40 DOLAR

  Geçen yaz bu köşede, yaklaşık üç ay kaldığım Bodrum’dan çoğu ‘ Başka Bodrum Var’  içerikli yazılar klavyeye almıştım. Vatanın cennet köşelerinden biri olan Bodrum Yarımadası’nda 80 liraya lahmacun yemeden, bin liraya biiç köşelerinde heder olmadan mütevazı bütçelerle tatilin olabirliğini işlemiştim. Arada ülkenin lokomotif sektörlerinden olan turizm ekonomisine de değinmiş, durumun parlak olmadığını belirtmiştim..

  Bir yıl geçti. Bu yaz yolumu Batı Akdeniz’e düşürdüm iki haftalığına. Kalkan yakınında Sarıbelen Köyü’nde konakladık. Eşimin İzmir Atatürk Lisesi’nden öğrencisi Mert’in mimar anne-babası Şemsa ve Serdar Özcan’ın konuğu olduk. Projesinden içindeki süs objelerine kadar her ayrıntının ince ve naif bir emeğin ürünü olduğu Ambar Evleri’nde ,‘ Badem Ev ‘ yoldaş oldu iki haftamıza. Harika bir ailenin dostluğunu kazanmak seyahatimizin en büyük getirisiydi kuşkusuz..

   Antalya ve yakın çevresine sayısız iş/tatil seyahatlerim oldu. Fakat, Fethiye’den Antalya’ya kadar olan sahil şeridini hiç görmemiştim. Çok büyük hata yaptığımın farkına vardım. Anadolu toprakları bin yıllar içinde onlarca uygarlığa koynunu açmış kadim bir kültür platformu. Batı Akdeniz bu konuda bambaşka öneme sahip.Kolay mı? Üç kıtanın, Avrupa, Afrika ve Asya’nın birleştiği nokta Akdeniz. ( Vaytsii değil The Mediterranean Sea ) Böyle olunca yol boyunca ilerlerken bölgede hüküm sürmüş uygarlıkların kalıntılarını içeren şehir isimleriyle karşılaşıyorsunuz. Tarih Turizmi için biçilmiş kaftan. Deniz ve kumunu anlatmama gerek bile yok. Dalış, Gastronomi, Kongre vb..başlıklar bağlamında turizm gelirlerinde rekora açık bir coğrafyadan bahsediyorum.. Bu bilgiler ve tespitlerden gerçeğe dönecek olursak!.

Kalkan ve Kaş yöresini tercih eden yerli ve yabancı turistlerin nitelikleri diğer turizm merkezlerinin ziyaretçilerinden biraz farklı. Kuşadası ve Bodrum kadar olmasa da; ikinci konut sayısı fazla. Ekonomik olanaklarının yanında ( istisnalar olsa da ) sosyo kültürel düzeyi vasatın üzerinde ziyaretçilerin tercih ettiği yerler. Covid19 salgınından sonra ‘ Kiralık Villa ‘ konseptinde büyük beklentiler içindeler. Yabancı turist bazında İngilizler başı çekiyor. Yerleşik olanlar da azımsanmayacak yoğunlukta. Şemsa ve Serdar Özcan çiftinden öğrendiklerimi Kalkan’ın küçük çarşısında esnaflarla yaptığım sohbetlerle pekiştirdim. Bir hafta kadar önce herkes temmuz başına bağlamıştı umutlarını. Özellikle İngiliz turistlerin yolunu gözlüyordu Kalkan’lılar. İzmir’e dönmemden iki gün önce hiç beklenmeyen bir haber adeta bomba misali patladı çarşıda. İngiltere’nin ilgili iki bakanlığı Türkiye uçuşlarını 17 temmuza kadar askıya almıştı!. Hani bir deyim vardır; ‘ Karalar Bağlamak ‘ diye!. Bunun ne anlama geldiğini Kalkan’da üzülerek yaşadım. Sadece sakalımı düzelttirmek için gittiğim berber de haberi duymuş olmalı ki 40 lira istedi hizmetinin karşılığında!. Sadece beş dakikalık emek karşılığında!

  Kasvetli havadan kaçmak amacıyla bir cuma günü Kekova gezisine çıktık. Denizde olması gereken tüm tur tekneleri limandaydı .İş Kolunun bağlı olduğu kooperatifte biraz laflayınca sadece cumartesi günleri ( O da yeterli müşteri olursa ) tura çıktıklarını öğrendim. Moralimiz daha da bozulmuş olarak döndük sığınağımıza, Ambar Evleri’ne..

  Sokağa çıkma kısıtlaması olan pazar gününden sonra erkenden Batı Akdeniz’in doğusunadoğru sürdük, bir umut!.

  Kalkan’dan başlayıp Kaş – Demre – Finike – Kumluca üzerinden Adrasan ve Olimpos’un nabzını tutmak istedim. Turizm açısından beklediğini yıllardır alamamış Demre, Finike ve Kumluca birer tarım merkezi. E tarımda da durum belli! Finike’de karnımızı doyurduğumuz yol üstü lokantasının tek müşterisi bizdik. Üreticilerin ve esnafın asık suratlarını üzülerek geride bırakıp Adrasan ve Olimpos’a ulaştık. Adrasan Koyu’nda denizde, turda olması gereken teknelerin ( inanın abartmıyorum ) tümü kıyıdaydı. Olimpos kıyılarında ise iki tur teknesi vardı çalışan!. Kalkan ve Kaş’ta omuzlarımıza çöken umutsuzluğun üzerine yeni hüzünler ekleyerek döndük Kalkan’a!.

  Yazıya başlığını verdim olay dönmemizden bir gün önce yaşandı ve ( adeta ) hissettiğim hüzne tavan yaptırdı. Dönüş yolculuğunda gerekli olur düşüncesiyle hanidir elimdeki tek birikimim 40 dolarımı bozdurmak istedim. Bankalar öğle tatilinde olduğundan çarşı üzerindeki kuyumcuya girdim. Merhaba ve hayırlı işler faslından sonra uzattığım o kırk dolar elimde kaldı. Kuyumcu esnafımız ( üzülerek ) kasasında o dövizin karşılığı Türk Lirası’nın olmadığını söyledi.

  Evet salgın var! Evet gezegen bazında bir belayla karşı karşıyayız! Ne söylersek söyleyelim hüzün yüklenmiş durumdayım..

  İnsanlık için de ülkem için de sonsuz bir keder içindeyim..     

Yorumlar