17 MAYIS 2000… MAYISLAR BİZİM!

 Bu ülkede çocuklar doğar doğmaz bir takımın taraftarı olurlar ve çok büyük olasılıkla o takımın taraftarı olarak göçerler bu dünyadan. Bu ülkede siyasi görüşünü rahatlıkla değiştirirsin kimse ayıplamaz, taraftarı olduğun kulübü değiştirirsen kimse unutmaz.

Ben Galatasaray'lıyım. Neden diye hiç sorgulamadım, Çünkü öyle doğdum. Bizde Galatasaraylılık dededen toruna geçiyor. Ben 5 yaşındayken Galatasaray UEFA kupasını aldı. Zaten o yaşlarıma dair hatırladığım çok az şey var. Yıl sonu gösterileri, yazın gittiğimiz bir tatil ve Galatasaray’ın UEFA kupasını alması.

Evimizde resmen bir “olağanüstü hal” ilan edilmişti. O günkü evimizde yaşanan duygu selini, coşkuyu, sevinci, gururu hatırlıyorum. Maçları hatırlamak benim için elbette ki mümkün değil. Ama o maçlar onlarca kez izlendi. Marşlar söylendi. Bayraklar asıldı. İlk 11’i ezbere bilinir, penaltılar unutulmaz, Taksim’deki olaylı Leeds maçı hala hafızalarda.
99/2000 sezonunun başında Galatasaray avrupa fatihiydi. 5-0 yenildiğimiz Chelsea maçında Sami Yen'de ağlamamak zordu.  Ne olduysa ikinci Chelsea maçından sonra oldu, 4-1'lik Hertha ve 3-2'lik Milan maçlarıyla umutlar tazelendi. Zaten 17 Mayıs 2000'in gerçek olmasıdır o sezonki tüm maçların skorlarını rahatlıkla hatırlamamıza sebep olan...

Milan'ın son 10 dakikada Şampiyonlar Ligi’ne devam ettiği, uzatmalara giderken UEFA’ya kaldığı, maç bittiğindeyse grupta sonuncu olarak elendiği 3-2'lik maçta Ümit Davala'nın penaltısıyla başlayan UEFA yolculuğu, 17 mayıs 2000'de bir başka penaltıyla, kupa belgeselini izlediğimde hala tüylerimi diken diken yapan "haydi Popescu haydi oğlum haydi oğlum haydgoooooollll, kupa bizim..." sözleriyle sona erdi.
Maçın bitişiyle çılgıncasına sevinçler, sokakta şampanya patlatan insanlar, mahşeri bir kalabalık...
Yalnızca o sezon üretilen parlak gri renk, ensesinde galatasaray amblemi ve altında galatasaray 2000 yazan Marshall boya reklamlı forma üstlerden çıkarılmaz. İşte böyle geçer 17 mayıs 2000…


Arsenal maçında  Fatih Terim'in dediği "en iyi defans, topu oynamaktır yani ofanstır"
Türk futbolu için milat olan bu maçta Galatasaray'ın mantalitesi de Fatih Terim'in söylediği bu sözde gizlidir.
Ümit ediyorum, Korona'nın etkisiyle daralacak futbol ekonomisinde mantıklı hamlelerle  bu zaferler bir daha yaşanır.

Bence galatasaray Türk gençliğine sadece bir galibiyet, bir kupa getirmedi, bir örnek de sundu gençliğimize.
Kolaycılığın, avantacılığın, köşe dönücülüğün değil... Çalışmanın, azmin, disiplinin, inancın ve mücadelenin onurlu zaferler getirdiğine bir örnek.

Teşekkürler Galatasaray! Anılarımda güzel bir yerde olduğun için…

Yorumlar