem çocukları, hem aileleri. Bu çiftin mutsuzluğu herkese sirayet etmişti sanki. Her iki çiftin de ilşkilerini kendimce değerlendirdiğimde, sanırım mutlu bir ilişkide kilit nokta, ilişkinin büyüyebilmesi. Büyüyen ilişki, içindeki insanları da motive ediyor. Sadece iki kişiyi motive etmekle  de kalmıyor; çocukları, aileleri, arkadaşları, kısacası içinde bulunduğu topluma fayda sağlayabiliyor.

Özetle; eğer ‘ben’ kalma ile ‘biz’ olabilme arasında ki dengeyi keşfedebilirsek, bu, o hayalini kurduğumuz, mutlu, doyumlu, sağlıklı ilişkiden çok da uzak olmadığımızı gösterir. Hadi son olarak bir kaç öneri de bulunalım.

Neler Yapabiliriz?

- Anı yaşamalıyız! Burada ve şimdiye odaklanmalıyız. Tüm duygu ve koşulları şefkatle kucaklamayı denemeliyiz.

- Zihnimizi geçmiş yargılarla, gelecek kaygıları arasında çatışırken yakalarsak, kısa nefes çalışmaları ile sakinleşmeye çalışabiliriz.

- Kendi hobilerimize, kendi arkadaşlarımıza, kendi işlerimize odaklanmalıyız. Partnerimizin değil kendi tutku ve hedeflerinizin peşinden koşmalıyız.

- Partnerimizle kaliteli vakit geçirmeye, anlaşılır bir iletişim dili oluşturmaya, birlikte eğlenmeye ve sağlıklı bir bağ kurmaya gayret ettmeliyiz.

- Sevmeli, sevilmeliyiz. ‘Ben’ kalarak ‘Biz’ olabilmeliyiz. İşte bütün mesele bu!

Sevgiyle.

Yorumlar