AÇ GÖZÜNÜ KEFEN DE VAR!


Bazen diyorum ki, 


İmtihan rüzgarına dayanabilmek için ruhumuzun taş olmasına gerek yok. Biraz da başak olmalıyız mesela. Olmalıyız ki; eğilmeyi de, kopmadığımız yerden dikilmeyi de, gelen rüzgara sabır etmeyi de bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki, kızdığımız zaman sabrın değerini öğrenelim…


Hayatımızda o kadar inişler çıkışlar yaşıyoruzki bazen, üzüldüğümüz veya çok sevindiğimiz anlar oluyor. Bir çok insanın hikayesi vardır hayatında. Hepimizin elbet bir hikayesi var bu yaşadığımız hayata dair. 


Küçümsediğimiz o kadar insanlar oluyor ki, geriye dönüp baktığımızda o insanlardan gerçekten özür bile dilediğimiz oluyor. Halbuki gözümüzde büyüttüklerimizin de, küçümsediklerimizin de beşer olduğunu hepsinin insan sıfatıyla yaşamları olduğunu biliyoruz hepimiz değil mi? 


Bu dünyada öyle insanlar var ki, eskiciye versen karşılığında bir mandal bile alamazsın. O insanlar egosundan arınsa; geriye hiçbir şey kalmayacağını bilirsin. Hoş göre hoş göre, sonunda hiç görmek istemiyoruz insanların çoğunu. İnsan her yerde aynı insandır; bir insanın yaratılışında eğer insanlık mayası yoksa kâinatın sahibi olsa yine de çıplak kalır. İnsan, ‘Neyse o olmayı’ reddeden tek varlıktır. 


Arada bir aynaya bakmalıyız…


Yunus’un dediği kadar kısa halbuki hayat. Ana rahminden geldik pazara / Bir kefen aldık döndük mezara der Yunus Emre. İşte ömrün özeti bu kadar basit, tarifi de bu kadar kısa işte. Bunun için ne gerek var yanar döner olmaya?


Kimisi yalancı, kimisi ikiyüzlü ve vefasız…


Çok şükür; dert var, sıkıntı var, hasret var, imtihân var; var ama! Rabbimin dergâh kapısı da var. O'na sığınmak en güzeli...


Dünya fani be kardeşim. Dünya fani... Biraz imtihan var içinde, biraz da sabır işte. Biraz hüzün, biraz da "Ah ve vah!" İşte hepsi bu kadar. Sadece insan olabilmek yükümüz. Yaşamaya değen tek yerimiz işte bu, sadece sevebilmek! Güvenebilmek! 
Aç gözünü be kardeşim, kefen de var!

Yaşamın kendisinde umutsuzluk yoktur. Hiç gördün mü umutsuzluğa kapılıp doğmayan yeni günü? Her şeye rağmen devrilir gece, aydınlanır ortalık. Baharlar hiç dünya haline üzülüp de gelmemezlik yapar mı? Tohumlar kışın ardından çatlatır toprağı çıkar, çiçekler yine tüm renkleriyle ışıldar.


Hepimiz yaşamın özünden geliyoruz. Varoluştan kopmadan özle, doğayla kaldığımızda, yeryüzü gibi davrandığımızda gerçek düzenle akarız. İşte bu yüzden nasıl ki yeryüzünün hafızasında umutsuzluk yoksa, bizler de aynı öyle olmalıyız. 


Umudumuzu hep kalbimizde taşıyacağımız ve içimizde her gün güneşi doğuracağımız güzel ve aydınlık günlerin özlemiyle,


Sevgiye dair ne varsa hırslarımızdan arınarak insanca yaşamak dileğiyle…

 

Yorumlar